"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : ÇEŞME ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istemli dava sonunda İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 10/03/2022 tarihli, 2021/3023 Esas ve 2022/644 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde taraf vekillerince duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 18.10.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar ... v.d. Vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, çekişme konusu 7859 ada 4 parsel sayılı taşınmaza davalı ile birlikte ¼’er pay ile malik iken, yine davalı ile birlikte ortağı oldukları şirket için 2000’li yıllarda Koçbank’tan kredi çektiklerini, o dönemde ödeme güçlüğü içinde olduklarından bankaya olan borçlarını tasfiye etmek amacıyla banka ile bir tasfiye sözleşmesi imzaladıklarını, sözleşme gereğince dava konusu taşınmazı vefa hakkı tesis edilerek bankaya devrettiklerini, dava dışı ... isimli şahsın bankaya olan borçlarını ödemesi üzerine bu kez taşınmazın teminat olarak ...’a temlik edildiğini, ...’e olan borçlarını da zaman içinde ödediklerini, ancak vergi tahakkuk etmemesi için taşınmazın 2010 yılına kadar ... üzerinde kalmasına müsaade ettiklerini, yani ... ile aralarında bir inançlı işlemin söz konusu olduğunu, 2010 yılına gelindiğinde davalı ...’in, dava dışı ...’a giderek ve davacıların da bilgisi ve haberi olduğunu beyan ederek çekişme konusu taşınmazı kendi üzerine devraldığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile ¼'er paylar ile adlarına ve davalı adına tesciline, olmadığı takdirde bedelin tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı, dava dışı Koçbank’ın, borçlu ... Şirketler Topluluğunun kredi borçlarını ödeyememesinden ötürü şirket ortaklarının mülkiyetinde olan dava konusu taşınmazı vefa hakkıyla 24.01.2001 tarihinde aldığını, vefa hakkı bitimi olan 31.12.2001 tarihine dek borç ödenmediğinden bu hakkın hükümsüz hale geldiğini, vefa hakkına dair sürenin bitimini takiben (4 yıl sonra) bankanın, ...’a 930.788,40 TL bedelle arsayı sattığını, bu satış işleminden sonra 4 yıl boyunca ...’ın mülkü olarak kalan taşınmazın, 06.04.2010 tarihinde ... tarafından çok büyük bir kar elde edilerek %40 hissenin davalıya, %60 hissenin Armentaş Ltd.Şti.ne satıldığını, dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların doğru olmadığını, ...’a taşınmazın bedeli olarak yaptığı ödemelere ilişkin belgelerinin olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/06/2017 tarihli ve 2013/534 E., 2017/234 Karar sayılı kararıyla; iddianın yazılı belge ile kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. Kaldırma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 03/11/2017 tarihli ve 2017/1534 Esas, 2017/1547 Karar sayılı kararıyla; “ …. Yukarıda değinilen yasal düzenlemeler ve Yargıtay uygulamaları ile İlk Derece Mahkemesi kararı gerekçesi ve somut olay birlikte değerlendirildiğinde: davacıların iddiasına göre uyuşmazlığın asıl noktasının davalının müteselsil alacaklı sıfatıyla yaptığı işlem sonrası kazanımını iade etmesi gerekip gerekmediği olduğu; davacılar ve davalıların inanan tarafında, 3.şahıs olarak ...'ın inanılan tarafında olduğu inanç sözleşmesinin taraflar arasındaki ilişki yönünden ispat noktasında vakıa olarak değerlendirilmesi gerektiği ortadadır. Yine dosya kapsamına göre taraflar kardeş ve yakın akraba olup birlikte sahip oldukları şirketler nedeni ile borç altına girdikleri ve banka kredi borcu ödemelerinde yaşadıkları zorluklar karşısında bu işlemleri yaptıkları anlaşılmaktadır. Dosyada bu borçlara ve ödemelere ilişkin banka kayıtları bulunmaktadır. Tapu kayıtları, devir tarihleri ve davalının son olarak dava konusu taşınmazın hissesini alış tarihi, üçüncü şahıs durumunda olan ve fakat davalı ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılan şirket ve ondan devralan bir başka şirket bulunuşu ve olayların gelişim tarzına nazaran davacıların iddiasının inanç sözleşmesi temelinde değerlendirilmesi ve vakıa olarak ispatlanması gerekmektedir. Bu noktada şirket belgelerine ulaşılamaması ve sonradan bu delillerin bulunması iddiaları bir yana vakıa olarak inanç sözleşmesi ispatı yönünden inanç sözleşmesinin inanılan tarafında olan ...'ın özellikle bu konularda dinlenilmesi ve ifadesine başvurulması önem arz etmektedir. Yerel mahkemece HMK 145 gereği davacıların davasına konu ettikleri uyuşmazlığın çözümü noktasında inanç sözleşmesinin vakıa olarak ispatı yönünden sonradan sundukları delillerin değerlendirilmemesi doğru olmamıştır. Buna yönelik davacılar vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekmektedir. Bu nedenle İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak HMK'nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için yerel mahkemesine gönderilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur” gerekçesi ile yerel mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
3. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin 06/10/2021 tarihli ve 2017/668 Esas, 2021/548 Karar sayılı kararıyla; kaldırma kararı gereğince ...’ın ifadesinin alındığı, davacı tarafından taraflar arasında olduğu iddia edilen inanç sözleşmesinin inanılan tarafında olan ...'ın beyanında; dava konusu olan yerleri kendisinin Koçbank'tan satın aldığını, tarafların bu taşınmazla herhangi bir ilgilerinin olmadığını beyan etmesi karşısında davacının inanç sözleşmesini ispat etmek için ayrıca yazılı bir delil de ibraz etmediği anlaşılmakla, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca inançlı işlem iddiasının yazılı belge ile kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
5.İstinaf Nedenleri
5.1. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava dışı üçüncü şahıs ...' ın usulüne uygun olarak davaya dahil edilmesi gerektiğini, önceki İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararı gereğince bir kısım delillerin toplanmadığını, sonradan sunulan delillerin dikkate alınmadığını, esas yönünden dosyaya sunulan deliller itibariyle davalarının ispatlandığını belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
5.2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, ıslah edilen 9.238.782 TL üzerinden müvekkillerine ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği halde, usul ve yasaya aykırı olarak vekalet ücreti takdir edildiğini, bu yönden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, yeniden karar verilmesini istemiştir.
6. Gerekçe ve Sonuç
İzmir Bölge Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 10/03/2022 tarihli, 2021/3023 Esas ve 2022/644 Karar sayılı kararı ile; İlk Derece Mahkemesince kaldırma kararı gereğince yeniden yapılan yargılamada, kaldırma kararında belirtilen eksikliklerin tamamlandığı ve tanık olarak ...' ın beyanlarının alındığı, inançlı işlem iddiasının ispatlanamadığı, bu nedenle İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verildiği, davacının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, yine Yerel Mahkemece verilen kararda vekalet ücretinin tayin ve takdirinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, bu yöndeki davalı istinaf sebeplerinin de geçerli olmadığı gerekçesiyle davacılar ve davalı tarafça yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyip, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, bozulmasını talep etmiştir.
2.2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyip, vekalet ücreti yönünden hatalı karar verildiğini belirterek, temyiz isteminde bulunmuştur.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.
Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
3.2.2. Bilindiği üzere, yargılama giderlerine mahkemece re'sen hükmedilir (HMK madde 332). Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekalet ücreti de yargılama giderleri kapsamındadır (HMK madde 323). Kanunda yazılı haller dışında yargılama giderlerinden sayılan vekalet ücretinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir (HMK madde 326).
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı (V/3.2.1.) no.lu paragrafta açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre Bölge Adliye Mahkemesince (IV/6.) no.lu paragraftaki gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacıların temyiz itirazları yerinde değildir.
3.3.2. Davalının vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; eldeki davada, davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı, ihtiyari dava arkadaşlığı bulunan her bir davacı yönünden ayrı değerlendirme yapılması gerektiği kuşkusuzdur.
3.3.3. Somut olayda, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazların toplam değerinin 10.566.757,00 TL olarak belirlendiği, davacı vekili tarafından sunulan 11.05.2015 havale tarihli dilekçesinde dava değerinin 9.238.782,00 TL olduğunun bildirildiği ve bu değer üzerinden harcın tamamlandığı, öte yandan davalı vekilinin temyiz dilekçesinde de 9.238.782,00 TL’den ihtiyari dava arkadaşı olan davacıların paylarına düşecek değer üzerinden davalı lehine vekalet ücretinin ayrı ayrı hesaplanması gerektiği beyan edilerek temyiz talebinde bulunulduğu anlaşılmaktadır.
3.3.4. Dava değeri olarak belirlenen 9.238.782,00 TL’den davacıların her birinin ¼ payına düşen değerin 2.309.695,00 TL olduğu, bu değer üzerinden 2021 AAÜT’ye göre hesaplanan 105.399,51 TL vekalet ücretinin ayrı ayrı davacılardan alınarak davalıya verilmesine karar verilmesi gerekirken davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğu gözetilmeksizin davalı lehine tek vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değil ise de; anılan hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir.
VI. SONUÇ
1. (V/3.3.1.) no.lu paragrafta açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddine,
2. (V/3.3.2-3-4 ) no.lu paragraflarda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/668 Esas, 2021/548 Karar sayılı, 06/10/2021 tarihli hükmünün; 5. fıkrası hüküm yerinden çıkarılarak yerine "5- Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 105.399,51’er TL vekalet ücretinin ayrı ayrı davacılardan tahsili ile davalı tarafa verilmesine” cümlesinin yazılmasına, İlk Derece Mahkemesine ait hükmün 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın istek halinde temyiz edenlere geri verilmesine, 03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacılardan alınmasına, 18/10/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.