Logo

1. Hukuk Dairesi2022/2887 E. 2023/5304 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında, 7251 sayılı Kanun'un 53. maddesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'na eklenen ek 6. maddenin geriye yürütülüp yürütülemeyeceği ve kesinleşmiş karara karşı kanun yoluna başvurulup başvurulamayacağı hususunda ihtilaf bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: 7251 sayılı Kanun'un 53. maddesiyle getirilen değişikliğin, kanun yolu aşamasında olan dosyalara da sirayet edeceği, bu düzenlemeyle mülkiyet hakkına etki eden davalarda etkin bir denetim mekanizması kurulmasının amaçlandığı ve adil yargılama hakkı gereği aşırı şekilci yorumlardan kaçınılması gerektiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi'nin temyiz talebinin reddine dair ek kararının kaldırılmasına ve istinaf dilekçesinin reddine dair kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

EK KARAR TARİHİ : 03.12.2019

HÜKÜM/KARAR : Davanın Kısmen Kabulüne / Dilekçenin Reddine

İLK DERECE MAHKEMESİ : ...Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2014/52 E., 2018/3 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescili ile tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiş, kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi tarafından 03.12.2019 tarihli ek karar ile temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi ek kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde, ... ili, ...ilçesi...köyü ... Mevkiinde bulunan 127 ada 6 ve 8 parsel, 178 ada 88 ve 98 parsel, 188 ada 9 parsel ile 190 ada 1 parsel sayılı taşınmazların davacının annesi ...'ye babası ...’den miras kaldığını, annesinin ölümü üzerine de söz konusu taşınmazların davacıya miras kaldığını, davalıların kadastro çalışmaları sırasında taşınmazları adlarına tescil ettirdiklerini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı ... ve Mehmet, taşınmazların babalarından kalma olduğunu ve kardeşleri ...’nin de payı bulunduğunu bildirmişlerdir.

Davalı ..., taşınmazın tamamının kendisinin olduğunu, dava dışı amcasından taşınmazı satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarihi ve esası belirtilen kararı ile, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, kararın hukuken kabul edilebilir olmadığını, çelişkili bulunduğunu, inandırıcı bir gerekçe oluşturulmadığını, yakın akraba olmaları nedeniyle tarafsız olamayacak mahalli bilirkişilerin beyanları ile hüküm kurulmasının hukuki sayılamayacağını ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kararın miktar itibariyle kesin olduğu gerekçesiyle istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiş, kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi tarafından 03.12.2019 tarihli ek karar ile kararın miktar yönünden kesin olduğu gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen ek kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, değer yönünden yapılan değerlendirmenin hatalı olduğunu, ıslah harcının yüksek yatırıldığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

Anayasa’nın 36 ncı maddesi’nin birinci fıkrası,

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6 ncı maddesi,

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması HMK'nin 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. 28.07.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen ek 6 ncı maddesi ile "Kadastro mahkemesinin veya askı ilan süresinden sonra, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar ile orman kadastrosuna ilişkin davalarda bu mahkemelerce verilen kararlara karşı, miktar ve değere bakılmaksızın 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir." hükmü getirilmiştir.

7251 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen ek 6 ncı maddesinin gerekçesinde de açıkça belirlendiği üzere, bu madde ile mevzu davaların mülkiyet hakkına doğrudan tesirinden ötürü ehemmiyeti gereği miktar ve değerine bakılmaksızın kanun yolu incelemesine tabi tutulması suretiyle etkin denetim mekanizması oluşturulması amaçlanmıştır.

Anayasa ve AİHS ile güvence altına alınan adil yargılama hakkı kapsamında mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkı, hukuki belirlilik ilkesi, etkin denetim mekanizmasının oluşturulması gayesi ve 7251 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen ek 6 ncı maddesinin düzenleme amacı bir arada değerlendirildiğinde, tereddüte yol açan usul hükümlerinin aşırı şekilci olarak uygulanması neticesinde yasal denetim yollarının kullanımı önemli ölçüde etkileneceğinden, kanun yolu başvuru aşamalarının süren usul işlemlerinden olduğu, hükmün kesinleşinceye kadar geçirdiği derecatın bir bütünü oluşturduğu hususları da göz önüne alındığında, 3402 sayılı Kanun’un ek 6 ncı maddesinin yürürlük tarihinden bağımsız olarak henüz kanun yolu aşamasında olan dava dosyalarına sirayet edeceği hususunun tereddütsüz olduğu anlaşılmaktadır.

3. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken kesin karara karşı istinaf talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle istinaf talebinin reddine karar verilmesi hatalı olduğu gibi davacı vekilinin istinaf talebinin reddine dair karara yönelik temyiz talebinin 03.12.2019 tarihli ek karar ile reddine karar verilmesinde de isabet bulunmamaktadır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesinin temyiz talebinin reddine dair 03.12.2019 tarihli EK KARARININ KALDIRILMASINA,

İstinaf dilekçesinin reddine dair kararının BOZULMASINA,

HMK’nin 373 üncü maddesi uyarınca istinaf incelemesi yapılması amacıyla dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

Alınan peşin harcın temyiz edene iadesine,

10.10.2023 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

(Muhalif)

- MUHALEFET ŞERHİ -

Dava kadastro öncesi sebebe dayalı tapi iptali ve tescil davasıdır.

Sayın Çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na eklenen ek 6. maddenin geriye yürütülüp yürütülemeyeceği ve buradan hareketle verildiği anda kesin olan hükmün istinaf ve temyiz incelemesinin yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır.

Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı güvence altına alınmıştır. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadına göre mülkiyet hakkı “ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını” kapsamaktadır (AYM, E.2022/105, K.2023/54, 22/03/2023, §19).

Anayasa’nın 36. maddesinde ise adil yargılanma hakkına yer verilmiştir. Adil yargılanma hakkı kapsamında kalan kesin hükme saygı ilkesi “kesinleşmiş bir mahkeme hükmüyle bireylere tanınan statüye (hak ve borçlara) hukuk düzenince istisnai durumlar dışında müdahale edilmemesini gerekli kılar (... [GK], B. No: 2018/10018, 27/10/2021, § 63). Bu çerçevede “kesin hükme saygı (res judicata) ve kesin hükmün bağlayıcı olması, hükmü veren mahkeme de dâhil diğer bütün mahkemelerin ve diğer ilgili kurumların bu kararla bağlı olması anlamına gelir. Yargının verdiği ve bağlayıcı olan kesin hüküm, zarar gören taraflardan biri açısından işlevsiz duruma getirilmişse adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerin bir anlamı kalmayacaktır (... [GK], B. No: 2018/10018, 27/10/2021, § 58;...İnşaat Tic. Ltd. Şti., B. No: 2013/1313, 26/2/2015, §§ 53, 54; ..., B. No: 2013/1752, 26/6/2014, § 65).

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre de kesin hükme saygı adil yargılanma hakkının güvencesi kapsamında kalmakta olup nihai mahkeme kararlarının yeniden gözden geçirilememesi ve sorgulanamaması gerekir (Brumarescu/Romanya [BD], B. No: 28342/95, 28/10/1999, § 61; Ryabykh/Rusya, B. No: 52854/99, 24/7/2003, § 52).

Öte yandan hukuk devleti ilkesi uyarınca kanun hükümleri kural olarak yürürlüğünden sonraki olay ve olgulara uygulanabilir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca miktar veya değeri kırk bin ... Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar kesin olup bunlara ilişkin temyiz yoluna başvurulamaz. Aynı Kanun'un 341. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesi uyarınca miktar veya değeri üç bin ... Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesin olup bunlara ilişkin istinaf yoluna başvurulamaz.

Ancak 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na eklenen ek 6. maddesinde şu hükme yer verilmiştir: “Kadastro mahkemesinin veya otuz günlük askı ilan süresinden sonra, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar ile orman kadastrosuna ilişkin davalarda bu mahkemelerce verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.” Buna göre anılan hükümle birlikte hükmün yürürlüğe girdiği tarihten sonraki davalarda kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda miktar ve değere bakılmaksızın kararın istinaf ve temyizi mümkün hale getirilmiştir. Ancak kanunda bunun geriye yürütülerek söz konusu hükmün yürürlük tarihi olan 28/7/2020 tarihinden önce kesinleşmiş olan davalara da uygulanabileceği yönünde bir kurala yer verilmemiştir.

Anılan bu anayasal hükümler ve ilkeler ile yasal düzenlemeler çerçevesinde somut olay incelendiğinde iki tarafı da özel kişi olan uyuşmazlıkla ilgili olarak Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin yukarıda anılan Kanun hükmünün yürürlüğe girmesinden önce 03.12.2019 tarihinde ek karar verdiği ve dava değerinin 2019 yılının temyiz kesinlik sınırı olan 58.800,00 TL’nin altında kaldığı görülmektedir. Bu çerçevede kararın verilmekle kesin ve 6100 sayılı Kanun’un 362. maddesi uyarınca temyiz edilemez bir karar olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan ...Asliye Hukuk Mahkemesince yukarıda anılan kanun hükmünün yürürlüğe girmesinden önce 11/01/2018 tarihinde karar verdiği ve dava değerinin 2018 yılının istinaf kesinlik sınırı olan 3.560,00 TL’nin altında kaldığı görülmektedir. Bu kararın da verilmekle kesin ve 6100 sayılı Kanun’un 341. maddesi uyarınca istinafı kabil olmayan bir karar olduğu görülmektedir.

Durum böyle iken Dairemizce kararın kesinlik sınırının altında kaldığı gerekçesiyle temyiz dilekçesinin reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi ek kararının onanması gerekirken anılan kararın kaldırılması ve ayrıca Bölge Adliye Mahkemesince ...Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen kararın miktar yönünden kesin olması nedeniyle istinaf dilekçesinin reddi yönündeki kararının bozulmasına karar verilmesinin belirtilen anayasal ve yasal hükümlere aykırı olduğu değerlendirilmektedir.

Değeri belli bir miktarın altında olan davalar yönünden daha önce bulunmayan temyiz imkanın yasanın yürürlüğünden sonraki davalar bakımından uygulanması hükmün denetlenmesinin talep hakkının kapsamının genişletilmesi bakımından olumlu bir gelişme olarak görülebilir. Ancak söz konusu hükmün geriye yürütülmesiyle ilgili bir kanuni düzenleme dahi mevcut değil iken içtihat yoluyla söz konusu kanun hükmünün kesinleşmiş hukuki statüleri de etkileyecek şekilde geriye yürütülmesi adil yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak kesin hükme saygı gösterilmesi ilkesini açıkça zedeleyecektir.

Diğer taraftan yorum yoluyla söz konusu kanun hükmünün geriye yürütülerek kesin hükmün ortadan kaldırılması, lehine hüküm kesinleşmiş olan hak sahiplerinin mülkiyet hakkının da hukuki güvenliğe aykırı olarak öngörülemez bir şekilde ihlal edilmesine yol açacaktır.

Açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi ek kararının miktar yönünden kesin olması nedeniyle onanması gerekirken anılan ek kararın ortadan kaldırılmasının ayrıca istinaf talebinin reddine dair verilen 03.12.2019 tarihli ek kararın bozulmasının yerinde olmadığı düşüncesiyle Sayın Çoğunluğun yukarıda belirtilen kararına iştirak edemiyorum.