Logo

1. Hukuk Dairesi2022/4075 E. 2024/2605 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sırasında mera olarak tespit edilen taşınmazın mülkiyeti iddiasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasında, davacının zilyetliğine dayanarak taşınmazı iktisap edip edemediği.

Gerekçe ve Sonuç: Davaya konu taşınmazın kadastro çalışmalarıyla mera vasfıyla tespit edildiği, davacıya ait parselin sınırının mera olarak belirlendiği, meraların özel mülkiyete konu olamayacağı ve zilyetlikle iktisap edilemeyeceği gözetilerek yerel mahkemenin kabul kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2015/10 E., 2017/52 K.

HÜKÜM : Kabul

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ...; Bigadiç ilçesi ... mevkiinde 132 ada 123 parsel sayılı taşınmazın yapılan kadastro çalışmaları sırasında miktar fazlası kabul edilerek mera olarak tespit gördüğünü, yapılan tespit işleminin hatalı olduğunu, taşınmazın mera olmayıp kendisine ait olduğunu ve yine kendisine ait 132 ada 32 parsel ile bir bütün olarak kullanıldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, yargılama aşamasında 25.07.2013 tarihinde ölümü üzerine mirasçıları tarafından davaya devam edilmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup mera vasfında olduğunu, zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı ... Belediye Başkanlığı; dava konusu taşınmaza komşu 132 ada 32 parselin tespitine esas 03.08.1945 tarihli eski tapu kaydının batı hududunu mera okuması nedeniyle değişebilir sınırlı kayıtlardan olduğunu, değişebilir sınır yönünde de eylemli olarak mera yer aldığından tapu kaydının kapsamının 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20/C maddesi uyarınca miktarına değer verilerek belirlenmesinin zorunlu olduğunu, dava konusu parselin batı hududunda yer alan ve mera vasfı ile okunan 132 ada 123 parsel sayılı taşınmazın mera vasfı ile tespit gördüğünü, dayanak eski tapu kaydının batısının da mera okunduğunu, böylece dava konusu taşınmazın hudutlarının mera vasfında olup genişleyebilir sınırları olduğunu, yapılan tespitin doğru olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Bigadiç Sulh Hukuk Mahkemesinin 10.06.2010 tarihli ve 2009/437 E., 2010/313 K. sayılı kararıyla; Bigadiç Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/274 E., 2003/294 K. sayılı dosyası ile eldeki dosyanın konusu, tarafları ve hukuki nedenlerinin aynı olduğu ve adı geçen mahkeme kararının bu dava için kesin hüküm oluşturacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararlarına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2.Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 15.10.2012 tarih ve 2012/4738 E., 2012/8083 K. sayılı kararı ile; " ... Mahkemece daha önce taraflar arasında Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davanın bu davada kesin hüküm teşkil edeceği kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de; yapılan değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Bigadiç Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2000/274 Esas, 2003/294 sayılı kararı dosyanın taraflarına tebliğ edilmediğinden kesinleşmemiştir. Diğer taraftan, davacı, söz konusu davada satın alma ve zilyetliğine dayandığı halde, iş bu davada tapu kaydına dayanmakta olup davaların hukuki sebepleri de farklı bulunmaktadır. Hal böyle olunca, kesin hükmün varlığından söz edilemez. Bu nedenlerle, doğru sonuca varabilmek için mahkemece, taraflardan tüm delilleri sorulmalı ve deliller toplanarak sonucuna göre işin esası hakkında bir hüküm verilmelidir. Dosya kapsamına uymayan gerekçe ile ve hatalı değerlendirmeyle yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsizdir" gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bigadiç Sulh Hukuk Mahkemesinin 22.10.2014 tarih ve 2012/701 E., 2014/579 K. sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın değerinin, miktar itibariyle Mahkemenin görevi dışında kaldığı belirtilip Mahkemenin görevsiz olması nedeniyle davanın usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve süresinde talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli ve yetkili Bigadiç Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş, kararın 14.01.2015 tarihinde kesinleşmesi ve davacı vekilinin talebi üzerine dosya görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş, Bigadiç Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.02.2017 tarihli ve 2015/10 E., 2017/52 K. sayılı kararı ile; dinlenen tüm tanıkların beyanlarının birbirini doğrular nitelikte olduğu, davacının 20 yılı aşkın zamandan beri kadastro tutanaklarında mera olarak geçen kısmı kendi adına tespit gören taşınmazı ile birlikte bir bütün olarak kullandığı, dosya içerisindeki 28.09.2016 tarihli ziraat bilirkişi raporunda da dava konusu taşınmazın kayden vasfı mera olarak görünse de üzerinde uzun yıllar ziraat yapıldığı için tarla vasfında olduğunu beyan etmesi ve yine dayanak tapu kaydının da tanık anlatımları ile dava konusu taşınmazı kapsadığı, taşınmazın sınırının iki tarafında yol, bir tarafında da tepe bulunması nedeni ile sınırlarının genişletilmeye müsait olmadığı anlaşılmakla dava konusu yerin 20 yılı aşkın süredir davacı tarafça kullanıldığı, kadastro tespiti sonucu dava konusu yerin mera vasfı ile Hazine adına tescilinin hata sonucu yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili ve dahili davalı ... Belediye Başkanlığı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın kadastro tespiti ile mera vasfı ile sınırlandırılarak özel siciline kaydedilmiş bir taşınmaz olduğunu, kadastronun yaptığı tespitin doğru olduğunu ve bu taşınmazların mera özel siciline kayıtlı olduğunu, 07.07.2000 tarihinde kesinleşen kadastro çalışmalarında 03.08.1945 tarih ve 26 sıra nolu tapu kaydı uygulanmış olup uygulanan tapu kaydı mevkii ve hudutları itibariyle tapu kayıt miktarı kadar olan kısım 132 ada 32 parsel numarasıyla tapu kayıt malikleri adına tespit ve tescil edildiğini, yani 1945 tarih ve 26 sıra numaralı tapunun uygulandığını ve kapsamı kadar taşınmazın verildiğini, eldeki dava yoluyla tapu kaydının dışında kalan ve mera vasıflı taşınmazın da adlarına tescilinin talep edildiğini, tapu kapsamı dışındaki kısım mera vasfında olduğundan zilyetlikle iktisabının da mümkün olmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı ... Belediye Başkanlığı vekili temyiz dilekçesinde özetle; 03.08.1945 tarihli ve 26 sıra nolu dayanak eski tapu kaydının batı hududu mera okuması nedeniyle değişebilir sınırlı kayıtlardan olduğunu, değişebilir sınır yönünde de eylemli olarak mera yer aldığından tapu kaydının kapsamının 3402 sayılı Kadastro Yasası'nın 20/C maddesi uyarınca miktarına değer verilerek belirlenmesinin zorunlu olduğunu, dayanak 03.08.1945 tarihli ve 26 sıra nolu eski tapu kaydının miktarı kadarının davacı tarafın adına 132 ada 32 parsel sayısı ile tespit ve tescil gördüğünü, miktar fazlası olan, batı hududunda yer alan ve mera vasfı ile okunan 132 ada 123 parsel sayılı taşınmazın da mera vasfı ile tespit gördüğünü, dava konusu mera vasıflı 132 ada 123 parsel sayılı taşınmasın batısında yer alan 131 ada 7 parsel sayılı taşınmazın da mera vasfı ile tespit ve tescil gördüğünü, gerek davacının gerekse davalı taşınmazın güney sınırında yer alan 110 ada 59 parsel sayılı taşınmazın da mera vasfı ile tespit ve tescil gördüğünü, Yapılan keşif sonrasında ziraat bilirkişisi tarafından düzenlenen 28.09.2016 tarihli raporda "... uzun yıllardır tarımsal faaliyette bulunulmasından dolayı mevcut bitki örtüsü itibariyle vasfı bozulmuş tarla niteliğindedir..." denildiğini, yani dava konusu taşınmazın mera vasfında olduğu ancak davacı tarafından uzun yıllardır tarım arazisi olarak faaliyette bulunulmasından dolayı vasfının bozulduğu, vasfı bozulmuş tarla niteliğinde olduğunun belirtildiğini, davacının, mera vasfında olan bu taşınmazın bu vasfını bozmasının akabinde taşınmazı adına tescil ettirmeye çalışmasının hukuksal dayanağının bulunmadığını, miktar fazlasını oluşturan dava konusu parselin meraya el atılarak edinildiği ve süresi ne olursa olsun zilyetlikle kazanılmasının hukuken mümkün olmadığını, davacının eski tapu kaydının sınırlarının sabit olduğu, değişebilir sınır olmadığı yönündeki beyanlarının da doğru olmadığının gerek eski tapu kaydından gerekse kadastro tutanaklarından sabit olup bunun aksinin tanık, mahalli bilirkişi vs.beyanları ile ispat edilmeye çalışılmasının mümkün bulunmadığını, dayanak eski tapu kaydının batısında mera okuduğunu, zeminde halen dava konusu meranın, ... yolu, yoldan sonra da meranın var olduğunu, mahalli bilirkişilerin halen zeminde yer alan Yağcıbedir yolunun 1974 senesinde yapıldığını, 1974 senesinden evvel ise sadece kağnı arabalarının geçtiği basit toprak bir yolun olduğunu beyan ettiklerini, bu hali ile batı sınırı mera okuyan taşınmazın değişebilir sınırlı olduğunda şüphe bulunmadığını, kayıt miktar fazlasının taşınmazın batısında bulunan meradan açıldığının kabulü gerektiğini, bütünüyle miktar fazlasını oluşturan dava konusu parselin mera vasfı ile yapılan tespitinin doğru olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü, 16 ncı ve 17 nci maddeleri, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190 ıncı maddesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6 ncı maddesi.

3. Değerlendirme

1. Dosyanın incelenmesinde; davaya konu 132 ada 123 parsel sayılı 7.341,61 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın 1998 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında mera vasfıyla orta malı olarak sınırlandırıldığı, yapılan tespitin 06.07.2000 tarihinde kesinleştiği, davacı adına kayıtlı 132 ada 32 parsel ile miktar fazlası 132 ada 123 nolu parselin tapunun 3.8.1945 tarih ve 26 sıra numarası ile bir bütün halinde bulunmakta iken, uygulanan tapu kaydının batı hududunu mera okuması sonucu tapu kayıt miktarı kadar olan kısmın 32 parsel olarak, miktar fazlası olan kısmın ise 123 parsel olarak tespit ve tescil edildiği anlaşılmaktadır.

2. Mahkemece davaya konu taşınmaz üzerinde davacı lehine zilyetlikle edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun değildir.

3. Şöyle ki; davacı adına kayıtlı 132 ada 32 parsel sayılı, 21.799,18 metrekare miktarlı, tarla vasıflı taşınmazına revziyon gören 3.8.1945 tarihli tapu incelendiğinde çekişmeli 123 parsel yönünü mera olarak okuduğu, bahsi geçen tapu kaydının sınırları itibariyle gayri sabit hudutlu olduğu ve miktarı itibariyle geçerli olduğu hususunda tereddüt bulunmadığı, dayanak tapu kaydının miktarı kadar olan yerin 32 parsel olarak davacıya verildiği, miktar fazlası olan kısmın ise mera olarak tespit edildiği, dinlenen yerel bilirkişiler ve tanıklar taşınmazın mera olmadığını ve davacının zilyetliğinde olduğunu beyan etmişlerse de davaya konu taşınmazın komşularının mera ve ham toprak niteliğinde olduğu, mahallinde yapılan keşif neticesinde alınan 28.09.2016 tarihli ziraat bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın kayden mera niteliğinde olsa da mevcut bitki örtüsü itibariyle vasfı bozulmuş tarla niteliğinde olduğunun belirtildiği, yine raporda çekişmeli taşınmaz ile komşu mera parsellerini ayıran herhangi bir sabit sınır veya doğal ayırıcı unsurdan bahsedilmediği, bu durumda temyize konu taşınmazın da meradan açıldığının kabulünün zorunlu olduğu, meralar üzerinde sürdürülen zilyetliğin süresi neye ulaşırsa ulaşsın bu zilyetliğe hukuken değer verilmesinin mümkün bulunmadığı, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kamuya ait mera, yaylak, kışlak, genel harman yeri, orman, aktif dere yatağı vs. niteliğindeki taşınmazların özel mülkiyete konu olamayacakları ve bu taşınmazların zilyetlikle edinilemeyecekleri, taşınmazın batı sınırında bulunan yoldan sonrasının mera olduğu, yolun ise sonradan açıldığının tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalılar Hazine vekili ve Bigadiç Belediyesi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,

Temyiz eden davalı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına; istek halinde temyiz peşin harcının davalı Belediyeye iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

28.03.2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi