Logo

1. Hukuk Dairesi2022/3809 E. 2022/7005 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekaletnamenin hile ile alınıp kötüye kullanıldığı iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil davasında, yerel mahkemenin eksik araştırma yapıp yapmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Vekalet görevinin kötüye kullanılması sebebiyle açılan tapu iptal ve tescil davasında, davalı tanıklarının adreslerinin HMK 240/3 uyarınca bildirilmemesi ve diğer deliller gözetilerek, yerel mahkemenin tapu iptaline ve tescile ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, davalıdan borç para istediğini, davalının noterden borç senedi düzenlenmesi koşuluyla borç para verebileceğini bildirmesi üzerine notere gittiklerini, davalının hileli işlem yapmak suretiyle borç senedi yerine satış yetkisi içerir biçimde vekâletname düzenlettirdiğini, bu şekilde dava dışı ... adına düzenlenen vekâletname kullanılarak 228 parsel sayılı taşınmazının davalı adına tescil edildiğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, hileli davranış göstermediğini, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiğini, davacının taşınmazın devir işlemlerinin yapılması ve taşınmazın bedelinin kendisine hemen ödenmesi için düzenleme şeklinde vekaletname ile dava dışı ...'i vekil tayin ettiğini, davacının satış tarihinden bir yıl sonra davalının kendisine ödediği satış bedelinin 3.000,00TL’lik kısmını ödemek koşulu ile taşınmazı geri istediğini, satış bedelini de kendisine taksitler halinde ödeyeceğini belirttiğini, davacının şikayeti üzerine Nazilli Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda beraat kararı verildiğini, çekişme konusu taşınmazın bedelini kredi çekmek suretiyle satışın yapıldığı gün elden ve nakit olarak ödediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece, hile hukuki nedenine dayalı davanın 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairece; ‘‘...iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden, davada hile hukuksal nedenine değil, vekâletnamenin hile ile alındığı iddiasına dayanıldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere vekâletnamenin hile ile alındığı iddiası, vekâlet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını da içermektedir. Hâl böyle olunca; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanan davaların herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı olmadığı gözetilerek, işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.’’ gerekçesi ile karar bozulmuştur.

3.Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar

Mahkemece, davacı ...'nın davalıya vermiş olduğu vekaletnamede tanık olarak imzası bulunan ....'nın beyanlarının birbiriyle tutarsız olduğu, davacının resmi belge mahiyetindeki vekaletnameyi iradesi dışında düzenlendiği, hile ile alındığına ilişkin inandırıcı, somut delil sunamaması karşısında vekaletnameye dayanılarak yapılan devrin geçerli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

4. TemyizYoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

5. Bozma Kararı

Dairece; ‘‘...Daire bozma ilamına uyulmasına rağmen bozma gereğinin yerine getirildiğini söyleyebilme olanağı yoktur. ...Hal böyle olunca, taraf tanıklarının yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde yeniden dinlenmesi; ayrıca, davalı ... ile vekalet verdiği ... arasında ne gibi bir sosyal ilişkinin bulunduğunun araştırılması; diğer taraftan, uzman bilirkişiler aracılığıyla mahallinde keşif yapılarak davaya konu taşınmazın temlik ve dava tarihindeki gerçek değerlerinin saptanması, toplanan tüm deliller değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yetinilip yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.’’ gerekçesi ile karar bozulmuştur.

6.Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Üçüncü Karar

Mahkemece, satış bedelinin gerçek bedelin oldukça altında olduğunun keşfen belirlendiği, davalı kayıt maliki ...'in keşfen belirlenen satış bedelini davacıya ödendiğinin ispatlanamadığı, tanık beyanlarına göre davacının dava konusu taşınmazın devrine ilişkin vekaletname verme amacı taşımadığının ve davalı ... ve dava dışı ...'in el ve işbirliği içinde hareket ettiklerinin anlaşıldığı, aynı gün verilen vekaletname ile dava konusu taşınmazın düşük bedelle davalıya devredildiği ve davalı ... ve dava dışı ...'in el ve iş birliği içinde hareket ettikleri gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

7. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Temyiz Nedenleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; bilirkişi raporuna yapılan ve ceza dosyasında da karşılığı olan itirazların dikkate alınmadığını, davalı tanıklarının dinlenmediğini, davalı tanıkları hakkında ihzar müzekkeresi düzenlemeksizin dinlenilmelerinden vazgeçildiğini, bozma öncesinde dinlenen davalı tanıklarının beyanlarının dikkate alınmadığını, kararda dava dışı ...'in de sorumluluğu olduğu yönünde değerlendirme yapıldığını, anılan kişinin davada taraf olmadığını, davalının dava dışı ... ile bir ilişkisinin bulunmadığını, bu yöne ilişkin dosyada delil olmadığını, davalının temlik sırasında bir kusurunun bulunmadığı hususunun Nazilli Ağır Ceza Mahkemesi dosyasında tespit edildiğini, davacı tarafın aşamalardaki beyanları ile taşınmazın bedelinin 30.000 TL değerinde olabileceğini belirtmiş iken, bilirkişi raporunda taşınmazın devir tarihindeki değerinin 105.789,29 TL olarak belirlendiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir. .

9. Gerekçe

9.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Taraflar arasındaki uyuşmazlık; vekaletnamenin hile ile alındığı ve kötüye kullanıldığı iddiasına dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.

9.2. İlgili Hukuk

9.2.1. Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK'nin 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil, değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

9.2.2. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun(TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ancak, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötüniyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötüniyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötüniyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

9.2.3. 6100 sayılı HMK’nın “Tanık gösterme şekli" başlıklı 240/3. maddesinde "Tanık listesinde adres gösterilmemiş veya gösterilen adreste tanık bulunamamışsa, tarafa adres göstermesi için, işin niteliğine uygun kesin süre verilir. Bu süre içinde adres gösterilmez veya gösterilen yeni adres de doğru değilse, bu tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmiş sayılır." düzenlemesi mevcuttur.

9.3. Değerlendirme

Hükmüne uyulan (IV/5.) no.lu paragraftaki bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak ve özellikle davalı vekiline HMK’nın 240/3. maddesi uyarınca davalı tanıklarının adreslerinin bildirilmesi için usulünce süre verildiği ancak süresinde davalı tanıklarının adreslerinin bildirilmediği dikkate alınarak, (IV/6.) no.lu paragrafta gösterilen şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 7.240,62 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/10/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.