"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : ANAMUR 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davacının istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne dair verilen karar süresi içinde davalı ...vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 08/11/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... ve Avukat .....ile temyiz edilen davacı ... vekili Avukat .... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen davalı ... vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya incelenerek gereği görüşüldü:
I. DAVA
Davacı, 101 ada 30 parsel sayılı taşınmazını davalı ...'e bedelsiz temlik ettiğini, davalı ...'in aralarında yaptıkları harici sözleşme ile taşınmazı davalı ...'a bedelsiz devrettiğini, bu süreçte taşınmazın devamlı olarak kendisi tarafından kullanıldığını, davalılardan ... ile aralarında tanzim ettikleri T.C Ziraat Bankası .... Şube Müdürlüğüne hitaben yazdıkları dilekçede 101 ada 30 parseldeki 5298 m2 muz serasında doğal afet nedeniyle hasar meydana geldiğini belirttiklerini, taşınmazını hasarlı olarak davalı ...'a taşınmazı geri almak kaydıyla emaneten devrettiğini, söz konusu anlaşma gereği bankaya olan borcunu ödediğini, davalı ...'ın bir suçtan dolayı tutuklanması nedeniyle oğlunu genel vekaletname ile vekil tayin ettiğini haricen öğrendiğini, oğlunun dava konusu taşınmazı başkalarına devredebileceğini belirterek, 101 ada 30 parselin tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ..., iddianın yazılı belge ile kanıtlanması gerektiğini, taşınmazı ipotekli olarak ve bedelini ödeyerek satın aldığını; davalı ..., iddiaların doğru olmadığını ve kendisine husumet yöneltilemeyeceğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince; davacının taraflar arasındaki inançlı işlemi, taraf muvazaasını ve davalının mülkiyeti devir borcu altında olduğunu itibar edilebilir nitelikte deliller ile ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı ...'in beyanlarını kabul etmediklerini, Anamur Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmanın sonucu beklenilmeden karar verildiğini, davalıların birlikte hareket ederek icra baskısı altındaki davacının saflığı ve zor durumundan yararlanmış olduklarını, araç satışının davalılarca yapıldığını, temlikin hileli olduğunu, resmi akitte 4000 TL olarak davalı ...’e temlik edilen taşınmazın davalı ...’a fahiş bir bedelle devredildiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince; davacının inançlı işlem iddiasının tarafların imzası olan 23/03/2017 tarihli ve imzası inkar edilmeyen, Ziraat Bankasına sunulan iki adet adi yazılı senet ve dosyadaki bilgi ve belgeler ile kanıtlandığı gerekçesi ile HMK’nın 353/(1).b.2 maddesi uyarınca davacının istinaf itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı ...vekili temyiz dilekçesinde özetle; tanık beyanlarının kararda özetlendiği şekilde olmadığını, duyuma dayalı tanık beyanlarına itibar edilerek karar verildiğini, kararda belirtilenin aksine, T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ..... Şubesine sunulan 23.03.2017 tarihli dilekçenin iki değil, bir adet olduğunu, dava dilekçesi ekinde fotokopisi bulunan 23.03.2017 tarihli dilekçenin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. .... Şubesine sunulmadığını, davacının verilen kesin süreye rağmen dava dilekçesi ekindeki belgenin aslını dosyaya sunmadığını, Mahkemenin 16.02.2018 tarihli duruşmada verdiği 4 numaralı ara kararın davacı tarafından istinaf nedeni yapılmadığını, fotokopi belgedeki imzanın geçerli olmadığını, altında davalıya atfen atılmış imzayı inkar etmediklerini 23.03.2017 tarihli bir adet dilekçe olduğunu bu dilekçenin de T.C. Ziraat Bankası A.Ş. .... Şubesinin 12.12.2017 havale tarihli 08.12.2017 tarihli ve 517/14 sayılı yazısı ekinde dosyaya gönderilen 24.03.2017 kayıt tarihli dilekçe olduğunu, anılan dilekçenin inanç sözleşmesi olarak kabul edilemeyeceğini, davalının davacının borçlarını ödediğini, dava dışı Menderes Karain’e 280.000 TL ödediğini, karşılığında da dava konusu taşınmazın kendisine temlik edildiğini, 40.077,37 TL bankaya borç ödediğini, ipotek borcu olarak 305.000 TL ödediğini, bu şekilde toplam 650.000 ödeyerek taşınmazı diğer davalıdan devraldığını, kira sözleşmesinin düzenlenme tarihinin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. Anamur Şubesine verilen dilekçeden sonra olduğu için kira sözleşmesinin bankaya verilen dilekçeyi tamamen geçersiz hale getirdiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.
Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
3.2.2. 6098 sayılı TBK'nın 97. maddesinde, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesi yer almaktadır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının, dava konusu 101 ada 30 parsel sayılı taşınmazı 17/08/2016 tarihinde davalı ...’e, davalı ...’in de 25/10/2016 tarihinde davalı ...’a devrettiği anlaşılmakta olup, inançlı işlem iddiasının 23/03/2017 tarihli ve imzası inkar edilmeyen adi yazılı senet ile kanıtlandığı gözetilerek karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı ...’ın bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.
3.3.2. Davalının öteki temyiz itirazlarına gelince:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın inançlı işlem hukuki sebebine dayandığı, dava konusu taşınmazın bu sözleşme kapsamında davalı ...’a temlik edildiği konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
O halde, eldeki davada uyuşmazlığın davacı ve davalı ...arasında yapılan inanç sözleşmesi gereğince anılan tarafların üzerlerine düşen borçları yerine getirip getirmediği hususuna ilişkin olduğu sonucuna varılmaktadır.
Davalı ...vekili 27.07.2018 tarihli dilekçesinde davalının, davacının icra takibi başlatılmış bir takım borçlarını ödediğini, ipoteğin de davalı tarafından kalan borç ödenerek terkin edildiğini bildirdiği anlaşılmakta olup, bu hususlar araştırılmadan sonuca gidilmiştir.
3.3.3. Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılmak suretiyle davacının davalıya borcu bulunup bulunmadığının usulünce tespit edilmesi, borç saptanırsa TBK'nın 97. maddesi gereği tespit edilen borç miktarını Mahkeme veznesine depo etmesi için davacıya süre tanınması ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve noksan araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
VI. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ...vekilinin değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile HMK'nın 371. maddesi gereğince Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının reddine, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı ...vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına, 08/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.