"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/699 E., 2023/767 K.
DAVA TARİHİ : 11.01.2017
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/17 E., 2018/106 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Dairece, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... vekili; 834 ada 7 parselde kayıtlı taşınmazın Silivri Belediyesine aitken Silivri Belediyesinin 06.07.2009 tarihli, 53 sayılı kararına istinaden yapılan ihale ile 03.06.2010 tarih ve 834 sayılı kararla davalı ...'a satıldığını, satışa dayanak teşkil eden meclis kararının İstanbul 5. İdare Mahkemesinin 2009/1410 E., 2010/942 K. sayılı kararı ile iptal edildiğini, kararın kesinleştiğini ve tescilin yolsuz tescil haline geldiğini, dava konusu taşınmazın iptal kararının sonuçlarını bertaraf etmek amacıyla taşınmazın kötüniyetli olarak diğer davalılara ve en son da davalı ...'e devredildiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile takyidatlarından ari olarak Silivri Belediyesi adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada taşınmazı devralan Recep Köksal HMK’nın 125 inci maddesi uyarınca davaya dahil edilmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ...; taşınmazı satın aldığı sırada tapu kaydında her hangi bir şerh, tedbir veya kaydın bulunmadığını, taşınmazı davacı Belediyenin açmış olduğu ihale ile satın aldığını, ihalede tapu sicilindeki kayıtlara güvenerek taşınmazı satın aldığını, belediye kararının iptal edilmesinin adına oluşan tescili yolsuz kılamayacağını, İstanbul 5. İdare Mahkemesinin 2009/1410 E., 2010/942 K. sayılı dosyasının tarafı da olmadığını ve taşınmazı üçüncü bir kişiye sattığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalılar ... ve ...; davalı ...'ın taşınmazı tapu kaydına güvenerek satın aldığını, bilahare ihtiyacı olması nedeniyle diğer davalı ...'a sattığını, Turgay'ın dava konusu taşınmaz ile bir ilgisinin kalmadığını, bu sebeple husumetin davalı ...'a yöneltilemeyeceğini, davalı ...'ın dava konusu taşınmazı tapu kaydına güvenerek banka kredisi kullanılarak 220.000,00 TL karşılığında satın aldığını, taşınmazın evveliyatını bilemeyeceğini, ihalenin feshine neden olanın davacı İdare olduğunu, taşınmazın güncel değerinin tespiti ile kendisine verilmesi halinde tapu kaydının iptaline karar verilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
3. Davalı ...; süresinde davaya cevap vermemiş olup duruşmadaki beyanında taşınmaz maliki olmadığını, davanın kendisine yöneltilmemesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.02.2018 tarihli ve 2017/17 Esas, 2018/106 Karar sayılı kararıyla; tescilin iptal kararı ile yolsuz hale geldiği ancak davacının anılan iptal kararı kesinleştikten sonra eldeki davayı açtığı, ikinci el konumundaki davalıların belediye meclis kararının iptal edildiğini bildiklerine yahut bilebilecek durumda olduklarına dair bir kanıtın sunulamadığı, davalıların kötüniyetli olduklarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı (ilk el) ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 19.12.2019 tarihli ve 2018/2088 Esas, 2019/1838 Karar sayılı kararı ile; satışın dayanağı meclis kararının iptali yönündeki davanın 2009 yılında açıldığı, ilgili meclis kararının yerel ve ulusal basında haber konusu yapıldığı, kamuoyunun bilgi sahibi olduğu, davalıların Silivri ve civarı ilçelerde yaşadıkları, Silivri'de taşınmaz sahibi oldukları, son kayıt maliki Kaan'ın kullandığı kredinin genel kredi niteliğinde olduğu, Kaan'ın Silivri'de oturduğu, taşınmaz satın alanın sarfedeceği basit bir araştırmayla yolsuzluğu ve uyuşmazlığı bilecek durumda olduğu, bu durumda davalı ..., .... ve ...'ın iyiniyet iddiasında bulunamayacağı, tapu iptali ve tescil davalarının son kayıt malikine yöneltilmesi gerektiği, vekalet ücretinin de ret sebeplerine göre değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle tarafların istinaf başvurusunun kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne, kayıt maliki olmayan davalılar ..., ... ve ... yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ..., ..., ... vekilleri ile davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 26.04.2021 tarihli ve 2020/1225 Esas, 2021/2561 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın yargılama sırasında dava dışı kişiye devredilmesi sebebiyle 6100 sayılı HMK'nın 125 inci maddesi uyarınca usuli işlemlerin tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gereğine değinilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 23.02.2022 tarihli ve 2021/1229 Esas, 2022/265 Karar sayılı kararıyla; HMK’nın 125 inci maddesi uyarınca ... davaya dahil edilmiş ve dava konusu taşınmazın satışına dair Belediye Meclis Kararının idarî yargı merciinde iptal edilmesi ile sicilin dayanağı işlemin ortadan kalktığı ve davalı ... adına oluşan tescilin yolsuz hale geldiği, bununla birlikte taşınmazın üç kez el değiştirdiği ve son kayıt malikinin ... olduğu, davacı Belediyeye ait kamu malı niteliğindeki 94 adet taşınmazın 06.07.2009 tarihli meclis kararına istinaden ihale yoluyla satışının yapıldığı, satışın dayanağı meclis kararının iptali yönündeki davanın 2009 yılında açıldığı, ilgili meclis kararının yerel ve ulusal basında haber konusu yapıldığı, kamuoyunun bilgi sahibi olduğu, davalıların Silivri ve civarı ilçelerde yaşadıkları, Silivri'de taşınmaz sahibi oldukları, son kayıt maliki Kaan'ın kullandığı kredinin genel kredi niteliğinde olduğu, Kaan'ın Silivri'de oturduğu, taşınmaz satın alanın sarfedeceği basit bir araştırmayla yolsuzluğu ve uyuşmazlığı bilecek durumda olduğu, bu durumda davalı ..., ...ve ...'ın iyiniyet iddiasında bulunamayacağı, davanın 11.01.2017 tarihinde açıldığı, taşınmaz üzerine 13.01.2017 tarihinde "davalıdır" şerhi konulduğu, dava konusu taşınmazın davalı ... tarafından 16.05.2018 tarihinde 1999 doğumlu Recep Köksal'a devredildiği, Recep’in ...'in bayii ...'ın kardeşi Olcay'ın oğlu olduğu ve iyiniyetli olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar ve dahili davalı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 29.11.2022 tarihli ve 2022/3833 Esas, 2022/7805 Karar sayılı kararıyla: “...Hemen belirtmek gerekir ki, dava konusu taşınmazın satışına dair Belediye Meclis Kararının idarî yargı merciinde iptal edilmesi ile sicilin dayanağı işlemin ortadan kalktığı ve davalı ... adına oluşan tescilin yolsuz hale geldiği ancak ikinci el konumunda olan davalıların iyiniyetli olması durumunda bu kazanlarının korunması gerektiği açıktır. Somut olayda, İstanbul 5. İdare Mahkemesinin 31.05.2010 tarihli ve 2009/1410 Esas, 2010/942 Karar sayılı kararı ile 06.07.2009 tarihli 53 karar sayılı Silivri Belediye Meclisi Kararının iptal edildiği, kararın Danıştay 8. Dairesinin 2011/892 Esas, 2015/1585 Karar sayılı kararı ile onandığı, aynı Dairenin 2015/11981 Esas, 2016/3497 Karar sayılı kararı ile karar düzeltme talebinin reddedildiği ve kararın 08.04.2016 tarihinde kesinleştiği, ilk el davalı ...’ın ise dava konusu taşınmazı 16.03.2011 tarihinde davalı ...’a, ...’ın da 20.05.2011 tarihinde davalı ... Turgay’a, Köksal Turgay’ın da 3 yıl sonra 09.04.2014 tarihinde davalı ...’e temlik ettiği, taşınmazda 04.09.2014 tarihli, 16686 yevmiye sayılı resmi senetle dava dışı Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. lehine 1. derecede, 390.000,00 TL miktarında ipotek tesis edildiği, ipoteğin 03.12.2015 tarihli, 26785 yevmiye sayılı işlemle terkin edildiği, taşınmaza 11.0.2017 tarihinde “davalıdır” şerhi koyulduğu ve 16.05.2018 tarihinde dahili davalıya devredildiği, bu durumda dahili davalının anılan şerhin tesis edilmesinden sonra taşınmazı devralması nedeniyle iyi niyet savunmasında bulunamayacağı ancak önceki maliklerin kötüniyetli olduklarının ispat külfetinin davacıda olduğu gözetildiğinde, davacının bu yöne ilişkin bir takım yerel gazete haberi dışında delil bildirmediği, tanık göstermediği, kötüniyet iddiasının usulünce kanıtlanamadığı sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir...” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.
D. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, bozma ilamı doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, satışın dayanağı olan Belediye Meclis Kararının mahkeme kararı ile iptal edilip Danıştay tarafından onandığını, bu durumun basına yansıdığını, tüm davalıların yolsuz tescili bildiğini ve birbirlerinden haberdar olup kötüniyetli olduklarını, dahili davalı son kayıt maliki ...'ın ise ara malikler ...'in bayii ...'ın kardeşi ..'ın oğlu olduğunu, sonuç olarak son kayıt malikinin de amcasının daha önceden dava konusu taşınmazı satın alması karşısında artık kötüniyetinin açık olduğunu, davanın kabulünün gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 705 inci, 1022/1 inci, 1023 üncü, 1024 üncü, 1025 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 834 ada 7 parsel sayılı 1.314,16 m2 miktarlı arsa nitelikli taşınmazın tamamı davacı ... Belediyesi adına kayıtlı iken 06.07.2009 tarihli Belediye Meclis Kararı ile 23.06.2010 tarihinde 160.000 TL bedelle davalı ...'a ihale ile satıldığı, ...’ın taşınmazı 16.03.2011 tarihinde 162.000 TL bedelle davalı ...'a, ...’ın da taşınmazı 20.05.2011 tarihinde 163.000 TL bedelle davalı ...'a, ...’ın taşınmazı 04.09.2014 tarihinde 80.000 TL bedelle davalı ...'e devrettiği, aynı temlikte Albaraka Türk Katılım AŞ. lehine 1. dereceden 390.000 TL bedelli ipotek tesis edildiği, ipoteğin 03.12.2015 tarihinde terkin edildiği, davanın 11.01.2017 tarihinde açıldığı, taşınmaz üzerine 13.01.2017 tarihinde "davalıdır" şerhi konulduğu ve dava konusu taşınmazın dahili davalı ... tarafından 16.05.2018 tarihinde dahili davalı ...'a satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
2.Bilindiği üzere, bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğünün meydana geleceği 09.05.1960 tarih 21/9 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı gereğidir. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlayabileceğimiz bu hal, usul hukukunun vazgeçilmez temellerinden birisi olup kamu düzeni ile ilgilidir. Ne var ki, usuli kazanılmış hak kuralının istisnalarından birisi de yanılgıya dayalı bozma kararına uyulmuş olmasıdır.
Bu kapsamda vurgulanmalıdır ki, maddi hataya dayalı olan bir bozma kararına uyulmuş olunması halinde usuli kazanılmış hakka değer verilmesi mümkün değildir. Maddi hataya dayalı bozma kararına uyulmuş olması itibariyle kazanılmış hakkın bulunmadığından söz edilebilmesi için ancak Yargıtay Dairesinin vardığı sonuç her türlü değer yargısının dışında, hiçbir suretle başka biçimde yorumlanamayacak, tartışmasız ve açık bir maddi hata olarak belirlenmelidir.
Hemen belirtilmelidir ki, hükmüne uyulan önceki tarihli bozma kararında davalıların edinimlerinde kötüniyetli oldukları iddiasının usulünce ispatlanamadığı kabul edilmiş ise de, dosya kapsamına yansıyan delillere göre bu değerlendirmenin maddi hataya dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
3. Somut olaya gelince; tüm dosya kapsamından, dava konusu taşınmazın ihale yoluyla satışına dayanak olan Belediye Meclis Kararının idarî yargı merciinde iptal edildiği ve kararın deracattan geçerek kesinleştiği, ilk el davalı ... adına oluşan tescilin yolsuz hale geldiği, taşınmazın ilk el Adil tarafından davalı ...’a, adı geçenin davalı ...'a, ... tarafından da davalı ...’e kısa aralıklarla devredildiği, ilgili meclis kararının yerel ve ulusal basında haber konusu yapıldığı, kamuoyunun bilgi sahibi olduğu, davalıların Silivri ve çevre ilçelerde yaşadıkları, Silivri'de taşınmaz sahibi oldukları, yapacakları basit bir araştırmayla yolsuzluğu ve uyuşmazlığı bilebilecek durumda olmaları karşısında davalılar Himmet, Turgay ve Kaan'ın edinimlerinde iyiniyetli kabul edilemeyeceği açıktır. Dava konusu taşınmazı yargılama sırasında devralan son kayıt maliki dahili davalı ...'ın ise, taşınmazda “davalıdır” şerhi tesis edilmesinden sonra üzerinde şerh varken taşınmazı devraldığı, diğer yandan 3. el davalı ...'ın öz yeğeni olduğu ve ediniminde iyiniyetli olmadığı sabittir.
4. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Alınan peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
07.11.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
- KARŞI OY -
Dava, yolsuz tescile dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır. İlk Derece Mahkemesinin (İDM) E. 2017/17 K. 2018/106 sayılı kararıyla yolsuz tescile konu işlemden sonra yapılan temliklerin iyi niyetli olmayan üçüncü kişilere yapıldığının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince (BAM) davalıların iyi niyetli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, kararın temyizi üzerine Dairemizce 6100 sayılı Kanun'un 125 inci maddesi gereğince değerlendirme yapılması gereğine dayanılarak kararın bozulmasına hükmedilmiştir.
BAM tarafından tekrar aynı gerekçeyle davanın reddine karar verildikten sonra Dairemizin 29.11.2022 tarihli ve E. 2022/3833 K. 2022/7805 sayılı kararıyla “...Hemen belirtmek gerekir ki, dava konusu taşınmazın satışına dair Belediye Meclis Kararının idarî yargı merciinde iptal edilmesi ile sicilin dayanağı işlemin ortadan kalktığı ve davalı ... adına oluşan tescilin yolsuz hale geldiği ancak ikinci el konumunda olan davalıların iyiniyetli olması durumunda bu kazanlarının korunması gerektiği açıktır. Somut olayda, İstanbul 5. İdare Mahkemesinin 31.05.2010 tarihli ve 2009/1410 Esas, 2010/942 Karar sayılı kararı ile 06.07.2009 tarihli 53 karar sayılı Silivri Belediye Meclisi Kararının iptal edildiği, kararın Danıştay 8. Dairesinin 2011/892 Esas, 2015/1585 Karar sayılı kararı ile onandığı, aynı Dairenin 2015/11981 Esas, 2016/3497 Karar sayılı kararı ile karar düzeltme talebinin reddedildiği ve kararın 08.04.2016 tarihinde kesinleştiği, ilk el davalı ...’ın ise dava konusu taşınmazı 16.03.2011 tarihinde davalı ...’a, ...’ın da 20.05.2011 tarihinde davalı ... Turgay’a, Köksal Turgay’ın da 3 yıl sonra 09.04.2014 tarihinde davalı ...’e temlik ettiği, taşınmazda 04.09.2014 tarihli, 16686 yevmiye sayılı resmi senetle dava dışı Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. lehine 1. derecede, 390.000,00 TL miktarında ipotek tesis edildiği, ipoteğin 03.12.2015 tarihli, 26785 yevmiye sayılı işlemle terkin edildiği, taşınmaza 11.0.2017 tarihinde “davalıdır” şerhi koyulduğu ve 16.05.2018 tarihinde dahili davalıya devredildiği, bu durumda dahili davalının anılan şerhin tesis edilmesinden sonra taşınmazı devralması nedeniyle iyi niyet savunmasında bulunamayacağı ancak önceki maliklerin kötüniyetli olduklarının ispat külfetinin davacıda olduğu gözetildiğinde, davacının bu yöne ilişkin bir takım yerel gazete haberi dışında delil bildirmediği, tanık göstermediği, kötüniyet iddiasının usulünce kanıtlanamadığı sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir...” gerekçesiyle BAM kararı bozulmuştur.BAM'ca yukarıda anılan bozma ilamının uyulmasına karar verilerek bozma doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın temyizi üzerine Dairemizin Sayın Çoğunluğunca ise bu kez son kayıt maliki dahili davalı ...'ın taşınmazda "davalıdır" şerhi bulunmasına rağmen taşınmazı satın aldığı, dolayısıyla bu kişinin iyi niyet savunmasında bulunamayacağı kabul edildiği gibi Dairemizin önceki bozma ilamına aykırı düşecek şekilde anılan dahili davalıdan önceki davalıların da iyi niyetli olmadığı ve bu sebeple davanın kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Sayın Çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık Dairemizin 29.11.2022 tarihli ve E. 2022/3833 K. 2022/7805 sayılı kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dava konusu taşınmazın satışına dair Belediye meclis kararının İdari Yargı merciinde iptal edilmesi ile sicilin dayanağı olan işlemin ortadan kalktığı ve davalı birinci el alıcı olan ... adına oluşan tescilin yolsuz hale geldiği tartışmadan uzaktır. Ancak bu alıcıdan sonra taşınmazın tekrar başka kişilere satılmış olması nedeniyle ikinci el konumunda olan davalıların iyi niyetli olmaları durumunda bu kazanımlarının korunması gerektiği de Kanun'un amir hükmü gereğidir.
Somut olayda taşınmazı son olarak devralan ...'ın taşınmazı alırken taşınmazda "davalıdır" şerhinin bulunduğu, dolayısıyla bu şerh var iken taşınmazı satın alan kişinin iyi niyet savunmasında bulunamayacağı açıktır. Nitekim bu husus Dairemizin 29.11.2022 tarihli ve E. 2022/3833 K. 2022/7805 sayılı kararında da vurgulanmıştır. Dolayısıyla bu hususta Sayın Çoğunluk ile aramızda bir fikir ayrılığı bulunmamaktadır. Ancak son alıcının iyi niyetli olmadığı gerekçesiyle tapu iptaline karar verilebilmesi için yolsuz tescil işleminden sonra taşınmazı birinci el alıcıdan satın alan ikinci el davalıların da iyi niyetli olmadıklarının ispatlanması bir başka ifadeyle anılan zincirdeki kişilerin hiçbirinin iyi niyetli olmadığının ortaya konulması gerekmektedir.
Bu çerçevede yapılan inceleme uyarınca, gerek davanın reddine karar veren İDM'nin kararında, gerekse Dairemizin 29.11.2022 tarihli ve E. 2022/3833 K. 2022/7805 sayılı kararında belirtildiği üzere somut olayda son alıcı dahili davalı ...'dan önceki ikinci el davalılar arasında sosyal bir ilişki tespit edilemediği, taşınmazın Davacı Belediyece 23.06.2010 tarihinde davalı ...'a, bu kişi tarafından 16.03.2011 tarihinde ...'a, bu kişi tarafından 20.05.2011 tarihinde davalı ...'a, anılan kişi tarafından ise 04.09.2014 tarihinde ...'e satıldığı, satışların tamamının sık aralıklarla yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan Davacı idarenin tapu iptal ve tescil davasını İdare Mahkemesi kararının kesinleştiği 16.06.2016 tarihinden sonra açtığı görülmektedir. Taşınmazın ara maliklerinden ikinci el davalı ...'in taşınmazı satın alırken Albaraka Türk Katılım Bankası A. Ş.'den kredi kullandığı, bu kredi nedeniyle taşınmaz üzerinde ipotek tesis edildiği ve bu ipoteğin daha sonra kredinin ... tarafından ödenmesi nedeniyle terkin edildiği, satışın gerçek bir satış olduğu İDM'ce tespit edilmiştir. Bu çerçevede ara malik ..., ... veyahut ...'in taşınmazı satın alırken iyi niyetli olmadıklarını gösteren açık bir durumun bulunduğu söylenemez.
Bunun da ötesinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 3 üncü maddesi uyarınca "Kanunun iyiniyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır." Dolayısıyla ikinci el davalıların iyi niyetli olmadıklarının davacı tarafça ispat edilmesi gerekmektedir. Davacı tarafça tanık deliline dayanılmamış, bir takım yerel gazete haberleri dışında herhangi bir delil bildirilmemiştir. Bu durumda ihalenin yapıldığı 2010 tarihi ile ara malik ...'e satışın yapıldığı 2014 yılları arasında yapılan çeşitli devirler zinciri içerisinde yer alan ikinci el davalıların iyi niyetli olmadıklarının ispatlanamadığı, davacı vekilince yerel gazete olduğu ileri sürülen Hür Haber'de 2010 tarihinde çıkan bir yazının taşınmazı 2014 yılında satın alan kişi tarafından duyulmamış olabileceği, 31.08.2016 tarihinde Yörünge Haber'de çıkan haberin ise zaten satışlardan sonra olduğu, dolayısıyla bu haberin çıktığı tarihten önce taşınmazları satın alan ikinci el maliklerin bu habere dayalı olarak iyi niyetli olmadıklarının söylenemeyeceği açıktır.
Açıklanan nedenlerle Dairemizin 29.11.2022 tarihli ve E. 2022/3833 K. 2022/7805 sayılı kararındaki bozma ilamına uygun olarak BAM tarafından verilen kararın onanması gerekirken Sayın Çoğunluğun aksi yöndeki bozma kararına iştirak edemiyorum.