Logo

1. Hukuk Dairesi2022/6021 E. 2023/3097 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakandan intikal eden taşınmazlar ile deprem nedeniyle verilen konutun tapu kaydının iptali ve davacı adına tescili istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro tespit tarihinden itibaren on yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması ve davanın bu süre geçtikten sonra açılmış olması gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince talebin kabulüyle davanın yeniden reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Asıl ve birleştirilen davada davacı, kök mirasbırakan...’un 28.03.1985 de ölmesi ile birlikte mirasçılarına intikal eden yerler yönünden kardeşleri arasında fiili taksim yaptıklarını, 121 ada 5 parsel sayılı taşınmazın üçe bölündüğünü, ana cadde tarafındaki iki parselin davalılara, çıkmaz sokak tarafında üzerinde ev olan yerin ise kendisine kaldığını, taşınmaz üzerinde bulunan evin 1999 depreminde yıkıldığını, bunun üzerine İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü tarafından 173 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 3 numaralı bağımsız bölümün verildiğini, bu taşınmazın kendi adına tescil edilmesi gerekirken, yanlışlık ile annesi ... adına tescil edildiğini, annesi ...’nin ölümü üzerine ise mirasçılarına intikal ettiğini ileri sürerek, 173 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 3 numaralı bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tesciline, birleştirilen davada ise yine aynı şekilde kök mirasbırakan...’dan intikal eden 113 ada 67 parsel ile 121 ada 5 parsel sayılı taşınmazların davalılar ile aralarında şifai olarak yaptıkları miras taksim sözleşmesi gereğince kendisine kalan yerlerden olduğunu ileri sürerek, iptal tescile karar verilmesini istemiş, 29.12.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile 121 ada 5 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yer alan evin 1999 depreminde yıkıldığını, buna karşılık İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü tarafından 173 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 3 numaralı bağımsız bölümün verildiğini, tescil işleminin kendi adına olması gerekirken davalı kardeşi ...’in hileli davranışları neticesinde annesi ...’yi yanlış yönlendirmesi ile tescil kaydının annesi ... adına yapıldığını, dava konusu bağımsız bölümü davalı kardeşi ...’in kullandığını ileri sürerek, hile hukuksal nedenine dayalı olarak iptal tescile karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Asıl ve birleştirilen davada davalı ... Yavuz, 173 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 3 numaralı bağımsız bölümün annesi ... adına kayıtlı olduğunu, ölümü ile mirasçılarına intikal ettiğini, davacıya karşı bu taşınmaz yönünden ortaklığın giderilmesi davası açtığını, bunun üzerine ise davacı tarafından haksız iddialar ile eldeki davanın açıldığını belirterek, asıl ve birleştirilen davanın ayrı ayrı reddini savunmuştur.

2.Asıl ve birleştirilen davada davalı ..., davacının iddialarının doğru olduğunu, mirasbırakan...’dan intikal eden taşımazlar yönünden mirasçılar arasında fiili taksimin bizzat kendisi tarafından yapıldığını, kadastro işlemleri sırasında köyde bulunmamaları nedeniyle taşınmazların tüm kardeşleri adına tespit gördüğünü belirtmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

... 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.02.2021 tarihli ve 2017/324 E., 2021/190 K. sayılı kararıyla; 121 ada 5 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki evin 1999 depreminde yıkılması neticesinde hak sahipliği inceleme komisyon kararı ile ...’un hak sahibi olarak tespit edildiğini, kalıcı konut kredisinin ... tarafından ödendiği ve 173 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 3 numaralı bağımsız bölümün ... adına tescil edildiğini, ölümü üzerine taşınmazın davacı ve davalılara intikal ettiğini, davacının kalıcı konut kredisine ilişkin borçları ödediği hususunda bir iddiasının bulunmadığı gibi bu yönde de delil sunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davada davalı ... yönünden davanın esastan, diğer davalı ... yönünden ise dava konusu 173 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 3 numaralı bağımsız bölümde pay sahibi olmadığı gerekçesiyle pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu 173 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 3 numaralı bağımsız bölümün 1999 depreminde köyde bulunan 121 ada 5 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki evin yıkılması neticesinde hak sahipliği inceleme komisyon kararı neticesinde annesi ... adına tescil edildiğini, oysa ki tescil işlemine dayanak 121 ada 5 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki evin kökmirasbırakan...’dan mirasçılarına intikal ettiğini, aralarında yaptıkları şifai taksim sözleşmesi gereğince bu yerin kendisine isabet ettiğini, dolayısıyla 173 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 3 numaralı bağımsız bölümün de kendi adına tescil edilmesinin gerektiğini, ancak davalı kardeşi ...’in annesi ...’yi hileli davranışları ile yanlış yönlendirmesi neticesinde tescil işleminin ... adına yapıldığını, bu durum tüm mirasçıların kabulünde olmasına rağmen davanın reddine karar verildiğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

... Bölge Adliye Mahkemesi 10.Hukuk Dairesinin 08.06.2022 tarihli ve 2021/1409 E., 2022/826 K. sayılı kararı ile; dava konusu 113 ada 67 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 28.09.2004, 121 ada 5 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin ise 22.11.1999 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra açıldığı, bu durumda 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 maddesi uyarınca 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın açıldığından bahisle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esasına girilerek davanın ispatlanamadığından bahisle reddine karar verildiği, ayrıca başvuru harçlarının hüküm altına alınmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulüne karar verilerek, İlk Derece Mahkemesine ait kararın kaldırılmasına ve davanın belirtilen gerekçelerle yeniden reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı, istinaf talepli dilekçelerinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarla kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, yolsuz tescil ve TMK'nın 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddelerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi; “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmünü içermektedir.

2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.03.1996 tarihli ve 1995/20-1086 Esas, 1996/174 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere; “… Bu sürenin doğrudan doğruya kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle davanın hangi aşamasında olursa olsun, mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekir. Bu nitelikleriyle dava engellerinden olup, ilk önce incelenmesi icap eder. Davada hak düşürücü süre söz konusu ise dava dinlenilemez, işin esası incelenemez. Dava dinlenemeyeceğine göre, kadastrodan önce var olan bir kesin hükmün de tartışma konusu yapılma olanağı yoktur...”

3. 4721 sayılı ... Medeni Kanunu’nun (TMK) 705 ... maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.”, 1022 nci maddesinin birinci fıkrasında ise, “Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.” hükmü düzenlenmiştir.

4. Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.

3. Değerlendirme

1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 ... maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacının temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 ... maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Temyiz eden davacının adli yardım talebi İlk Derece Mahkemesince kabul edilmiş olup harç yatırmadığından, aşağıda yazılı 886,80 TL temyiz başvuru harcı ile 179,90 TL onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

01.06.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.