Logo

1. Hukuk Dairesi2022/7582 E. 2023/6382 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu iptali ve tescil davasında, davanın devamı sırasında davacıların dava konusunu temlik yoluyla devretmesinin hukuki sonuçları.

Gerekçe ve Sonuç: Tapu iptali ve tescil davalarında dava konusu olan mülkiyet hakkının dava devam ederken temlik yoluyla devrinin, mülkiyetin devrine ilişkin şekil şartlarına aykırı olduğu ve temlik alanın davada taraf sıfatı kazanamayacağı gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1677 E., 2022/1339 K.

DAVA TARİHİ : 01.12.2017

HÜKÜM/KARAR : Kabul/Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ceyhan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/121 E., 2021/57 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacılar; mirasbırakanları ...'nun, kardeşi olan davalı ...'e; ... Gıda Tar. Teks. Tohum Güb. Tic. Paz. Ltd. Şti. ile yine Ceyyum Tavukçuluk Tic. Paz. Ltd. Şti.'nin ortakları olmaları nedeniyle şirketin işleri ve kredileri için işlem yapmak üzere uzunca süre önce vekalet verdiğini, mirasbırakanlarının 2014 yılında ağır hastalandığını, fazla bir şeyin bilincinde olmadığını, davalı vekil ...'in mirasbırakana ait dava konusu 760 parsel sayılı taşınmazı 10.12.2014 tarihinde oğlu olan diğer davalı Muhammed'e devrettiğini, 05.02.2015 tarihinde de taşınmazı adına tescil ettirdiğini, 10.07.2017 tarihinde ise tarafları tanıyan, sürekli şirkette duran ve herşeyden haberdar olan davalı ...'ya taşınmazın devredildiğini, mirasbırakanları...'dan alınan vekaletnamenin mirasbırakanın bilincinin dahi yerinde olmadığı bir dönemde kötüye kullanıldığını, davalı ... ile mirasbırakanın arasının iyi olmadığını, davalı vekil ...'in yine mirasbırakana ait başka bir taşınmazı benzer şekilde üzerine geçirdiğini, bu taşınmaza ilişkin de dava açtıklarını, mirasbırakanın satışa ihtiyacı olmadığını, herhangi bir ödeme de yapılmadığını, temliklerin muvazaalı olduğunu, davalıların mirasbırakanın hastanede ve kötü durumda olduğu bir zamanda planlı ve kötüniyetli olarak işlem yaptıklarını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.

2. Davacı ... Yiğit, Fethiye 5. Noterliğinin 13.10.2020 tarihli temlik sözleşmesi ile dava konusu alacağı temlik aldığını bildirmiş, davacı olarak yargılamaya devam etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ...; iddiaların gerçeği yansıtmadığını, taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını, satış bedelini de banka kanalı ile ödediğini, ... ve kardeşi...'ı çiftçilik yapmaları nedeni ile tanıdığını, zaman zaman da ödünç para verdiğini, ancak bir ortaklıkları bulunmadığını, ortak bir iş yapmadıklarını, işlerinin durumunu ve aile ilişkilerini bilmesinin mümkün olmadığını, Mayıs 2017'de ...'e verdiği ödünç paraları istediğini, ...'in teklifi üzerine taşınmazı satın aldığını, diğer davalı ... ile aralarının bozuk olduğunu, verdiği ödünç paraları istemesi üzerine aralarının açıldığını, dava konusu taşınmazı gerçek değeri üzerinden satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Davalılar ... ve Muhammed Tahsin, mirasbırakan ile davalı kardeşi ...'in aralarının çok iyi olduğunu, kardeşlerin bütün işleri birlikte yaptığını ve birbirlerinin üstüne taşınır-taşınmaz mal alıp, sattıklarını, birlikte bir şirket yönettiklerini, birbirlerine karşı büyük bir güven ilişkisi içerisinde olduklarını, ... tarafından davalı ...'e verilen farklı vekaletnameler bulunduğunu, bu vekaletnamelerle davalı ...'in... adına çok sayıda taşınır ve taşınmaz satın aldığını, dava konusu taşınmazın ise davalı ... adına satın alınacağını, ancak kredi çıkmaması ve kredinin... adına çıkarılabilmesi nedeniyle satışın da... adına yapıldığını, taşınmaz bedelinin nakit kısmının davalı ... tarafından ödendiğini, kredi borç ve taksitlerinin de ... tarafından ödendiğini ve halen ödenmeye devam edildiğini, aniden rahatsızlanması ve hastaneye yatırılması ile kanserin ileri seviyesinde olduğunun öğrenilmesi üzerine...'ın davalı ...'e ait taşınmazların devrini istediğini, hem alıcı hem satıcı olup tek başına işlem yapamadığından, önce diğer davalı oğlu Muhammed Tahsin'e, sonra da ...'e devirlerin yapıldığını, davalı ...'in borçlarını ödeyememesi nedeni ile bir kısım borçlarına karşılık olarak dava konusu taşınmazı iyi niyetli üçüncü kişiye sattığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 20.06.2019 tarihli ve 2017/654 Esas, 2019/456 Karar sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazı satın alan davalının iyi niyetli üçüncü kişi olduğu, tapu siciline güven ilkesi gereğince davalının iyi niyetli mülkiyet kazanımının korunması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Kaldırma Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin 23.03.2020 tarihli ve 2019/1769 Esas, 2020/437 Karar sayılı kararıyla; davalı ...'in taşınmaz devrine ilişkin... ile aralarında yapıldığını ileri sürdüğü inanç sözleşmesine dayandığı, mirasbırakan... tarafından çekildiği ileri sürülen kredinin taksitlerinin kim tarafından ödendiğinin ilgili bankadan sorulup araştırılarak mirasbırakan ile davalı ... arasında inanç sözleşmesi olup olmadığının tespit edilmesi, davalılar ... ve Mehmet arasında yapılan satış sözleşmesine ilişkin resmi senet örneğinin istenerek senette gösterilen satış bedelinin bilirkişi raporundaki miktara uyup uymadığı, davalı ...'in raporda belirtilen miktar düzeyinde davalı ...'e banka aracılığıyla ödemede bulunup bulunmadığının tespitinin yapılması, davalı ...'nın mirasbırakan ve davalıyı yakından tanıması ve yakın ilişki içerisinde olması hususları dikkate alınarak bir karar verilmesi gerektiği; kabule göre de, davalılar lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçeleriyle 6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-6 ncı maddesi gereğince tarafların istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

C. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin 29.04.2021 tarihli ve 2020/121 Esas, 2021/57 Karar sayılı kararıyla; davalıların savunmalarını ispatlayamadığı, yazılı deliller ile destekleyemedikleri, davalı ...'nın tarafları tanıdığı, aralarındaki ilişkiyi bilebilecek olduğu, davanın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

D. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

E. İstinaf Sebepleri

Davalılar vekilleri (ayrı ayrı verdikleri) istinaf dilekçelerinde özetle; kararın hukuka aykırı ve hatalı olduğunu, kredi veren Ziraat Bankasından gelen yazı cevabında kredinin... değil ... tarafından çekildiğinin ve kredi bedelinin de ... tarafından ödendiğinin açıkça görüldüğünü, taşınmazın satın alınması için kredinin ... tarafından çekildiğini ve çekilen kredi ile aynı tarihte dava konusu taşınmazın satın alındığını, tanık beyanları ve delillerle iddialarının ispatlandığını, gerekçeli kararda hiç bir gerekçe sunulmadığını, davalı ... tarafından satış bedelinin ödendiğini, dosyaya sunulan bono senetleri ile de davalı ...'in diğer davalı ...'e borçlandığının ve borçlarını ödeyemediğinin, bu nedenle taşınmazın satıldığının görüleceğini, davalı ...’nın kötü niyetli olarak bu yeri satın aldığı konusunda davacı tarafın hiçbir delil sunmadığını, davalı ...'in samimi arkadaş olduğu mirasbırakakan... aleyhine işlem yapmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını, davalı ...'in yalnızca tarafları tanıdığından davanın kabulüne karar verilmesinin hukukla bağdaşmadığını, kredi sözleşmesi ve geri ödenmesi ile ilgili belgeler, tapu kayıtları, banka dekontları incelendiği zaman delil başlangıcının bulunduğunu, bu durumda tanık dinlenebileceğini ve dinlenen tanıkların iddialarını doğruladığını, yapılan işlemin hukuka uygun olduğunu, davacının davasını ispatlayamadığını, davalı ...'in iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmişlerdir.

F. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 23.09.2022 tarihli ve 2021/1677 Esas, 2022/1339 Karar sayılı kararı ile; davalı vekil ... ile diğer davalıların ...'nu zarara uğratmak kastıyla fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek dava konusu taşınmazı davalı ... üzerine geçirdikleri, davalıların çıkar ve işbirliği içerisinde oldukları, verilen kararda usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalılar vekilleri temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçelerindeki itiraz nedenlerini yineleyip kararın hukuka aykırı ve hatalı olduğunu, taşınmazın davalı ... tarafından çekilen kredi ile mirasbırakan... adına satın alındığını, hatalı olarak kredinin... tarafından çekildiğinin bildirildiğini, savunmanın yanlış olduğu şeklinde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu bildirerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Türk Medeni Kanunu’nun 706/1 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183 ve 237 nci maddeleri, Tapu Kanunu’nun 21 inci ve 26 ncı maddeleri.

2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.11.2022 tarihli ve 2022/1-851 Esas, 2022/1557 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; ...'nun Ceyhan 3. Noterliğinin 09.07.2001 tarihli vekaletnamesi ile davalı ...'nu vekil tayin ettiği, dava konusu 760 parsel sayılı taşınmazın ... adına kayıtlı iken davalı vekil ... tarafından 10.12.2014 tarihinde diğer davalı Muhammed Tahsin ...'na, Muhammed Tahsin tarafından da 05.02.2015 tarihinde davalı ...'e satış suretiyle devredildiği, ...'in ise taşınmazı 10.07.2017 tarihinde davalı ...'ya temlik ettiği kayden sabittir. ...'nun 31.01.2015 tarihinde ölümü ile geride eşi ... ile kızları Gözde, Gönen ve Gülşah'ın mirasçı olarak kaldıkları anlaşılmaktadır. Eldeki dava ise mirasbırakan...'ın anılan mirasçıları tarafından tapu iptali ve tescil isteğiyle açılmış, bilahare... mirasçıları davacılar Fethiye 5. Noterliğinin 13.10.2020 tarihli sözleşmesi ile eldeki davadaki müddeabihin tamamını, her türlü hak ve alacaklarını temlik ettiklerine dair ... Yiğit ile sözleşme yapmışlardır.

2. Hemen belirtilmelidir ki; taşınmazların devrine ilişkin kurallar yukarıdaki kanun hükümleri ile belirlenerek, tapu müdürü veya tapu görevlileri tarafından tanzim edilecek şekil koşullarına bağlandığından, tapu iptali ve tescil istemiyle açılan davalar sırasında davacının, hukuk yargılamasında uygulanacak hükümlerin düzenlendiği HMK’nın 125/2 nci maddesine dayanarak dava konusu taşınmazdaki mülkiyet ya da aynî hakkını alacağın devri yoluyla üçüncü bir kişiye devretmesi olanağı bulunmamaktadır. Öte yandan, TBK’nın 183 üncü maddesine göre bir hakkın alacağın devri yoluyla üçüncü bir kişiye temliki için işin niteliğinin buna engel olmaması gerekir. Bu tür davalarda, alacağın temliki yoluyla devri mümkün olan bir hak bulunmamaktadır. Herkese karşı ileri sürülebilen mutlak hak niteliğindeki aynî hakların bu şekilde devri mümkün olmadığından, temlik alanın mülkiyet hakkı sahibi davacının yerine geçerek taraf sıfatını kazandığından da söz edilemez. Aksi takdirde, davacı tapu kaydını henüz kendi adına geçirmeden, dava sırasında varlığını ileri sürdüğü mülkiyet hakkını alacağın temliki yoluyla temlik alana geçirmiş olacaktır. Ayrıca, maddi hukuka ilişkin kanun hükümleri kapsamında hakkın devri için resmî şekil koşulunun geçerlilik koşulu olarak öngörüldüğü bir konu hakkında HMK’nın 125/2 nci maddesi ile bir istisna getirildiğini söylemek de isabetli olmayacaktır. Maddi hukuk kuralları kişilerin sahip oldukları hak, yetki, ödev ve borçları düzenlerken usul kuralları mahkemeler önündeki bir davanın çözüm yöntemi ve işleyişiyle ilgili şekli kuralları düzenlemekte, davaların belirlenen bu şekil, süre ve usullere uygun olarak çözümlenmesini hedeflemektedir. Bu nedenle maddi hukukun hüküm ve sonuç bağlamadığı olgulara usul hukuku anlamında geçerlilik tanınarak aynî hakkın devredildiği kabul edilemez. Esasen dava konusunun devri, maddi hukuk düzeyinde ortaya çıkan değişikliklerin usul hukuku düzeyinde nasıl değerlendirilmesi gerektiğini belirleyen bir kurumdur.

3. Somut olaya gelince; yargılama sırasında ... Yiğit vekili tarafından Fethiye 5. Noterliğinin 13.10.2020 tarihli temlik sözleşmesi ile dava konusu alacağın devralındığı bildirilmiş, bunun üzerine Mahkemece HMK madde 125/2 gereği dava konusu devredildiğinden, devir alan ... Yiğit'in davacı olarak kaydının yapılmasına karar verilerek bu suretle yargılamaya devam edilmiştir. Ancak bahsedildiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 183 üncü ve devamı maddelerinde düzenlenen "alacağın temliki" müessesesinde devri mümkün olan hak, bir alacağa ilişkindir. Oysa, eldeki davada yapılan temlikin, koşulların gerçekleşmesi halinde mülkiyet hakkından kaynaklanan tapu iptali-tescile yönelik sonuç doğuracağı, başka bir deyişle, mülkiyetin nakline yol açacağı açıktır. Mülkiyetin nakline ilişkin Türk Medeni Kanunu′nun 706, Türk Borçlar Kanunu′nun 237 ve Tapu Kanunu′nun 26 ncı maddeleri dikkate alındığında, Fethiye 5. Noterliğinin 13.10.2020 tarihli sözleşmenin yasal olduğunu ve hukuki sonuç doğuracağını söyleyebilme olanağı yoktur. Bu nedenle temlik alan ... Yiğit'in davada yasal açıdan sıfatının varlığı kabul edilemez.

4. Hal böyle olunca; tapu sicilinde tasarruf yetkisi bulunmayan davacıların yaptığı temlik sözleşmesi ile mülkiyet veya aynî hakkını temlik alana kazandırdığının kabul edilemeyeceğinin gözetilmesi gerekirken temlik alan ... Yiğit'in davacı taraf yerine geçtiği kabul edilmek suretiyle yargılama yapılıp yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmektedir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının değinilen yönden kabulü ile temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2.İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde temyiz eden davalılara iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

08.11.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

- KARŞI OY -

Dava, tapu iptali ve tescil davasıdır. Yargılama devam ederken davacı taraf 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 125 inci maddesinin 2 numaralı fıkrası uyarınca dava konusu hakkını devretmiş, dava devralan tarafından sürdürülmüştür. Yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince (İDM) davanın kabulüne karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince (BAM) de başvuru esastan reddedilmiştir.

Dairemzin Sayın Çoğunluğunca ise özetle; 6100 sayılı Kanun'un 125. maddesinin 2 numaralı fıkrasının taşınmaz mülkiyetine ilişkin müdabbihleri kapsamadığı, mülkiyet hakkından kaynaklanan ve tapu iptal ve tescile yönelik sonuç doğuracak temliklerin mülkiyetin nakline yol açacağı, bunun ise kanunlarda gayrimenkulun devrini şekil şartına bağlayan kurallara aykırılık teşkil edeceğini belirtmek suretiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Sayın Çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık, davacı tarafın yargılama sırasında tapu iptal ve tescil talebine ilişkin dava konusunu devredip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

6100 Sayılı Kanunun "dava konusunun devri" başlıklı 125. maddesinin 2 numaralı fıkrası şöyledir:

"(2) Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder. (Ek cümle:22/7/2020-7251/11 md.) Bu takdirde dava davacı aleyhine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur."

Anılan fıkra metinden açıkça anlaşılacağı üzere kanun koyucu davanın açılmasında sonra dava konusunun devredilmesine izin vermiş ve devralanın davacının yerine geçerek davanın kaldığı yerden devam edeceğine hükmetmiştir. Kanun koyucu bu düzenlemeyi yaparken dava konusunun taşınmaz olması durumunda anılan devrin yapılamayacağına ilişkin bir kayıt veya sınırlamaya da yer vermemiştir.

Buna göre davacı tarafın tapu iptali ve tescil talep etme hakkını devralana devretmesinin önünde yasal bir engel bulunmamakta olup gerek İDM gerekse de BAM tarafından 6100 sayılı Kanun'un anılan hükmüne dayanılarak dava konusunun devrinin geçerli olduğunu kabul etmesinde hukuka aykırı bir durumun bulunmadığı açıktır.

Her ne kadar Sayın Çoğunlukça söz konusu noter sözleşmesi ile dava konusunun devredilmesine geçerlilik tanınmasının gayrimenkullerin satışını ancak tapu memuru önünde yapılacak resmi satış ile gerçekleşebileceği yönündeki şekli koşulu bertaraf edeceği ve tapu sicilinin bypass edilerek mülkiyet devrine neden olacağını değerlendirmiş ise de bu görüşe katılmak mümkün görünmemektedir. Zira davacı tarafın noter huzurunda dava konusunu devretmesi ile mülkiyet devralana geçmemekte sadece mülkiyetin devir borcu doğmaktadır. Devralan devraldığı hakkın hukukça korunması gereken bir menfaat bulunduğunu kanıtladıktan sonra mülkiyetin nakli mahkeme kararıyla gerçekleşmektedir. Dolayısıyla dava konusunun devredilmisiyle mülkiyet naklinin gerçekleştiğinden veya tapu sicilinin bypass edilerek tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan herhangi bir kamusal yararın ihlal edildiğinden söz edilemez. Aksi kabul kanun koyucunun 6100 sayılı Kanunun 125. maddesinin 2 numaralı fıkrasıyla ortaya koyduğu açık iradeyle çelişecektir.

8. Öte yandan yukarıdaki değerlendirmemizin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 183. maddesinde bir hakkın alacağın devri yoluyla devredilebilmesi için işin niteliğinin buna engel olmaması gerektiği hükmüyle bağdaşmayan bir tarafı da bulunmamaktadır. Bir başka ifadeyle gayrimenkullerin devrinin işin niteliği gereği ancak resmi memur önünde gerçekleşebileceğinden bahisle de davacı tarafın dava konusunu devralana devredemeyeceği ileri sürülemez. Zira somut olayda, mülkiyet noterde yapılan devir sözleşmesiyle devredilmemekte, mülkiyet hakkından kaynaklanan dava hakkının üçüncü kişiye devredilmesi söz konusu olmaktadır. Yargılamada dava konusunu devreden kişinin hukuken korunması gereken bir mülkiyet hakkının bulunup bulunmadığı, bulunduğu tespit edildikten sonra ise bunun usulüne uygun olarak devralana devredilip devredilmediği, mahkemece denetlenmekte ve koşulları oluşmuş ise tıpkı diğer tapu iptali ve tescil davalarında olduğu gibi mahkeme kararıyla tesis edilmektedir. Dolayısıyla 6098 sayılı Kanun'un anılan hükmü bakımından da devre engel bir durumun bulunmadığı açıktır.

9. Açıklanan nedenlerle, dava konusunun devredilmesinde hukuka aykırı bir durum bulunmadığından işin esasıyla ilgili bir değerlendirme yapılarak temyiz incelemesinin sonuçlandırılması gerekirken yukarıda belirtilen gerekçelerle bozma yapılması yönündeki Sayın Çoğunluğun görüşüne iştirak edilememiştir.