Logo

1. Hukuk Dairesi2023/4131 E. 2024/2992 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından kredi kullanımı amacıyla davalıya devredilen taşınmazın inançlı işlem olduğu iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında, davacının kendi edimini yerine getirip getirmediğinin tespiti ve buna göre davanın sonucunun belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının inanç sözleşmesine dayanarak tapu iptali ve tescil isteyebilmesi için TBK m. 97 uyarınca öncelikle kendi edimini yerine getirmesi gerektiği, davacının edimini yerine getirip getirmediğinin açıkça saptanması gerektiği ve yerine getirmediği takdirde kendisine edimini yerine getirmesi için imkan tanınması gerektiği gözetilerek mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/295 E., 2022/264 K.

HÜKÜM : Kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali-tescil ve tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairecemizce Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; 67 parsel sayılı taşınmazdaki 2. kat 5 numaralı bağımsız bölümü davalının kredi kullanabilmesi amacıyla bedelsiz devrettiğini, ancak taşınmazın iade edilmediğini ileri sürerek tapunun iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, süresinde davaya cevap vermemiş; aşamada davacının eşi ile ortak olmak istediğini ancak ortaklık için nakti olmadığından 90.000,00 TL karşılığında taşınmazın kendisine satıldığını, bedelini kullandığı kredi ile ödediğini, davacının da bu ödenen paranın 65.000,00 TL’sini spor salonuna yatırım için, geriye kalan 25.000,00 TL’sini de diğer işleri için kullandığını, bu nedenle satışın gerçek olduğunu, kredi taksitlerini kendisinin yatırdığını, davacının sunduğu sözleşmedeki imzanın kendine ait olabileceğini, ancak ortak iş yapmak amacıyla boş bir kağıda atılmış imza olabileceğini, sözleşme adi nitelikte olduğundan tapudaki resmi senedi bertaraf edemeyeceğini, bedelin ödenmesi halinde evi iade edebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 30.10.2020 tarihli ve 2018/31 Esas, 2020/269 Karar sayılı kararıyla; taraflar arasında bir iş ilişkisinin bulunduğu sabit olmakla birlikte salt bu hususun inanç sözleşmesinin ispatı açısından yeterli olmadığı, çekilen kredinin hemen ertesi gün davacının hesabına gönderildiği ve kredi taksitlerinin bizzat davalı tarafından yatırıldığı, buna karşılık davacının krediyi davalının eşine gönderdiği iddiasını ispatlayamadığı, buna ilişkin tanık ifadelerinin de duyumdan ibaret olduğu, sunulan sözleşmenin delil başlangıcı niteliğinde olup tek başına ispata yeterli olmadığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 19.01.2022 tarihli ve 2021/1156 Esas, 2022/111 Karar sayılı kararıyla; davalı taraf sunulan sözleşmedeki imzayı zımnen kabul etmiş ise de tapudaki resmi satıştan yaklaşık 3,5 yıl sonra düzenlendiği ve geçerli olduğu iddia edilen delil başlangıcı niteliğindeki davacı tarafın tutunduğu taşınmaz satış sözleşmesinin davanın kabulü için yeterli bir delil olmadığı, kaldı ki anılan sözleşmedeki metin içeriğini de davalının kabul etmediği ve krediye konu olan satış bedelinden davacının istifade ettiği nazara alındığında ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 15.06.2022 tarihli ve 2022/3121 Esas, 2022/4864 Karar sayılı kararıyla; "Hemen belirtmek gerekir ki; davacının sunmuş olduğu 16.08.2017 tarihli 'Taşınmaz Satış Sözleşmesi' başlıklı, altında davacı ile davalı ...’nın imzasının yer aldığı adi yazılı belgenin 5.2.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklanan inançlı işlemin belgesi niteliğinde olduğu tartışmasız olup bu belgeler altındaki imza davalı tarafça inkar edilmemiştir. Her ne kadar davalı ..., davacının dayandığı belgelerin, eşiyle yapılacak ortak bir işte kullanılmak üzere imzalayarak boş olarak verdiği ve belgenin üstünün doldurulması suretiyle oluşturulduğunu iddia ederek içeriğini kabul etmemiş ise de davalının, açığa imza attığı ve belgenin iradesine aykırı olarak doldurulduğunu aynı kuvvette bir belge ile ispat etmesi gerektiği tartışmasızdır. Ne var ki; davalı, aynı kuvvette bir belge ile iddiasını ispat edilebilmiş değildir. Ayrıca, ispat kuralları gereğince belge içeriğinin aksi yönündeki tanık beyanlarına itibar edilmesi de mümkün değildir. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken inançlı işlem belgesi niteliğindeki sözleşmenin yorumunda hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir." gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma kararındaki gerekçe benimsenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; dosyadaki somut delillerin hatalı değerlendirilmesi ile hukuk aykırı şekilde bozma kararı verildiğini, davacının davayı muvazaaya dayalı açtığını, inançlı işleme dayalı açmadığını, inançlı temlik belgesi olarak sunulan belgenin satıştan 4,5 yıl sonra imzaya alındığını, bu nedenle bu belgenin davada dikkate alınamayacağını, dava konusu taşınmaza ilişkin olarak ... ve ... tarafından eldeki davanın taraflarına karşı açılan tapu iptali ve tescil davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, resmi tapu satışı karşısında davacının sunduğu belgenin ispat gücünün bulunmadığını, davalı ve eşinin imzaladığını hatırlamamakla birlikte belgenin imzadan sonra düzenlenebilir nitelikte olduğunu, belge içeriğini kabul etmediklerini, belgenin sonradan bilgisayar ortamında düzenlenebilir, değiştirilebilir nitelikte olup olmadığının tespitini talep ettiklerini, tarafların aralarında yaptıkları sözlü anlaşma ile satış bedeli bir gün davalıya ödenirse taşınmazın tapusunun davacıya geri devredileceğini kararlaştırdıklarını, davacının satış bedelini ödememek için eldeki davayı açtığını, taşınmaz satın alınırken temin edilen kredinin davalı tarafından ödendiğini, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtip kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 26 ncı, 27 nci ve 97 nci maddeleri; 09.05.1960 günlü 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı.

3. Değerlendirme

Hemen belirtilmelidir ki; Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. "Usulü kazanılmış hak" olarak tanımlayacağımız bu müessese, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir (09.05.1960 günlü 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı).

"Usulü kazanılmış hak" kurumunun bir çok hukuk kuralında olduğu gibi, özellikle kamu düzeni düşüncesi ile Yargıtay içtihatlarıyla getirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Usulü kazanılmış hak olarak tanımlayabileceğimiz bu hal usul hukukunun vazgeçilmez temellerinden birisi olup kamu düzeni ile ilgilidir. Ne var ki, usulü kazanılmış hak kuralının istisnalarından birisi de maddi yanılgıya dayalı bozma kararına uyulmuş olmasıdır.

Bu kapsamda vurgulanmalıdır ki, maddi hataya dayalı olan bir bozma kararına uyulmuş olunması halinde usulü kazanılmış hakka değer verilmesi mümkün değildir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 67 parsel sayılı taşınmazda bulunan 2. kat 5 numaralı bağımsız bölümün davacı tarafından 04.12.2013 tarihinde satış suretiyle davalıya devredildiği, davacı tarafından sunulan ve taraflar ile dava dışı ...'un imzaladığı 16.08.2017 tarihli ‘Taşınmaz Satış Sözleşmesi’ başlıklı inançlı işlem belgesinde taşınmazın davalı ...’un kredi temin edebilmesi amacıyla bedelsiz devredildiği, kullanılan kredi borcunun ...’a ait olduğu ve tapunun talep halinde davacı ...’a iade edileceği hususlarının yazılı olduğu anlaşılmaktadır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. TBK'nın 97 nci maddesinde “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesi yer almaktadır.

Somut olayda; davalının taşınmazı almak için 90.000,00 TL bedelli konut kredisi kullandığı ve talimatına istinaden kredi bedelinin ‘konut bedeli’ açıklamasıyla davacının hesabına gönderildiği, davacı tarafından bu bedelin tekrar davalı ya da eşine gönderildiğinin iddia edildiği anlaşılmaktadır.

Davacının karşılıklı edimleri içeren inanç sözleşmesine dayanarak inanç konusu taşınmazın tapu kaydının iptalini ve adına tescilini isteyebilmesi için TBK'nın 97 nci maddesi uyarınca öncelikle kendi edimini yerine getirmesi zorunludur.

Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi kural olarak doğru ise de, davacının inanç sözleşmesi gereğince edimini yerine getirip getirmediğinin açıkça saptanması, yerine getirmediğinin anlaşılması halinde TBK'nın 97 nci maddesi uyarınca öncelikle edimini yerine getirmesi zorunluluğu gözetilerek kendisine bu yönde imkan tanınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Dairemizin 15.06.2022 tarihli bozma kararı değinilen yönden dolayı usulü kazanılmış hakkın istisnası olan maddi hata niteliğinde olup kararın değinilen yönden bozulması gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple,

Davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile;

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.