Logo

1. Hukuk Dairesi2022/5952 E. 2023/4051 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kıyı Kanunu'na aykırı elatmanın önlenmesi davasında, yerel mahkemenin gerekçeli karar ile hüküm fıkrasında kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan alanın miktarını farklı belirtmesi nedeniyle kararın düzeltilip düzeltilemeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin gerekçeli kararında atıfta bulunduğu bilirkişi raporunda belirtilen alan miktarı ile hüküm fıkrasında yer verilen alan miktarının farklı olması nedeniyle, yeniden yargılama yapılmasına gerek olmaksızın, HUMK m. 438/7 uyarınca gerekçeli karar ve hüküm metninin bilirkişi raporundaki tespite uygun şekilde düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve yıkım davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, ... ... kıyı ... çizgisi içerisinde, ... Belediyesi tarafından muhtelif zamanlarda doldurma ve kurutma yoluyla yaklaşık 512.000,00 m² arazi kazanıldığını, Belediye tarafından kıyıda yapılan dolgu işlemlerinin Kıyı Kanunu’nun 7. maddesi gereğince gerekli izinler alınmadan yapıldığını, dolgu alanlarının Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki alanlardan olduğunu, bu alanlar üzerinde davalı tarafından yapılan bina ve tesislerin, restoran, büfe, ... bahçesi, işyeri gibi amaçlarla kullanıldığını, ... ...’nün Türkiye’nin ikinci en büyük tatlı su ... ve doğal içme suyu havzası olduğunu, bu nedenle ... ... kıyılarında doldurma ve kurutma yapılamayacağı gibi yapılmış dolgular için de Kıyı Kanunu uyarınca izin verilmesinin söz konusu olamayacağını, ... Belediyesi tarafından ... ilçe sınırları dahilinde kıyıda ve kesinleşmiş kıyı ... çizgisi içerisinde kalan dolgu alanlarının Belediyeye devrinin yapılması için talepte bulunulduğunu ancak bu talebin Maliye Bakanlığınca reddedildiğini, ... Belediyesi tarafından ... ilçe merkezinde ve ... ... kıyı ... çizgisi içerisinde kıyıların izinsiz doldurulması suretiyle elde edilen arazilerde, davalı işletme sahibi tarafından yapılan bina ve tesislerin kâl’ine ve davalı işletme sahibinin bu yerlere el atmasının önlenmesine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, dava konusu taşınmazı kiraladığını, Mal Müdürlüğüne ecrimisil bedelini ödediğini, dava konusu alanın kıyı ... çizgisi içerisinde kalmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

... Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.01.2016 tarihli ve 2015/354 E., 2016/46 K. sayılı kararıyla; 4721 sayılı TMK’nın 2. maddesine göre herkesin, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uyması gerektiği, davalının hukuken geçerli kira sözleşmesine istinaden dava konusu yeri kullandığı, ... Belediye Başkanlığı ile Hazine arasında derdest olan ... İdare Mahkemesinin 2015/461 Esas sayılı dosyasının konusunun eldeki dava dosyasından farklı olduğu, dava konusu alanın malikinin kim olduğu hususunun muğlak olduğu, davalının kira sözleşmesi ile dava konusu yerin dolaysız feri zilyedi bulunduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 04.02.2020 tarihli ve 2016/10447 E., 2020/871 K. sayılı kararıyla; “...yargılama sırasında, gerek davacı Hazine gerekse de Mahkemenin 2015/281 Esas sayılı dosyasında davalı bulunan ... Belediye Başkanlığı tarafından, dava konusu alanların Belediyeye devri için talepte bulunulduğu, talebin reddi nedeniyle, ret işleminin iptali için ... İdare Mahkemesinin 2015/461 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığı belirtilmiş olmakla, 6100 sayılı HMK'nın 165. maddesi gereğince, İdare Mahkemesi tarafından verilecek hükmün eldeki davada verilecek kararı etkileyeceği anlaşıldığından, ... İdare Mahkemesinin 2015/461 Esas sayılı dosyasının sonucunun beklenilmesi, anılan davanın kesin olarak karara bağlanmasından sonra toplanan ve/veya toplanacak bütün deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, değinilen husus gözardı edilerek yazılı olduğu üzere ret karar verilmesi doğru olmamıştır." gerekçesiyle bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; toplamda 16,50 m²’lik kısmın kıyı ... çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle elatmanın önlenmesine ve taşınmaz üzerindeki yapının kâl’ine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece kısa kararda 11,25 m²’lik kısım yönünden davanın kabulüne, gerekçeli kararda ise 16,50 m²’lik kısım yönünden davanın kabulü yönünden hüküm kurulduğunu, 6100 sayılı HMK’nın 298/2. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağını ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 3621 sayılı Kıyı Kanunu uyarınca açılan elatmanın önlenmesi ile yıkım istemlerine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. T.C. Anayasası'nın ''Kıyılardan Yararlanma'' başlıklı 43. maddesinde; ''Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir.''

2. 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 5. maddesinde; ''Kıyılar ile ilgili genel esaslar aşağıda belirtilmiştir: Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır, Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için kıyı ... çizgisinin tespiti zorunludur. Kıyı ... çizgisinin tespit edilmediği bölgelerde talep vukuunda, talep tarihini takip eden üç ay içinde kıyı ... çizgisinin tespiti zorunludur. Sahil şeritlerinde yapılacak yapılar kıyı ... çizgisine en fazla 50 metre yaklaşabilir. Yaklaşma mesafesi ve kıyı ... çizgisi arasında kalan alanlar, ancak yaya yolu, gezinti, dinlenme, seyir ve rekreaktif amaçla kullanılmak üzere düzenlenebilir. Sahil şeritlerinin derinliği, 4. maddede belirtilen mesafeden az olmamak üzere, sahil şeridindeki ve sahil şeridi gerisindeki kullanımlar ve doğal eşikler de dikkate alınarak belirlenir. Taşıt yolları, sahil şeridinin kara yönünde ... yaklaşma sınırı gerisinde kalan alanda düzenlenebilir. Sahil şeridinde yapılacak yapıların kullanım amacına bağlı olarak yapım koşulları yönetmelikte belirlenir.'' hükmüne yer verilmiştir.

3. 28.11.1997 tarihli ve 1996/5 E., 1997/3 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; mülkiyet hukuku yönünden kıyı ... çizgisinin belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğu; ancak, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı ... çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idari yargı tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı ... çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine işaret edilmiştir.

4. 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesinde; "Temyiz olunan kararın, esas yönünden kanuna uygun olup da kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması gerektiği ve kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde Yargıtay, kararı düzelterek onayabilir. Esas yönünden kanuna uygun olmayan kararlar ile hâkimin takdir yetkisi kapsamında karara bağladığı edalar hakkında bu fıkra hükmü uygulanmaz."

5. 6100 sayılı HMK’nın 370/4. maddesinde; Karar, usule ve kanuna uygun olup da gösterilen gerekçe doğru bulunmazsa, gerekçe değiştirilerek ve düzeltilerek onanır." hükümlerini düzenlemiştir.

3. Değerlendirme

1.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

2. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 08.10.2021 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu taşınmaz üzerinde yer alan ve davalı tarafından kullanıldığı tespit edilen toplamda 11,25 m²'lik alanda yer alan yapının kıyı ... çizgisi içerisinde kaldığı, Mahkemece 14.12.2021 tarihli gerekçeli kararında 08.10.2021 tarihli bilirkişi raporuna atıfta bulunulmak suretiyle 16,50 m²'lik alan yönünden karar verildiği anlaşılmaktadır.

3. Öte yandan, 08.10.2021 tarihli bilirkişi raporunda toplamda 11,25 m²'lik alanın kıyı ... çizgisi içerisinde kaldığı belirtilmiş olmasına rağmen Mahkemece gerekçeli kararda ve hüküm kısmında 16,50 m²'lik kısım üzerinden kabul kararı verilmiş olması doğru olmamıştır.

4. Ancak, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 14.12.2021 tarihli gerekçeli kararın son paragrafında 8. ve 11. satırlarında yer alan "16,50 m²" ifadesinin gerekçe kısmından çıkartılarak yerine "11,25 m²" ifadesinin yazılmasına, yine hükmün 2.bendinde yer alan "davalı tarafından 08/10/2021 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen 16,50 m²'lik alana el atmanın önlenmesine," cümlesinin hüküm kısmından çıkartılarak yerine "davalı tarafından 08/10/2021 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen 11,25 m²'lik alana el atmanın önlenmesine," cümlesinin yazılması suretiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu'nun (HMK) geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) hükümlerinin uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 438. maddesinin yedinci fıkrası uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı vekilinin değinilen yönler itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.12.2021 tarihli ve 2020/170 E., 2021/385 K. sayılı gerekçeli kararının son paragrafında 8. ve 11. satırlarında yer alan "16,50 m²" ifadesinin gerekçe kısmından çıkartılarak yerine "11,25 m²" yazılmasına,

2. Hükmün 2.bendinde yer alan "davalı tarafından 08/10/2021 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen 16,50 m²'lik alana el atmanın önlenmesine," cümlesinin hüküm kısmından çıkartılarak yerine 2.bent olarak "Davalı tarafından 08/10/2021 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen 11,25 m²'lik alana el atmanın önlenmesine," cümlesinin yazılması suretiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu'nun (HMK) geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) hükümlerinin uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 438. maddesinin yedinci fıkrası uyarınca Mahkeme kararının bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

06.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.