Logo

1. Hukuk Dairesi2022/933 E. 2022/3078 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İnançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasında, davacının dayandığı taahhütname belgesinin sahte olduğunun tespit edilmesi üzerine davanın reddine ilişkin kararın temyizi.

Gerekçe ve Sonuç: İnançlı işlem sözleşmelerinde ispat yükünün davacıya ait olduğu, davacının dayandığı belgenin sahte olduğunun kesinleşmiş ceza mahkemesi kararıyla sabit olduğu ve davacı tarafından başka bir delil sunulmadığı gözetilerek mahkemenin ret kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 02/07/2020 tarihli ve 2019/3 Esas - 2020/192 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, maliki olduğu 1660 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 7 no.lu bağımsız bölümü 12/04/2010 ve 05.04.2010 tarihli protokollere göre dava dışı ..., ..... .......... A.Ş'ye olan borçları nedeni ile teminat amacıyla alacaklı şirketin ortağı, müdürü veya yediemini olan davalı ...'a bedelsiz devrettiğini ancak, borç ödenmesine rağmen anlaşmaya aykırı olarak davalının taşınmazı geri vermediğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tescline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, davaya cevap vermemiş ve herhangi bir savunma getirmemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece, davacının talebinde haklı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 24/10/2018 tarihli ve 2015/18088 E., 2018/13804 K. sayılı kararıyla; “Somut olayda 16.10.2015 tarihli duruşmada davacı vekili tarafından tanık hazır edildiği takdirde gelecek celse dinlenilmesine, davacı vekiline raporu inceleyip beyanda bulunmak üzere gelecek celseye kadar süre verilmesine ve bilirkişi raporunun davalıya tebliğine karar verilerek duruşmanın aynı zamanda karar duruşması olan 27.10.2015 tarihine ertelendiği ancak HMK’nın yukarıda belirtilen maddeleri uygulanmadan hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca davalının savunma hakkının kısıtlanmaması için, HMK'nın 186. madde hükmüne göre taraf vekillerine usulüne uygun, yukarıdaki ihtaratı içerir davetiye tebliğ edildikten sonra sözlü yargılama aşamasına geçilmesi gerektiği gözetilmeden karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesi ile Mahkeme kararı bozulmuş; bozma kararına karşı karar düzeltme yoluna başvurulmamıştır.

3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 02/07/2020 tarihli ve 2019/3 E., 2020/192 K. sayılı kararıyla; davacı tarafın inançlı işlem hukuksal nedenine dayanarak 05.04.2010 tarihli taahhütname başlıklı davalı ... imzasını taşıyan belgeye dayandığı, tanık dinlendiği, ancak Çorlu 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/185 Esas, 2019/144 Karar sayılı kararı ile davacının dayandığı bu belgedeki imzanın davalı ...’a ait olmadığı, belgenin dava dışı ... tarafından hazırlandığı ve dava dışı sanık ... hakkında özel belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet kararı verildiği ve bu kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesinin 2019/4936 Esas, 2019/4775 Karar sayılı kararı ile kesinleştiği, davanın inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, iddianın yazılı delil ile ispatının zorunlu olduğu, davacı tarafın delil başlangıcı olarak dayandığı belgenin davalı imzasını taşıyan belge olmadığı ve sahte olarak oluşturulmuş olduğunun Ceza Mahkemesi kararı ile sabit olup, kararın kesinleştiği, davacı tarafça dava dilekçesinde yemin deliline de dayanılmadığı, tüm bu nedenlerle iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili, dava konusu taşınmazın davalı ...’a 05.04.2010 ve 12.04.2010 tarihli taahhütnameler gereğince teminat olarak devredildiğini, davacının eşi ... tarafından da taşınmazın aile konutu olup, kendi rızası alınmadan devir yapılması nedeniyle tapu iptali ve tescil davası açıldığını ve Mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini, dosyanın istinaf aşamasında olduğunu, Mahkemece bu davanın sonucunun beklenmesi gerektiğini, zira istinaf talebi reddedildiğinde eldeki davanın konusuz kalacağını, davacıya, davalı ile anlaştıktan sonra taahhütname belgeleri eldeki dosyada tanık olarak dinlenen ... tarafından imzaları atılmış şekilde getirildiğini, bu nedenle davacının imzaların sahte olduğunu bilebilecek konumda olmadığını, ...’nun imzaları sahte olarak attığını ve belgeleri davacıya getirdiğini, davalı ...’ın da bu durumdan haberdar olduğunu belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. Bilindiği üzere, inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan , onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar.

İçtihadı Bileştirme kararlarının konularıyla sınırlı, sonuçlarıyla bağlayıcı bulunduğu tartışmasızdır. Nam-ı müstear için düzenleme getiren 1947 tarihli kararın, teminat amacıyla temlike dair inanç sözleşmelerini kapsadığı da kuşkusuzdur. Uygulamada anılan sözleşmeler gerek özü, gerek işleyişi açısından, genelde muvazaa, özelde ise nam-ı müstear başlıkları altında nitelendirilegelmektedir.

Belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararında da değinildiği üzere; inanç sözleşmeleri bir yandan mülkiyeti nakil borcu doğurması bakımından tarafları bağlayıcı, diğer yandan, mülkiyetin naklinin sebebini teşkil etmesi açısından tasarruf işlemlerini bünyesinde barındıran sözleşmelerdir. Bu durumda koşulların oluşması halinde taşınmaz mülkiyetini nakil özelliğini taşıdığı kabul edilmelidir.

İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.

6.2.2. HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",

6.2.3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." hükümlerine yer verilmiştir.

6.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukusal gerekçeye, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre (IV/3.) no.lu paragrafta yer verilen karar doğrudur.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 26,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.