Logo

1. Hukuk Dairesi2022/5573 E. 2023/2436 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil,tenkis, tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece, Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Asıl ve birleştirilen davada davacılar; mirasbırakanları ...’in maliki olduğu 3977 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakanın, yaşlı ve hasta olmasından faydalanılarak davalı ... tarafından kandırılıp alınan vekaletname ile davalı ...’a devredildiğini, ...’ın da taşınmazı diğer davalı şirket ile yaptığı arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ile devrettiğini, mirasbırakandan alınan vekaletnameye ek olarak sunulan sağlık raporunun tam teşekkküllü bir hastaneden alınmadığını, satış bedeli ile rayiç değer arasında oransızlık olduğunu, vekil sıfatıyla hareket eden ...’ın vekalet görevini kötüye kullandığını, ayrıca miras paylarının da kaçırıldığını ileri sürerek, gabin, ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası nedenleriyle davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, olmadığı takdirde tenkis ya da tazminat talep etmişlerdir.

II. CEVAP

1. Asıl ve birleştirilen davada davalı ..., tarafların dava açma ehliyetleri olmadığını, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmüş olan davada, dava tarihinde mirasbırakan ...’ın sağ olduğunu, davacıların mirasçılık sıfatının doğmadığını ve davanın reddedildiğini, iddiaların haksız ve yersiz olduğunu, dava konusu taşınmazı babası adına vekaleten satış yaptığını, satış bedelinin tamamını babasına verdiğini, ... ın vekaleti verirken aklının yerinde olduğunu, tecrübesiz veya zor durumda olmadığını, babasını sömürme ve ondan faydalanma gibi bir niyetinin olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Asıl ve birleştirilen davada davalı ... ... Turizm İnş. Gıda Teks. Ltd. Şti., iyi niyetli olduklarını, tapu kayıtlarına güvenerek ve bedeli ödenerek taşınmazın satın alındığını, davacıların daha önce de ... 1. Asliye hukuk Mahkemesinin 2010/186 Esas sayılı dosyası ile aynı sebeple dava açtıklarını ve davanın reddedildiğini, aynı sebeple tekrar dava açılamayacağını, mirasbırakan ile yapılan hukuki işlemde taraf olmadıklarını, şirketin yetkililerinin de davada taraf ehliyeti bulunmadığını, husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.

3.Asıl ve birleştirilen davada davalı ... ,taşınmazı ...’dan satın aldığını, kendisinin ... ilçesinde yaşadığını, bu işlerle uğraşamadığını, kendisi adına oğlu ... ...'ın vekaleten ilgileneceğini beyan ettiğini, emlak beyannamesinde gösterilen bedellerin satış bedeli olarak gösterildiğini, alacaklılardan mal kaçırma kastının olmadığını, daha önce davacılar tarafından aynı nedenle ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/186 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ve reddedildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

... 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.02.2013 tarihli ve 2011/52 Esas, 2013/85 Karar sayılı kararıyla, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.12.2010 tarihli 2010/186 Esas,2010/519 Karar sayılı kararının eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil ettiği, davacıların iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairenin 16.01.2017 tarihli ve 2016/8519 Esas, 2017/247 Karar sayılı kararıyla; “ Mahkemece, gabin nedenine dayalı asıl dava ile ehliyetsizlik ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı birleştirilen dava birlikte görülmüş ancak, dava gabin olarak nitelendirilmiş ve bu yönde araştırma yapılarak sonuca gidilmiştir.Mahkemece, birleştirilen dava yönünden araştırma yapılmamış hüküm kurulmamıştır.Hâl böyle olunca; Mahkemece, öncelikle mirasbırakanın ehliyetli olup olmadığının tespiti için birleştirilen dava üzerinde durularak delillerin toplanması ve bu yönde yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçeleriyle bozulmuştur.

B. Karar Düzeltme

Asıl ve birleştirilen davada davalı ... ... vekilinin karar düzeltme talebi, Dairenin 10.05.2018 tarihli ve 2017/5150 E, 2018/10108 K.sayılı kararıyla reddedilmiştir.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile gabin hukuksal nedenine dayalı istek yönünden ... 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/186 Esas sayılı dosyasının eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil ettiği, Adli Tıp Kurumunun 11.12.2020 tarihli raporu gereğince mirasbırakan ...’ın vekaletname ve temlik tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunun saptantığı, vekaletnamenin vekil edenin iradesi doğrultusunda kullanıldığı gerekçesi ile asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; mirasbırakanın ölümünden iki yıl önce kendisine alzheimer teşhisi konulmasına rağmen Adli Tıp Kurumu tarafından ehliyetli olduğunun saptanmasının yasaya ve hukuka aykırı olduğunu, mirasbırakanın fiil ehliyetinin yerinde olmadığını, birleştirilen davadaki taleplerinin yasal ve saklı pay sahipleri adına tescil, tenkis ve bedel isteklerine ilişkin olup bu isteklerinin incelenmediğini, birleştirilen davadaki taleplerinin aynı zamanda muris muvazaası hukuki nedenine dayandığını, Mahkemece bu talepler dikkate alınmadan karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Asıl dava gabin hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil; birleştirilen dava, ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis ya da tazminat isteklerine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim ... Medeni Kanunu'nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. Maddesi ile şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

2.Bilindiği üzere, ... Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. ... Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği ... ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda ... ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda ... ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. ... Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de ... Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., ... Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

4. 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”

5. TMK’nın 1023. maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.” ve 1024. maddesinde; “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz. Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur. Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyi niyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

3. Değerlendirme

1.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1934 doğumlu mirasbırakan ...’ın 20/10/2010 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı kızları ... ve ... ile davalı oğlu ...’ın kaldıkları, 3977 parsel sayılı 150,00 m2 miktarlı arsa vasfındaki taşınmazın tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken, muris ... adına vekaleten (... Noterliğinin 16.02.2010 tarihli ve 738 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile yetkili kıldığı) davalı oğlu ... ...’ın 10.03.2010 tarihli 2811 yevmiye numaralı resmi senetle 3977 parsel sayılı taşınmazın tamamını davalı ...’a satış suretiyle devrettiği, ...’ın da taşınmazın ½ payını 10.03.2010 tarihli 2822 yevmiye numaralı resmi senetle davalı ... ... Turizm İnş.Gıda Tekstil Ltd.Şti’ye devrettiği, 29.12.2010 tarihli işlem ile taşınmazda kat irtifakı tesis edildiği ve oluşan bağımsız bölümlerden 1,2 ve 3 no.lu bağımsız bölümlerin davalı ..., 4 ve 5 no.lu bağımsız bölümlerin davalı ... ... Turizm İnş Gıda Tekstil Ltd.Şti adına tescil edildiği, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulunun 11.12.2020 tarihli raporu ve anılan rapora davacı tarafça yapılan itiraz üzerine Adli Tıp Kurumu Birinci Üst Kurulunca verilen 15.02.2022 tarihli raporlarında , mirasbırakan ...’ın vekaletnamenin düzenlendiği ve satışın yapıldığı tarihlerde fiil ehliyetini haiz olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.

2.Hemen belirtilmelidir ki; gabin, ehliyetsizlik ve vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenlerine dayalı istekler yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.Asıl ve birleştirilen davada davacılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir.

3. Davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;davacılar tarafından birleştirilen davada ehliyetsizlik ve vekâlet görevinin kötüye kullanılması nedenleri yanında muris muvazaası hukuksal nedenine de dayanıldığı anlaşılmaktadır. Ne var ki, Mahkemece birleştirilen dava yönünden muris muvazaası hukuki sebebi üzerinde durulmadan, bu hukuki neden yönünden iddia ve savunmalar değerlendirilip deliller tartışılmadan sonuca gidildiği görülmüştür.

4. Hâl böyle olunca muris muvazaası hukuki sebebi yönünden değerlendirme yapılması, tanıkların bu hukuki sebebe dayalı olarak gerekirse yeniden dinlenmesi, mirasbırakan tarafından vekil aracılığıyla gerçekleştirilen ilk temlikin mal kaçırma amaçlı olup olmadığının tespiti, mirasbırakanın gerçek iradesi kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptandıktan sonra muvazaanın varlığının sabit görülmesi halinde 4 ve 5 no.lu bağımsız bölümler yönünden davalı ...’nin iyi niyetli olup olmadığının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,

Peşin yatırılan harcın yatırana iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

26.04.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.