Logo

1. Hukuk Dairesi2022/5580 E. 2022/7681 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın, sağlığında yaptığı ticari minibüs temliğinin muvazaalı olup olmadığı, muvazaalı ise mirasçıların iptal-tescil, tenkis ve ecrimisil taleplerinin kabul edilip edilmeyeceği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınır malların devrinde geçerlilik şekli öngörülmediğinden, dava konusu ticari minibüsün bağışlanması veya bedelsiz devredilmesinin hukuken geçerli olduğu, ancak tenkis hesabında miras bırakanın diğer mallarının da dikkate alınması gerektiği ve davanın mahiyeti gereği ecrimisil talep edilemeyeceği gözetilerek, ilk bozma kararında direnilmesine ve temyiz incelemesinin yapılması için dosyanın Hukuk Genel Kurulu'na gönderilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen trafik sicil kaydının iptali ve tescil davasında mahkemece verilen hükmün Dairece bozulması üzerine, verilen direnme kararı; yasal süre içerisinde duruşma istekli olarak davacılar vekili tarafından ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; (dava dosyası 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Yasa'nın 45. maddesi ile eklenen 6100 sayılı HMK'nın geçici 4/1. maddesi uyarınca Dairemize gönderilmekle) duruşma günü olarak saptanan 22/11/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden davacılar ... vd. vekili Avukat ... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen davalı ... gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Asıl davada davacılar ... ve ... ile birleştirilen davada davacılar ... ve ....; mirasbırakanları ...'ın maliki olduğu Kadıköy - Pendik hattında çalışan ....plakalı ticari minübüsü satış göstermek suretiyle oğlu olan davalı ...'ye 23.12.2003 tarihinde muvazaalı olarak temlik ettiğini, ...'nin de arkadaşı....'ın ise birleştirilen davada davalı ...'a satış yoluyla devrettiğini, yapılan tüm temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, anılan minibüsün sicil kaydının iptal-tescili, miras payları oranında bedel, olmazsa tenkis ve ecrimisil isteklerinde bulunmuşlardır.

II. CEVAP

Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 08/10/2012 tarihli ve 2008/383 E., 2012/543 K. sayılı kararıyla; birleştirilen davada davalı ...'ın muvazaalı satışı bilebilecek konumda olmadığı gerekçesiyle davalı ... yönünden davanın reddine, asıl ve birleştirilen davada davalı ... yönünden tenkis ve ecrimisil isteklerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflar temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 24/06/2013 tarihli ve 2013/6791 E., 2013/10498 K. sayılı kararıyla; ''taşınmazların şekil şartına bağlı olmaksızın elden bağışlanabilme olanağı bulunmadığı halde, taşınır mallar ve alacakların zilyetliğinin devri konusunda bir geçerlik şekli öngörülmediğinden,

dava konusu ticari minibüste olduğu gibi hukuken taşınır eşya niteliğinde sayılan değerlerin bağışlanması ya da bağış amacıyla bedelsiz olarak devredilmesi işleminin hukuken geçerli olduğu, bu sebeple iptal ve tescil isteğinin reddinin doğru olduğu, ancak miras bırakanın tapu müdürlüğünce bildirilen taşınmazları ve dava dışı otomobili olduğu halde tenkis hesabı yapılırken bunların gözetilmediği, murisin terekesindeki tüm aktif ve pasifinin araştırılması, uzman bilirkişiden alınacak rapor ile tenkis miktarının belirlenmesi, davanın mahiyeti itibariyle ecrimisil istenemeyeceğinden davacıların ecrimisil isteğinin reddine karar verilmesi'' gerektiğinden bahisle mahkeme kararı bozulmuştur.

V. KARAR DÜZELTME

1.Karar Düzeltme Yoluna Başvuranlar

Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacılar ... ve ... vekili ve davalı ... vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 08/04/2014 tarihli ve 2013/18769 E., 2014/7396 K. sayılı kararıyla; ''Bilindiği üzere sicil kayının iptali ve tescil istekli davaların kayıt maliki aleyhine açılacağı asıldır. Davacılar ... ve ...; kayıt maliki ...'ü taraf göstermeyip ... aleyhine dava açtıklarından iptal istekleri dinlenemez. Bu durumda, temlike konu edilen ticari araç olduğuna göre olayda 01.04.1974 tarihli, ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı gözetilerek Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesi gereğince yapılacak araştırma ve inceleme neticesinde temlikin muvazaalı olduğu sonucuna varılır ise davacılardan ... ve ... yönünden miras payları oranında bedele hükmedilmesi, bu isteğin yerinde görülmemesi halinde tenkis isteğinin değerlendirilmesi gerekirken dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir. Öte yandan miras bırakan tarafından davalı ...'ye yapılan temlikin muvazaalı olduğunun saptanması halinde davacılardan ... Bodur ve ...'un ecrimisile de hak kazanacakları kuşkusuzdur. Kaldı ki ... ve ... yararına takdir edilen ecrimisil yönünden davalı ...'nin temyiz itirazı bulunmamaktadır. Dairece maddi yanılgıya dayalı olarak davanın mahiyeti gereği ecrimisil takdir edilemeyeceği yönünde bozma yapılmıştır. Kabule göre de; miras bırakanın temlik dışı taşınmazları ve otomobili bulunduğu halde tenkis hesaplaması yapılırken bunlar terekeye dahil edilmeden miras bırakanın terekesinde bulunan tüm aktif ve pasifler araştırılmadan tenkis hesaplaması yapılmasıda doğru değildir.'' gerekçesiyle Dairenin önceki bozma kararının ortadan kaldırılmasına ve mahkeme kararının açıklanan nedenden ötürü bozulmasına karar verilmiştir.

3. Mahkemece Verilen Direnme Kararı

Mahkemenin 20/04/2017 tarihli ve 2016/332 E., 2017/193 K. sayılı kararıyla; birleştirilen dava dosyasının tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine karar verilerek eldeki dava esasına kaydedilmiş, (birleştirilen davada) davacılar ... ve Nurten yönünden yargılamaya bu dosya üzerinden devam edilmiş, karar düzeltme yoluna başvurmayan birleştirilen 2009/2 Esas sayılı dosyanın davacıları yönünden Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 24/06/2013 tarihli ve 2013/6791 Esas, 2013/10498 Karar sayılı bozma kararına uyulup uyulmayacağı yönünde herhangi bir karar verilmediği, bu aşamada Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 24/06/2013 tarihli ve 2013/6791 Esas, 2013/10498 Karar sayılı bozma kararı ile Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 08/04/2014 tarihli ve 2013/18769 Esas, 2014/7396 Karar sayılı karar düzeltme ilamları arasındaki çelişkinin giderilmesinin gerektiği, kararların farklı ve çelişkili olmasının mahkemelere olan güven ilkesini zedeleyeceği gerekçesiyle mahkemenin 08/10/2012 tarihli ve 2008/383 Esas, 2012/543 Karar sayılı kararındaki birleştirilen dosya hakkındaki kararında (önceki kararda) direnilmesine karar verilmiştir.

4. Direnme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

5.1.Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; semerenin düşük hesaplandığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla hükmün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

5.2.Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; birleştirilen davada davacıların karar düzeltme istemedikleri ilk bozma ilamında direnilmesinin usul kurallarına aykırı, çelişkili bir durum yarattığını, mahkemenin verdiği ilk kararı hatalı bulduğunu, tüm davacılar bakımından farklı kararlar verilmemesi adına direnme hükmü kurduğunu gerekçesinde ifade ederek, amacının önceki kararda direnmek değil, karar düzeltme istemeyen davacıların durumunu iyileştirmek olduğunu, davalının usulü kazanılmış haklarının elinden alındığını, kararın gerekçesiz yazıldığını, dava konusu işlemin gerçek bir satış olduğunu, tanıkların satışların gerçek olduğunu doğruladığını, şahsi bir hak olan hattın devrinin resmi bir şekle bağlı olmadığını, davacıların ecrimisil talep etmesinin mümkün olmadığını, bilirkişi raporunun gerekçesiz ve dayanaksız olduğunu, harç, vekalet ücreti ve faizin de yanlış hesaplandığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla hükmün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; muris muvazaası hukuki nedenine dayalı trafik sicil kaydının iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel, olmazsa tenkis isteklerine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

Bilindiği üzere; irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanan muvazaa, pozitif hukukumuzda Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesinde düzenlenmiş ve anılan maddede, “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir.

O halde muvazaa; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır, şeklinde tanımlanabilir. Bir başka ifadeyle, irade açıklamasında bulunan taraflar bu açıklamanın kendisine yapıldığı kişi, irade açıklamasının sonuç doğurmaması konusunda anlaşmışlar, yalnız gerçek bir hukuki işlemin bulunduğu görüşünü yaratmayı istemişlerse, muvazaadan söz edilir.

Muvazaa daha çok sözleşmenin yorumuyla ilgili olduğundan, öğreti ve uygulamada muvazaa kapsamlı olarak incelenmiş ve belirli kurallara bağlanmıştır. Gerek öğretide, gerek uygulamada muvazaa, mutlak ve nispi muvazaa olarak iki gruba ayrılmaktadır; mutlak muvazaada taraflar herhangi bir hukuki işlem yapmayı (oluşturmayı) istemezler, yalnız görünüşte bir hukuki işlem için gerekli irade açıklamasında bulunurlar; nispi muvazaada ise taraflar gerçekten belli bir hukuki işlem yapmak isterler, ancak onu saklamak amacıyla, bir başka hukuki işlemin kurulduğu görüşünü yaratmak üzere irade açıklamasında bulunurlar.

Taraflar ister yalnız bir görünüş yaratmayı, ister ikinci bir gizli işlem yapmayı arzu etmiş olsunlar, görünüşteki (zahiri) işlem tarafların gerçek iradelerine uymadığından, ilke olarak herhangi bir sonuç doğurmaz. Muvazaada görünüşteki işlemin her türlü hukuki sonuçtan yoksun olması, tarafların ortak iradelerinin bu yolda olmasından kaynaklanmaktadır.

Şu halde, özellikle mevsuf (nispi) muvazaada ilke olarak görünüşteki işlemin altına saklanan ve tarafların içerik ve sonuçlarıyla birlikte gerçekleştirmek istedikleri işlem (gizli sözleşme) geçerlidir. Bu geçerliliğin, tarafların gerçek ve uygun iradelerinin bu yolda olmasından kaynaklandığı ve onun, muvazaalı hukuki işlemin altına gizlenmiş olmasının, ilke olarak geçerliliğini etkilemediği her türlü duraksamadan uzaktır.

Ne var ki; muvazaada, gizli işlem şekle bağlıysa ve bu gizli işleme ilişkin irade açıklamaları şekle uygun yapılmamışsa, görünüşteki işlem yapılırken yasaların öngördüğü şekle uyulmuş olması, gizli işlemdeki şekle aykırılığı gidermez. Bu durumda, görünüşteki işlem tarafların gerçek iradelerini yansıtmadığından her hangi bir sonuç doğurmadığı gibi, gizli işlem dahi şekle aykırılıktan dolayı geçersizdir.

Nitekim bu ilke, 7.10.1953 tarihli ve 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında çok açık bir şekilde dile getirilmiş; tapuda kayıtlı taşınmaz malın muvazaalı satış işlemiyle miras hakkından yoksun edilen kimselerin dava hakkına ilişkin uyuşmazlığın irdelendiği 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da, tüm mirasçıların görünüşteki satış sözleşmesinin Türk Borçlar Kanunu’nun 19.maddesine dayanarak muvazaalı olduğu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilecekleri sonucuna varılmıştır.

Hemen belirtilmelidir ki; taşınmaz mallar dışındaki değerlerde, eş söyleyişle taşınır mal, alacak ve haklarda, zilyetliğin geçişi yollarından olan kısa elden teslim, zilyetliğin havalesi ve hükmen teslim ile bağışlama yapılabileceği, burada özel olarak bir biçim öngörülmediği kuşkusuzdur. Nitekim Türk Borçlar Kanunu'nun 289. maddesi, “Elden bağışlama, bağışlayanın bir taşınırını bağışlanana teslim etmesiyle kurulmuş olur.” hükmünü amirdir.

Şu durumda, taşınmazların şekil şartına bağlı olmaksızın elden bağışlanabilme olanağı bulunmadığı halde; taşınır mallar ve alacakların zilyetliğinin devri konusunda bir geçerlik şekli öngörülmediğinden, hukuken taşınır eşya niteliğinde sayılan değerlerin bağışlanması ya da bağış amacıyla bedelsiz olarak devredilmesi işlemi hukuken geçerlidir.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Dosya içeriğine göre; tefrik edilen eldeki dosyada Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 20.04.2017 tarihli ve 2016/332 E., 2017/193 K. sayılı kararıyla önceki hükümde direnilmesine karar verilmiş, kararın temyizi üzerine Dairece 08/10/2019 tarihli ve 2017/4087 E., 2019/5116 K. sayılı gönderme kararı ile; asıl dava dosyasının taraflarınca yapılan karar düzeltme başvurusu üzerine verilen 08.04.2014 tarihli ve 2013/18769 E., 2014/7396 K. sayılı bozma kararının usul ve yasaya uygun olduğu, mahkemece verilen direnme kararının ise yerinde olmadığı belirtilerek temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Hukuk Genel Kuruluna gönderildiği, ne var ki, mahkemece Dairenin daha önceki 24.06.2013 tarihli ve 2013/6791 E., 2013/10498 K. sayılı bozma kararına karşı direnildiği, ancak Dairece anılan bozma ilamı değil de eldeki dosyanın tarafları bakımından bağlayıcı olmayan 08.04.2014 tarihli ve 2013/18769 E., 2014/7396 K. sayılı bozma kararı esas alınarak, direnme kararının yerinde olup olmadığı hususunun değerlendirildiği, bunun üzerine Hukuk Genel Kurulunca 21/06/2022 tarihli ve 2019/1-692 E., 2022/956 K. sayılı gönderme kararı ile; direnme kararının yerinde olup olmadığı hususu hakkında direnme kararı verilen 24.06.2013 tarihli ve 2013/6791 E., 2013/10498 K. sayılı bozma kararı bakımından değerlendirilmesi için dosyanın yeniden Daireye gönderildiği anlaşılmaktadır.

6.3.2. Somut olayda, iptal ve tescil isteminin reddine karar verilmesinin doğru olduğu, bahsedilen ilkeler uyarınca bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı bulunmadığı, mirasbırakanın tapu müdürlüğünce bildirilen taşınmazları ve dava dışı otomobili olduğu halde tenkis hesabı yapılırken bunların gözetilmediği, hal böyle olunca, mirasbırakanın terekesinde bulunan tüm aktif ve pasifinin araştırılması, uzman bilirkişiden alınacak rapor ile tenkis miktarının belirlenmesi ve davanın mahiyeti itibariyle ecrimisil istenemeyeceğinden davacıların ecrimisil isteğinin de reddine karar verilmesi gerektiği yönündeki Dairenin 24/06/2013 tarihli ve 2013/6791 E., 2013/10498 K. sayılı bozma kararı yerindedir.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; Dairenin 24/06/2013 tarihli ve 2013/6791 E., 2013/10498 K. sayılı bozma kararının düzeltilmesine gerek görülmediğinden, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanun'un 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK'nın 373. maddesinin 5. fıkrası uyarınca görevli YARGITAY HUKUK GENEL KURULUNA GÖNDERİLMESİNE, 22.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.