Logo

1. Hukuk Dairesi2023/2940 E. 2024/3059 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekilin, vekaletname ile devrettiği taşınmazdaki payın, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muvazaa iddiasıyla, tapu kaydının iptali ve davacı adına tescili istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin vekalet görevini kötüye kullandığı ve davalıların TMK’nın 1024. maddesi uyarınca durumu bilecek konumda oldukları, ayrıca dava konusu taşınmazın toplulaştırma çalışmasına tabi tutulduğu anlaşıldığından güncel tapu kayıtlarının getirtilmesi ve davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmeyerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/586 E., 2023/115 K.

HÜKÜM : Dava ret

Taraflar arasında Mahkemesinde görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş, hükmüne uyulan bozma kararı uyarınca verilen kararın da Dairece bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemesince, bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacılar vekili ve davalı ... vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 30.04.2024 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde, temyiz eden davacılar vekili Avukat ..., davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ... geldi. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... vasisi, kısıtlı ... ...’ın ruhsal ve fiziksel rahatsızlıklardan dolayı ehliyetsiz olduğunu, dava dışı ... ...’in bu durumu bildiği halde kısıtlı ...’den aldığı geniş yetkili vekaletnameyi kullanarak kısıtlı ...’in maliki olduğu 476 parsel sayılı taşınmazdaki payını eşi olan davalı ...’e satış yoluyla devrettiğini, vekil ... ile davalı ...’nin iş birliği içinde hareket ettiğini, ...’nin de anılan payı akrabası olan davalı ...’a, ...’in de aralarında güven ilişkisi olan davalı ...’e devrettiğini, yapılan tüm devirlerin hileli ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek devredilen payın tapusunun iptali ile ... ... adına tescilini istemiş, ... ...’ın yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları tarafından dava takip edilmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı ..., ... ...’ın ehliyetli olduğunu, başka hukuki işlemler de yaptığını bildirip davanın reddini savunmuştur.

2.Davalı ..., dava konusu payı ...’den satın aldığını ve bedelini banka aracılığı ile ödediğini, önceden tanımadığı davalı ...’e bedeli karşılığında sattığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

3.Davalı ..., ... ... ile bir ilgisinin olmadığını, çekişmeli payı 307.000,00 TL bedelle satın aldığını, bedeli elden ödediğini, davacının ehliyetli olup ganyan bayi işlettiğini, haksız ve kötü niyetli dava açıldığını savunarak davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 01.10.2013 tarihli ve 2011/218 Esas, 2013/411 Karar sayılı kararı ile; Adli Tıp Kurumundan alınan rapor ile vekaletnamenin düzenlendiği tarihte ve akit tarihinde ... ...’ın ehliyetli olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve katılma yoluyla davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairenin 21.03.2017 tarihli ve 2016/16854 Esas, 2017/1361 Karar sayılı kararı ile; Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulundan rapor alınmak suretiyle ... ...’ın vekaletname ve temlik tarihlerinde ehliyetli olduğu saptandığı, bu yöne değinen temyiz itirazlarının reddine ancak vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeni yönünden eksik araştırma yapıldığı gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemesince Bozma Kararı Sonrası Verilen Karar

Mahkemenin 14.03.2019 tarihli ve 2017/914 Esas, 2019/172 Karar sayılı kararı ile; vekaletname ve temlik tarihlerinde ... ...’ın ehliyetli olduğu, son kayıt maliki Bünyamin’in de kötü niyetli edinen olduğunun 4721 sayılı TMK’nin 6 ncı ve 6100 sayılı HMK’nin 190 ıncı maddeleri uyarınca ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

Dairenin 13.04.2021 tarihli ve 2019/3073 Esas, 2021/2217 Karar sayılı kararı ile; bozma gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedenine dayanılması halinde öncelikle bu iddianın yerinde olup olmadığının saptanması gerektiği, keşif yapılarak dava konusu taşınmazın temlik tarihlerinde ve dava tarihindeki değerleri belirlenmeden ve Harçlar Kanunu'nun 16 ncı ve 32 nci maddeleri uyarınca işlem yapılmadan sonuca gidildiği gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemesince İkinci Bozma Kararı Sonrası Verilen Karar

Mahkemece yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen karar ile; ehliyetsizlik iddiasının reddine ilişkin kararın Yargıtay ilamı ile onandığı, davalı ...'nin vekil ...'in eşi olduğu, davalı ...'nin hiçbir dilekçesinde ödeme iddiasında bulunmadığı ve herhangi bir ödeme belgesi de sunmadığı, vekilin taşınmazı eşine düşük bedelle devretmesi nedeniyle vekalet görevini kötüye kullandığı, ...'nin taşınmaz satın almaya yetecek ekonomik durumu olmadığı, taşınmazı aldıktan 8 gün sonra devrettiği, vekil ile işbirliği içinde ...'i zararlandırma kastı ile hareket ettiği ancak taşınmazın ...'a ve ...'e satışı sonrası adı geçen davalıların TMK’nın 1023 üncü maddesinden istifade eden iyiniyetli üçüncü kişi oldukları, davacı tarafın vekil ... ...'e ya da davalı ...'e yönelik herhangi bir alacak ya da tazminat talebinin olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacılar temyiz dilekçelerinde özetle; bozma kararında belirtilen eksikliklerin giderilmediğini, direnme kararı verilmediği halde eski kararla aynı gerekçelerle davanın reddine karar verildiğini, davanın muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil davası olduğunu, vekalet görevinin kötüye kullanılması davası olmadığını, davaya konu muvazaalı işlemin vekaletname ile yapıldığını, davalıların taşınmazı satın alacak maddi güçlerinin olmadığını, gerçekte bir para alışverişinin olmadığı, davalıların taşınmazı satın alacak maddi güçlerinin olmadığını, taşınmazı halen ... ...'ın mirasçılarının kullandığını, davalıların taşınmazı hiç kullanmadıklarını, banka hesaplarının araştırılmadığını, ... ...'ın içinde bulunduğu maluliyet durumu kullanılarak hileli ve muvazaalı olarak gerçekte hiçbir bedel ödenmeksizin taşınmazın davalılarca alındığını, bozma ilamı doğrultusunda tanıklara soru sorulmadığını, vekilin resen dinlenilmediğini, eksik araştırma yapıldığını, gerekçeli kararda bozmadan önce dinlenen tanık beyanlarına yer verildiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemişlerdir.

2.Davalı ... temyiz dilekçesinde özetle; vekalet ilişkisinin kötüye kullanıldığına ilişkin kararı kabul etmediğini, vekaletnamede satış için ada ve parsel numarası belirterek satılacak yer için açık bir şekilde muvafakat verdiğini, ... ...'ın .... Noterliğinin 24.12.2010 tarihli 10327 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile Mecidiyeköy mahallesindeki taşınmazları icara verme konusunda da vekalet verdiğini, ...'in geçirdiği beyin kanaması tarihine kadar fiil ehliyetinin tam olduğunu, kendi adına ticari işletme işleten, borç ve alacak sahibi olan bir kişi olduğunu, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını gösteren somut delil bulunmadığını, vekalet ücretinin ayrı ayrı belirlenmemesini de temyiz ettiğini, davanın reddine yönelik gerekçenin kendisi ve diğer davalılar yönünden farklı olduğunu, Bünyamin ve kendisi için aynı ayrı nispi vekalet ücretine hüküm kurulması gerektiğini ileri sürerek kararın düzeltilerek onanmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, ehliyetsizlik ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki sebeplerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (BK) 390 ıncı maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 1023 ve 1024 üncü maddeleri; 14.02.1951 tarihli ve 1949/17 Esas, 1951/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriğinden; davacı ...'in .... Noterliğinin 10.12.2010 tarihli ve 9528 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile dava konusu taşınmazın satış yetkisini de içerir şekilde dava dışı ... ...'i vekil tayin ettiği, vekilin de anılan vekaletname uyarınca davacının kayden maliki olduğu 476 parsel sayılı 200.000 m2 yüz ölçümlü tarla vasıflı taşınmazdaki 1/3 payını 15.12.2010 tarihinde davalı eşi ...'ye temlik ettiği, ...'nin taşınmazı 23.12.2010 tarihinde davalı ...'e devrettiği, ...'in taşınmazı 21.04.2011 tarihli ve 4278 yevmiye numaralı işlem ile davalı ...'e temlik ettiği, ...'in aynı resmi senet ile 724 parsel sayılı taşınmazın 97/1620 payını da davalı ...'in kardeşi İsmet'e devrettiği, aynı gün 4279 yevmiye numaralı işlem ile ... Gıda Tekstil İnşaat Nakliye Tarım Ürünleri'nin 965 ve 967 parsel sayılı taşınmazları İsmet'e temlik ettiği, davalı ...'in tarafından 09.01.2023 tarihli dilekçe ekinde sunulan Ziraat Bankasına ait dekont nüshasında ... tarafından ... Gıda hesabına 249.599,75 TL yatırıldığı görülmüştür.

Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 2 nci maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 inci ve 989 uncu, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023 üncü maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.

Bilindiği üzere, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nin 1023 üncü maddesinde aynen "Tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024 üncü maddenin birinci fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.

Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.

Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.

Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarihli l990/4 Esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.

Öte yandan; 14.02.1951 tarihli ve 1949/17 Esas, 1951/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç kısmında belirtildiği üzere, “vakıa ve karinelerden, olayda kanunen iyiniyet iddiasında bulunamayacağı belirlenmiş olan kimsenin kötüniyetinin, diğer tarafa ispat ettirilmesine artık sebep ve vecih kalmayacağına ve dava hakkının doğumunu sağlayan veya bertaraf eden iyiniyetin ve kötüniyetin bu durumda mahkemece re'sen nazara alınabileceğine” karar verilmiştir.

2.Hemen belirtilmelidir ki; dosya içeriğine ve toplanan delillere göre vekil ...'in vekalet görevini kötüye kullandığı, eşi olan davalı ...'nin de el ve işbirliği içerisinde davacı ...'i zararlandırma kastı ile hareket ettiği yönündeki Mahkeme kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığından davalı ...'nin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının reddine,

3. Somut olayda; davalı ...'in davalı ...'yi tanıdığını beyan ettiği, davalı ... ve vekil ...'in ... Köyü nüfusuna kayıtlı oldukları, davalı ...'in temlik tarihinde eşi olan Şule'nin de ... Köyü nüfusuna kayıtlı olduğu, davalı ... tarafından sunulan cevap dilekçesinde davacı ...'in ailesine ilişkin olarak detaylı bilgiler verilerek davacı ...'in kardeşlerinin işlerinin dahi tek tek beyan edildiği, davacı tarafından yapılan işin belirtildiği, bu durumda davalı ...'in davacıyı ve ailesini tanımadığından bahsedilemeyeceği, dinlenilen tanıkların beyanlarından da davacının ve ailesinin ilçede tanından bir aile olduğunun anlaşıldığı, ...'ye temlikin 15.12.2010 tarihinde yapıldığı, 8 gün sonra taşınmazın ...'e devredildiği, 4 ay sonra da son kayıt maliki Bünyamin'e devredildiği, değerli ve paylı bir taşınmazın bu kadar kısa sürede el değiştirmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, 14.02.1951 tarihli ve 1949/17 Esas, 1951/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca da davalıların TMK'nin 1024 üncü maddesi uyarınca durumu bilecek konumda oldukları ve 1023 üncü maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacakları kuşkusuzdur.

Diğer taraftan, Mahkemece, davalı ...'e yapılan temlike ilişkin gerekçe kısmında "...'ün taşınmaz almak için yüklü miktarda kredi çekip parayı nakit olarak aldığı, parayı güvenlik görevlisi ... ile birlikte tapu müdürlüğüne götürdükleri, sonrasında taşınmaz satan kişi ile birlikte bankaya geri döndükleri, satıcının parayı Ceyhan Şubesindeki bir hesaba havale ettiği şeklindeki beyanları, 09.01.2013 tarihli dilekçe ekinde sunulan Ziraat Bankası Kadirli Şubesi 21.04.2011 tarih 249.500,00 TL bedelli "... Gıda Teks hesabına aktarılan" açıklamalı, göndericisi ..., alıcısı ... Gıda Teks. İnş. Mah. Tar. Ür. İth. İhr. Tic. San. Ltd. Şti.(Ceyhan şubesi) olan dekont," şeklinde açıklama yapılmış ise de davalı ... vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde bedelin elden ödendiği yönünden savunma yapıldığı, anılan tanık beyanlarının ödeme yapıldığını ispata yeterli olmadığı, davaya konu temlik ile aynı gün dava dışı İsmet'in de davalı ...'inden ve dava dışı Şirket'ten birden fazla taşınmaz aldığı, anılan 21.04.2011 tarihli dekontun dava konusu taşınmazın ödemesine dair olduğuna ilişkin çıkarım yapılmasının mümkün olmadığı açıktır.

4. Hal böyle olunca, dava konusu taşınmazın toplulaştırma çalışmasına tabi tutulduğu anlaşılmakla öncelikle güncel tapu kayıtlarının getirtilmesi ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Davalı ... vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının reddine,

2.Davacılar vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazının kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3 üncü maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı ... vekilinin ferilere yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine,

21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden/edilen davacılar vekili için 17.100,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalılardan alınmasına,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

30.04.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.