"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECEMAHKEMESİ: BALIKESİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istekli asıl ve birleştirilen davalar sonunda, İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleştirilen davaların reddine dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine; Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davacıların istinaf isteminin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine ve birleştirilen davada davacı vekilinin temyiz başvuru dilekçesinin reddine dair verilen karar asıl ve ek karar süresi içinde birleştirilen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; dosya incelenerek gereği görüşüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacı ..., 105 ada 14 parsel sayılı taşınmazın dava dışı ... tarafından davalı Sınırlı Sorumlu ... Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifine satış suretiyle temlik edildiğini ancak satış işleminin hatalı olarak tapu kaydına tescil edilmediğini, ...’ın dava konusu taşınmazı temlik etmesine rağmen daha sonra dahili davalı Gülseren Devran’a devrettiğini, davalı Gülseren Devran'ın da taşınmazı davalı ...’a temlik ettiğini, bu şekilde oluşan tescilin yolsuz tescil niteliğinde olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazın davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile Sınırlı Sorumlu Atatepe Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
2. Birleştirilen dava davacı Sınırlı Sorumlu ... Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi, asıl davadaki iddiaları tekrarla dava konusu taşınmazın davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Asıl ve birleştirilen davalarda davalı ..., dava konusu taşınmazı devralırken taşınmazın tapu kaydında herhangi bir şerh bulunmadığını, iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Asıl davada dahili davalı ..., dava konusu taşınmaz kayınpederi olan ... adına kayıtlı iken, borcundan dolayı Kurtdereli Vergi Dairesi tarafından 2007 ve 2011 yıllarında taşınmazın üzerine kamu hacizleri konulduğunu, bu hacizler sebebiyle iki yılda bir haciz yenileme evraklarının gönderildiğini, taşınmazın satılıp, borcun ödenmesi amacıyla dava konusu taşınmazı satışa çıkardıklarını ancak taşınmazın satılmadığını, bunun üzerine Vergi Dairesine olan borçları eşinin ödediğini ve kamu hacizlerinin taşınmazdan terkin ettirildiğini, ...'ın başka kişilere borcu olduğundan, eşinin yaptığı ödemelere karşılık dava konusu taşınmazın kendisine temlik edildiğini, yaklaşık 3 ay sonra taşınmazın davalı ...’a temlik edildiğini, davalı ...’ı satıştan önce tanımadığını, tapu kayıtlarına güvenerek işlem yaptığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, dava konusu taşınmazın davacı ... Müdürlüğünün hatalı işlemi sonucunda satış işlemine rağmen eski malik ... adına kayıtlı olduğu, eski malik tarafından taşınmazın satılması suretiyle oluşan tescilin yolsuz tescil niteliğinde olduğu, davalının taşınmaz alımı için 63.000 TL bedel ödediği, bilirkişi raporu ile belirlenen değer ile ödenen bedel arasında misli fark olmadığı, davalı ...'ın diğer davalılarla akrabalık bağı, yahut bir arkadaşlık ilişkisi olduğunun ispat edilemediği, davalı ...'ın kötüniyetli olduğunu gösterir delil bulunmadığı ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 1023. maddesi koruyuculuğundan istifade edeceği gerekçeyle asıl dava ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davalarda davacılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
2.1. Asıl davada davacı ... istinaf dilekçesinde özetle; davalılar ile son malik ... arasındaki muvazaaya ilişkin araştırma yapılmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
2.2. Birleştirilen davada davacı Sınırlı Sorumlu ... Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi istinaf dilekçesinde özetle; tanık dinlenmesinin eldeki davanın hukuki niteliğine göre mümkün olmadığını, gerçekliği şüpheli olan bir dekonta itibar edilerek karar verildiğini, davacı Kooperatifin, dava konusu taşınmazı iktisap ettiği 06.01.1994 tarihinden itibaren kullandığını, davacı kooperatif tarafından olağanüstü kazandırıcı zamanaşımının şartlarının gerçekleştiğini, bir tescilin yolsuz tescil olduğu kabul edildiğinde, bundan sonraki tescillerin de yolsuz tescil niteliğinde olacağını, taşınmazı ilk yolsuz tescilden sonra satın alanın iyiniyetinin bir öneminin bulunmadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince; dava konusu taşınmazın davacı Kooperatife satışının yapılmasına rağmen, hatalı olarak tescil edilmediği ve yolsuz tescil oluştuğu, davalı ...'ın taşınmaz bedelini ödediği, davalılar Ahmet ve Gülseren ile ilişkili olduğu, önceki satışı bildiği veya bilmesi gereken kişi olduğu yönünde delil bulunmadığı, aksine tanık beyanları ile taşınmazın emlakçı vasıtasıyla bulunarak satın alındığının ispat edildiği gözetildiğinde TMK’nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanacağı gerekçesi ile asıl ve birleştirilen davalarda davacıların istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiş, kararın birleştirilen davada davacı tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine; Bölge Adliye Mahkemesince verilen ek karar ile kesin nitelikteki Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı temyiz başvurusunda bulunulduğu anlaşıldığından, HMK'nın 366. maddesi uyarınca HMK'nın 362/1-a maddelerine göre birleştirilen davada davacı vekilinin temyiz başvuru dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde birleştirilen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Birleştirilen davada davacı vekili asıl ve ek karara yönelik temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın Tapu Müdürlüğünün açtığı davanın tarihi olan 23.06.2017 tarihi itibarıyla değerinin 103.380,00 TL olarak belirlendiğini, birleştirilen davanın açılış tarihi olan 20.06.2019 tarihi itibariyle dava değerinin belirlenmediğini, dava konusu taşınmazın ÜFE veya TÜFE'ye göre 2019 yılı değerinin temyiz kesinlik sınırının üzerinde olduğunu belirterek ve istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkin olup, çözümlenmesi gereken bir diğer husus ise birleştirilen davanın temyiz kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı, Bölge Adliye Mahkemesince bu yöne ilişkin olarak verilen ek kararın yerinde olup olmadığına ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi şu şekildedir; “Değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerler esastır. Müdahelenin men'i tescil ve tapu kayıt iptali gibi gayrimenkulün aynına taallük eden davalarda gayrimenkulün değeri nazara alınır. Gayrimenkulün aynına taallük eden davalarda ecrimisil ve tazminat gibi taleplerde de bulunulduğu takdirde harc, gayrimenkulün değeri ile talebolunan tazminat ve ecrimisil tutarı üzerinden alınır. Değer tayini mümkün olan hallerde dava dilekçelerinde değer gösterilmesi mecburidir. Gösterilmemişse davacıya tesbit ettirilir. Tesbitten kaçınma halinde, dava dilekçesi muameleye konmaz...”
3.2.2. 6100 sayılı HMK'nın 362. maddesinde Bölge Adliye Mahkemelerinin temyiz olunamayan kararları düzenlenmiş, 1/a bendinde de "miktar veya değeri kırk bin Türk lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararların temyiz edilemeyeceği" hükmüne yer verilmiş, 2022 yılı itibarıyla HMK.'nın 362/1-a bendinde belirtilen 40.000.00 TL’lik kesinlik sınırı 107.090,00 TL olarak uygulanmaya başlanmıştır.
3.2.3. Davaların birleştirilmesi hâlinde, birleştirilen davalar birlikte görülmekle birlikte ayrı dava olma özelliğini korurlar. Öte yandan, her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre hükme bağlanır. (28/11/1956 tarih ve 15/15 sayılı İBK).
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Miktar veya değeri temyiz kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, HMK’nın 362. maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması halinde anılan Kanun’un 366. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
3.3.2. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; asıl davanın 23.06.2017 tarihinde asıl davada davacı ... tarafından 3.000,00 TL değer gösterilmek suretiyle açıldığı, dava konusu taşınmazın 23.06.2017 tarihi itibariyle değerinin 103.380,00 TL olarak belirlendiği, birleştirilen davanın davacı Kooperatif tarafından 20.06.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmakta olup, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca, gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda dava değerinin gayrimenkulün değerine göre belirleneceği öngörülmüştür. Dava değerinin belirlenmesinde taşınmazın dava tarihindeki keşfen saptanacak gerçek değerinin esas alınacağı kuşkusuzdur.
Aynı Yasa'nın 30. maddesi ise “Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılıyorsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 409. maddesinde (HMK 150) gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” şeklinde, 32. maddesi ise; “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Harçlar Kanunu'nun uygulaması kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle hakim tarafından re’sen gözetilmesi gereken bir husustur.
3.3.3. Hâl böyle olunca, birleştirilen davada temyiz sınırının ve temyiz kanun yolunun açık olup olmadığının denetlenmesi için öncelikle dava konusu taşınmazın birleştirilen dava tarihi itibariyle değerinin belirlenmesi, bu değere göre kanun yolu denetiminin mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; birleştirilen davada davacı vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 20/04/2022 tarihli ek kararı ile 09/03/2022 tarihli asıl kararının birleştirilen dava yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Balıkesir 2. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28/12/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.