Logo

1. Hukuk Dairesi2022/2860 E. 2022/5733 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirilen taşınmaz devrine ilişkin tapu iptali ve tescil davasında, alıcının iyiniyetli olup olmadığı ve buna bağlı olarak tapu kaydının iptal edilip edilmeyeceği uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak taşınmazı devrettiği ve alıcının da bu hususta iyiniyetli olmadığı, Yargıtay’ın önceki bozma ilamında belirtilen hususlar ve TMK m.2’deki dürüstlük kuralı gözetilerek tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL-ELATMANIN ÖNLENMESİ-ECRİMİSİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda Konya 2.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 30/06/2020 tarihli 2019/310 Esas 2020/236 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde asıl davada davalı-karşı davada davacı ... ile diğer davalılar vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, yurt dışında çalışması nedeni ile Türkiye'deki işlerini takip etmesi için davalı ağabeyinin oğlu olan ...'ya yetki verdiğini, ancak bilgisi dışında vekalet görevini kötüye kullanarak 16214 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 9 numaralı bağımsız bölümü birlikte çalıştığı diğer davalı ...’ya Tekfenbank A.Ş.’den kredi almak için temlik ettiğini, onun da taşınmazı diğer davalı ...’ye devrettiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline olmazsa bedelin davalı ...’dan tahsiline, karşı dava yönünden ise davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ..., davacının devirden haberi olduğunu, satış bedeli olan 60.000,00 TL’yi banka hesabına gönderdiğini, davalı ... taşınmazın bedelini nakit olarak davalı ...’a ödediğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

2. Davalı ..., asıl davanın reddini savunmuş, karşı davasında ise taşınmazın halen davacı tarafından kullanıldığını ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve 9.600,00 TL ecrimisile karar verilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Konya 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/06/2014 tarihli ve 2010/620 E., 2014/391 K. sayılı kararıyla; kayıt malikinin iyiniyetli olduğu gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinin reddi ile 83.700 TL tazminata, karşı davaya ilişkin olarak ise elatmanın önlemesi ile 8.787,40 TL ecrimisile karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı ..., davalı ... ve katılma yoluyla davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 17.04.2019 tarihli 2019/1343 Esas 2019/2741 Karar sayılı kararıyla; “...dava konusu taşınmaz 08.01.2008 tarihinde davacının elinden çıkmış, davalı ... 18.11.2008 tarihinde söz konusu taşınmaza malik olmuştur. Ancak halen dava konusu 9 no.lu bağımsız bölümde davacı ... tasarruf etmeyi sürdürmektedir. Mahkemece dinlenen tanıklardan ...; davalı ... ile diğer davalı ... arasında iş ilişkisi olduğunu, ....’ye borcu bulunduğunu, bu nedenle 9 no.lu bağımsız bölümün devredildiğini bildirmiş, Sami de malik olduktan sonra burada oturan davacıya karşı dairenin boşaltılması konusunda herhangi bir yasal girişimde bulunmamış,ancak tapu iptali ve tescil davası açıldıktan sonra elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiştir. Davalı ... tarafından davalı ...’ya yapılan satış işleminin vekalet görevinin kötüye kullanılması yolu ile gerçekleştiği hususu esasen Mahkemenin de kabulündedir. Yukarıda açıklanan olgular nedeniyle de diğer davalı ...’nin de iyiniyetli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde bedele hükmedilmesi doğru değildir. Kabule göre de, davacı dava dilekçesinde bedeli sadece davalı ...’dan istediğine göre, davalılar ... ve ...’dan tahsiline karar verilmesi de isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuştur.

3. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 30/06/2020 tarihli ve 2019/310 Esas 2020/236 Karar sayılı kararıyla; bozma kararında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle asıl davada vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne, karşı dava yönünden ise ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalı-karşı davada davacı ... ile diğer davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

5.1. Asıl davada davalı-karşı davada davacı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalının dava konusu taşınmazın diğer davalılar Cumhur ve Müberra arasında vekalet yoluyla devredildiğinden haberdar olmadığını, tapu kaydına iyi niyetle güvenerek taşınmazı iktisap eden üçüncü kişi konumunda bulunduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

5.2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı ...’un davacıyı zararlandırma kastı ile hareket ettiğini bilmediğini, davacıyı zararlandırma kastı ile hareket etmemesine rağmen vekalet ücretinden sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını ya da düzeltilmesini istemiştir.

5.3. Davalı ... temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın devri karşılığında davacıya ödeme yapıldığını, davacının temlikten sürecin başından beri haberdar olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm kurulmuş olmasının hatalı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Asıl dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel, karşı dava ise elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşme de vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

6.2.2. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

6.2.3. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

6.3. Değerlendirme

Hükmüne uyulan (IV/2) numaralı paragraftaki bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak (IV/3.) numaralı paragrafta gösterilen şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; asıl davada davalı-karşı davada davacı ... ile diğer davalılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasa ile bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK'un 438. maddesi gereğince ONANMASINA, aşağıda yazılı 1.575,36 TL bakiye onama harcının asıl davada davalılardan alınmasına, karşı dava yönünden ise alınması gereken harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 14/09/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Asıl dava yönünden davalılar , ... ve ...'dan harç alınmasına;