Logo

1. Hukuk Dairesi2022/4352 E. 2022/8266 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, akli ehliyetsizliği ve gabin nedeniyle taşınmaz devrine ilişkin tapu kayıtlarının iptalini ve adına tescilini talep etmiştir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının işlem tarihinde fiil ehliyetine sahip olduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile tespit edilmesi ve gabin iddiasının oluşması için gerekli sübjektif unsurların gerçekleşmediğinin belirlenmesi üzerine, mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine ve yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : PERŞEMBE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istemli dava sonunda Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 22/04/2022 tarihli ve 2022/887 Esas, 2022/1007 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, davalılar ile kardeş olduklarını, tarafların murisi ....'ın vefatı ile iştirak halindeki terekenin mirasçılarına intikal ettiğini, taşınmazların uzun yıllardır davalıların kullanımında olduğunu, kendisinin (davacının) miras hisselerinin devri ile ilgili olarak kandırıldığını, uzun yıllardır Ankara'da yaşadığını, sonucunu düşünemeden ve bariz olan haksızlığı bile fark edemeyerek kaç dönüm olduğunu bile bilmeden payına düşen yerlerin satışına ilişkin bir irade ortaya koyduğunu, yapılan bu işlemde 114 ada 13 ve 111 ada 3 parsel sayılı taşınmazlarını davalılara 19/09/2017 tarihinde devrettiğini, 1950 doğumlu olup 68 yaşında olduğunu, yaşı ve yaşadığı acı kayıplara bağlı olarak gelişen şeker, yüksek tansiyon, kalp rahatsızlıkları başta olmak üzere çok sayıda hastalığı mevcut olup ilaç kullandığını, günlük iş ve ihtiyaçlarını dahi çocuklarının bakım ve gözetiminde hallettiğini, fiziki- akli olarak sağlıklı bir karar vermeye elverişli olmadığını, tasarruf işleminin yapıldığı sırada gerek sağlığının yaptığı işlemin mahiyetini ve yerindeliğini anlamaya elverişli olmaması, gerekse uzun yıllardır memlekette olmaması hasebiyle taşınmaz fiyat ve değerini bilmemesinden de yararlanılarak yapılan bu devir işleminde iradesinin fesada uğramış olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, davacının sözde gabine dayandığını ama gabinin şartı olan zor durumda kalma, deneyimsizlik veya nasıl kandırıldığına ilişkin hiçbir somut delil ve gerekçesinin olmadığını, satıştan önce davacıyla devir hususunda konuştukları sırada kendilerinin (davalıların) "emin misin" şeklindeki sorularına davacının cevaben, "ben bu saatten sonra yeri ne yapayım, huzur istiyorum" şeklinde cevap verdiğini, satış işlemi sırasında ve öncesinde davacının eşinin de yanında olduğunu, kaç liraya anlaşıldığından ve satışın yapıldığından davacının eşinin de haberdar olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Perşembe Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.12.2019 tarihli ve 2018/40 E, 2019/148 K. sayılı kararıyla; gabin iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. Kaldırma Kararı

Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 01.06.2020 tarihli ve 2020/622 E., 2020/710 K. sayılı kararıyla; “... Ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen yerel mahkemece öncelikle re'sen incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa davacıya ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahede kağıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi, Adli Tıp Kurumundan, davacının hukuki işlem yapma ehliyeti olup olmadığı konusunda rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.” gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

3. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin 22.02.2022 tarihli ve 2020/116 E. - 2022/31 K. sayılı kararıyla; Adli Tıp Kurumundan alınan raporda dava konusu işlem tarihi itibariyle davacının fiil ehliyetini haiz olduğuna yönelik kanaat bildirildiği, gabin iddiası yönünden ise; her ne kadar somut olayda bedeller arasındaki fark nedeniyle objektif unsurun gerçekleştiği tespit edilmiş ise de, alıcılar ve satıcı yönünden her ikisi açısından da subjektif unsurların gerçekleşmediği, sadece davacının yaşlı ve hastalıklı olmasının gabin sonucunu doğurmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

4. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

5. İstinaf Nedenleri

Davacı vekili; işlem esnasında davacının eşinin yanında olmadığını, kardeşleriyle arasının bozulmasından çekinerek işlemi gerçekleştirdiğini, ATK 4. İhtisas Dairesi raporundaki inceleme ve değerlendirmenin eksik ve hatalı olduğunu rapora itirazlarının reddedildiğini, davalarının reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, TBK.nın 28. mad. gerektirdiği objektif ve subjektif şartlar oluştuğundan satış işleminin gabin ile sakat olması hasebiyle iptali gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

6. Gerekçe ve Sonuç

Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 22.04.2022 tarihli ve 2022/887 Esas, 2022/1007 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-1 bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyip, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve gabin hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi, şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarihli 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.

Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.

Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Dairesinden rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

3.2.2. Öte yandan, sözleşmenin gabin (aşırı yararlanma) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki oransızlığın, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak, zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun 28. maddesi ile aynen; "Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.

Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir." hükmü getirilmiştir.

O halde, aşırı yararlanmadan (gabinden) söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında, bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki sübjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme hakkı verir.

Aşırı yararlanma davasında öncelikle edimler arasındaki, açık oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde zarar gördüğünü iddia edenin kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü, psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani sübjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillere ve yasaya uygun nedenlere göre Bölge Adliye Mahkemesince (IV/6.) no.lu paragrafta yer verilen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına 14.12.2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.