"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 1996/103 E., 1998/159 K.
HÜKÜM : Kabul-Temyiz Talebi Ret
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine İlk Derece Mahkemesi tarafından 14.12.2022 tarihli ek karar ile kararın kesinleşmiş olması nedeniyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.
Ek karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin hissedarı bulunduğu Bursa ili, ... ilçesi, ... köyü sınırları içerisinde bulunan 4 parça taşınmazın yine hissedar olan ...'e satışı konusunda anlaştıklarını, satış işlemini yapmak için aynı köyden davalılardan ...'e vekaletname verildiğini, ancak satışı konusunda anlaşılan taşınmazlardan 118 ada 16 parsel sayılı 5.000 metrekare yüzölçümündeki tarla vasfındaki taşınmazın satışının tapuların karışması sonucu yapıldığını, tarafların yapmış oldukları anlaşma gereği satışa konu olan 118 ada 16 parsel sayılı taşınmazın hatalı satışı yerine, aynı yerde bulunan 121 ada 16 parselde bulunan 7.750 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın satışı konusunda anlaşıldığını belirterek hatalı olarak yapılmış bulunan satışın iptali ile tapu kayıtlarının ekte sundukları veraset ilamı gereğince eski haline getirilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Dava dilekçesi davalılara usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş, davalılar cevap dilekçesi sunmamıştır.
III. MAHKEME KARARI
Kestel Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.06.1998 tarih ve 1996/103 Esas, 1998/159 Karar sayılı kararıyla; icra olunan keşif, bilirkişi raporu, yeminli mahalli bilirkişi mütalaası, noter senedi ve tüm dosya kapsamı itibari ile gerçekte satışa konu olacak taşınmazın 121 ada 16 parsel sayılı 7.750,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz olduğu, bu parselin dava konusu parsele yaklaşık 1,5-2 km uzaklıkta olduğu ve ... mevki diye bilindiği, ancak kadastro tespitleri sırasında İslamtaşı mevki diye geçtiği, satıştaki yanlışlığın mevki isimlerindeki benzerlikten kaynaklandığı, dava konusu 118 ada 16 parsel sayılı taşınmazın satışına yönelik tarafların iradelerinin bulunmadığı, satış işleminin mevkilerin ve tapu kayıtlarının karıştırılması neticesinde hataen yapıldığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, sonrasında karar temyiz edilmediği gerekçesiyle 16.07.2021 tarihinde kesinleştirilmiştir. Davalı ... vekili 05.12.2022 tarihli temyiz dilekçesi ile, dava dilekçesi ve gerekçeli kararın davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini ileri sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
IV. MAHKEME EK KARARI
Kestel (Kapatılan) Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.12.2022 tarihli ek kararıyla; Mahkemelerince verilen 18.06.1998 tarih ve 1996/103 Esas, 1998/159 Karar sayılı kararın davalı ...'e 28.06.2001 tarihinde tebliğ edildiği, karara karşı temyiz yoluna başvurulmadığından kararın 16.07.2001 tarihinde kesinleşmiş olduğunun 30.07.2001 tarihinde düzenlenen kesinleşme şerhinden anlaşıldığı gerekçesiyle süresinde olmayan temyiz talebinin 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 427 inci maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde; davalı ile davacı ...'ün kardeş olduğunu, ...'ün yakın zamanda vefat ettiğini, geride davacı olarak gösterilen mirasçılarının kaldığını, müvekkilinin kardeşi ... ve ... ile Bursa ili, ... ilçesi, ... köyü, 118 ada 16 parseldeki hisselerinin satışı konusunda anlaştıklarını, hisselerin bedellerinin ödendiğini ve 118 ada 16 parseldeki ... ve diğer paydaşın hisselerinin müvekkil ... adına tapuda devredildiğini, ... mirasçısı ... tarafından 118 ada 16 parselin de bulunduğu bir kısım taşınmazlar yönüyle Bursa 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2022/1666 Esas sayılı dosyası üzerinden ortaklığın giderilmesi davası açılması üzerine müvekkiline ait 118 ada 16 parselin Kestel Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/103 Esas, 1998/159 Karar sayılı ilamıyla hükmen hisseli hale getirildiğini öğrendiğini, dosya içeriğini öğrenmek üzere verilen dilekçe ile 29.11.2022 tarihinde dosya fotokopisinin alınmasıyla öğrenildiği üzere, 118 ada 16 parsele ilişkin satış işleminden sonra ... ve ...'ün, yapılan satışın hatalı olduğundan bahisle tapu iptali ve tescil davası açtığı, dava dilekçesinin müvekkiline tebliğ edilmemesi nedeniyle müvekkilinin açılan davadan haberi olmadığını, anılan kararla 118 ada 16 parsele ilişkin satış işleminin iptal edildiğini, kararın müvekkilinin bilgisi haricinde ve yokluğunda kesinleştirildiğini, dosya kapsamı incelendiğinde, müvekkili ... aleyhine açılan davada sadece iki tane tebligat çıkarıldığını, bunlardan birinin dava dilekçesi diğerinin ise mahkeme kararı olduğunu, her iki tebligatın aynı şekilde muhtar azasına tebliğ şerhiyle yapıldığı, matbu kaşede kapıya haber kağıdı yapıştırıldığının belirtildiğini, her iki tebligatın da usulsüz olarak yapıldığını, bu nedenle müvekkilin işbu davadan ve sonucundan haberi olmadığını, her iki tebligatta da "komşuya" haber verildiği yazılmasına rağmen bu komşunun kim olduğu, adı soyadı, imzasının alınmadığı, haber kağıdı yapıştırıldığı yazmakta ise de yapıştırılmadığını, çünkü böyle bir kağıt kapısında bulunsaydı müvekkilinin durumdan haberdar olabileceğini, tüm bu nedenlerle müvekkilinin davadan ve karardan haberi olmadığını, dava dilekçesi usulüne uygun olarak müvekkile tebliğ edilmediğinden müvekkilinin tüm savunma haklarının kısıtlandığını, yapılan tüm yargılama işlemlerinin yok hükmünde olduğunu, ayrıca davacıların yapılan satış sözleşmesinde "hata" sebebine dayandıklarını, satış işleminin vekaleten yapıldığını, ilgili vekaletname belgesi incelendiğinde 4 parça taşınmazın ada ve parsel numaraları belirtilmek suretiyle satış için yetki verildiğini bu parsellerden birinin de 118 ada 16 parsel olduğunu, bu hususun vekaletnamede açık ve net olduğunu, yapılan satış işleminin yasalara uygun olduğunu, mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek Yerel Mahkemenin temyiz taleplerini reddeden kararı ile esasa ilişkin 18.06.1998 tarihli kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, hata hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 36 ncı maddesi,
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 30 ve 31 inci maddeleri.
3.7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21 ve 32 nci maddeleri, Mülga Tebligat Tüzüğü'nün 28 nci maddesinin birinci fıkrası,
4. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 27 nci (1086 sayılı Kanun'un 73 üncü) maddeleri, 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi.
3. Değerlendirme
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 36 ncı maddesinde, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz." hükmüne; 6100 sayılı Kanun'un 27 nci maddesinde ise, "(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir." hükmüne yer verilmiştir.
Bilindiği üzere yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle, tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. Anayasa'nın 36 ncı ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27 nci (1086 sayılı Kanunun 73 üncü) maddelerinde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre mahkeme, tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür. Asıl olan tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde taraflar yargılamaya katılmasalar bile mutlaka dava ve duruşmadan haberdar edilmelidirler. Duruşmaya gelinmese dahi ilgilinin yokluğunda davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hâllerde, açıklanan biçimdeki uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden ve yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanarak işin esasına girildikten sonra deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması gereklidir. Değinilen işlemler nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Bu nedenle, tebliğ ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu (7201 sayılı Kanun) ve Tebligat Tüzüğü hükümleri tamamen şeklidir. Kanun'un amacı, tebliğin muhatabına ulaşması, konusu ile ilgili olarak kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. Bu nedenle, tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur. Esasen, taraf teşkilinin sağlanması Anayasa'nın 90/son maddesi delâletiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6 ncı maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının bir gereğidir.
7201 sayılı Kanun'un “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır. Madde bu haliyle iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır.
Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiği ise Mülga Tebligat Tüzüğü'nün (Tebligat Tüzüğü) 28 nci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiştir. Tebligat Tüzüğü’nün 28 inci maddesinde; “Muhatap veya adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir.” hükmü öngörülmüştür.
7201 sayılı Kanun'un 32 nci maddesi hükmü gereğince; "Tebligat usulüne aykırı yapılmış olsa dahi muhatap tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır. Muhatabın beyan ettiği öğrenme tarihi tebliğ tarihi sayılır."
Somut olayda, İlk Derece Mahkemesinin 14.12.2022 tarihli ek kararıyla; Mahkemelerince verilen 18.06.1998 tarih ve 1996/103 Esas, 1998/159 Karar sayılı kararın davalı ...'e 28.06.2001 tarihinde tebliğ edildiği ve karara karşı temyiz yoluna başvurulmadığından kararın 16.07.2001 tarihinde kesinleştiği gerekçesiyle davalı ... vekilinin temyiz talebinin süreden reddine karar verilmiş ise de 18.06.1998 tarihli kararın davalı ... adına tebliğe çıkarıldığı ve 7201 sayılı Kanun'un 21/1 inci maddesine göre tebligatın yapıldığı anlaşılmıştır.
Davalı ...’e 18.06.1998 tarihli kararın tebliğine ilişkin mazbata incelendiğinde “Muhatap köyde soruldu. İşte olduğundan köy azası İ.A.'ya teslim edildi. Komşusuna haber verilip ihbar kapısına yapıştırıldı." açıklamalarına yer verilerek köy azasına isim ve imzasıyla teslim edildiği görülmüştür. Ancak davalı ...'e yapılan tebligatta adreste bulunmama sebebinin kimden sorulduğu ve kime haber verildiği hususlarının mazbatada eksik belirtildiği, haber bırakılan komşunun açık kimliğinin ve imzasının tebliğ parçası üzerinde yer almadığı, adı geçene yapılan karar tebliğinin usulsüz olduğu belirlenmiştir.
Anılan kararın 16.07.2021 tarihinde temyiz edilmeden kesinleştirildiği, ancak davalı ... vekili tarafından öğrenme tarihinin 29.11.2022 olduğu belirtilerek 05.12.2022 tarihinde temyiz edildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, 7201 sayılı Kanun'un 32 inci maddesi uyarınca öğrenme tarihinden itibaren davalı vekilinin temyiz dilekçesi süresindedir.
Hal böyle olunca, davalı ... vekilinin ek karara yönelik temyiz isteminin kabulü ile yerinde olmadığı anlaşılan ek kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Davalı vekilinin esasa yönelik temyiz itirazına gelince;
Dava dilekçesi ve duruşma gününün davalı ...'e 7201 sayılı Kanun'un 21/1 nci maddesine göre tebliğ edildiği, tebliğ mazbatasında "Muhataba tevzi saatlerinde kendine rastlanamadığından ... Köyü muhtarı ....'ya tebliğ edildi. Muhatabın kapısına 2 nolu haber kağıdı yapıştırılıp en yakın komşusuna haber verildi" açıklamalarına yer verilerek köy muhtarına isim ve imzasıyla tebliğ edildiği görülmüştür. Dava dilekçesinin tebliğine ilişkin tebligatta davalının adreste bulunmama nedeni belirtilmediği gibi, haber verildiği belirtilen komşunun isminin belirtilmediği ve imzasının da alınmadığı, davalı ...'ün davanın hiçbir aşamasına katılamadığı ve yargılama aşamasında beyanda bulunamadığı, bu nedenle 7201 sayılı Kanun'un 21/1 inci maddesine ve Tebligat Tüzüğü'nün 28 inci maddesine uygun bir tebligat yapılmadığı, yargılamanın davalının yokluğunda yürütülerek savunma hakkının kısıtlandığı anlaşılmıştır.
Bu itibarla; usulsüz tebligat ile savunma ve hukuki dinlenilme hakkını kısıtlayacak şekilde yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru olmayıp davalı ...'e dava dilekçesi ve duruşma gününün usulüne uygun şekilde tebliğ edilerek taraf teşkilinin sağlanması, bundan sonra tarafların göstereceği delillerin toplanması, toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirimesi ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinden hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı ... vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile,
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesinin 14.12.2022 tarihli ek kararının KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesinin 18.06.1998 tarih ve 1996/103 Esas, 1998/159 Karar sayılı esasa ilişkin (asıl) kararının 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
İstek halinde peşin harcın temyiz eden davalı ...'e iadesine,
Taraflarca 1086 sayılı Kanun'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,26.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.