"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis davası sonunda Lüleburgaz 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 25.11.2021 tarihli ve 2018/59 Esas, 2021/229 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakanları ... tarafından 60 ada 7 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 43 numaralı bağımsız bölümün ölünceye kadar bakma akdi ile davalı üçüncü eşine devredildiğini, dava konusu taşınmazın mirasbırakanın tek mesken niteliğindeki taşınmazı olduğunu, başkaca adına kayıtlı bağımsız bölümün olmadığını, asıl amacın önceki evliliğinden olma çocuklarından mal kaçırmak olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, olmazsa tenkise karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında davacılardan ...’nun ölümü üzerine mirasçıları tarafından davaya devam edilmiştir.
II. CEVAP
Davalı, sözleşmeden doğan yükümlülüklerin yerine getirildiğini, muvazaanın olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Lüleburgaz 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.10.2014 tarihli ve 2012/162 E., 2014/455 K. sayılı kararıyla; devrin diğer mirasçılardan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV.TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 13.11.2017 tarihli ve 2015/2670 Esas, 2017/6371 Karar sayılı kararıyla;
“...Lüleburgaz Sulh Hukuk Mahkemesinin 26.09.2012 tarihli kararında mirasbırakanın mirasçılarını mirasından ıskat ettiğine dair vasiyetnamenin açılıp okunmasına karar verildiği, buna karşı davacıların Lüleburgaz 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/192 Esas sayılı dava dosyası ile mirasçılıktan çıkarmanın iptali istemiyle dava açtıkları anlaşılmaktadır. Ne var ki, Lüleburgaz 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/192 Esas sayılı dava dosyasının 12.06.2014 tarihli celsesinde mevcut dava dosyasının sonucunun beklenilmesine ilişkin ara karar verilmiş ise de 2012/192 Esas sayılı davanın sonucu beklenerek davacıların taraf sıfatı kesinleştikten sonra mevcut dava dosyasında karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir. Hal böyle olunca, Lüleburgaz 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/192 Esas sayılı dava dosyasının sonucunun beklenilmesi, taraf sıfatı kesinleştikten sonra tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanması ve değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 25.11.2021 tarihli ve 2018/59 Esas 2021/229 Karar sayılı kararıyla; bozma kararı gereğince davacıların taraf sıfatı bulunup bulunmadığına yönelik bekletici mesele yapılan Mahkemenin 2012/192 Esas (yeni 2021/55 Esas) sayılı dava dosyasında vasiyetnamenin iptaline karar verildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine yapılan inceleme sonucunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince 2020/118 Esas, 2021/284 Karar sayılı kararı ile mirastan ıskat sebebinin davalı tarafından ispat edilemediğinden, TMK’nın 512/3. maddesi gereğince mirastan ıskatın mirasbırakanın tasarruf nisabı oranında geçerli olacağı ve mirasçılıktan çıkarmaya yönelik ölüme bağlı tasarrufun, murisin tasarruf nisabı oranında geçerli olduğu göz önünde bulundurularak, davaya tenkis davası olarak devam edileceğinden bahisle kaldırıldığı, bu gerekçeyle eldeki davada davacıların taraf sıfatının bulunduğuna karar verilmiş, muvazaa yönünden yapılan inceleme sonucunda ise mirasbırakanın ekonomik durumunun iyi olduğu ve bakıma muhtaç olmadığı, hastalığı döneminde de çoğu kez bakıcıların ilgilendiği, devrin mirasbırakanın evliliğin gerçekleşmesi amacıyla ve davalının da ekonomik anlamda güvenliğini sağlamak iradesiyle yapıldığı, mirasbırakanın gerçek amacının taşınmazı davalı eşine hibe etmek olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacılar tarafından mirasbırakanın kısıtlanması talebi ile Lüleburgaz Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/544 E. sayılı dava dosyası ile açılan davanın reddine karar verildiğini, bu dava dosyasında beyanda bulunan mirasbırakanın çocuklarının kendisine bakmadığını, kendisine bakan davalı eşine çekişme konusu taşınmazı verdiğini beyan ettiğini, mirasbırakanın asıl amacının kendisine baktırmak olduğunu, bu doğrultuda devrin yapıldığını, davalı tarafından sözleşmeden doğan yükümlülüklerin yerine getirildiğini, mirasbırakanın ölmeden önceki süreçte Edirne Tıp Fakültesi Hastanesinde yatarak tedavi gördüğünü, yanında davalı eşinin refakatçi olarak kaldığını, davacıların ise bir gün bile olsa ziyaretine gitmediklerini belirterek, kararın bozulmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ölünceye kadar bakma akdinden kaynaklanan muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
6.2.2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614).
Bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda uygulama yeri bulur.
Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
6.2.3. Bilindiği üzere; bozma kararına uyulmakla taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğacağından Mahkemenin bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapmak ve orada gösterilen doğrultuda hareket etmek zorunluluğu bulunmaktadır.
6.3. Temyiz Nedenlerinin Değerlendirilmesi
6.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan tarafından Lüleburgaz 1. Noterliğinin 28.12.2011 tarihli ve 10411 yevmiye numaralı mirasçılıktan çıkarmaya ilişkin vasiyetnamenin düzenlendiği, buna ilişkin vasiyetnamenin Lüleburgaz Sulh Hukuk Mahkemesinin 26.12.2012 tarihli kararı ile açılıp okunmasına karar verildiği, buna karşı davacıların Lüleburgaz 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/192 Esas sayılı dava dosyası ile mirasçılıktan çıkarmanın iptali istemiyle dava açtıkları ve Mahkemece, "mirasçılıktan çıkarma" başlıklı vasiyetnamenin davacılar yönünden iptaline karar verildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine yapılan inceleme sonucunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk
Dairesince 2020/118 Esas, 2021/284 Karar sayılı karar ile mirastan ıskat sebebi davalı tarafından ispat edilemediğinden, TMK’nın 512/3. maddesi gereğince mirastan ıskatın mirasbırakanın tasarruf nisabı oranında geçerli olacağı ve mirasçılıktan çıkarmaya yönelik ölüme bağlı tasarrufun, murisin tasarruf nisabı oranında geçerli olduğu göz önünde bulundurularak, davaya tenkis davası olarak devam edileceğinden bahisle kaldırılarak dosyanın mahalline gönderilmesine karar verildiği, yargılamaya devam olunduğu ve kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır.
6.3.2. (IV./6.2.3.) no.lu paragrafta yer verildiği üzere, bozmaya uymakla Mahkemenin bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapma, bozma kapsamında araştırma yapma zorunluluğu bulunmaktadır. Ne var ki; Mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğini söyleyebilme olanağı yoktur.
6.3.3. Hal böyle olunca, davacılar tarafından mirasçılıktan çıkarmanın iptali istemiyle Lüleburgaz 2.Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın kesinleşmesi beklenerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
V.SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü 6100 Sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 Sayılı HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
..