"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne ilişkin verilen karar, yasal süre içerisinde davalılar ... ve ... vekilleri tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 13/09/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ..., temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ...geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakan eşi ...in kayden maliki olduğu 343 ada 7 parsel sayılı taşınmazının satışı hususunda davalı damadı...yi vekil tayin ettiğini, vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak taşınmazı davalı ...'a temlik ettiğini, herhangi bir satış bedeli ödenmediği gibi davalı ...'ın da taşınmazı davalı oğlu ...a devrettiğini, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ölümü ile mirasçısı davaya devam etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... ve ..., hak düşürücü sürenin dolduğunu, satış bedelinin ödendiğini belirtip davanın reddini savunmuşlar, davalı ...ise, satış bedeli ödenmediği gibi teminat amacı ile davalı ...’a devrettiği taşınmazın da iade edilmediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davalılar Hıdır ve Çağlayan vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 16/03/2017 tarihli ve 2016/10469 E., 2017/1279 K. sayılı kararıyla; kayden davacının mirasbırakanı ...’in paydaşı olduğu çekişmeli taşınmazın davalı vekil ...tarafından vekalet görevi kötüye kullanılmak suretiyle diğer davalılara danışıklı olarak devredildiği gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Ancak, davacının mirasbırakanı ...’in paydaşı olduğu ve davalılara temlik edilen çekişme konusu 343 ada 7 parsel sayılı taşınmazdaki 436/495 pay bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, davalıların 3. kişilerden edindiği payların da hüküm kapsamına alınmış olması doğru değildir.” gerekçesiyle karar bozulmuş; davalı ... vekilinin karar düzeltme istemi Dairenin 21/03/2018 tarihli ve 2017/3926 E., 2018/7987 K. sayılı kararıyla reddedilmiştir.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Fethiye 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/05/2019 tarihli ve 2018/97 Esas, 2019/139 Karar sayılı kararıyla; davalılardan ...ın davacının eşi ölen ...'nin damadı olduğu, davacının eşinin mali açıdan zor durumda olan davalı ...a yardımcı olmak koşulu ile dava konusu taşınmazın devri için vekaletname verdiği, davalı ...tarafından taşınmazın davalı ...'e, ... tarafından da oğlu olan diğer davalı ...'e devredildiği, davalı ... ve ...tarafından satış bedelinin ödendiğinin ispat edilemediği, davalı ...’ın Fethiye 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2000/929 Esas sayılı dosyasında yer alan Lünen Asliye Ceza Mahkemesindeki 22.10.2002 tarihli beyanında; dava konusu taşınmazın satım bedelinin tamamının değil 30.000,00 DM'sinin ödendiği yönünde ikrarının bulunduğu, bu durumda satış bedelinin tamamının ödendiğine dair iddianın yazılı belge ile ispatı gerektiği, davalıların taşınmaz bedelinin sonradan ödeneceği kanaati oluşturarak davacıyı hileye düşürmek suretiyle satışını sağladıkları, davacının satışı öğrendiği 2009 yılı içerisinde dava açıldığından davalıların süreye ilişkin itirazlarının yerinde olmadığı, hileye maruz kalan tarafın sözleşmeyi iptal etme hakkı bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar ... ve ... vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
5.1. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; hile hukuki nedeni yönünden 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, eldeki davanın murisin ölümünden sonra murisin hileye düşürüldüğü iddiası ile açıldığını, Dairenin davayı vekalet görevinin kötüye kullanılması olarak nitelendirdiğini, oysa davacının ve Yerel Mahkemenin davayı vekalet görevinin kötüye kullanılması olarak nitelendirmediğini, bozma kararı sonrası Yerel Mahkemece, Yargıtay kararına uyulduğunu, ancak, yine davanın hukuki nedeninin hile olarak nitelendirilerek bu nitelendirmeye göre davanın kabulüne karar verildiğini, dosya içerisinde bulunan 24.12.1999 tarihli “sözleşmedir” başlıklı belgenin davacının murisi Peter adına vekaleten hareket eden davalı ...Yurtbak ile davalı ... arasında imzalandığını, anılan bu belgeye göre, satış bedelinin 210.000 Alman Markı olarak kararlaştırıldığını ve satış bedelinin satıştan önce Mehmet Ali’ye ödendiğinin bu belge ile kanıtlandığını, vekil Mehmet Ali’nin davalı ...’dan tahsil ettiği satış bedelini Peter’e ödemeyerek, vekalet görevini kötüye kullandığının sabit olduğunu, davalı ...’ın ise ...ile el ve işbirliği içerisinde hareket etmeyip, iyi niyetli olduğunu, bu nedenle kazanımının korunması gerektiğini, Mahkemece taşınmaz bedelinin davalı vekil Mehmet Ali’den tahsiline karar verilmesi gerekirken, tapunun iptaline karar verilmesinin doğru olmadığını, kararın usul ve esas yönünden hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
5.2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının murisi Peter Kerby’nin dosya içerisinde farklı düzenleme tarihleri ile iki farklı mirasçılık belgesi bulunduğunu, bunlardan birinde Peter’in ölüm tarihinin 16.10.2002 olarak gösterilmişken diğerinde 15.10.2002 gösterildiğini, mirasçılık belgesindeki apostilin usulüne uygun olmadığını, veraset ilamının Türkçe metinden Norveç diline çevrildiğini, tüm bu hususların Peter’e ait veraset ilamının sahte ve yok hükmünde olduğunu gösterdiğini, dava konusu taşınmazın Muğla ilinde bulunması nedeniyle Milletlerarası özel hukuk gereği bu taşınmazla ilgili ölen kişinin milli hukuku değil, Türk hukukunun uygulanacağını, bu durumda dava konusu taşınmaz üzerinde Peter'in kızı Karen'in 3/4, eşi Sonja'nın ise 1/4 miras hakkı olduğunu, Norveç'ten alınan veraset ilamının geçerli olmadığını, bu durumda Sonja’nın tek başına dava açma sıfatının bulunmadığını, Sonja’nın ölümü ile davaya devam eden Karen’in sadece Sonja’ya ait ¼ miras payı yönünden davaya devam etmiş sayılması gerektiğini, bu nedenle ¼ pay yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazın aslında Peter’e ait olmadığını, davalı damadı Mehmet Ali’ye ait olduğunu ve Mehmet Ali’nin alacaklılarından mal kaçırmak için taşınmazı Peter’e devrettiğini, Mehmet Ali’nin de 24.12.1999 tarihli sözleşme gereğince taşınmazı Hıdır’a sattığını, 210.000 Alman Markının Hıdır tarafından peşin ödendiğini, Mehmet Ali’nin Fethiye 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2000/929 E. sayılı dosyasındaki beyanında, satış bedeli olarak aldığı 250.000 Alman Markını borcu sebebiyle bankaya ödediğini belirttiğini, vekalet görevinin kötüye kullananın ...olduğunu, ancak Hıdır’ın iyi niyetli olup, kazanımının korunması gerektiğini, davacılar ile davalı vekil Mehmet Ali’nin birlikte hareket ettiklerini, davalı ...’ın Alman mahkemelerinde verdiği ifadesinin ise dava konusu taşınmazla ilgili olmayıp, dava dışı Melodi Hotel ile ilgili olduğunu, Hıdır tarafından da, dava konusu taşınmazın satış bedelinin ödenmesine rağmen taşınmazın kendisine devredilememesi nedeni ile Melodi Hotelin davalı ...tarafından teminat olarak kendisine devredildiğinin beyan edildiğini, Hıdır’ın ifadesinde peşinat olarak 30.000 Alman Markı verdiğini beyan ettiğini, bu durumdan satış bedelinin sadece 30.000 Alman Markının ödendiği anlamının çıkarılmasının doğru olmadığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
6.2.2. 6100 sayılı HMK'nın 115. maddesi “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
(3) Dava şartı noksanlığı, Mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.”
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 343 ada 7 parsel sayılı taşınmazın 436/495 payı davacının eşi ...adına kayıtlı iken, 28.01.2000 tarihinde damadı olan vekili ... tarafından davalı ...’e, ... tarafından da 20.11.2008 tarihinde oğlu olan diğer davalı ...’a satış suretiyle temlik edildiği, Peter Kerby’nin 15.10.2002 tarihinde öldüğü ve eldeki davanın eşi Sonja Kerby tarafından 24.12.2009 tarihinde açıldığı, yargılama sırasında 17.11.2015 tarihinde davacı ...’nin ölümü ile de tek mirasçısı kızı ...’nin kaldığı ve Karen tarafından davaya devam edildiği anlaşılmaktadır.
6.3.2. Her ne kadar, dava mirasbırakan ....nin eşi Sonja tarafından açılmış ise de, Sonja’nın yargılama sırasında 17.11.2015 tarihinde ölümü ile geriye mirasbırakan ...nin tek mirasçısı kızı ... kalmış ve yargılamaya Karen tarafından devam edilmiş olup, HMK’nın 115/3. maddesi uyarınca dava şartı noksanlığının yargılama sırasında tamamlanmış olduğu gözetilerek, anılan husus bozma sebebi yapılmamıştır.
6.3.3. Diğer yandan, Dairenin 16.03.2017 tarihli bozma ilâmı ile dava vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı iptal-tescil isteği olarak nitelendirilerek, davacının mirasbırakanı Peter’in paydaşı olduğu çekişmeli taşınmazın davalı vekil ...tarafından vekalet görevi kötüye kullanılmak suretiyle diğer davalılara danışıklı olarak devredildiği gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik olmadığı belirtilmiş olup, Mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen davanın dayandığı hukuki sebebin yeniden hile olarak nitelendirilmiş olması doğru değildir.
Ne var ki, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, sonucu itibari ile doğru olan kararın gerekçe yönünden düzeltilerek onanması gerekmiştir.
V. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davalılar ... ve ... vekillerinin temyiz itirazlarının Mahkeme kararının gerekçesine yönelik olarak kabulü ile temyize konu Fethiye 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.05.2019 tarihli ve 2018/97 Esas-2019/139 Karar sayılı kararının gerekçe kısmının, (IV/6.3.3.) no.lu paragrafta yazılı gerekçeyle düzeltilmesi ile hükmün 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 438/7. maddesi gereğince DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalılar ... ve ... vekilleri için 8.400,00 TL’şer duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/09/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.