Logo

1. Hukuk Dairesi2022/6750 E. 2023/3175 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İnançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil davasında, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve inançlı işlem hukuksal nedenlerine dayalı taleplerin değerlendirilmesi ile davalılar lehine hükmedilen vekalet ücretinin miktarına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, davalılar lehine hükmedilen vekalet ücretinin, davacı tarafından daha önce temyiz edilmemesi nedeniyle usulü kazanılmış hak oluşturduğu, ancak dava değerinin hatalı belirlenmesi nedeniyle vekalet ücretinin de hatalı hesaplandığı gözetilerek, vekalet ücreti miktarı düzeltilerek hüküm onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

DAVALILAR : ..., ..., ..., ... vekili Avukat ...

DAVA TARİHİ : 05.02.2009

KARAR : Kısmen Kabul Kısmen Ret

TEMYİZ EDENLER : Davacılar vekili ve bir kısım davalılar vekili

Taraflar arasında Mahkemesinde görülen inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün değilse taşınmaz bedelinin tahsili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacılar vekili ve bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 17.03.2008 tarihli vekaletname ile uygun alıcı çıktığında 1 parsel sayılı taşınmazdaki 25 no'lu bağımsız bölümününün satışı konusunda damadı davalı ...’i vekil tayin ettiğini ancak bilgisi dışında vekilin dava konusu bağımsız bölümü 02.05.2008 tarihinde davalı ...’a, ...’ın da 22.07.2008 tarihinde diğer davalı ...’e temlik ettiğini, kendisine satış bedeli ödenmediğini, davalı ...'ın diğer davalı ...'e borcu bulunduğunu ve davalı ...’nın baskısı ile vekili damadının taşınmazı devretmek zorunda kaldığını ileri sürerek, tapudaki yolsuz tescilin iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davacı vekili yargılama sırasında davayı tamamen ıslah ederek, davacının damadı davalı ...'ın diğer davalı ...'ya borçlu olduğunu, bu borçlara karşılık kredi çekilmesi için taşınmazın üçüncü kişiye satılması gerektiğini, davalı ...'ın kredi yasaklısı olduğunu, taşınmazın ilk devredildiği davalı ... adına da kredi çıkmadığını, davalı ...'nın da kredi yasaklısı olduğunu bu nedenle davalı ...'e taşınmazın devredildiğini, bankadan alınan kredinin damadı ...’ın borçlarına karşılık davalılar ... ve ...’ya verildiğini, kredi ödemeleri bittiğinde taşınmazın iade edileceği konusunda tüm tarafların anlaştığını, bu sebeple teminat senedi alındığını, ancak davalılar ... ve ...’in taşınmazı iade etmediklerini ileri sürerek, inançlı işlem, hile ve gabin hukuksal nedenlerine dayalı olarak tapunun iptali ile davacı adına tescilini, mümkün olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar ... ve ... vekili cevap dilekçesinde; davalı ...'nın satış işlemi ile hiçbir ilgisi bulunmadığını, davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, diğer davalı ...'in dava konusu taşınmazı bedeli karşılığında satın alan iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu, taşınmazı satın alabilmek için çekilen krediyi davalı ...’a verdiğini ve kredi taksitlerini de kendisinin ödediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 10.03.2015 tarih ve 2009/52 Esas, 2015/304 Karar sayılı kararıyla; vekalet görevinin kötüye kullanıldığı gerekçesiyle davalı ... yönünden taşınmaz bedelinin tahsili isteminin kabulüne, diğer davalılar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacı ... mirasçıları vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 23.09.2019 tarihli ve 2019/3493 Esas, 2019/4771 Karar sayılı kararıyla, "(...)Somut olaya gelince; davacı önce vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanmış ise de aşamada davasını HMK'nın 180. maddesine göre tamamen ıslah ederek dava sebebini inançlı işlem hukuksal nedenine dayandırmıştır. Her ne kadar ikinci kez ıslah dilekçesi verilmiş ise de, yine HMK'nın 176/2. maddesi gereğince aynı davada taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabileceklerinden, ikinci ıslah dilekçesinin kabulü mümkün değildir. Davanın hukuki sebebine gelince, HMK'nın 119/1-g maddesi gereğince, açılan davada dayanılan hukuki sebepleri göstermek davacıya ait bulunmaktadır. HMK'nın 33. maddesinde ifadesini bulan ''Hâkim, ... hukukunu resen uygular.'' hükmü söz konusu 119/1-g maddesini ortadan kaldırıcı nitelikte değildir.

Hal böyle olunca; davacı inançlı işlem hukuksal nedenine dayandığına göre, yukarıdaki ilkeler nazara alınarak, taraflar arasında düzenlenen protokol de değerlendirilmek suretiyle araştırma ve inceleme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında, inanç sözleşmesine dair Yargıtay 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı gereği yazılı delilin dosya kapsamında mübrez olması, hukuki nitelendirme kapsamında inanç sözleşmesi olarak değerlendirilen 01.01.2009 tarihli sözleşmede davalı ...'in davalı ...'e olan 65.000,00 TL borcu olduğu, taşınmazın önce ... ... ..., sonra ... ve ...'e tapu devri yapılacağı, çekilen kredi nedeniyle borcun ... tarafından ödeneceği, kredi borçlarının ... tarafından ödenmesi halinde dairenin ...'e ait olacağı, kredi borçlarının düzenli olarak ödenmemesi halinde bu borçların ... ve ... tarafından ödeneceği ve ödendiği takdirde dairenin ... ve ...'e ait olacağının kararlaştırılmasına rağmen davalı ... tarafından kredi borçlarının ödenmediği, davalılar ... ve ... tarafından kredi ödemelerinin gerçekleştirildiği, davalılar ... ve ...'in inanç sözleşmesinde yer alan hüküm ve edimlerin ... tarafından ifa edilmemesi nedeniyle taşınmazı uhdelerinde haklı sebeple bulundurma, alıkoyma, sözleşme hükmü gereği malik olarak bulunma hakkının bulunduğu, diğer davalı ...'ın nihai malik olmaması, davacı aleyhine zenginleşmesinin olmaması nedeniyle ..., ... ve ... yönünden yerinde olmayan ve mevcut delillerle ispat edilmeyen davanın reddine, davalı ... yönünden ise daha önceki karara karşı davalı tarafından kanun yoluna başvurulmaması nedeniyle davacı lehine meydana gelen usuli kazanılmış hak gereği 56.000 TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve bir kısım davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; muris davacı ...'un damadı davalı ...'ın borcu nedeniyle kredi çekilebilmesi için tapunun davalı ...'e devrediliğini, taşınmazın satışı için gerçekleştirilen işlemlerin gerçek satış iradesiyle değil, kredinin çıkartılması amacıyla olduğunu, kredinin davalı ... tarafından alınması sonrasında dava konusu taşınmazın davacı tarafa devredileceği yönünde anlaşılmasına rağmen davalı tarafın buna uymadığını, bilirkişi raporundan krediyi kimin ödediğinin anlaşılmadığını, kredinin iki taksitinin davalı ... tarafından davalı ...'e ödendiğinin bilirkişi raporunda ifade edilmesine rağmen Mahkemece bu hususun değerlendirilmediğini, Mahkemece faize hükmedilmediğini, netice-i talep kısmında sehven unutulmuş olsa da dava dilekçesi içeriğinde faiz talebinin yer aldığını ileri sürerek, Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

2. Bir kısım davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; her bir müvekkil yönünden ayrı ayrı ve nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davalı taraf lehine maktu tek vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, Mahkeme kararının vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil, uygun görülmezse taşınmaz değerinin tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

2.Bu sözleşme, tarafların hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

3.Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü bir hak tanır.

4.Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

5.İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26. ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.

6.Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hem de taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.

7.Anılan 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve bozma kararının gerekçelerine göre davacının izin esasına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde faize hükmedilmediğini, bu nedenle hükmün bozulmasını talep etmişse de, Mahkemece ilk hükümde davanın kısmen kabulü ile 56.000 TL alacağın davalı ...'dan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiği, kararın yalnızca davacılar vekili tarafından temyiz edildiği ancak faize ilişkin bir taleplerinin bulunmadığı, Mahkemece bozma kararı sonrası verilen ikinci (son) hükümde de davanın kısmen kabulü ile 56.000 TL alacağın davalı ...'dan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verdiği anlaşılmakla, faize ilişkin hüküm daha önce temyiz edilmediğinden davalı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu değerlendirildiğinden davacılar vekilinin faize ilişkin temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.

3. Davalılar vekili temyiz dilekçesinde ise tek ve maktu vekalet ücretine hükmedildiğini, hükmün bu yönden düzeltilerek onanmasını talep etmişse de, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 3. maddesinin 2. fıkrasında açıkça "Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur." düzenlemesine yer verildiği, davalılar hakkında aynı sebeple ret kararı verildiğinden, tek bir vekalet ücretine hükmedilmesi doğrudur.

4. Diğer yandan, Mahkemece bozma kararı öncesi ilk kararda davacı tarafın ıslah harcını 70.000 TL üzerinden yatırması nedeniyle dava değeri 70.000 TL olarak kabul edilmiş, dava konusu taşınmazın değerinin 56.000 TL olması nedeniyle davacı tarafın fazlaya ilişkin talebinin reddine karar vermiş ve davalı ... ve ... lehine 70.000 TL üzerinden vekalet ücreti hesaplamıştır. Bu kararı yalnızca davacı vekili temyiz etmiş ancak vekalet ücretine dair temyiz talebi bulunmadığı görülmüştür.

5. Dava konusu taşınmazın değerinin 56.000 TL olmasına rağmen, Mahkemece davacı vekilinin ıslah dilekçesi ile dava değerini 70.000 TL olarak ıslah etmesi sonucu bu değer üzerinden davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değilse de, davacı tarafça daha önce davalılar lehine hükmedilen vekalet ücreti temyiz edilmediğinden, davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Usuli kazanılmış hakkı zedeleyecek şekilde vekalet ücretine hükmedilmesi bozmayı gerektirir.

Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı HMK'nın Geçici 3/2 maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı HUMK'un 438 ... maddesinin yedinci fıkrası uyarınca, davalılar lehine bozma kararı öncesi verilen vekalet ücretine hükmedilerek, Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine,

2. Davalılar vekilinin Mahkeme kararına yönelik temyiz itirazının kısmen kabulü ile Mahkeme kararının hüküm fıkrasının (5) numaralı bendinde yer alan “Aleyhlerindeki dava tümden red olunan davalılar ... ve ... kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiklerinden tarifesine göre hesaplanan 5.100,00TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile adı geçen davalılara ödenmesine,” cümlesinin çıkartılarak yerine “Davalılar ... ve ... kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 8.000,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak adı geçen davalılara ödenmesine" cümlesinin yazılmasına,

Hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının ilgiliye iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

05.06.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.