Logo

1. Hukuk Dairesi2022/4528 E. 2023/3949 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İnançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil davasında, davacının dava konusu taşınmazdaki haklarını devretmesinin davanın devri olarak kabul edilip edilemeyeceği ve bu devir işleminin geçerliliğine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Dava konusu taşınmazdaki hakların devrinin Borçlar Kanunu'ndaki alacağın devri hükümlerine tabi olmayıp, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'ndaki davanın devri hükümlerine tabi olduğu, davacının dava konusu taşınmazdaki haklarını devretmesinin davanın devri olarak kabul edilmesi gerektiği ve bu devir işleminin geçerli olduğu gözetilerek, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Kararın temlik alan vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı temlik alan vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı dava dilekçesinde, borçlarına teminat olması amacıyla maliki olduğu 531 parsel sayılı taşınmazını davalıya temlik ettiğini, aralarındaki anlaşma uyarınca borçlarını ödediğinde taşınmazın iade edilmesinin kararlaştırılmasına ve borçlarını ödemesine rağmen taşınmazın iade edilmediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline mümkün olmazsa bedelin iadesine karar verilmesini istemiş, aşamada 05.02.2020 tarihli dilekçe ile dava konusu taşınmazdaki usul ve esas yönünden bütün hak ve alacaklarını devir ve nakletmek istediğini, davadaki tüm haklarını davanın nakli yoluyla ...’e kayıtsız ve şartsız devrettiğini bildirmiştir.

Temlik alan yargılamaya devam ederek taşınmaz davalı adına kayıtlı olmadığından terditli açılan davanın bedel davası olarak devam etmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı, taleplerin zamanaşımına uğradığını, eksik harcın tamamlanması gerektiğini, davacının kısmi dava açmasında hukuki yararı olmadığını, temlikin gerçek olduğunu, karşılığında toplam 2 milyon tutarında iki adet çek verdiğini, çeklerin de tahsil edildiğini, davacı tarafından sunulan sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığını, davacıdan ayrıca 11 taşınmaz daha satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Harçlar Kanunu'nun 30 uncu maddesi uyarınca harcın tamamlanmadığı, işlemden kaldırılan dosyanın hak düşürücü nitelikte olan üç aylık süre içinde yenilenmesi için başvuru yapılmadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde temlik alan vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Temlik alan istinaf dilekçesinde özetle, davayı davanın nakli yoluyla aldığını, dava konusu taşınmazın davalıya teminat olarak verildiğini, Mahkemenin tapu kaydına göre de harç tamamlanması için kesin süre vermesi üzerine davanın terditli açıldığını ve dava konusu taşınmazla ilgili inançlı işlemin bedele dönüştüğünü, dava konusu taşınmazın dava açıldığında davalı üzerinde olmadığını tapu iptal ve tescil kararının infaz edilemeyeceğini, davanın kısmi tazminat davası olarak devam edilmesi gerektiğini içerir dilekçe verdiğini, davanın tapu iptal ve tescil hükmünü infaz kabiliyetinin bulunmaması sebebiyle tazminat davasına dönüştüğünü, tapu iptali ve tescil davasındaki talep bölünemeyeceğinden harcın tamamlanması gerektiğini, tapu el değiştirmişse artık inanç sözleşmesinin tazminata dönüştüğünü, tazminatın ise bölünebilen cins borcu olduğunu ve kısmi dava olarak iddia ve talep edilmesinin mümkün olduğunu, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 05.02.2020 havale tarihli Mahkemeye hitaben yazılan devir sözleşmesinin, 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu’nun 183 üncü ve devam eden maddelerinde öngörülen "alacağın devri" niteliğinde kabul edilemeyeceği, anılan yasal düzenlemelerde öngörülen ve devri mümkün olan hakkın bir alacağa ilişkin olduğu, eldeki davada yapılan devrin koşulların gerçekleşmesi halinde mülkiyetin nakline ilişkin olduğu, taşınmazların mülkiyetinin devrini öngörecek nitelikte yapılan devir sözleşmesinin yasal olduğunu söyleyebilme olanağının olmadığı, davada temlik konusu alacağın mülkiyet hakkından kaynaklandığı, yukarıda anılan maddeler çerçevesinde değerlendirilebilecek bir alacağın devrinin söz konusu olmadığı, gerek 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda gerekse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda dava hakkının devrine ilişkin bir düzenleme yer almadığı, dava konusunun devrine ilişkin HUMK'da 186 ncı madde HMK'da ise 125 ... maddenin düzenlendiği, 05.02.2020 havale tarihli sözleşmenin yasanın açık hükmü karşısında ...'e davayı takip yetkisi vermediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde temlik alan vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Temlik alan temyiz dilekçesinde özetle, davayı HMK'nın 125 ... maddesi uyarınca davanın nakli suretiyle devir aldığını, dava konusu taşınmazın davalıya teminat amaçlı verildiğini, davalının bedelini ödeyerek satın aldığını savunduğunu, İlk Derece Mahkemesinde tapu kayıtlarının getirtildiğini ve oradaki bedel üzerinden harcın tamamlanması için süre verildiğini, dava açıldığında taşınmazın davalı adına kayıtlı olmadığının anlaşıldığını ve bu nedenle davanın terditli talepleri olan tazminata dönüştüğünü, davaya kısmi tazminat davası olarak devam edilmesinin mümkün olduğunu kesin süre içerisinde bildirdiğini, buna rağmen Mahkemenin davanın açılmamış sayılmasına karar verdiğini, burada tapu iptali ve tescili değil tazminat talebinin söz konusu olduğunu, onun da cins borcu olduğu için kısmi istenilmesinin mümkün olduğunu, yasa gerekçesinde davanın devrine bir kısıtlama getirilmediğini, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar dışındaki davaların devrinin mümkün olduğunu, davada yasal olarak husumeti bulunduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı ... Medeni Kanunu'nun (TMK) 705 ... maddesinin birinci fıkrasında; "Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur."

TMK'nin 706 ncı maddesinin birinci fıkrasında; "Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmî şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır."

6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nun 237 nci maddesinin birinci fıkrasında "Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmî şekilde düzenlenmesi şarttır."

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 125 ... maddesinin ikinci fıkrasında; "Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder. (Ek cümle:22/7/2020-7251/11 md.) Bu takdirde dava davacı aleyhine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur." hükümleri düzenlenilmiştir.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması HMK'nın 371 ... maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK'nin 370 ... maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 99,20 TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04.07.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

- MUHALEFET ŞERHİ -

Dava, tapu iptal ve tescil, olmazsa bedel isteğine ilişkindir.

Yargılama sırasında davacı, HMKnın 125/2.maddesi gereğince dava konusuna ilişkin hakkını temlik etmiş, temlik alan tarafından yargılamaya devam olunmuş, yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın takip edilmemesi nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de temlik alanın başvurusu, temlikin mümkün olmaması nedeniyle usulden reddedilmiştir.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan ihtilaf; davacının yargılama sırasında tapu iptal ve tescil isteğinden kaynaklanan bedel isteğine ilişkin dava konusunu devredip edemeyeceğine ilişkindir. Dosya kapsamı ile sair hususlarda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK’nın 125.maddesi dava konusunun devrini düzenlemiş, 2. fıkra ile de davacının dava konusunu devri hüküm altına alınmıştır. Bu maddenin başlığı “Dava konusunun devri” olup, 2.fıkra ile “ Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder. Bu takdirde dava davacı aleyhine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.” şeklinde düzenlenmiştir.

Dava konusunun ne olduğuna gelince; en basit tanımı ile, davacı tarafından davaya konu yapılarak mahkemeden hüküm altına alınması istenen hak veya alacaktır. Bu tariften de anlaşılacağı üzere dava konusu sadece alacak olarak sınırlandırılmamıştır. Eğer öyle olsaydı Yasa Koyucu HMK’nın 125. maddesini düzenlerken sadece alacağın temlikini düzenleyen ... Borçlar Kanunu 183 v.d. maddelerini göz önüne alarak, sadece “dava konusu alacağın devrinden” bahseder,” dava konusu” ibaresini kullanmazdı.

Dava açıldıktan sonra da sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu mal veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur.

Dava konusunu başkasına devretmiş olan tarafın, davaya taraf sıfatıyla devam etmesine veya kendisine karşı davaya (eski hâli ile) devam edilmesine olanak yoktur. Bununla birlikte, dava sırasında dava konusu malın veya hakkın bir üçüncü kişiye devredilmesi, usuli bir taraf işlemi olarak, mevcut dava üzerinde ne şekilde etkileri olacağı usul hukukundaki “dava konusunun devri” ile çözüme kavuşturulması amaçlanmıştır. Medenî usul kanunlarında düzenlenmiş olan dava konusunun devri kurumu sayesinde, salt taraflardan birinin dava sırasında dava konusu malı veya hakkı bir üçüncü kişiye devretmesi hâlinde, davanın sıfat yokluğundan esastan reddedilmesinin önüne geçilmiştir (Börü, ...: Dava Konusunun Devri, ... Üniversitesi Sosyal Bilimler ..., Özel Hukuk (Medeni Usul Ve İcra-İflâs Hukuku) Anabilim Dalı , Doktora Tezi, ... 2012, s. 32- 37). Bu durum, devre kadar elde edilmiş hukukî sonuçlar da korunarak yargılamanın ucuz, basit ve çabuk olması ilkelerini kapsayan 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 141/4 ve HMK’nın 30. maddesinde yer verilen “usul ekonomisine” ilkesine de hizmet etmektedir.

Öte yandan dava konusunun devri kurumu, hukukî dinlenilme hakkı ile sıkı bir ilişki içindedir. Taraflara hukukî dinlenilme hakkı verilmesi anayasal bir haktır. Anayasa’nın 36. maddesine göre teminat altına alınan iddia ve savunma hakkı ile adil yargılanma hakkı, hukukî dinlenilme hakkını da içermektedir. Yine İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 6. maddesinde de hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir (Hukuk Genel Kurulunun 20.10.2020 tarihli ve 2017/4-1498 E., 2020/791 K. sayılı kararı).

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde hukukî dinlenilme hakkı ayrıca düzenlenmiş olup; davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukukî dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir (HMK m. 27/2). Görüldüğü üzere, hukukî dinlenilme hakkı bilgilenme hakkı, açıklama hakkı, dikkate alınma hakkı unsurlarına sahip olup, dava konusunun devri kurumu, her üç unsurla da yakından ilişkilidir. Çünkü dava konusunun devri ile maddi ve usulî düzeyde değişiklikler gerçekleşeceğinden devralan (hukukî halefin), devredenin (selefin) ve karşı tarafın hukukî dinlenilme hakları ihlal edilmeden karar verilmelidir.

Gayrimenkulün devrinin nasıl yapılacağını düzenleyen ... Medeni Kanunu’nun 706, ... Borçlar Kanunu’nun 237 ve Tapu Kanunu’nun 26. Maddeler nazara alındığında, taşınmazların devrine ilişkin temliklerin tapu memuru huzurunda yapılması şart ise de, taşınmaz devir borcu doğuran sözleşmelerin noterde veya mahkeme huzurunda yapılması yeterlidir.

Somut olayda davacı, tapu iptal tescil olmazsa bedel isteğinde bulunmuştur. Dava açıldığında davalı tapu maliki değildir bu nedenle iptal tescil isteğine ilişkin bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Çözümlenmesi gereken husus taşınmaz bedelinin istenip istenemeyeceğine, dolayısıyla para alacağına ilişkin bir uyuşmazlık söz konusudur.

Davalı tarafından temlik sözleşmesine herhangi bir itiraz getirilmemiş olup temliklerin mahkeme huzurunda yapılmış olması nedeniyle bu sözleşmelerin geçerli olduğu hususunda şüphe bulunmamaktadır.

Temlik, taşınmazın aynına ilişkin dahi olsa noterde yapılan sözleşmeyi kabul edip, mahkeme huzurunda yapılan sözleşmenin kabul edilmemesi mümkün değildir. Aksinin kabulü halinde noterlere mahkemeden daha fazla üstünlük tanınmış olacak, noterde yapılan gayrımenkul satış vaadi sözleşmelerine dayalı olarak açılan cebri tescil davalarının görülmesi de mümkün olmayacaktır. Diğer yandan davacıların dayandığı sözleşme mülkiyeti nakletmeyip, TMK’nun 706.m. gereğince mülkiyetin devir borcunu doğurmakta, mülkiyetin nakli mahkeme kararı ile gerçekleşmektedir.

Medeni usul hukuku öğretisinde bunun aksi yönde bir görüş tarafımca bulunamamıştır.

Sonuç itibariyle, HMK’nın 125. maddesi ile dava konusunun davacı tarafından da devri düzenlenip, bu hususta taraflar arasında düzenlenen dilekçe mahkemeye ibraz edilip, temlik hususunda devreden ve devralan arasında bir uyuşmazlık da bulunmadığına göre temlikname hususunda bir şüphe bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın taşınmazın aynına ilişkin olmayıp bedeline ilişkin bulunması nedeniyle sayın çoğunluğun para alacağına ilişkin bir dava konusunun HMKnın 125/2.maddesi gereği temlik edilemeyeceğine ilişkin görüşüne katılmak mümkün bulunmamıştır.