Logo

1. Hukuk Dairesi2022/7111 E. 2022/7842 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacılar, kadastro çalışmaları sonucu davalı adına tescil edilen taşınmazın yarısının kendilerine ait olduğunu iddia ederek tapu iptali ve tescil davası açmıştır.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece yapılan keşif ve dinlenen tanık beyanları ile dosya kapsamına göre, taşınmazın evvelinde taraflarca yarı yarıya satın alındığı, davalı tarafça bağ haline getirildikten sonra ürün gelirinin taraflarca paylaşıldığı ve davacı tarafın zilyetliğini bu şekilde sürdürdüğü anlaşıldığından, sehven reddine karar verilen yerel mahkeme kararının bozma kararının ortadan kaldırılarak onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı Savur Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 04.02.2016 tarihli ve 2013/143 Esas, 2016/8 Karar sayılı kararın bozulmasına ilişkin Dairemizin 07.04.2022 tarihli ve 2021/4361 Esas, 2022/2872 Karar sayılı kararının düzeltilmesi süresi içerisinde davacılar vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar ... ve ... vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu 157 ada 14 parsel sayılı taşınmazın yarısının 50 yılı aşkın süredir müvekkillerine ait olduğunu, bu payın müvekkillerine murislerinden geldiğini ancak kadastro tespiti sırasında taşınmazın tamamının davalı taraf adına tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın yarı payının iptali ile müvekkilleri adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın müvekkillerinin murisine ait olup davacı tarafın taşınmazda hakkının bulunmadığını, dava konusu taşınmazın evvelinde sınırında bulunan dava dışı taşınmazlarla bütün olarak atalarına ait olduğunu, nitekim dava dışı diğer taşınmazların da halen adlarına kayıtlı bulunduğunu, Mahkemece yapılacak araştırma ve inceleme sonunda zaten bu gerçeğin ortaya çıkacağını, öte yandan davacı tarafça dava konusu taşınmazın yarı payının murislerinden geldiği ileri sürüldüğüne ve davacı tarafın murisinin, davacılar dışında başkaca mirasçıları da olduğu halde, eldeki davanın yalnızca davacılar tarafından açılmış olmakla, Mahkemece davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Savur Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.02.2016 tarihli ve 2013/143 Esas, 2016/8 Karar sayılı kararıyla; davanın tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, mahallinde yapılan keşifte dinlenen davacı tanıklarının beyanlarının, yerel bilirkişi beyanları ile uyumlu olduğu, davacı tarafın iddilarını yerel bilirkişi ve tanık beyanları ile ispatladığının anlaşıldığı, her ne kadar davalı tanıklarının farklı beyanları var ise de bu beyanların taşınmazdaki bağların bakımına ilişkin olduğu, bağların bakımının davalılar tarafından yapıldığı hususunun, davacı tarafça da inkar edilmediği gerekçesiyle;

Davanın kabulüne, dava konusu 157 ada 14 no.lu parsel sayılı taşınmazın 1/2 hissesinin tapu kaydının iptali ile bu hissenin eşit paylarla davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davalılar vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmaz ile sınırında bulunan dava dışı taşınmazların evvelinde müvekkilllerinin atalarına ait olduğunu, daha sonra taşınmazın dedelerinden babalarına, babalarından da müvekkillerine kaldığını, eldeki dava miras yoluyla gelen hakka dayanılarak açıldığına göre, davanın tüm mirasçılar tarafından birlikte açılması gerektiğini, ancak somut olayda davacıların murisinin başkaca mirasçıları da bulunmasına rağmen dava yalnızca davacılar tarafından açıldığı için dinlenemeyeceğini, mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların taraflı olduğunu ve dava konusu taşınmazın evveliyatını bilmediklerini, eldeki dava 30 günlük askı ilan süresi içerisinde açılmadığı için davacı tarafın kötüniyetli olduğunu, dava konusu taşınmazda davacı tarafın hakkının bulunmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

3. Bozma Kararı

Karar, Dairemizin 07.04.2022 tarihli ve 2021/4361 Esas, 2022/2872 Karar sayılı kararıyla; “Mahkemece kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinin davacılar lehine olduğu kabul edilmek suretiyle karar verilmiş ise de, varılan sonucun dosya kapsamına uygun bulunmadığı, davacı tarafça dava konusu tapusuz taşınmazın harici olarak satın alındığı ve davalılara ortakçı (yarıcı) olarak verildiği iddiasında bulunulduğu, somut olayda; dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların beyanlarına göre, taşınmazın davalıların zilyetliğinde bulunduğu, davacı tanığı ... beyanları dışında ortakçılığa ilişkin dosyaya herhangi bir belge sunulmadığı, yerel bilirkişiler ve diğer tanıkların ortakçılığı bilmediklerini beyan ettiklerine ve davacılar ortakçılık iddiasını ispatlayamadığına göre, mahkemece, dava konusu taşınmaz bölümünde davacı taraf lehine zilyetlik yoluyla iktisap koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle kabulüne karar verilmesinin isabetsizliğine” değinilmek suretiyle bozulmuştur.

V. KARAR DÜZELTME

1. Karar Düzeltme Yoluna Başvuranlar

Yargıtay bozma kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili tarafından karar düzeltme başvurusunda bulunulmuştur.

2. Karar Düzeltme Nedenleri

Davacılar vekili karar düzeltme dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkemece mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları ile davalarını kanıtladıklarını, bu beyanlarda dava konusu taşınmazda müvekkillerinin de hakkının bulunduğunun beyan edildiğini ileri sürerek, Yargıtay bozma kararının kaldırılarak, hükmün onanmasına karar verilmesini istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; tespit öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesi; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”

3.2.2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”

3.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1. maddesi; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.” hükümlerini içermektedir.

3.3. Değerlendirme

Kadastro sonucunda Mardin ili, .... ilçesi, .... köyü çalışma alanında bulunan 157 ada 14 parsel sayılı 12.822,97 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalıların murisi ... Adıbelli adına tespit ve tescil edilmiştir.

Davacılar, dava konusu taşınmazın yarı payının murislerinden kendilerine kaldığını ileri sürerek, taşınmazın yarı payının tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemiş; 29.11.2013 tarihli dilekçeyle, dava konusu taşınmazın yarı payının murislerinden geldiğini, murislerinin sağlığında taşınmazı kendilerine verdiğini belirtmişlerdir.

Davalılar ise, dava konusu taşınmazın tamamının, taşınmazın sınırında bulunan dava dışı taşınmazlarla birlikte atalarından geldiğini, taşınmazların daha sonra dedelerinden babalarına, babalarından da kendilerine kaldığını, taşınmazda davacı tarafın hakkının bulunmadığını belirtmişlerdir.

Mahkemece mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ..., dava konusu taşınmazı davalıların murisi ...’in kullandığını, davacı tarafın kullandığını görmediğini ancak taşınmazda davacıların hisselerinin bulunduğunu duyduğunu; yerel bilirkişi ..., dava konusu taşınmazın ..... tarafından satın alındığını, daha sonra ... tarafından bağ haline getirildiğini, ... öldükten sonra oğlu ... tarafından taşınmaza bakıldığını ancak taşınmazın ......’un olduğunu; yerel bilirkişi ..., taşınmazın davacı ...’e ait olduğunu, kendisi bu yerlerde çobanlık yaptığı için davacıların bağı topamaya geldiğini gördüğünü; yerel bilirkişi ..., dava konusu taşınmazın davacılar ile murislerine ait olduğunu; davacı tanığı...., dava konusu taşınmazın yarı yarıya taraflara ait olduğunu ancak taşınmazın davalı tarafça bağa çevrildiğini, bağdan elde edilen gelirin 3 payının davalı tarafa, 1 payının ise davacı tarafa verildiğini, bağın yok olması halinde arazinin yine yarı yarıya taraflara ait olacağını, taşınmaz ile ilgili durumun böyle olduğunu herkesin bildiğini; davacı tanığı ..., dava konusu taşınmazın öncesinde tarla vasfında olup yarı yarıya taraflara ait olduğunu, daha sona bağ yapılmak üzere ortaklı olarak davalı tarafa verildiğini, bağdan elde edilen ürünün 2 payının davacılara, 1 payının davalılara verildiğini, bağın yok olması halinde arazinin yine yarı yarıya taraflara ait olacağını; davacı tanığı ..., dava konusu taşınmazın yarı payının Şeyhmus’a ait olduğunu, davalıların murisi ...’ın davacıların ortakçısı olduğunu; davalı tanığı ...ise, dava konusu taşınmazın davalıların kullanımında olduğunu, davacıların taşınmazı kullandığını görmediğini beyan etmiştir.

15.10.2015 tarihli celsede dinlenen davalı tanığı..., taşınmazdaki bağı davalıların diktiğini, davacıların ortaklığının bulunup bulunmadığını bilmediğini, 20 yıldır İzmir’de ikamet ettiği için taşınmazın durumunu tam olarak bilmediğini; davalı tanığı... ise, bağın öncesinde ...’a ait olduğunu, daha sonra soyadı Adıbelli olanların kullandığını beyan etmiştir.

Eldeki dava, dava konusu taşınmazın yarı payına ilişkin olup, dosya kapsamından ve mahallinde yapılan keşif ve duruşmada dinlenen yerel bilirkişi ve taraf tanıklarının beyanlarından, dava konusu taşınmazın evvelinde yarı yarıya taraflarca satın alındığı, taşınmazın davalı tarafça bağ haline getirilmesinden sonra, üründen elde edilen gelirin taraflarca paylaşıldığı, davacı tarafın taşınmaz üzerindeki zilyetliğini bu yolla sürdürdüğü anlaşıldığına göre, Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi gerekirken, sehven davanın reddine karar verilmesine yönelik olarak bozulduğu anlaşılmıştır.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenle, davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK'un 440. maddesi uyarınca kabulü ile Dairemizin 07.04.2022 tarihli ve 2021/4361 Esas, 2022/2872 Karar sayılı bozma kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, hükmün yukarıda belirtilen nedenlerle ONANMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının davacı tarafa iadesine, aşağıda yazılı 496,36 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalı taraftan alınmasına, 01.12.2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.