Logo

1. Hukuk Dairesi2022/6681 E. 2022/6693 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Miras bırakanın sağlığında yaptığı iddia edilen sözlü taksim/hibe işleminin geçerliliği ve kadastro tespitinin bu taksime uygun olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı mirasçıların, murisin sağlığında taşınmazları erkek çocukları arasında paylaştırdığı iddiasını ispatlayamadıkları, davacının ise murisin paylaşımı eşit şekilde yapma iradesine uygun bir tespit yapılmadığını ortaya koyduğu gözetilerek yerel mahkemenin tapu iptali ve tescil kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, süresi içerisinde bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... dava dilekçesinde özetle; kadastro tespiti sırasında dava konusu 101 ada 295 parsel sayılı taşınmazın ağabeyi ... adına, 101 ada 297 parsel sayılı taşınmazın ise ağabeyi ... adına tespit ve tescil edildiğini, oysaki bu taşınmazların müşterek murisleri olan babaları ...’den geldiğini, bu nedenle tespitin kendisi ile dava konusu taşınmazların tapu kayıt maliki olan iki ağabeyi adına eşit paylarla yapılması gerekirken yapılmadığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kaydının iptali ile muris ... mirasçıları adına miras payları oranında tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar ... ve müşterekleri, müşterek cevap dilekçelerinde özetle; dava konusu taşınmazların ortasında bulunan dava dışı 101 ada 296 ve 298 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespiti sırasında davacı adına tespit ve tescil edildiğini, dava konusu taşınmazlar ile dava dışı bu taşınmazların evveliyatında bütün olarak kök muris ...’e ait olduğunu, ancak ...’nin sağlığında, 1962 yılında bu taşınmazları erkek evlatlarına paylaştırdığını ve kadastro tespitinin de bu paylaştırmaya uygun şekilde yapıldığını, tarafların adlarına kayıtlı taşınmazları yıllardır bu paylaşıma uygun şekilde kullandığını, hiç kimsenin birbirinin taşınmazına müdahalede bulunmadığını, kaldı ki paylaşımla davacıya isabet eden dava dışı taşınmazların, kendilerine düşen taşınmazlardan daha değerli olduğunu ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.

III. MAHKEME KARARI

Gazipaşa Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.03.2015 tarihli, 2013/279 Esas, 2015/108 Karar sayılı kararıyla; muris ...’in dava dışı mirasçılarının muvafakatının sağlanması veya ... terekesine temsilci atanması için davacıya kesin süre verildiği ancak davacı tarafından kesin sürenin gereğinin yerine getirilmediği gerekçesiyle; davanın usulden reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

2. Bozma Kararı

Karar, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 19.10.2016 tarih, 2015/20625 Esas, 2016/7904 Karar sayılı kararıyla; davanın, dava konusu taşınmazların tarafların ortak miras bırakanı olan ...'den miras yolu ile intikal ettiği iddiasına dayalı olarak açıldığı, miras bırakanın Medeni Kanun'un yürürlük tarihinden sonra ölümü nedeniyle terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu, bu mülkiyet şeklinde TMK.nın 702/2. maddesi uyarınca tereke ile ilgili tasarruf işlemleri bakımından ortakların (mirasçıların) oy birliği ile karar vermesi gerektiğinin kuşkusuz olduğu, ne var ki, davanın, tereke adına bir taleple 3. kişiye karşı açılmış olmayıp, aynı ortaklığa dahil mirasçılar arasında miras payı talebine ilişkin olduğu, Yasa'da mirasçıların her birinin birbirlerine karşı miras payına ilişkin dava açabileceklerini engelleyen yasal bir düzenleme bulunmadığı, hal böyle olunca; çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince davanın, davacının miras payı ile sınırlı olarak görülmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile davanın usulden reddine karar verilmesinin isabetsizliğine değinilmek suretiyle bozulmuştur.

3. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Gazipaşa Asliye Hukuk Mahkemesince bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin 24.12.2021 tarihli, 2017/59 Esas, 2021/893 Karar sayılı kararıyla; davacının talebinin, dava konusu 101 ada 295 ve 297 parsel sayılı taşınmazların kök muris ...'den mirasçılarına intikal etmesi gerektiğinden bahisle, taşınmazların tapu kaydının miras hissesi oranında iptali ile bu hisse oranında adına tapuya kayıt ve tescili istemine ilişkin olduğu, davalıların da cevap dilekçesinde, dava konu taşınmazların kök muris ...'den geldiği hususunu beyan ve ikrar ettikleri, mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların da bu iddiayı beyanları ile doğruladıkları, davalıların fiili taksim yapıldığına dair savunmalarının, tüm mirasçıları kapsayacak şekilde bir fiili taksim yapılmadığı dikkate alınarak yerinde bulunmadığı, nitekim tüm mirasçıların katılımıyla yapılan taksim sözleşmesi uyarınca bir taksim yapıldığının davalılarca ispatlanamadığı, davacı tarafça Mahkemeye sunulan 29.05.2018 ve 28.06.2018 havale tarihli ıslah dilekçelerinin, 7251 sayılı Yasa'nın 18. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK'nın 177/2. maddesi hükmünün yürürlük tarihi öncesinde Mahkemeye ibraz edilmesi nedeniyle, ibraz edildikleri tarih itibariyle Yargıtayın bozma kararından sonra davanın ıslahın mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, dava konusu 101 ada 295 ve 297 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının, Gazipaşa Sulh Hukuk Mahkemesinin 27.03.2015 tarihli, 2015/148 Esas ve 2015/144 Karar sayılı veraset ilamında yer alan, davacıya ait miras hissesi oranında iptali ile bu hisse oranında davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde, davalı ... mirasçıları ile yargılama sırasında vefat eden davalı ... mirasçılarından ... vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Bir kısım davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazlar ile bu taşınmazların ortasında bulunan, davacı adına kayıtlı dava dışı taşınmazların evveliyatında bir bütün olup, davacı tarafla müvekkillerinin müşterek murisleri olan ...’den geldiğini, ...’nin sağlığında taşınmazlarını erkek evlatlarına paylaştırdığını, kadastro tespitinin de bu paylaşıma uygun şekilde yapıldığını, paylaşımdan bu yana taraflarca taşınmazların nizasız ve fasılasız şekilde kullanıldığını, Mahkemece mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler ile davacı tanıklarının beyanlarının da kendilerini doğruladığını, yine .... köyü çalışma alanında bulunan bir kısım dava dışı taşınmazların da davacı adına tespit ve tescil edildiğini, kaldı ki Yargıtayın yerleşik kararlarına göre, mirasçılara murislerinden taksim veya hibe yolu ile düşen taşınmazların eşit yüzölçümde olmasının gerekmediğini ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Kadastro sonucunda Antalya ili, ..... ilçesi, ..... Mahallesi çalışma alanında bulunan 101 ada 295 parsel sayılı 5.908,86 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, davalı ... adına; 101 ada 297 parsel sayılı 6.889,49 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ise, davalı ... adına, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tespit ve tescil edilmiştir.

Dava; kadastro tespit öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”

6.2.2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 701. maddesi; “Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.”

6.2.3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 702. maddesi; “Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir. Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oy birliğiyle karar vermeleri gerekir. Sözleşmeden doğan topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde tasarrufta bulunulamaz. Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır.”

6.2.4. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1. maddesi; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüz ölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.” hükmünü içermektedir.

6.3. Değerlendirme

Mahkemece, dava konusu taşınmazların tarafların kök murisi olan ...’den geldiği, davalı tarafın ... terekesinin yöntemince taksim edildiğine ilişkin savunmasını kanıtlayamadığı kabul edilmek suretiyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmemektedir.

Davacı ..., dava konusu taşınmazların davalı tarafla müşterek murisleri olan ...’den kaldığını, kadastro tespiti sırasında dava konusu taşınmazların ağabeyleriyle eşit şekilde adına tespit ve tescil edilmesi gerekirken, tespitin yalnızca ağabeyleri adına yapıldığını ileri sürerek, taşınmazların tapu kaydının iptali ile ... mirasçıları adına tesciline karar verilmesi istemiyle dava açmış; davacı bilahare Mahkemeye sunduğu 10.12.2018 havale tarihli dilekçesinde, babaları ...’nin sağlığında, 1957 yılında davalı bahçeyi 3 oğluna sözlü olarak hibe ettiğini, bunu yaparken de, “size eşit olarak veriyorum, kendi aranızda belirleyiniz” dediğini, ağabeyleri ... ve Mustafa’nın arazinin sınırlarını, yüzölçümü itibariyle eşit olmayacak şekilde belirlediğini, kendisinin o esnada küçük olup bu konuyla ilgilenebilecek yetenekte olmadığını, bir babanın mallarını eşit olmayacak şekilde taksim etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirtmiş; davacı vekilince Mahkemeye sunulan 25.01.2019 tarihli dilekçede ise, tarafların müşterek murisi ...’nin, 1957 yılında dava konusu taşınmazların bulunduğu köyden göçerken, eldeki davanın taraflarını kastederek, “3 erkek çocuk olarak buradaki yerleri aranızda eşit olarak bölün” dediğini, bu esnada davacının 11 yaşında olduğunu ve murisin bu sözünden çok sonra haberdar olduğunu, kadastro tespiti sırasında davalı taraf adına 12.797,00 metrekare yer tespit edilmiş olmasına rağmen, davacı adına yalnızca 3.392,62 metrekare yer tespit edildiğini ve bu yerin de bir bölümünün ekonomik değerinin olmadığını, muris tarafından bu yerler erkek evlatlara bırakılırken, fiilen zeminde sınırların gösterilmediğini, bölüşmenin geçerli sayılabilmesi için murisin tek tek hibe ettiği taşınmaz bölümlerinin sınırlarını göstermesi gerektiğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazlar ile davacı adına kayıtlı dava dışı 101 ada 296 ve 298 parsel sayılı taşınmazların yüz ölçümleri toplanarak, 1/3 payının davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalılar ise, dava konusu taşınmazlar ile davacı adına kayıtlı dava dışı 101 ada 296 ve 298 parsel sayılı taşınmazların evveliyatında bütün olarak muris ...’den geldiğini, murisin sağlığında 1962 yılında taşınmazlarını erkek evlatları arasında paylaştırdığını ve tespitin de bu paylaşıma uygun şekilde yapıldığını, tarafların da taşınmazları bu paylaşıma uygun şekilde ihtilafsız olarak kullandıklarını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.

Şu halde, dava konusu taşınmazlar ile davacı adına kayıtlı dava dışı 101 ada 296 ve 298 parsel sayılı taşınmazların, tarafların kök murisi ...’den geldiği ve ... tarafından sağlığında erkek evlatlarına paylaştırıldığı hususunda, taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki ihtilaf, dava konusu taşınmazların paylaşımda kime düştüğü noktasında toplanmaktadır. Davacı vekili, keşif öncesinde Mahkemeye sunduğu 29.05.2018 havale tarihli ıslah dilekçesiyle; mahallinde yapılacak keşifte dinlenilmek üzere ....ve ......’nu tanık olarak bildirdiklerini ancak bu kişiler genç olduklarından, davanın aydınlatılmasında doyurucu bilgi verme konusunda yetersiz kalacakları için ıslah dilekçelerinde bildirdikleri kişilerin tanık olarak dinlenilmesini istemiş, davacı vekilinin bu talebi, Mahkemece aynı günlü celsede, ıslah yolu ile ikinci tanık listesi verilemeyeği gerekçesiyle reddedilmiştir. Mahallinde 15.11.2018 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler ..... ve ... ..... beyanında, dava konusu taşınmazlar ile davacı adına kayıtlı dava dışı taşınmazların, tarafların müşterek murisi ...’ye ait olduğunu, ... hayatta iken bu taşınmazları oğullarına paylaştırdığını, dava konusu 101 ada 295 parseli Mustafa’ya, 101 ada 295 parseli....’a, dava dışı 101 ada 296 ve 298 parselleri ise davacıya verdiğini, herkesin kendi yerine sahip çıkıp kullandığını, davacı memur olduğu için kendine düşen yerleri kullanamadığını, eğer davacı kendi yerinin ekilmesini isterse ağabeylerinin onun adına ektiğini, dava konusu taşınmazların uç tarafındaki ayrı ayrı 1-1,5 dönüm miktarındaki yerlerin ise ... terekesine ait olmayıp davalılar tarafından imar-ihya edilmek suretiyle taşınmazlarına katıldığını belirtmişler; yerel bilikişiler ... ile....beyanında, diğer yerel bilirkişilerin beyanlarına ilaveten, tarafların yerlerinin kadastro tespitinden çok önce belirlendiğini ve taksim edildiğini, davacı subay olduğu için köye fazla gelemediğinden kendi yerini çok ekip biçemediğini belirtmişler; davacı tanığı ... beyanında, dava konusu taşınmazlar ile davacı adına kayıtlı dava dışı taşınmazların ...’den geldiğini, bu konu hakkında daha fazla söyleyeceği bir şey olmadığını belirtmiş; davalı tanığı ... ise beyanında, dava konusu taşınmazlar ile davacı adına kayıtlı dava dışı taşınmazların, bundan 50 sene önce ... tarafından oğullarına paylaştırıldığını, dava dışı 101 ada 296 ve 298 parsel sayılı taşınmazların davacıya ait olduğunu, hatta 298 parselin davacının ağabeyi ... tarafından davacıya ev yapması için verildiğini, davacı subay emeklisi olduğu için köye fazla gelmediğini belirtmiştir. Toplanan tüm deliller karşısında, davalı tarafça, müşterek muris ...’nin, sağlığında dava konusu 101 ada 295 parseli Mustafa’ya, 101 ada 297 parseli ise ...’a bağışladığının ispatlandığı, bunun aksinin (hibenin mevcut durumdan farklı şekilde yapıldığının) ise davacı tarafça ispatlanamadığı anlaşılmıştır.

Hal böyle olunca; Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, kararın açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.10.2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

- MUHALEFET ŞERHİ -

Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı tapu iptal-tescil isteğine ilişkindir.

Yerel Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, Daire çoğunluğu davanın ispat edilemediği gerekçesiyle kararı bozmuştur.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, davanın ispat edilip edilemediği, bir başka ifade ile kadastro tespitinin paylaşıma uygun yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır.

Taşınmazın müşterek muris ...’den geldiği ve ... tarafından üç oğlu arasında paylaştırıldığı hususunda tereddüt yoktur. Çözümlenmesi gereken husus paylaşımın eşit yapılıp yapılmadığı hususudur. Dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıkların tamamı murisin, evveliyatında bir bütün olan taşınmazı oğulları arasında paylaştırdığını beyan etmişler ancak bu paylaşımın eşit olup olmadığı noktasında bir beyanda bulunmamışlardır. Muris, “bu taşınmazı aranızda paylaşın” dediğine göre paylaşımın eşit olarak yapılmasının kabulü gerekir. Aksi olsaydı, murisin her bir çocuğuna vermiş olduğu taşınmaz parçasını, sınırlarını göstermek suretiyle paylaştırması gerekirdi.

Diğer yandan, Murisin paylaştırma yaptığı tarihte davacının çok küçük yaşta olduğu, kadastro sırasında tahsil amacıyla gurbette bulunup taşınmazla ilgilenmesinin de mümkün olmadığı dosya kapsamıyla sabittir. Bu durumda kadastro sırasında taşınmaz başında veya aynı köyde bulunan davalıların, murisin iradesine uygun olarak taşınmazı eşit şekilde üçe bölerek tespit yaptırmaları gerekirken kendileri lehine fazla, davalı aleyhine eksik tespit yapılmasına ses çıkarmadıkları sonucuna varılmaktadır.

Hal böyle olunca, gerek yukarıda açıklanan, gerekse Yerel Mahkeme kararında belirtilen gerekçelerle kararın onanması gerekirken farklı düşünceyle, davanın ispat edilemediği gerekçesiyle bozulması yönündeki sayın çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.