Logo

1. Hukuk Dairesi2022/4715 E. 2022/8506 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu iki parsel arasındaki sınırın hatalı tespit edildiği iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında, mahkemenin kısmi kabul kararının hukuka uygun olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, taraflar arasındaki sınırın tespitinde yeterli araştırma ve inceleme yapmadığı, davacılardan birinin ölümü halinde mirasçılarının tespit edilmeden karar verildiği, davacıların dava dilekçesindeki taleplerinin kapsamını aşan bir karar verildiği ve eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulduğu gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar süresi içinde davalılardan ... tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.

I. DAVA

Davacılar dava dilekçesinde özetle, Cide ilçesi .... Mahallesinde yapılan kadastro çalışmaları sonucu adlarına tescil edilen 103 ada 79 parsel sayılı taşınmaz ile bitişikte bulunan ve davalı .....adına tescil edilen 103 ada 68 parsel sayılı taşınmazın doğu hududundaki sınırın hatalı tespit edildiğini, kadastrodan önce bu iki parsel malikleri ile arasında müşterek sınır noktasında ihtilaf çıktığını ve Cide Sulh Hukuk Mahkemesinin 1991/110 Esas sayılı dosyası ile sınır tespit edilmesine rağmen kadastro sırasında kesin hükme aykırı davranıldığını, 79 nolu parselin devamı olan ve zilyetliklerinde bulunan bir kısım taşınmazın 103 ada 68 parsel içerisinde bırakıldığını ileri sürerek tapu kaydının bu kısmının iptali ile davacılar adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, kadastroda yapılan tespitin doğru olduğunu, davacıların yerine müdahale etmediğini, dava konusu yerin evinin saçağı olduğunu, davanın haksız ve yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Cide Sulh Hukuk Mahkemesinin 22/05/2015 tarihli ve 2006/10 Esas, 2015/152 Karar sayılı kararıyla, davanın kısmen kabulüne, 103 ada 68 parsel no'lu taşınmazın tapu kaydının iptaliyle; 23/03/2015 tarihli krokide A ile belirtilen 63,49 m2'lik kısmın çıkartılarak 495,66 m2 olarak davalılar adına tapuya kayıt ve tesciline, davacılar adına kayıtlı olan 103 ada 79 parsel nolu taşınmazın tapu kaydının iptaliyle; 23/03/2015 tarihli krokide A ile belirtilen 63,49 m2'lik kısmın ve krokide B olarak belirtilen 10,61 m2'lik kısmın ilave edilerek 1061,45 m2 olarak davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılardan ... temyiz talebinde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalı temyiz dilekçesinde özetle, davacı tarafından dava dilekçesinde kuzeyden 40 cm, güneyden 50 cm kadar 68 parselin, 79 parsele girerek genişlediği ileri sürülmüş olmasına rağmen mahkemece talepten fazlasına hüküm kurulduğunu, ayrıca davacı tarafın 2014 tarihinde verdiği dilekçe ile dava dilekçesinden farklı bir talep ileri sürerek HMK 141. maddesinde belirtilen iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı ilkesinin ihlal edildiğini, keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına göre iki taşınmaz arasındaki sınırın nereden geçtiği, kimin taşınmazının diğerine ne kadar tecavüzde olduğunun tespitinin mümkün olmadığını, zeminde de sınırı belirleyen herhangi bir sabit tel ya da duvarın olmadığını, mahkemece sırf davacının beyanları doğrultusunda fen bilirkişisinden ek rapor aldırılarak karar verildiğini, incelemenin eksik ve yetersiz olduğunu belirterek ve resen görülecek nedenlerle Mahkemenin kısmen kabul kararının bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

6100 sayılı HMK’nın 190/1. maddesi “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi "Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüz ölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir."

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir." hükümlerini içermektedir.

6100 sayılı HMK’nın 50. maddesinde medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların, davada taraf ehliyetine de sahip olacağı hüküm altına alınmıştır. Yasa hükmünde belirtildiği üzere taraf ehliyeti, medeni hukuktaki hak ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şeklidir. Maddede, gerçek ve tüzel kişi ayırımı yapılmaksızın, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların davada taraf ehliyetine de sahip olacağı; 4721 sayılı TMK'nın 28. maddesinde ise, gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 114/1-d maddesinde de tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartları olarak düzenlenmiştir. Aynı Kanunun “dava şartlarının incelenmesi” başlıklı 115/2. maddesinde yer alan düzenlemede de “dava şartı noksanlığını tespit eden mahkemenin davanın usulden reddine karar vereceği, ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verip bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedeceği hükmüne yer verilmiştir.

3.3. Değerlendirme

Kastamonu ili Cide ilçesi .... Mahallesinde yapılan kadastro çalışmaları sonucunda 103 ada 68 parsel sayılı 626,00 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz belgesizden kargir ev ve arsası vasfıyla ... adına, 103 ada 79 parsel sayılı 988,00 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz belgesizden üç katlı kargir ev ve arsası vasfıyla ½ şer pay şeklinde ... ve ... adına tespit ve tescil edilmiştir. Daha sonra yörede 2011 yılında yapılan uygulama kadastro çalışmaları sonucu 68 parsel sayılı taşınmazın yüz ölçümü 559,15 metrekare, 79 parsel sayılı taşınmazın yüz ölçümü 987,35 metrekare olarak tescil edilmiştir.

Çekişmeli taşınmazların kadastro tutanaklarının edinme sebebinde 68 ile 79 parsel sayılı taşınmazın Cide Sulh Hukuk Mahkemesinin 16.04.1993 tarihli ve 1991/110 Esas 1993/43 Karar sayılı kararının Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 1993/9098 Esas 1994/4190 Karar sayılı onama ilamı ile kesinleşen mahkeme kararı olduğu, kararın ve krokinin aynen uygulanarak iki taşınmaz arasındaki mülkiyet sınırının belirlendiği belirtilmiştir.

Mahkemece; tanıklarca çekişmeli taşınmazların evveliyatı itibarıyla bir bütün olarak kullanıldığı, daha sonrasında tam ortadan düz bir çizgi çekilmek suretiyle ikiye bölündüğünün beyan edildiği, yapılan keşifte bu hususların tespit edildiği, 23/03/2015 tarihli bilirkişi raporunda yapılan ölçümler neticesinde rapor ekindeki krokide A harfi ile belirtilen 63,49 m2'lik kısmın ve B harfi ile belirtilen 10,61 m2'lik kısmın davacı taşınmaz aleyhine davalı taşınmaz sınırları içerisinde kaldığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de; fen bilirkişi raporunda (A) ve (B) harfleriyle gösterilen taşınmaz bölümlerine yönelik yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm vermeye yeterli bulunmadığı gibi, davacılardan ... yargılama sırasında 29.04.2008 tarihinde ölmesine rağmen mirasçıları yöntemince araştırılmadan ve bu kişilerin kimlik bilgileri dahi belirlenmeden infazı kabil olmayacak şekilde ve ölü ... adına tescil kararı verilmiş olması da usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.

Davacılar dava dilekçesinde; çekişmeli taşınmazların hududu konusunda kadastrodan önce taraflar arasında çekişme çıktığını Cide Sulh Hukuk Mahkemesinin 1991/110 Esas sayılı dosyasında dava görüldüğünü, kesinleşen kararla sınır belirlenmesine rağmen yörede yapılan kadastro çalışmasında kesin hükme aykırı olarak sınırın hatalı tespit ve tescil edildiğini, davalının taşınmazının güney hududunda 12 metre eninde kendi taşınmazlarının 11 metre eninde olduğunu, kuzeye doğru davalının evinin güney köşesinde 50 cm'lik bir çıkıntı yaptıktan sonra ileride ....’un ahırının köşesinden 40 cm içeride kalmak üzere yerinin bittiğini, 16.07.1992 tarihli krokide gösterildiği üzere başlangıçta 1 numarada bitişik olan sınır, davalının evinin köşesine geldiğinde 50 cm genişleyerek bir üçgen oluşturduğunu, bundan sonra tekrar daralarak ...’un ahırın köşesinden 40 cm içerisinde kalacak şekilde bir üçgen daha oluşturduğunu, taşınmazlarının eninin 10,40 metreye düşürüldüğünü ve üçgen yaptırılmayarak dümdüz devam ettirilip ...’un odunluğunun köşesinde sıfırlandığını, Mahkemece araya çakılan kazıkların söküldüğünü, tel avlunun kaldırdığını, zemine beton döküldüğünü belirtmiş olmasına rağmen davacılardan Azize 08.04.2014 havale tarihli dilekçesinde, dava dilekçesinde davalının yeri 12 metre bizlerinki 11 metre enindedir şeklindeki ifadesinin mevcut olan ve itiraz edilen hususu vurgulamak amacıyla kullandığını, malik olduğu 79 parsel sayılı taşınmazın kuzeyinde de, güneyinde de eski sınır taşlarına uygun ölçüm yapıldığında taşınmazın eninin 12.60 metre olduğunu, eski sınırın girinti çıkıntı olmaksızın düzgün bir çizgi oluşturduğunu, davalılara ait 68 parsel sayılı taşınmazın kuzey ve güneyde 10,60 metrelik bir genişliğe sahip olduğunu, ancak mahallinde görüleceği üzere girinti çıkıntılarla düz olması gereken sınır çizgisinin üçgenler oluşturduğunu, mevcut durumda taşınmazın kuzeyinde 12,60 metre olan genişliğin güneyde 10.40 metreye düştüğünü, dikkat edilmesi gereken bir hususunda güneydeki 17 ve 18 numaralı parsellerin sınır taşının aynı zamanda 68 ve 79 parsellerin de sınırını oluşturduğunu beyan etmiştir.

Mahkemece mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ...; çekişmeli taşınmazlar arasındaki sınırın zeminde gösterdiği taştan başlayarak dümdüz devam ettiğini, mahalli bilirkişi...; taşınmazlar arasındaki sınırı tam olarak bilmediğini, ama yıllar önce taraflar arasında bu sınırla ilgili husumet çıktığını, davalı ...'ın da bu iki taşınmaz arasındaki sınırı temel alarak ev yaptığını, evin temelini tam sınıra yaptığını, halen yıkık olan evin temelinin gözüktüğünü, tespit bilirkişisi; taşınmazlar arasındaki sınırın neresi olduğunu tam bilmediğini, davacı tanığı; dava konusu iki taşınmazın önceden bir bütün olarak 103 ada 27 parsel sayılı taşınmazın bahçe duvarı ile 103 ada 19 parsel sayılı taşınmazın bahçe duvarı olduğunu, daha sonra ikiye bölündüğünü, yarısını davacının babasının kullandığını diğer yarısını kendisi ve ...'un birlikte kullandığını, sınırın bahçe duvarları arasındaki taşınmazın tam ortasından geçtiğini, davalı tanığı; sınırın nereden geçtiğini tam olarak bilmediğini ancak sınırın düz devam ettiğini, arada girinti çıkıntı olmadığını beyan etmiş olmalarına ve zeminde sınırı göstermiş olmalarına rağmen, fen bilirkişisi tarafından zemindeki bu sınırlar krokide gösterilmemiş, ayrıca taşınmazların fotoğrafı çekilip dosyaya eklenmemiştir. Yine davacı tarafın delil olarak dayandığı ve tespite esas dava dosyası getirtilerek varsa krokisi haritası yöntemince uygulanmadığı gibi, fen bilirkişi raporunda B harfi ile gösterilen kısmın önceden 68 nolu parsele ait iken uygulama kadastrosu ile yola terk ediliği yazılmış ise de Dairenin geri çevirme kararı ile getirtilen uygulama kadastrosuna ait pafta ve krokiye göre davacı tarafın dava konusu ettiği B harfi ile gösterilen kısmın yolda kalıp kalmadığı hususu açıklığa kavuşturulmamıştır. Öte yandan, davacılar davasını 103 ada 68 parsel sayılı taşınmaza karşı açmış olmasına rağmen Mahkemece talep aşılarak yolda kalıp kalmadığı saptanmadan B harfi ile gösterilen kısım hakkında da kabul kararı verilmiştir. Bunların yanında fen bilirkişi raporunda kadastroda belirlenen sınır ile davacı tarafın gösterdiği sınır gösterilmiş ve bu iki sınırında davacı tarafın iddiasına aykırı olacak şekilde düz olacak şekilde gösterilmiş olmasından ve mevcut zemin durumu krokide gösterilmediğinden bu haliyle taraflar arasındaki ortak sınır doğru ve sağlıklı bir şekilde belirlenmemiştir. Bu şekilde eksik araştırma, inceleme ve uygulamaya dayalı olarak karar verilemez.

Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece öncelikle; davacı tarafın delil olarak dayandığı ve aynı zamanda kadastro tespiti esasında esas alınan Cide Sulh Hukuk Mahkemesinin 1991/110 Esas sayılı dava dosyası getirtilmeli, daha sonra mahallinde tarafsız, yöreyi ve taşınmazları iyi bilen şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile ziraat bilirkişisi ve fen bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı, keşif sırasında mahalli bilirkişiler ve tanıklardan, çekişmeli taşınmazlar arasındaki sınırın neresi olduğu, kimin, hangi kısmı ve ne şekilde kullandığı hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, taşınmazlar arasındaki sınır doğru olarak belirlenmeli, beyanları arasında oluşacak çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeye çalışılmalı;

Fen bilirkişisinden, keşfi izlemeye olanak veren, taraflar arasında daha önce görülen Cide Sulh Hukuk Mahkemesinin 1991/110 Esas sayılı dava dosyasının krokisi ve varsa haritası ile yerel bilirkişi ve tanık beyanlarında geçen nokta, yer ve sınırların işaretlendiği bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye imkan verir rapor ve harita düzenlemesi istenmeli,

Ziraat mühendisi bilirkişiden, çekişmeli bölümlerin taraflardan hangisinin taşınmazı ile bütünlük oluşturduğu, zeminde ortak sınır olarak kabul edilebilecek ayırıcı bir unsur olup olmadığı hususunda değerlendirmeyi içeren ve çekişmeli taşınmaz bölümünün değişik yönlerden çekilmiş renkli fotoğraflarını da içerir rapor alınmalı ve bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.

Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

V. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 26/12/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.