Logo

1. Hukuk Dairesi2022/3121 E. 2022/4864 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından, davalıya kredi kullanabilmesi için devrettiğini iddia ettiği taşınmazın, inançlı işlem ilişkisi kapsamında geri devredilmemesi nedeniyle açılan tapu iptal ve tescil davasının reddine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı tarafından imzalandığı kabul edilen ve inançlı işlem belgesi niteliğindeki sözleşmenin, taraflar arasında geçerli bir inanç sözleşmesi olduğu ve davalının aksini ispatlayamadığı gözetilerek, mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ: KDZ.EREĞLİ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptal- tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, 67 parsel sayılı taşınmazda bulunan 2. kat 5 numaralı bağımsız bölümü davalının kredi kullanabilmesi amacıyla bedelsiz devrettiğini, ancak taşınmazın iade edilmediğini ileri sürerek tapunun iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı süresinden sonra verdiği dilekçe ile, davacının eşi ile ortak olmak istediğini ancak ortaklık için nakti olmadığından 90.000,00 TL karşılığında taşınmazın kendisine satıldığını, bedelini kullandığı kredi ile ödediğini, davacının da bu ödenen paranın 65.000,00 TL’sini spor salonuna yatırım için, geriye kalan 25.000,00 TL’sini de diğer işleri için kullandığını, bu nedenle satışın gerçek olduğunu, kredi taksitlerini kendisinin yatırdığını, davacının sunduğu sözleşmedeki imzanın kendine ait olabileceğini, ancak ortak iş yapmak amacıyla boş bir kağıda atılmış imza olabileceğini, sözleşme adi nitelikte olduğundan tapudaki resmi senedi bertaraf edemeyeceğini, bedelin ödenmesi halinde evi iade edebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Mahkemece, taraflar arasında bir iş ilişkisinin bulunduğu sabit olmakla birlikte salt bu hususun inanç sözleşmesinin ispatı açısından yeterli olmadığı, çekilen kredinin hemen ertesi gün davacının hesabına gönderildiği ve kredi taksitlerinin bizzat davalı tarafından yatırıldığı, buna karşılık davacının krediyi davalının eşine gönderdiği iddiasını ispatlayamadığı, buna ilişkin tanık ifadelerinin de duyumdan ibaret olduğu, sunulan sözleşmenin delil başlangıcı niteliğinde olup tek başına ispata yeterli olmadığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, taşınmazın Ereğli de olduğunu, davalının Ereğli ile hiçbir alakası olmadığı gibi taşınmazdaki kiracıyı da tanımadığını ve kira almadığını, kredinin davalının eşi ile yapılmak istenen spor salonu işi için çekildiğini, paranın tekrar davalının eşine gönderildiğini, davalı ve eşine ait Finansbank hesap hareketlerinin taleplerine rağmen sorulmadığını, paranın tekrar bu hesaba gittiğini, spor salonu işi olmayınca taşınmazın iadesinin istendiğini, sürekli oyalandığını, bunun üzerine sunulan sözleşmenin taraflarca imzalandığını, tanıklarında belgenin gerçek olduğunu belirtmelerine rağmen itibar edilmediğini, kredi taksitlerinin kim tarafından ödendiğinin tespit edilmediğini, terditli bedel talebi hakkında gerekçe oluşturulmadığını, devir tarihi itibariyle taşınmaz bedelinin belirlenmediğini, inançlı işleme dair belgenin el yazısı ile oluşturulma ve devir tarihi ile eş zamanlı yapılma gibi bir zorunluluğunun olmadığını, belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 19.01.2022 tarihli ve 2021/1156 E., 2022/111 K. sayılı kararıyla; davalı taraf sunulan sözleşmedeki imzayı zımnen kabul etmiş ise de; tapudaki resmi satıştan yaklaşık 3,5 yıl sonra düzenlendiği ve geçerli olduğu iddia edilen delil başlangıcı niteliğindeki davacı tarafın tutunduğu taşınmaz satış sözleşmesinin davanın kabulü için yeterli bir delil olmadığı, kaldı ki anılan sözleşmedeki metin içeriğini de davalının kabul etmediği ve krediye konu olan satış bedelinden davacının istifade ettiği nazara alındığında ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, taşınmazın Ereğli de olduğunu, davalının Ereğli ile hiçbir alakası olmadığı gibi taşınmazdaki kiracıyı dahi tanımadığını ve kira almadığını, kredinin davalının eşi ile yapılmak istenen spor salonu işi için çekildiğini, paranın tekrar davalının eşine gönderildiğini, davalı ve eşine ait Finansbank hesap hareketlerinin taleplerine rağmen sorulmadığını, paranın tekrar bu hesaba gittiğini, spor salonu işi olmayınca taşınmazın iadesinin istendiğini ancak sürekli oyalandığını, bunun üzerine sunulan sözleşmenin taraflarca imzalandığını, tanıklarında belgenin gerçek olduğunu belirtmelerine rağmen itibar edilmediği, kredi taksitlerinin kim tarafından ödendiğinin tespit edilmediğini, terditli bedel talebi hakkında gerekçe oluşturulmadığını, devir tarihi itibariyle taşınmaz bedelinin belirlenmediğini, inançlı işleme dair belgenin el yazısı ile oluşturulma ve devir tarihi ile eş zamanlı yapılma gibi bir zorunluluğunun olmadığını ileri sürerek hükmün bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil,olmadığı takdirde istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. (818 s. Borçlar Kanunu 818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK). m.; 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 97. m.). Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.

Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.

05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1 Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 67 parsel sayılı taşınmazda bulunan 2. kat 5 numaralı bağımsız bölümün davacı tarafından 04.12.2013 tarihinde satış suretiyle davalıya devredildiği, davalının taşınmazı almak için 90.000,00 TL bedelli konut kredisi kullandığı ve talimatına istinaden kredi bedelinin ‘konut bedeli’ açıklamasıyla davacının hesabına gönderildiği, davacının bedeli tekrar davalı ya da eşine gönderdiğine dair kayıt tespit edilemediği, ancak davacı tarafından sunulan ve taraflar ile dava dışı ...'un imzaladığı 16.08.2017 tarihli ‘Taşınmaz Satış Sözleşmesi’ başlıklı belgede taşınmazın davalı ...’un kredi temin edebilmesi amacıyla bedelsiz devredildiği, kullanılan kredi borcunun ...’a ait olduğu ve tapunun talep halinde davacı ...’a iade edileceği hususlarının yazılı olduğu anlaşılmaktadır.

3.3.2 Hemen belirtmek gerekir ki; davacının sunmuş olduğu 16.08.2017 tarihli 'Taşınmaz Satış Sözleşmesi''' başlıklı, altında davacı ile davalı ...’nın imzasının yer aldığı adi yazılı belgenin 5.2.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklanan, inançlı işlemin belgesi niteliğinde olduğu tartışmasız olup, bu belgeler altındaki imza davalı tarafça inkar edilmemiştir.

3.3.3 Her ne kadar davalı ..., davacının dayandığı belgelerin, eşiyle yapılacak ortak bir işte kullanılmak üzere imzalayarak boş olarak verdiği ve belgenin üstünün doldurulması suretiyle oluşturulduğunu iddia ederek içeriğini kabul etmemiş ise de; davalının, açığa imza attığı ve belgenin iradesine aykırı olarak doldurulduğunu aynı kuvvette bir belge ile ispat etmesi gerektiği tartışmasızdır. Ne var ki, davalı, aynı kuvvette bir belge ile iddiasını ispat edilebilmiş değildir. Ayrıca, ispat kuralları gereğince belge içeriğinin aksi yönündeki tanık beyanlarına itibar edilmesi de mümkün değildir.

3.3.4 Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken inançlı işlem belgesi niteliğindeki sözleşmenin yorumunda hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nin 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Karadeniz Ereğli 3. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.