"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/29 E., 2023/100 K.
HÜKÜM/KARAR : Karar Verilmesine Yer Olmadığına - Ret
Taraflar arasında görülen el atmanın önlenmesi, ecrimisil ve tapu iptali-tescil davası hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda, asıl davada el atmanın önlenmesi ve karşı davada tapu iptali ve tescil davası yönünden verilen karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, asıl davada ecrimisil isteğinin reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı/karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacı, 11911 ada 55 parsel sayılı taşınmazın 20/60 arsa payını 22/12/1993 tarihinde edindiğini; kat irtifakı tesisi ile anılan payın 3 no'lu bağımsız bölüm olduğunu ve davalının bu taşınmazı boşaltmadığını ileri sürerek, el atmanın önlenmesine ve taşınmazın boş olarak teslimine, dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık süre için belirlenecek ecrimisilin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, karşı davanın reddini savunmuştur.
II. CEVAP
Asıl davada davalı / karşı davada davacı, davacıdan borç para aldığını, buna karşılık 11911 ada 55 parsel sayılı taşınmazdaki 40/60 payını davalıya devrettiğini, aralarında 31.01.1994 tarihinde borcun ödenmesi durumunda, anılan payın tapuda iade edileceğine dair 29.01.1993 tarihli sözleşme düzenlendiğini, kat irtifakı tesisi ile 40/60 paya 1, 2 ve 3 no'lu bağımsız bölümlerin isabet ettiğini, kayınbiraderi olan ...'ın 06.04.1994 tarihinde 2 nolu bağımsız bölümü davacıdan satın alarak satış bedelini davacıya borca mahsuben ödediğini, kalan borcu ödemek istediğini, olayda inançlı işlemin söz konusu olduğunu ileri sürerek, 1 ve 3 nolu bağımsız bölümler için tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuş, olmadığı takdirde borç aldığı para ile verdiği arsa payı oranlanarak bedele hükmedilmesini istemiş ve asıl davanın reddini savunmuş, aşamada ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
III. YARGILAMA SAFAHATİ VE MAHKEME KARARI
Mahkemece, vade tarihine göre, karşı davanın zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile el atmanın önlenmesi ve ecrimisil davasının kabulüne; karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.
Asıl davada davalı/karşı davada davacı vekilinin temyizi üzerine Dairece; "...29.1.1993 tarihli belgenin inançlı işlemin belgesi olduğu; taşınmazın teminat amaçlı olarak temlik edildiği, sözleşmede yer alan vade şartının Türk Borçlar Kanunu'nun 19. ve 20. maddeleri karşısında, sözleşmenin esasını ortadan kaldıran, kişinin ekonomik özgürlüğünü ve mülkiyet hakkını esaslı biçimde tehlikeye düşüren bir nitelik taşıması nedeniyle batıl olduğu, ancak sözleşmenin bütünüyle geçersiz olması sonucunu doğuramayacağı; esasen vade öngörülse bile, Türk Borçlar Kanunu'nun 125. maddesinde belirtilen süre içerisinde sözleşmenin her iki tarafının edimin ifasını isteyebileceği, bu anlamda Türk Borçlar Kanunu'nun 125. maddesinin önem kazanacağı kuşkusuzdur. Bu tür sözleşmelere dair zamanaşımı süresinin, inançlı işlemin türüne göre kıyasen uygulanarak belirleneceği kuşkusuzdur. Ne var ki zamanaşımı süresinin başlaması için inanç ilişkisi sona ermeli ve alacak muaccel hale gelmedilir. İnanç konusu mal (taşınmaz) inanılanda, alınan para inananda kaldığı sürece zamanaşımı süresinin başlıyamayacağı tartışmasızdır. Buna mukabil taraflar bir süre kararlaştırmış, borç bu süre içerisinde ödenmemiş olsa bile, inanç ilişkisinin devam edeceği sabittir. Öte yandan, inanç konusunun iadesi için dava açılabileceği de açıktır. Aksine bir koşul Türk Medeni Kanunu'nun 873, 949 maddelerinin buyurucu hükümlerine aykırı düşer Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda taraf delillerinin değerlendirilmesi ve işlem yapılması hasıl olacak sonuca göre bir karar karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması doğru değildir." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasındaki inanç sözleşmesinin geçerli olduğu gerekçesiyle karşı davacının bedel isteminin kısmen kabulüne; karşı davada davacının, inanç sözleşmesine göre asıl davada davacıya devrettiği 40/60 paya isabet eden 1 ve 3 nolu bağımsız bölümlerin dava tarihi itibariyle değerinin 90.000.000 TL olduğu ve bu bedelden karşı davacının 17.967,80 TL olarak tespit edilen borcu düşülerek bakiye 72.032,20 TL’nin karşı davada davalıdan tahsiline, asıl davadaki ecrimisil istemi yönünden ise, taraflar arasında geçerli olan inanç sözleşmesine bağlı olarak asıl davada davalının dava konusu taşınmazlarda üstün bir hakka dayanarak oturduğu gerekçesiyle asıl davanın reddine karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine Dairece; "...asıl davada, davacının çekişme konusu taşınmaza elatmanın önlenmesi isteği bakımından hiçbir değerlendirme yapılmadan, bu hususta olumlu ya da olumsuz bir hüküm tesis edilmeden, ecrimisil isteğinin yasal koşulları oluşmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş; aynı şekilde, karşı davadaki, asıl istek olan, tapu iptali ve tescil talebi bakımından da bir değerlendirme yapılmadan, neden bu hususta bir karar tesis edilmediği açıklanmadan, terditli diğer istek olan tazminat isteği bakımından hüküm kurulmuştur. Hal böyle olunca; tarafların tüm istekleri bakımından yukarıda değinilen yasa hükümleri gözetilerek gerekçesi de açıklanmak suretiyle olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, asıl dava yönünden, yasal koşulları oluşmayan ecrimisil ve el atmanın önlenmesi istemlerinin reddine, karşı davanın kabulü ile inanç sözleşmesine bağlı olarak kalan borç Mahkeme veznesine depo edildiğinden tapu iptali ve tescil isteminin kabulü ile 1 ve 3 nolu bağımsız bölümlerin tapu kaydının iptali ile karşı davacı ... mirasçıları adına payları oranında tesciline karar verilmiştir.
Asıl davada davacı/karşı davada davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince; "...Mahkemece, gerekçede yazılı delillerin hangisine neden üstünlük tanındığının anlaşılamadığı, delillerin tartışılmadığı ve değerlendirilmediği gibi inançlı işlemin geçerliliğinin kabulü halinde 6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının 97. maddesinde yer alan düzenleme gereğince Mahkeme veznesine depo edilecek miktar yönünden hükme yeterli bir araştırma yapılmadan, davacı tarafından satılan dairenin borca mahsuben satıldığının hangi delillerle ispat edildiği açıklanmadan, davalı-karşı davacının beyanına dayalı olarak daire bedeli borçtan mahsup edilerek 17.967,80 TL’nin depo ettirilmek suretiyle sonuca gidildiği anlaşılmıştır...Mahkemece yapılacak iş; taraflarca sunulan tüm deliller ile birlikte talepleri değerlendirmek, sonucuna göre kabul sebebini içeren, tarafları doyurucu, hukuki denetimi mümkün ve özellikle Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK'nın 297. (Mülga HUMK'un 381, 388 ve 389.) ve 27. maddeleri de gözetilerek gerekçelerini açıkça kaleme aldığı anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte bir hüküm kurmak olmalıdır. Eksik incelemeyle gerekçesiz şekilde hüküm kurulamaz..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; asıl dava yönünden, taraflar arasındaki inanç sözleşmesinin geçerli olduğu, tapu kaydının davacı adına olmasının davacıya, inanana karşı el atmanın önlenmesini talep hakkı vermeyeceği, inançlı işleme göre borç verilen paranın vadesinde geri ödenmediği, bu durumda tapu kaydı ile birlikte taşınmazda kullanıma yönelik tasarruf yetkisinin davacıya geçtiği, davalının tapu kaydıyla birlikte mülkiyet hakkını da kaybettiği dönem içinde taşınmazı fiilen kullanması karşılığında davacıya ecrimisil ödemesi gerektiği gerekçesi ile asıl davada el atmanın önlenmesi isteminin reddine, ecrimisil isteminin kabulüne; karşı dava yönünden ise taraflar arasındaki inanç sözleşmesinin geçerli olduğu, karşı davada davacının davalıya olan borcunu depo ettiği gerekçesi ile tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine Dairece; "...taraflar arasında düzenlenen 29.01.1993 tarihli belgenin inanç sözleşmesi niteliğinde olduğu ve 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca inançlı işlem iddiasının kanıtlandığı gözetilerek, asıl davada el atmanın önlenmesi isteğinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gibi; hükmüne uyulan (IV.2.), (IV.5.) ve (IV.8.) no.lu paragraflarda belirtilen bozma kararlarında gösterildiği şekilde işlem yapılarak ve özellikle, taşınmazın teminat amaçlı olarak temlik edildiği, sözleşmede yer alan vade şartının batıl olduğu dikkate alınarak ve TBK’nın 97. maddesi uyarınca taraflar arasındaki alacak-borç miktarı tespit edilerek yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Asıl davada davacı-karşı davada davalının temyiz itirazları yerinde değildir. Asıl davada davalı-karşı davada davacı mirasçılarının temyiz itirazlarına gelince, yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, asıl davada davalının dava konusu taşınmazı teminat amacıyla davacıya devrettiği, bu nedenle dava konusu taşınmazda 29.01.1993 tarihli inanç sözleşmesi gereğince oturmaya devam ettiği dikkate alındığında, asıl davada davalının dava konusu taşınmazı kullanmasının haksız olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, asıl davadaki ecrimisil isteminin de tümden reddine karar verilmesi gerekirken, tasarruf yetkisinin davacıya geçtiği gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir..." gerekçesiyle davacı/karşı davalı vekilinin temyiz itirazının reddiyle karşı davada verilen hükmün onanmasına, davalı/karşı davacı mirasçıları vekilinin ise temyiz itirazının kabulü ile asıl dava yönünden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; asıl davada el atmanın önlenmesi ve karşı davada tapu iptali ve tescil davası yönünden verilen önceki karar kesinleştiğinden bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına; asıl davada ecrimisil isteği yönünden ise bozma kararı doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı/karşı davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Asıl davada davacı/karşı davada davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazı yargılama sırasında ölen davalı ...'dan bedelini ödeyerek satın aldığını, 29.01.1993 tarihli belgede 264.000.000 TL'nin davalı ... tarafından en geç 31.01.1994 tarihinde davacıya ödenmesi halinde devir işleminin gerçekleşeceği kararlaştırıldığı, anılan sözleşmenin ön sözleşme niteliğinde olduğu halde Mahkemece inanç sözleşmesi olarak değerlendirilmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, bu sözleşmeyle davacının mülkiyet hakkına güvenerek davalı ...'a ön alım hakkı tanıdığını, davacının sözleşme düzenlemekteki amacının inançlı işlem kapsamında teminat olarak borç vermek değil taşınmaz satın almak amacında olduğunu, bizzat kendi kullanımı için satın aldığını, taşınmazın tüm vergilerinin, deprem sigortalarının tarafından ödendiğini, gerçek malik olduğunu, davalıdan taşınmazı satın aldıktan daha sonra taşınmazdaki 2 nolu daireyi de dava dışı ...'ya sattığını, Mahkemece bu satışın borcun mahsubuna ilişkin olduğu yönündeki değerlendirmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, borcun mahsubu gibi bir durum olsa taşınmazın dava dışı kişiye değil davalı ...'a devredilmesi gerektiğini, bedelini ödeyerek satın aldığı taşınmazdan mahrum kaldığını, malik olarak bulunduğu döneme ilişkin ecrimisil alacağına hükmedilmesi gerektiğini, davalının sebepsiz zenginleştiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl dava, bağımsız bölüme el atmanın önlenmesi ve ecrimisil; karşı dava ise, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
Türk Medeni Kanunu’nun 683 üncü maddesi, 08.03.1950 tarihli 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı,
05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 97 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3/2 nci maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Asıl davada davacı / karşı davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 247,70 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,12.03.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.