Logo

1. Hukuk Dairesi2022/5304 E. 2023/2398 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalılar tarafından süresinde temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, maliki olduğu 1817 ada 21 parsel sayılı (245 m2’lik arsa, fiiliyatta üzerinde apartman bulunan) taşınmazını davalı ...’in kullanacağı kredinin ... Denizcilik ...Şirket ortakları tarafından ödenmesinden sonra iade edilmesi koşuluyla 06.08.2004 tarihinde davalı ...’e devrettiğini, aynı gün aralarında protokol yaptıklarını, ne var ki davalı ...’in aralarındaki anlaşmaya aykırı olarak çekişmeli taşınmazı 19.03.2008 tarihinde diğer davalı ...’e temlik ettiğini, ...’ın temlik tarihinden beş buçuk yıl sonra ihtarname göndererek kira bedellerini istediğini, o ana kadar tasarrufta bulunmadığını, davalıların birlikte hareket ederek muvazaalı devir yaptıklarını ileri sürerek, tapunun iptali ile adına tescilini istemiş, yargılama aşamasında 10.11.2020 tarihinde ölümü üzerine mirasçıları..., ... ve ... tarafından davaya devam edilmiş, mirasçı ... mirası reddetmiştir.

II. CEVAP

Davalı ..., ... Denizcilik ...Şirketin ortaklarının talebi üzerine kredi kullandığını ve şirkete verdiğini, karşılığında davacının taşınmazını borç ödendikten sonra iade edilmek şartıyla devir aldığını, ne var ki kredi borçlarının düzenli ödenmediğini, mali itibarının bu nedenle sarsıldığını, yine davacının oğlu ve aynı zamanda firmanın ortaklarından olan ...’ın talebi üzerine çekişmeli taşınmazın diğer davalı ...’a satıldığını, bu satıştan davacının da haberdar olduğunu, satıştan çok sonra dava açılmasının kötüniyeti gösterdiğini davalı ..., yurt dışında yaşadığını, yatırım yapmak maksadıyla dava konusu taşınmazı diğer davalı ...’den satın aldığını ve onun beyanı üzerine satış bedelini ... Denizcilik ... Şirket ortaklarına elden ödediğini, davacı ve diğer davalı ile firma yetkilileri arasındaki olayları bilmediğini, tarafları önceden tanımadığını, tapu kaydına güvenen iyiniyetli 3. kişi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 16.12.2015 tarihli ve 2014/101 Esas 2015/508 Karar sayılı kararı ile çekişmeli temlikten davacının haberdar olduğu, davalı ...’ın bedeli karşılığında taşınmazı satın aldığı, olayları bilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

B. Bozma Kararı

Dairenin 14.02.2019 tarihli ve 2016/4335 Esas, 2019/1002 Karar sayılı kararıyla; "... davalı ...’ün iyiniyetli olmadığı, bir başka deyişle durumu bilen ya da kendisinden beklenen özeni göstermesi halinde bilebilecek konumda olduğu açıktır. Hal böyle olunca, davacının 06.08.2004 tarihli belge uyarınca borcu olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, borcu var ise; 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nun 97. maddesi hükmü gözetilmek suretiyle tespit edilecek bedelin mahkeme veznesine depo ettirilmesi, depo eder ise davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 22.02.2022 tarihli ve 2019/311 Esas 2022/103 Karar sayılı kararı ile toplanan tüm delillerden davacının borcunun bulunduğunu ispatlamaya yönelik yeterli delil sunulmadığı gibi bilirkişi raporu ile de davacının borcunun bulunduğuna yönelik değerlendirme yapılamadığı hususları gözetilerek ..."in mirası reddetmeyen mirasçıları yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

D. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

E. Temyiz Sebepleri

1.Davalı ... temyiz dilekçesinde, yargılamanın en başından itibaren dosyaya sunulan protokoldeki imzanın kendisine ait olmadığını belirttiğini, Mahkemece bu hususta araştırma yapılmadan hüküm tesis edildiğini, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, muvazaa iddiasının doğru olmadığını, dava konusu taşınmazın diğer davalı ...'a satılmasının davacı tarafından istendiğini, diğer davalı ile aralarında herhangi bir irtibat bulunmadığını, tanık beyanlarının da bu hususu doğruladığını, bilirkişi raporlarındaki lehine yapılan tespitlerin dikkate alınmadığını, kredinin tüm ödemelerinin kendisi tarafından yapıldığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı ... temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazı 19.3.2008 tarihinde yatırım amaçlı olarak bedeli karşılığında satın aldığını, satış bedelini de diğer davalı ...'in beyanıyla ... Denizcilik ....Şirket yetkililerine elden teslim ettiğini, ne diğer davalıyı ne de firma yetkililerini önceden tanımadığını, dava konusu taşınmazın satılacağından arkadaşı dava dışı ... aracılığıyla haberdar olduğunu, taşınmazdan ... kira alacaklarını hak sahibi olmasından itibaren sürekli talep ettiğini, ... ile ... Denizcilik ...Şirketi arasında yapılan protokolün kendisini bağlamayacağını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

I. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.

Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.

05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.

2. 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu’nun (TBK) 97. maddesinde, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesi yer almaktadır.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davacı ...’in maliki olduğu dava konusu 1817 ada 21 parsel sayılı taşınmazın tamamını 06.08.2004 tarihli ve 5904 yevmiye no.lu işlemle 184.000,00 TL bedelle davalı ...’e, ...’in de 19.03.2008 tarihli ve 3285 yevmiye no.lu işlemle 250.000,00 TL bedelle diğer davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiği, 06.08.2004 tarihli ve " Taşınmaz Satım Protokolü " başlıklı belgenin, 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca inançlı işlemin yazılı delili olduğu, davacının yargılama aşamasında ölümü üzerine bir kısım mirasçıları tarafından davaya devam edildiği, mirasçılardan ...'nin mirası reddettiği, bozma kararı sonrası Kuveyttürk Katılım Bankasından gönderilen belgeler ve Mahkemece alınan bilirkişi raporlarından; davalı ...'e 5.8.2004 tarihinde bireysel nitelikli 150.000 USD Dövize endeksli TL nakit kredi kullandırıldığı, taşınmaz üzerinde banka lehine 205.000 USD tutarlı ipotek tesis edildiği, ipoteğin 12.3.2008 tarihli banka yazısı ile fek edilmesi talimatı bulunduğu, Bankanın 12.2.2009 tarihli yazısında davalı ...'in kredi borcunun bulunmadığının belirtildiği, fakat daha sonra Bankanın 13.7.2021 tarihli yazı ekindeki CD içinde davalı ...'e ait hesapların Ağustos 2004-Mart 2008 dönemini kapsayan ekstresinin sunulduğu, ekstrede hesaba 184.182,08 USD bedelin nakden yatırıldığı, bu bedelden 73.852,08 USD'nin davalı ... tarafından yatırıldığı, kalan 110.330 USD tutarın kimin tarafından yatırıldığının tespit edilemediği, fakat yatırılan şube üzerinden gidildiğinde ... tarafından yatırılmış olmasının muhtemel olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır.

2. Davaya konu 1817 ada 21 parsel sayılı taşınmazın kredi kullanımı için davacı tarafından davalı ...'e temlik edildiği, 6.8.2004 tarihli Taşınmaz Satım Protokolü kapsamında çekilen kredinin davacı lehine kullanıldığı, bu nedenle söz konusu krediyi ödeme borcunun davacıda olduğu, dolayısıyla kredi borcunun ödendiğine ilişkin ispat külfetinin de davacıya ait olduğu, davalı ise kredi borcunun tamamının kendisi tarafından ödendiğini savunduğuna göre bu iddianın aksinin davacı tarafından ispat edilmesi gerektiği gözetilerek ve önceki bozma kararında belirtilen hususlar da dikkate alınarak davacının 06.08.2004 tarihli belge uyarınca borcu olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, borç gereği ödediği miktarın tespit edilmesi ve sonra toplam borçtan mahsup edilerek kalan kısmın 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nun 97. maddesi hükmü gözetilmek suretiyle Mahkeme veznesine depo ettirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.

3. Kabule göre de, davacı ...'ın yargılama aşamasında ölümü üzerine dosyaya sunulan ... 30.Noterliğinin 8.2.2021 tarihli ve 1736 yevmiye numaralı mirasçılık belgesine göre; eşi Nevin ile çocukları ... ve ...'nin mirasçı olarak kaldığı ancak yine dosyaya sunulan ... ... 21.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2020/1000 E- 2020/1129 K. sayılı kararında mirasçılardan ... tarafından, muris Vedat'tan intikal eden mirasın kayıtsız ve şartsız olarak reddedildiğinin tespitine karar verildiği, söz konusu kararın istinaf edilmeksizin 12.1.2021 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakla, yeni veraset ilamı alınmaksızın davaya devam edilmesi de isabetsizdir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3.maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK.'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

26.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.