Logo

1. Hukuk Dairesi2022/3948 E. 2023/7618 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vakıf taşınmazı üzerinde davacı tarafından ileri sürülen zilyetliğin, taşınmazın mülkiyetinin kazanılması için yeterli olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı lehine 743 sayılı Mülga Türk Kanunu Medenisi'nin 81/B maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğunun dosya kapsamındaki delillerle sabit olduğu gözetilerek, yerel mahkemenin davayı kabulüne dair kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/239 E., 2022/528 K.

HÜKÜM/KARAR : Reddine/Davanın kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ermenek Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/298 E., 2020/340 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 19.12.2023 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde, temyiz eden davalı vekili Avukat ... geldi, temyiz edilen davacı vekil gelmedi. Gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... vekili dava dilekçesinde; dava konusu 262 ada 4 parsel sayılı taşınmazın irsen intikal yoluyla müvekkiline kaldığını, eklemeli şekilde 100 yılı aşkın zamandır zilyetliğinde bulunduğunu ancak kadastro çalışmaları sonucunda taşınmazın davalı adına tespit ve tescil edildiğini, taşınmazın vakıf taşınmazı olmadığını, kaldı ki bir taşınmazın vakıfname kapsamında kalıyor olmasının zilyetlikle iktisap edilmesine engel teşkil etmediğini, 1967 yılından evvel de taşınmazda müvekkilinin mirasbırakanının zilyetliğinin bulunduğunu ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı ... Müdürlüğüne izafeten Vakıflar Bölge Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın Karamanoğlu Mehmet Bey Vakfına ait olduğunu, vakıf mallarının zilyetlikle iktisap edilemeyeceğini, bu hususta vakfın doğrudan doğruya hayrat vakfı olup olmamasının da öneminin bulunmadığını, öte yandan taşınmazda davacı lehine zilyetlikle iktisap şartlarının oluşmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Mahkemenin 13.03.2019 tarihli, 2014/518 Esas, 2019/67 Karar sayılı kararıyla; dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmazın vakıf sınırları içerisinde kaldığı ancak doğrudan doğruya hayrat niteliği taşımadığı, öncesi bilinmeyen bir tarihten beri davacının eklemeli zilyetliğinde bulunduğu, zilyetliğin 743 sayılı Mülga Türk Kanunu Medenisi'ne 903 sayılı Kanun'la 1967 yılında eklenen 81/B maddesinin yürürlük tarihinden evveline de dayandığı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu 262 ada 4 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; UYAP sistemi üzerinden aldırılan nüfus kayıtları incelendiğinde, davacının mirasbırakanı ...’un davacı dışında başkaca mirasçılarının da bulunduğunun görüldüğü ancak dava konusu taşınmazın hangi sebeple mirasbırakanından davacıya kaldığının, bir başka deyişle davacının dava açmakta aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığının Mahkemece araştırılmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın açıklanan hususlarda araştırma ve inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi için İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Mahkemenin 25.09.2020 tarihli, 2019/298 Esas, 2020/340 Karar sayılı kararıyla; Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı uyarınca yapılan araştırma sonucunda dava konusu taşınmazın davacının mirasbırakanından taksimen davacıya kaldığı, bu nedenle davacının eldeki davayı açmak için aktif dava ehliyetinin bulunduğunun anlaşıldığı ancak keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları ile ziraat mühendisi bilirkişilerden aldırılan raporlardan, dava konusu taşınmazda davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı kanaatine varıldığından davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin 1967 yılına kadar ve bu yıldan sonra taşınmazı eklemeli şekilde nizasız ve fasılasız olarak zilyet ettiğini, bölgedeki taşınmazlara ilişkin olarak şahıslar tarafından açılan davalarda verilen kabul kararlarının Yargıtay tarafından onandığını ancak bu emsal kararların Mahkemece dikkate alınmadığını ileri sürerek istinaf taleplerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 21.03.2022 tarihli, 2022/239 Esas, 2022/528 Karar sayılı kararıyla; dosya içeriğine, toplanan delillere, 27.12.2018 tarihli bilirkişi kurulu raporunda 1959, 1970 ve 1990 tarihli hava fotoğraflarında dava konusu taşınmazın kullanıldığı belirtildiğine, yerel bilirkişi beyanları ziraat bilirkişi raporuyla birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmazda davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK'nın 353/1-b.2 nci maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne, dava konusu 262 ada 4 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı ... adına kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içerisinde davalı vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde; Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, vakıf taşınmazlarının doğrudan doğruya hayrat niteliğinde olsun veya olmasın zilyetlikle iktisap edilemeyeceğini, kaldı ki Mahkemece taşınmazın niteliğinin ne olduğunun tespiti için vakıflar konusunda uzman bir bilirkişiden rapor da aldırılmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

a) 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü maddesi; 743 sayılı Mülga Türk Kanunu Medenisi'nin 81/B maddesi.

b) Dairemizin 22.03.2022 tarihli, 2021/7582 Esas, 2022/2324 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. Kadastro çalışmaları sonucunda Karaman ili, Ermenek ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 262 ada 4 parsel sayılı 2.621,63 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 20 yılı aşkın zamandır ...’ın zilyetliğinde bulunduğu ancak taşınmazın vakıf mallarından olduğu gerekçesiyle taşınmazın kadastro tutanağının beyanlar hanesine ...’ın işgalinde bulunduğu şerhi yazılmak suretiyle ... adına tespit ve tescil edilmiştir.

2. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

3. Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, 06.08.2018 tarihinde yapılan keşifte dinlenen 1945 ve 1951 doğumlu yerel bilirkişiler tarafından dava konusu taşınmazın miras yoluyla dedesinden babasına, babasından da davacıya kaldığı, eklemeli şekilde davacı tarafından zilyet edildiği, yöre halkı tarafından da davacıya ait olduğu beyan edildiğine, yine 14.07.2020 tarihinde yapılan keşifte dinlenen 1951 ve 1960 doğumlu yerel bilirkişiler ile 1944 doğumlu davacı tanığı tarafından dava konusu taşınmazın davacıya miras yoluyla kaldığı, davacının mirasbırakanı olan babasının taşınmazı buğday ekerek kullandığı, daha sonra davacının taşınmaza ceviz fidanları diktiği ancak taşınmaz kuru toprak olduğu için mahsul yetişmediği, davacının babasının yurtdışında yaşadığı dönemde taşınmazla davacının amcaları ile taşınmaz maliklerinin ilgilendiği, taşınmazdaki zilyetliğin kesintisiz şekilde devam ettiği beyan edildiğine, harita mühendisi bilirkişi kurulundan aldırılan 27.12.2018 tarihli rapordan 1959, 1970 ve 1990 tarihli hava fotoğraflarında dava konusu taşınmazda kullanım olduğu belirtildiğine, 09.08.2018 ve 10.08.2020 tarihli ziraat bilirkişi raporlarında taşınmazda uzun yıllar toprak işleme faaliyeti yapıldığı, çapalama ve toprak sürme gibi faaliyetler nedeniyle zemindeki taşların kenarlarının yuvarlaklaştığı, taşınmazın ham toprak özelliğini kaybedeli uzun yıllar olduğu, üzerinde halihazırda faal olmayan toprak bir havuz bulunduğu, ayrıca taşınmaz içerisinde tarım yapmaya engel teşkil edebilecek büyük kaya ve taşların öbekler halinde toplandığı, teraslama ve tesviye amaçlı olarak taşınmaz içerisine bu taşlarla duvarlar örüldüğü, taş duvarlar incelendiğinde tahmini olarak 80-100 yıldır yerlerinde bulunmaları sebebiyle yosun bağladıkları ve renklerinin doğal hava şartları nedeniyle değiştiğinin görüldüğü belirtildiğine, bu haliyle dava konusu taşınmazda 743 sayılı Mülga Türk Kanunu Medenisi'nin 81/B maddesinin yürürlüğe girdiği 13.07.1967 tarihinden önce zilyetlikle iktisap koşullarının davacı taraf lehine oluştuğunun anlaşıldığına göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen sebepler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Temyiz edilen davacı vekili duruşmaya katılmadığından lehine duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Aşağıda yazılı 456,55 TL bakiye onama harcının davalıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

19.12.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.

- K A R Ş I O Y -

Dava, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesince, davacının taşınmaz üzerinde ekonomik amaca uygun zilyetliği bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; davacı lehine zilyetlikle kazanım koşullarının oluştuğu gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dava konusu 262 ada 4 parsel sayılı taşınmazın Karamanoğlu Mehmet Bey Vakfının Vakfiyesi kapsamında kaldığı belirlenmiş, yapılan kadastro çalışmalarında ... adına tespit görmüş ve kesinleşmiştir.

13.07.1967 tarih ve 903 sayılı Kanun'la, 734 sayılı MK'na eklenen 81/A maddesi uyarınca vakıf mallarının zilyetlikle iktisabının yasaklandığı, ancak kanunun geriye yürümezliği ilkesi uyarınca 13.07.1967 tarihine kadar hayrat olmayan vakıf taşınmazlarında zilyetlikle mülk edinme koşulları oluşmuş ise iktisabının mümkün olduğu noktasında sayın çoğunluk ile aramızda bir görüş farkı yoktur. Görüş farklılığı 13.07.1967 tarihinden geriye doğru 20 yıllık süre dikkate alındığında taşınmaz üzerinde 3.07.1947 tarihinden itibaren davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

Bölge Adliye Mahkemesi kararında sözü edilen 1959 tarihli hava fotoğrafında taşınmazın kullanıldığı belirtilmiş ise de kim ya da kimler tarafından kullanıldığı belirlenmediği gibi 1947-1959 arası zilyetlik de ispatlanmış değildir. Taşınmazın davacının kök mirasbırakanı tarafından 1947'den itibaren nizasız fasılasız malik sıfatıyla kullanıldığına dair delil bulunmamaktadır.

Hal böyle olunca, dava konusu vakıf taşınmazında 1967 yılına kadar davacı taraf yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleşmediği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne dair Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına dair sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.