"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : GAZİOSMANPAŞA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil - tazminat istekli dava sonunda, Gaziosmanpaşa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02/07/2019 tarihli ve 2008/399 Esas, 2019/440 Karar sayılı kararıyla davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 31/12/2021 tarihli ve 2020/396 Esas, 2021/1452 Karar sayılı kararıyla, istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılması ile davanın kabulüne ilişkin verilen karar, yasal süre içerisinde davalılar ... ve ... vekilleri tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 20/09/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat..., davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı ... vekili Avukat Sümeyra Hız geldiler, duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı.
Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildi. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, 10 yıldan daha uzun bir süre dava dışı ... Ayakkabıcılık San. ve Tic. Ltd. Şti.’de işçi olarak çalıştığını, şirketin mali sıkıntılar yaşamaya başlaması üzerine senelerin verdiği dostane ilişkilere dayalı olarak 3094 ada 9 parseldeki 1/12 payını ipotek tesis ettirmek suretiyle kredi temin edebilmesi için davalı ...’e vekaletname verdiğini, vekaletnamede taşınmazın satışına dair yetkilerin de iradesi dışında belirtildiğini, davalı ...’in, çalıştığı şirketin ortaklarından olan dava dışı...’ın da yine ortağı olduğu dava dışı...Ayakkabı Deri İç ve Dış Ticaret Ltd. Şti.’nin ortağı olduğunu, vekaletin verilmesinden 13 gün sonra vekil olan davalının taşınmazını kötüniyetli ve muvazaalı olarak diğer davalı ...’a rayicinin çok altında bir bedelle devrettiğini, davalı ...’un dava dışı... Ayakkabıcılık Şirketi ile... Ayakkabı Deri Şirketi'nin ham madde satın aldıkları dava dışı ...Suni Deri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ve ... Suni Deri Sanayi A.Ş.’nin daimi çalışanı olduğunu, davalılar arasında para alışverişinin bulunmadığını, çok kısa süre sonra taşınmazın yine Şahinler Suni Deri Şirketi çalışanlarından öteki davalı ...’a muvazaalı temlik edildiğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerini ileri sürerek tapu iptali ve tescile, mümkün olmazsa taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin tespiti ile en yüksek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ..., davacının dava dışı ... Ayakkabı Deri Şirketine olan borçları için çekler düzenlendiğini, bu çeklerin icraya konu edilmemesi için verdiği yetki ile taşınmazının satıldığını, satış bedeli ile de davacının belirtilen şirkete olan borçlarının kapatıldığını, vekil olunanın talimatı dışında işlem yapılmadığını, davacının kendisini 05/07/2006 tarihli belge ile ibra ettiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
2. Diğer davalılar, taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldıklarını, iyiniyetli 3. kişi konumunda bulunduklarını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Gaziosmanpaşa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02/07/2019 tarihli ve 2008/399 Esas, 2019/440 Karar sayılı kararıyla; uyuşmazlığın vekalet ilişkisinden değil inanç sözleşmesinden kaynaklandığı, taşınmazın davacının borcuna karşılık teminat olarak alındığının davalı ...' in kabulünde olduğu, başlangıçta teminat amaçlı temlik edilip vekaletname ile satış yetkisi verilen taşınmazın daha sonra inanılan tarafından borcuna karşılık satılmasına davacı tarafından izin verildiği ve davacının inanılanı ibra ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, iddialarını yineleyerek İlk Derece Mahkemesince davanın reddine dayanak yapılan “ibraname” başlıklı belgenin davalı tarafından hazırlandığını ve ibraname niteliğinde bir belge olmadığını, vekaletnamenin hile ve baskıyla alındığını, davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerini, satışın gerçek olmadığının tanık beyanları ile de sabit olduğunu, mahkemenin davalılara yemin davetinde bulunmasının yasal dayanaktan yoksun olduğunu, kaldı ki yemin davetiyesi usulünce tebliğ edilmesine rağmen davalı ...’in 20/10/2016 tarihli duruşmaya gelmediğini, yemin de etmediğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 31/12/2021 tarihli ve 2020/396 Esas, 2021/1452 Karar sayılı kararıyla; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden vekaletnamenin hile ile alındığı ve vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasıyla eldeki davanın açıldığı, davalı ... 'in vekalet görevini kötüye kullanarak kendi borcuna karşılık davacının taşınmazını temlik ettiği, ibraname içeriğindeki yazıların davacının eli ürünü olmadığının Adli Tıp Kurumu raporu ile sabit olduğu, davalı ... ile davalı ...’un el ve işbirliği içerisinde hareket ettikleri, diğer davalı ...'ın ise taşınmazı ediniminin iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüyle iptal - tescile karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar ... ve ... vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Davalı ... vekili, kesin delil olan yeminin istinaf mahkemesince dikkate alınmadığını, usulünce düzenlenen vekaletnamenin aksinin tanıkla ispatlanamayacağını, vekaletnamede satışın yanında başka yetkilerin de olduğunu, davacının iddialarının hukuki işlem güvenliği ilkesine aykırı olduğunu, davacının satış yetkisini içerir vekaletnameyi borçlarına karşılık verdiğini, taşınmazların rayiç bedelleriyle satıldığını, çeklerin ödendiğini, davacının vekil olan davalı ...'i ibra ettiğini, soruşturma dosyasının takipsizlikle sonuçlandığını, davanın kötüniyetle açıldığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
2.2. Davalı ... vekili, İstinaf Mahkemesi kararında gerekçenin olmadığını, kararın somut delile dayanmayıp varsayıma dayandığını, davacının hem noterde düzenleme şeklinde verdiği vekaleti hem sonrasında buna ilişkin işlem yönünden verdiği ibranameyi inkar ettiğini ancak davasını ispatlayamadığını, davalı ...'in taşınmazı tapu siciline güvenerek satın alan iyiniyetli 3. kişi konumunda olduğunu, satış bedelini ödediğini, kesin delil niteliğinde olan yemin delilinin istinaf mahkemesince dikkate alınmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
3.2.2. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
3.2.3. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının 08/06/2006 tarihli vekaletname ile davalı ...’ı vekil tayin ettiği, vekilin davacının 3094 ada 9 parseldeki 1/12 payının tamamını 21/06/2006 tarihinde davalı ...’a satış suretiyle temlik ettiği, ...’un da taşınmazı 30/03/2007 tarihinde diğer davalı ...’a devrettiği sabittir. Davacının ad – soyad ve imzasını taşıyan 05/07/2006 tarihli “İBRANAME” başlıklı belgede dava konusu taşınmaza ilişkin olarak, “... işbu satım sebebi ile satıştan önce ve satıştan sonra taşınmazın satış bedelini vekilim ...’dan teslim aldım. İşbu sebeple vekilim ...’ı ibra ederim.” ifadelerinin yer aldığı, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesinin 25/12/2014 tarihli raporu ile, belgede yer alan ad - soyad ve imzanın davacının eli ürünü olduğunun, diğer yazıların ise davacının eli ürünü olmadığının saptandığı anlaşılmaktadır.
3.3.2. Somut olayda, vekil eden davacının vekaleti kötüye kullanılmış olsa dahi imzası davacıya ait olduğu belirlenen ibraname ile vekil ibra edilmekle vekaleten yapılan işleme vekil eden tarafından onay verildiği, ibranamenin içeriğinin başka birisi tarafından yazılmış olmasının sonucu değiştirmeyeceği açıktır.
3.3.3. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
VI. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar ... ve ... vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile HMK'nın 371. maddesi gereğince İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın yatıranlara iadesine, HMK'nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalılar vekilleri için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına, 20/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.