"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davalı ve dahili davalı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 02/06/2022 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... İşçan ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya incelenerek gereği görüşüldü:
I. DAVA
Davacı, zor durumda kaldığı sırada davalı ...'tan borç para aldığını ve teminat olarak maliki olduğu 9 parsel sayılı taşınmazını davalıya devrettiğini, borcunu ödemek için davalıya başvurduğunda davalının parayı kabul etmediğini ve taşınmazı devretmediğini, daha sonra davalının tefecilik yaptığını ve Tekirdağ 3. Asliye Ceza Mahkemesince cezalandırıldığını öğrendiğini, yapılan tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada taşınmazın satılması üzerine HMK’nın 125. maddesi uyarınca ... davaya dahil edilmiştir.
II. CEVAP
Davalı, davaya konu taşınmazın bedeli karşılığında ipotekli olarak satın alındığını, sonradan yaptığı ödeme ile ipoteğin kaldırıldığını, davacının taşınmazı tahliye etmeyip icar geliri elde etmeye devam ettiğini, çıkarmak istediğinde ise şikayetçi olduğunu, davacının iddialarının doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Dahili davalı, iyinyetli olduğunu, taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, taraf muvazaasının ancak yazılı delille ispat edilebileceği ve davacının davada yazılı delil sunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairece " Türk Borçlar Kanunu'nun 74. maddesi hükmü uyarınca kural olarak ceza mahkemesi tarafından verilen beraat kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de orada belirlenen veya belirlenecek olguların eldeki dava bakımından bağlayıcı olacağı bu durumda, davalının sanık olarak yargılandığı ve eldeki davaya konu edilen hususların yer aldığı Tekirdağ 3 Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/72 Esas sayılı ceza davasının kesinleşmesinin beklenmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; Tekirdağ 3 Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/72 Esas sayılı dosyasının kesinleşmesinin beklenmesi, bu ceza dosyasında verilecek karar ile dosya içeriğinin, toplanan ve toplanacak delillerle birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar göz ardı edilerek eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.’’ gerekçesi ile karar bozulmuştur.
3.Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemece; Tekirdağ 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/72 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama neticesinde davalı ...’ın tefecilik suçunu işlediğinin tespit edildiği, kararın Yargıtay 5. Ceza Dairesince onandığı, bu doğrultuda ilgili ilamın yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu, tanık beyanlarına göre inançlı işlem iddiasının kanıtlandığı, dahili davalı ...’nin davalı ...’ın eşi olup, iyiniyetli kabul edilemeyeceği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ve dahili davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı ve dahili davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının iddiasını yazılı delil ile kanıtlaması gerektiğini, davacı tanıklarının, davacı ile menfaat birlikteliklerinin olması nedeniyle beyanlarına itibar edilemeyeceğini, dava konusu taşınmazın 23.000,00 TL satış bedeli ile satn alındığını ve taşınmaz üzerindeki ipotek bedellerinin de davalı ... tarafından 01.01.2010 tarihinde 32.600,00 TL olarak Ziraat Bankası Tekirdağ Şubesine "... Zirai kredi ödemesi" açıklaması ile ödendiğini, davalı ...’ın tefecilik yaptığı iddiası ile hakkında mahkumiyet kararı verilmiş olmasının davacının dava konusu taşınmazını resmi akit ile davalıya temlik ettiği hususunu değiştirmediğini, taşınmazın gerçek bedeli ödenerek yatırım amaçlı olarak satın alındığını, yargılama sırasında taşınmazın nakit sıkıntısı nedeniyle temlik edilip daha sonra dahili davalı tarafından bedeli ödenerek devralındığını, dahili davalının iyiniyetli olduğunu, davacının benzer mahiyette davalar açmayı alışkanlık haline getirdiğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.
05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca, inaçlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
6.2.2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 74. maddesinde "Hakim zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz" düzenlemesi mevcut olup, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun'un 74. maddesi gereğince, hukuk hakimi, ceza mahkemesinin vereceği beraat kararıyla bağlı değil ise de, ceza davasında verilen mahkumiyet kararı ve eylemin "hukuka aykırılığını" ve "illiyet bağının varlığını" saptayan maddi olgular ve olayların oluş biçimi bakımından hukuk hakimini bağlayacağı açıktır.
Nitekim, Yargıtayın yerleşik uygulaması ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Yargıtay HGK 11.10.1989 tarihli ve 1989/11-373 Esas 1989/472 Karar sayılı karar). Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
6.2.3. TBK’nın 97. maddesinde; karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.
6.2.4. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesinde "Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur." hükmü düzenlenmiştir.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Tekirdağ 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/72 Esas, 2013/359 Karar sayılı kararı ile, davalı ...’ın üzerine atılı tefecilik suçunu işlediği sabit görüldüğünden 12.480,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin 2015/12835 Esas, 2019/9470 Karar sayılı kararı ile onanarak 10/10/2019 tarihinde kesinleştiği, anılan kararda davalı ...’ın 2009 yılının Eylül ayında davacı ...'a faiz karşılığı 50.000 TL verdiği (1 yıl sonra 65.000 TL ödenmek üzere), ceza dosyasında ve eldeki davada dinlenen tanıkların, davacının dava konusu taşınmazını davalı ...’tan aldığı borç karşılığında 15/09/2009 yılında davalı ...’a temlik ettiğini ifade ettikleri sabit olup, anılan Ceza Mahkemesi kararı ile dava konusu taşınmazın davalıya devrinin tefecilik kapsamında olduğu ve tanık ifadeleri ile inançlı işlem iddiasının kanıtlandığı; diğer taraftan, HMK’nın 125. maddesi uyarınca davaya dahil olan dahili davalı ...’nin, davalı ...’ın eşi olup, durumu bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olduğu ve TMK’nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı ve dahili davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.
6.3.2. Davalı ve dahili davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, davacının karşılıklı edimler içeren inanç sözleşmesine dayanarak dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini isteyebilmesi için 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 97. maddesi uyarınca öncelikle kendi edimini yerine getirmesi zorunludur.
O halde, eldeki davada uyuşmazlığın davacı ve davalı ... arasında yapılan inanç sözleşmesi gereğince tarafların üzerlerine düşen borçları yerine getirip getirmediği hususuna ilişkin olduğu ne var ki, Mahkemece değinilen yöne ilişkin bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
Hâl böyle olunca; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 97. maddesi hükmü gözetilerek, taraflar arasındaki borç-alacak ilişkisinin değerlendirilmesi, davacının davalıya borcu var ise miktarı saptanarak Mahkeme veznesine depo ettirildikten sonra bir karar verilmesi gerekirken, TBK’nın 97. maddesi göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davalı ve dahili davalı vekilinin değinilen yönlerden temyiz itirazının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, davalı ve dahili davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı ve dahili davalı vekili için 3.815.00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınmasına, alınan peşin harcın istek halinde temyiz edenlere geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.