"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/3020 E., 2023/510 K
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gölcük 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/160 E., 2021/235 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle, davalılar vekilinin temyize cevap dilekçesinde duruşma isteğinde bulunması üzerine; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 08.04.2025 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde, temyiz eden davacı Hazine vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen davalılar gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Hazine vekili; davalılar adına kayıtlı dava konusu 1451 parsel sayılı taşınmazın yaklaşık 4.893,99 m2’lik kısmının kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığının belirlendiğini, bir kısım davalılar tarafından dava dışı ... Büyükşehir Belediye Başkanlığına karşı açılan kamulaştırmasız el atma davasında da taşınmazın büyük kısmının kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığının tespit edildiğini ileri sürerek dava konusu 1451 parsel sayılı taşınmazın kıyı-kenar çizgisinin deniz tarafında kalan kısmının tespiti ile bu kısmın ifrazı ile davalı adına olan tapu kaydının iptaline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 06.12.2017 tarihli ve 2015/182 Esas 2017/246 Karar sayılı kararıyla; harita mühendisi bilirkişisinin 28.06.2017 tarihli ek raporuna ekli krokide (C) harfi ile gösterilen 936,43 m2'lik alanın kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığı tespit edildiğinden davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın (C) harfi ile gösterilen 936,43 m2' lik kısmının tapu kaydının iptali ile tescil harici bırakılmasına karar verilmiştir.
Kararın davacı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 02.07.2020 tarihli ve 2019/1083 Esas 2020/1036 Karar sayılı kararıyla; eksik inceleme ve araştırma sonucunda karar verildiği, ayrıca dava konusu taşınmazla ilgili 23.11.1976 tarihinde onaylanan kıyı-kenar çizgisinin taraflara tebliğ edilip edilmediği, iptal davası açılıp açılmadığı araştırılmadan karar verilmesinin de doğru olmadığı gerekçesiyle hüküm ortadan kaldırılarak dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava konusu taşınmazla ilgili 23.11.1976 tarihinde onaylanan kıyı-kenar çizgisi hakkında iptal davası açılmadığının anlaşıldığı, üç jeoloji mühendisi ve fen bilirkişi eşliğinde yeniden yapılan keşif sonucunda düzenlenen 28.04.2021 tarihli teknik bilirkişi kurulu raporu ile 20.04.2021 tarihli fen bilirkişi raporuyla dava konusu taşınmazın (C) harfi ile gösterilen 936,43 m2'lik kısmının kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığının tespit edildiği, bilirkişi raporu denetime elverişli olduğundan hükme esas alındığı gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın 28.04.2021 tarihli teknik bilirkişi raporunun ve 20.04.2021 tarihli fen bilirkişi raporunun ekindeki krokilerde (C) harfi ile gösterilen 936,43 m2'lik kısmının davalılar adına olan tapu kaydını iptali ile kıyı olarak terkinine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tüm dosya kapsamı ve toplanan delillere göre yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm verildiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisinin hatalı tespit edildiğini, idarece onaylı kıyı-kenar çizgisine göre taşınmazın 4.910,06 m2'lik kısmının kıyı içerisinde kaldığı belirtildiği halde, taşınmazın 936,43 m2'lik kısmı yönünden kabul kararı verilmesinin doğru olmadığını, raporların çelişkili olduğunu, idarece onaylı kıyı-kenar çizgisi ile bilirkişiler tarafından tespit edilen kıyı-kenar çizgisi arasında büyük fark olduğunu, ayrıca dosyaya gelen yazı cevaplarında taşınmaz hakkında acele kamulaştırma bulunmadığı belirtilmişse de bu yönden de araştırma yapılmadığını, ayrıca lehlerine vekalet ücretine hükmedilmeyip yargılama giderlerinin de üzerilerinde bırakılmasının doğru olmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava; taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptali ve terkin istemlerine ilişkindir.
Kocaeli ili, Gölcük ilçesi, ... Mahallesi 1451 ( yeni 1046 ada 2) parsel sayılı 5.351,57 m2 tarla vasfındaki taşınmazın davalılar adına tapuda kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
İlk Derece Mahkemesince, dava konusu taşınmazın 936,43 m2'lik kısmının kıyı-kenar çizgisinin içinde kaldığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de yapılan keşif sırasında araştırma çukurlarının açılmadığı, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunun maddi bulgulara ve bilimsel verilere dayalı, gerekçeli ve denetime açık olmadığı, kıyı-kenar çizgisinin tespiti bakımından yapılan incelemenin yetersiz olduğu anlaşılmakla, yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, adli yargı mahkemesince 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4. maddesindeki tanımlamalar dikkate alınarak aynı Kanun'un 5. ve 9. maddeleri ile 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları göz önünde tutularak Kanun'un 9/2. maddesinde belirtilen bilirkişi kurulu aracılığıyla keşif yapılarak açıklanan kural ve yöntemler doğrultusunda kıyı-kenar çizgisi oluşturulmalıdır. Mahkeme aracılığıyla bu çalışma yapılırken, varsa idarenin önceden kıyı-kenar çizgisi oluşturmak için yaptığı saptamalar ve bu konuda kurulan komisyonun çalışmalarının ortaya çıkardığı bilimsel değerlerin bulunduğu da göz ardı edilmemelidir.
İdarenin kıyı-kenar çizgisi çalışmalarında, o yere ilişkin kamu görevlilerince önceden oluşturulmuş komisyon çalışmalarını içerir kayıt ve belgeler getirtilmeli, bunlardaki verilerle Mahkemece kıyı-kenar çizgisi oluşturmak için bilirkişilerce yapılan çalışmalarda elde edilen veri ve bulguların örtüşmemesi durumunda, bunun nedenleri hakkında bilirkişilerden bilimsel gerekçelere ve maddi bulgulara dayalı, doyurucu ve denetime açık ek rapor alınmalıdır. Başka bir anlatımla, eldeki uyuşmazlıkta idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılması zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.06.2003 tarihli ve 97/110 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Yapılacak bu araştırmalarla, dava konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra oluşacak durum, dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekir.
Hal böyle olunca; önceki bilirkişilerden farklı 3 kişilik jeolog ya da jeoloji mühendisi ve 1 harita mühendisinden oluşacak yeni bir bilirkişi heyetiyle mahallinde yeniden keşif yapılmalı, dava konusu taşınmazın farklı noktalarında gözlem çukurları açılarak bu çukurlardan alınan veriler incelenmeli, açılan gözlem çukurları harita üzerinde işaretlenerek gösterilmeli ve topoğrafik memleket haritalarından da yararlanılarak kıyı-kenar çizgisi tespit edilmeli, keşfen tespit edilen kıyı-kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı-kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kroki üzerinde gösterilmesi istenilmeli, farklılık olduğunun anlaşılması halinde sebebinin ne olduğu açıklattırılmalı, çevre parseller hakkında kesinleşmiş kıyı-kenar çizgisi bulunup bulunmadığının araştırılmalı, varsa kesinleşen kıyı-kenar çizgisinin eldeki davada belirlenen kıyı-kenar çizgisi ile çelişip çelişmediği göz önünde bulundurulmalı, bilirkişi kurulundan bu hususları karşılayacak şekilde rapor alınmalı, raporda kıyı-kenar çizgisi içerisinde kalan kısmın neresi olduğu renkli olarak belirtilmeli, dava konusu taşınmazın ne kadarlık kısmının kıyı-kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, önceki bilirkişi raporları da dikkate alınarak çelişkiler olduğu takdirde bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin nedenleri denetime açık, bilimsel verilere dayalı olarak bilirkişilere açıklattırılmalı, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Yukarıda değinilen hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Temyiz eden davacı Hazine harçtan muaf olduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
03.10.2024 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca gelen temyiz eden davacı Hazine vekili için 28.000,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınmasına,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
08.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.