"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/549 E., 2023/790 K.
HÜKÜM/KARAR : Kısmen Kabul - Kısmen Ret / Kısmen Kabul - Kısmen Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Samsun 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/76 E., 2022/452 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince 1322 ve 1197 parseller yönünden davanın reddine, 1198 parsel yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak dava konusu 1322 ve 1197 parseller yönünden davanın reddine, 1198 parsel yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar; mirasbırakan anneleri ...’un babasından kalan 1197, 1198 ve 1322 parsel sayılı taşınmazların intikal işlemlerinin yapılması amacıyla davalıların mirasbırakanı olan kardeşi ...’i 05.10.1994 tarihinde vekil tayin ettiğini, vekilin intikal işlemini gerçekleştirdikten sonra taşınmazlardaki mirasbırakana ait payları davalı oğulları ... ve ...'ye eşit payla devrettiğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, davalılar ... ve ...'in vekille işbirliği içerisinde hareket ederek mirasbırakanı zararlandırdıklarını, mirasbırakana herhangi bir bedel de ödenmediğini, diğer yandan 1.4.1974 tarih ve 1/2 sayılı İBK gereğince muris muvazaasının da söz konusu olduğunu ileri sürerek öncelikle vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, bu mümkün olmazsa muris muvazaası nedeniyle miras payları oranında tapu iptali ve tescile, bu da mümkün olmazsa tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar, iddiaların doğru olmadığını, davacıların mirasbırakanının taşınmazların satışı için vekaletname verdiğini ve tüm işlemlerin bilgisi ve rızası doğrultusunda gerçekleştiğini, 1197 parsel sayılı taşınmaz gerçekte dava dışı Aziz Besler’e ait iken kadastro sırasında hata ile kök mirasbırakan dedeleri ... adına tescil edildiğini, ancak hiçbir zaman kendilerinin zilyetliğinde bulunmadığını, bu nedenle davacıların mirasbırakanı ...'nın dahil olduğu tüm paydaşlar tarafından taşınmazın gerçek maliklerine devredildiğini, diğer dava konusu 1198 ve 1322 parsel sayılı taşınmazların ise bedeli karşılığında satın alındığını, davacıların mirasbırakanı ...'nın babaları ...'e vekaletname verdiği anda satış bedellerinin ödendiğini, taşınmazlardaki diğer paydaş dava dışı ...'nin de paylarını satın aldıklarını, satışların gerçek olduğunu, vekalet görevinin kötüye kullanılmasının, muris muvazaası ve tenkisin söz konusu olamayacağını, davacıların devirlerin üzerinden 27 yıl geçtikten sonra kötüniyetli olarak dava açtıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre dava konusu 1197 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan ...'nın bilgisi ve iradesi dahilinde dava dışı gerçek maliklerine devredildiği, diğer dava konusu 1322 parsel sayılı taşınmazın ise dava tarihinden önce davalılar tarafından dava dışı kişiye devredildiği, davalıların kayıt maliki olmadıkları gerekçesiyle 1197 ve 1322 parseller yönünden davanın reddine, diğer dava konusu 1198 parsel yönünden ise mirasbırakan ...'nın intikal işlemleri için vekaletname verdiği, resmi senetteki satış bedeli ile gerçek bedel arasında fahiş fark bulunduğu, davalıların satış bedelini ödediklerini ispat edemediği, kayıt maliki olan davalıların vekil ...'in oğulları olduğu gözetildiğinde vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, davalıların vekille el ve iş birliği içerinde hareket ederek mirasbırakan ...'yı zararlandırdıkları gerekçesiyle 1198 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava dışı vekil ...'in reddedilen dava konusu 1197 ve 1322 parsel sayılı taşınmazları dava dışı 3. kişilere devrederek elde ettiği satış bedelini mirasbırakan ...'ya vermediğini, devredilen 3. kişilerin de vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bildiklerini, mirasbırakanın 1197 parsel sayılı taşınmazın devir işlemine rızası olduğunun doğru olmadığını, bir an için devirlerin mirasbırakanın bilgisi dahilinde yapıldığı düşünülse dahi mirasbırakanın devir karşılığında hiçbir bedel almaması, tapuda gösterilen bedel ile taşınmazların gerçek değeri arasında fahiş fark bulunması nedeniyle satış işlemlerinin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğundan ve aynı zamnada davacıların saklı payları ihlal edildiğinden tenkisin söz konusu olacağını, Mahkemece terditli talepleri yönünden inceleme yapılmadığını belirterek Yerel Mahkeme kararının kaldırılması istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1198 parsel yönünden davanın kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacıların mirasbırakanı ...'nın kardeşi ...'e vekaletname verdiği anda satış bedelini aldığını, vekalet görevinin kötüye kullanılmasının ya da muris muvazaasının söz konusu olmadığını, satışların gerçek olduğunu, davacıların mirasbırakan anneleri ...'nın ölümünden sonra devirlerin üzerinden 27 yıl geçtiğini, kötüniyetli olarak dava açtıklarını, dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamıyla davacıların iddialarını ispatlayamadıklarını vekalet ücreti, harç ve yargılama giderlerinin de hatalı hesaplandığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava tarihi itibarıyla dava konusu 1197 ve 1322 parsel sayılı taşınmazlarda davalıların kayıt maliki olmadıkları, bu nedenle davalılar hakkında açılan tapu iptali ve tescil davasının ve sübut koşulları oluşmayan terditli tenkis isteğinin dinlenme olanağının bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesince 1197 ve 1322 parseller yönünden bu gerekçe ile davanın reddi gerekirken 1197 parsel yönünden mirasbırakan ...'un iradesi doğrultusunda satışın yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, diğer dava konusu 1198 parsel yönünden ise dosyadaki delillere göre davanın kabulüne karar verilmesinde kural olarak isabetsizlik bulunmadığı ancak mirasbırakan ...'dan temliken geçen pay gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği, ayrıca fazla harç ve vekalet ücretine hükmedildiği gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun ise kabulüyle hüküm ortadan kaldırılarak dava konusu 1322 ve 1197 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın reddine, diğer dava konusu 1198 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu 1197 ve 1322 parseller yönünden davalıların kayıt maliki olmadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de Mahkemece yeni maliklerin davaya dahil edilerek davaya devam edilmesi ya da bu taşınmazlar yönünden taleplerinin bedele dönüştürülmesi için kendilerine süre verilmesi gerektiğini, bu konuda beyanları alınmadan ya da seçimlik hakları kullanılmadan davanın reddinin doğru olmadığını, terditli taleplerinin de incelenmesi gerektiğini, davalılar lehine fazla vekalet ücretine hükmedildiğini belirterek kararın bozulmasını istemişlerdir.
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; 1198 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığını, davacıların temlikten 27 yıl geçtikten sonra kötüniyetli olarak dava açtıklarını, 1197 parselin gerçek maliklerine devredildiğini, diğer 1198 ve 1322 parsellerin ise davacıların mirasbırakanı ...'ya bedeli ödenerek satın alındığını, vekalet görevinin kötüye kullanılmasının ya muris muvazaasının söz konusu olmadığını, aynı taşınmazlar hakkında dava dışı paydaş ... 'un da vekaletname verdiğini ve onun da paylarının satın alındığını, davacıların iddialarını ispatlayamadıklarını belirterek kararın bozulmasını istemişlerdir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; vekalet görevinin kötüye kullanılması nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, bu da mümkün olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 504/1 inci ve 506 ncı maddeleri,
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2 nci ve 3 üncü maddeleri,
01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı,
Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706 ncı ve 560-571 inci maddeleri,
Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237 nci maddesi,
Tapu Kanunu'nun 26 ncı maddesi,
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 6 ncı maddesi,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu' nun (HMK) 190 ıncı maddesi.
3. Değerlendirme
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, 1935 doğumlu mirasbırakan ...'un 18.10.2020 tarihinde ölümüyle geride mirasçı olarak davacı çocuklarının kaldığı, mirasbırakan ...'un ve dava dışı kız kardeşi ... 'un 05.10.1994 tarihli vekaletname ile dava konusu 1197, 1322 ve 1198 parsel sayılı taşınmazların intikal ve satış işlemleri konusunda kardeşleri olan ...'i (davalıların babası) vekil tayin ettikleri, vekil ...'in 21.11.1994 tarihli akitle dava konusu taşınmazların tüm mirasçılar adına intikalini sağladıktan sonra aynı akitle 1197 parseldeki mirasbırakan ...'nın 1/3 payını dava dışı ...e ve ...'a eşit paylarla, 1322 ve 1198 parsel sayılı taşınmazlardaki mirasbırakan ...'ya ait 1/3 payı ise oğulları olan davalılar ... ve ...'e eşit paylarla satış suretiyle devrettiği, aynı akitle dava dışı ... ve ...'in de paylarını anılan kişilere devrettikleri, dava açılmadan önce davalıların 1322 parsel sayılı taşınmazdaki paylarını 29.11.2018 tarihinde dava dışı 3. kişiye devrettikleri, dava tarihi itibarıyla dava konusu 1197 ve 1322 parsel sayılı taşınmazların dava dışı kişiler adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Davacılar dava dilekçesinde; öncelikle vekalet görevinin kötüye kullanılması nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, bu da mümkün olmazsa tenkis istemi ile eldeki davayı açmışlardır.
Hemen belirtilmelidir ki; Bölge Adliye Mahkemesince, dava konusu 1197 ve 1322 parsel sayılı taşınmazlar yönünden dava tarihi itibarıyla davalıların kayıt maliki olmadıkları gözetilerek vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuki nedenine dayalı olarak açılan tapu iptali-tescil davasının ve terditli tenkis isteğinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazlarının reddine.
Tarafların dava konusu 1198 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere; Türk Borçlar Kanunu'nda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506 ncı maddesinde; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.
Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi TMK'nın 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından dava konusu 1198 parsel sayılı taşınmazda mirasbırakan ...'nın payının vekil ... eliyle 1994 yılında davalılara temlik edildiği, mirasbırakanın 2020 yılının Ekim ayında öldüğü, eldeki davanın ise ...'nın ölümünden sonra mirasçıları tarafından 19.02.2021 tarihinde açıldığı, mirasbırakan ...'nın temlik tarihinden ölüm tarihine kadar yaklaşık 26 yıl boyunda herhangi bir hak talebinde bulunmadığı, diğer yandan aynı akitle dava dışı kız kardeş ...'nin de taşınmazdaki paylarını vekil ... eliyle davalılara devrettiği hususları birlikte değerlendirildiğinde mirasbırakan ...'nın davalılara devir amacıyla kardeşi ...'i vekil tayin ettiği ve vekilin mirasbırakanın bilgisi ve iradesi doğrultusunda temliki gerçekleştirdiği, davacıların iddialarını ispatlayamadıklarını anlaşılmakla dava konusu 1198 parsel yönünden vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasıyla açılan davanın reddi gerekirken Bölge Adliye Mahkemesince yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Ne var ki, davacılar vekili vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası yanında muris muvazaası, olmadığı takdirde tenkis iddiasına da dayanmıştır.
Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706 ncı, Türk Borçlar Kanunu'nun 237 nci (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26 ncı maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Hal böyle olunca, dava konusu 1198 parsel sayılı taşınmaz hakkında vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasına dayalı olarak açılan davanın reddedilmesi; muris muvazaası, olmadığı takdirde tenkis iddiaları yönünden ise yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin değinilen yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.