"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/44 E., 2022/141 K.
HÜKÜM : Asıl davanın kısmen kabulü kısmen reddi, karşı davanın reddi
Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil istekli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece asıl davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 29.09.2021 tarih, 2021/6842 Esas, 2021/4860 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda asıl davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, karşı davanın reddine ilişkin verilen kararın davacılar vekili tarafından süresinde ve davalılar vekilin tarafında süresinde duruşma istekli temyiz edilmesi üzerine; duruşma isteği değerden reddedildi, Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar; mirasbırakan anneleri ...’ün paydaşı olduğu 40, 232, 233, 322, 396, 401, 914, 915, 579, 647, 860, 861, 1001,1047, 2032, 1433, 1435, 1437, 1616, 1613, 1698, 1703, 1760, 1881, 1967, 1780, 1800, 1887, 1287 parsel sayılı taşınmazlarını davalılara rızai taksim sözleşmesi ile gerçekte bedelsiz olarak temlik ettiğini, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, mirasbırakanın hasta ve kandırılmaya müsait bir yapıda olduğunu, mirasbırakanın eşine nafaka davası açtığını, nafaka geliri olduğunu, vasi tayini için açılan davada davalı ...'in vasi tayin edilmesine karşı çıktığını ve bu süreçte mirasbırakanın tüm malvarlığının devrinin sağlandığını, mirasbırakanın eşi Mehmet ile olan husumeti nedeniyle mal kaçırmak amaçlı hareket ettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının miras payları oranında iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini talep etmişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar; hak düşürücü sürenin geçtiğini, aynı iddialar ile daha önce açılan davanın takipsiz bırakıldığını, temlikin miras taksim sözleşmesi ile yapıldığını, mirasbırakanın kendisine taksim sonucu isabet eden taşınmazını daha sonra davalı ...’e temlik ettiğini, diğer davalı ...’ın ise mirasbırakandan taşınmaz almadığını, yapılan işlemlerin muvazaalı olmayıp gerçek satış olduğunu, mirasbırakanın eşinden kötü muamele gördüğünü, çocuklarının kendisi ile ilgilenmediğini, 15.08.2005 tarihinde eşinden şikayetçi olduğunu ve davalı ...’in yanında yaşamaya başladığını, mirasbırakanın geliri olmadığından dava konusu taşınmazların satışına ihtiyacı olduğunu, taksim sözleşmesi ile bir kısım taşınmazın satış bedelini aldığını, bir kısmını da kendisine baktığı için davalı ...’e bakım karşılığı temlik ettiğini belirterek asıl davanın reddini istemişler; karşı dava ile, paylaşım sözleşmesi gereği mirasbırakanın ödemeyi taahhüt ettiği 20.000 TL’nin davacıların payına isabet eden 15.000 TL’lik kısmının davacılardan işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmişler, aşamada davalı ...’in ölmesi üzerine mirasçıları davaya dahil olmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 14.05.2013 tarih, 2012/15, 2013/27 Karar sayılı kararı ile; iddianın kanıtlandığı ancak dava konusu 1001, 1800 ve 1887 parsel sayılı taşınmazların dava dışı kişiler adına kayıtlı olduğu gerekçesi ile asıl davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Bozma Kararı
Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 09.04.2015 tarih, 2015/1484 Esas 2015/5234 sayılı kararı ile; dava konusu 1001, 1800 ve 1887 parsel sayılı taşınmazların 3. kişiler adına kayıtlı olduğu belirlenmek suretiyle anılan parseller yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak taraf delillerinin muris muvazaası iddiası bakımından irdelenerek değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken miras taksim sözleşmesinin, ölünceye kadar bakma sözleşmesi şeklinde değerlendirilerek yazılı şekilde karar verilmesinin ve dava kısmen kabul edildiği halde davada vekille temsil edilen davalılar yararına, davanın reddedilen kısmı üzerinden vekalet ücreti takdir ve tayini gerekirken bu hususta karar verilmemiş olmasının doğru olmadığı; ayrıca, dava konusu 1780 sayılı parselin davalı ... tarafından 14.05.1990 tarihinde dava dışı 3. kişiden edinildiği halde bu parselin kabul kapsamına alınmasının da isabetsiz olduğu gerekçesi ile karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 02.07.2019 tarih, 2015/51 Esas, 2019/33 karar sayılı kararı ile; iddianın kanıtlandığı ancak dava konusu 1001, 1800 ve 1887 parsel sayılı taşınmazların dava dışı kişiler adına kayıtlı olduğu gerekçesi ile asıl davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
C. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar ve davacılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
D. İkinci Bozma Kararı
Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 29.09.2021 tarih, 2021/6842 Esas, 2021/4860 Karar sayılı kararı ile; kısa kararda 1780 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddine karar verildiği halde gerekçeli kararda 1780 parsel sayılı taşınmaz için davanın kabulüne karar verilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılmasının doğru olmadığı gerekçesi ile karar bozulmuştur.
E. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Temyize Konu Karar
Mahkemenin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararı ile; iddianın kanıtlandığı, mirasbırakanın devir için maddi ihtiyacının olmadığı, satışın yakın akrabalar arasında gerçekleştiği ve taşınmazların rayiç bedeliyle satış bedeli arasında nispetsizlik olduğu, dava konusu 1001, 1800 ve 1887 parsel sayılı taşınmazların dava dışı kişiler adına kayıtlı olduğu, 1780 parselin mirasbırakan ile bir ilgisinin bulunmadığı gerekçesi ile asıl davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar ve davacılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava değeri üzerinden nispi vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken maktu vekalet ücreti takdir edildiğini, reddedilen karşı dava için de karşı davalılar lehine vekalet ücreti takdir edilmediğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; 16.10.2012 tarihli duruşmada dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiğini, davacı vekili tarafından verilen yenileme dilekçesinin davacılardan ... adına verildiğini, diğer davacılar adına usulüne uygun olarak verilmiş bir yenileme dilekçesi bulunmadığını, bu hali ile diğer iki davacı yönünden davaya devam edilmesinin doğru olmadığını, harç ikmali yapılmadan karar verildiğini, davaya konu 1001, 1800, 1887 ve 1780 parseller yönünden değer tespiti yapılmadığını, bu taşınmazlar yönünden davanın reddine karar verildiğini, ancak taşınmazların değeri tespit edilmediği için davalı karşı davacılar lehine hükmedilen avukatlık ücretinin eksik kaldığını, yemin deliline dayandıkları halde yeminin hatırlatılmadığını, mirasbırakan ...’e miras payı oranında isabet eden taşınmazların değerinin ihtiyaçlarının tamamını karşılamasına yetip yetmeyeceğinin tespit edilmediğini, tanık beyanlarının değerlendirilmediğini, mirasbırakanın bakıma muhtaç olduğunu, eşinin kendisine bakmadığını, çocuklarının da anneleriyle ilgilenmediğini, davalı ...'ün mirasbırakanı yanına alarak bakımını üstlendiğini, temlikin muvazaalı olmadığını, hükümde davalı ...’ün kendi miras payının da iptal tescile dahil edildiğini, önceki kararda yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakıldığını ve bu hususun temyiz edilmediğini, karşı davanın reddedilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı,
Türk Medeni Kanunu'nun 706 ncı, Türk Borçlar Kanunu'nun 237 nci (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26 ncı maddeleri.
3. Değerlendirme
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’ün 18.10.2008 tarihinde öldüğü, geride çocukları olan davacılar ..., ... ve ... ile 2011 yılında ölen eşi ...’in dava dışı ...’dan olan çocukları ..., ... ve ...’nın mirasçı olarak kaldığı; davalı ...’in mirasbırakanın kardeşi, davalı ...’ın mirasbırakanın 1970 yılında ölen kardeşi ...’ın oğlu olduğu, mirasbırakanın babası ...’ın 1978 yılında öldüğü, kök mirasbırakan ...’dan çocukları olan mirasbırakan ..., davalı ... ve torunu ...’a veraseten intikal edecek taşınmazların resmi şekilde düzenlenen 14.05.2007 tarihli taksim senedi sonucu davalılar ve mirasbırakan arasında paylaşıldığı, buna göre dava konusu 40, 232, 233, 396, 401, 914, 915, 579, 647, 860, 861 parsel sayılı taşınmazlardaki 32/96 payın ve 1698, 1616, 1703, 1760, 1881 ve 1287 parsel sayılı taşınmazların tamamının davalı ...’e; dava konusu 1433, 1435, 1437, 1613 ve 1967 parsel sayılı taşınmazların tamamının ve 1047 ile 2032 parsel sayılı taşınmazlardaki 12/48 payın davalı ...’a, 322 parsel sayılı taşınmazın tamamının mirasbırakan ...’a isabet ettiği, mirasbırakanın 322 parsel sayılı taşınmazı 23.05.2007 tarihinde satış suretiyle davalı ...’e temlik ettiği, davacıların hem 14.05.2007 tarihli taksim akdi ile davalılar adına tescil edilen hem de 23.05.2007 tarihli satış akdi ile davalı ...’e temlik edilen taşınmazlar yönünden muris muvazaası hukuki nedenine dayanarak asıl davayı açtıkları anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, mirasbırakan ...’ın dava konusu 322 parsel sayılı taşınmazını mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalılara devrettiği saptanarak anılan taşınmaz yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazı yerinde değildir.
Davalılar vekilinin asıl davaya yönelik diğer temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706 ncı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237 nci ve Tapu Kanunu'nun 26 ncı maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Öte yandan; kural olarak Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları konuları ile sınırlı, gerekçeleri ile aydınlatıcı ve sonuçları ile bağlayıcıdır. Bir başka ifade ile yorum yolu ile yukarıda açıklanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama alanının genişletilmesine imkan bulunmamaktadır.
Somut olayda; mirasbırakan ..., kök mirasbırakan ...’dan kendisine intikal edecek taşınmazları diğer mirasçıların katılımı ile gerçekleştirilen 14.05.2007 tarihli, geçerli işlemlerden olan taksim akdi ile paylaşmış olup 01.04.1974 tarih, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının 14.05.2007 tarihli taksim akdine uygulanamayacağı açıktır.
Hal böyle olunca; asıl dava yönünden dava konusu 322 parsel sayılı taşınmaz dışındaki dava konusu taşınmazların tamamı yönünden asıl davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.
Davacılar ve davalılar vekillerinin karşı davaya yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Davalılar karşı dava ile; 19.01.2007 tarihli harici sözleşmeye göre mirasbırakanın ödemeyi taahhüt ettiği 20.000 TL’nin davacıların payına isabet eden 15.000 TL’lik kısmının işleyecek yasal faizi ile birlikte davacılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş olup anılan harici sözleşmede mirasbırakanın, yukarıda anılan 14.05.2007 tarihli taksimin yapılmaması veya sonradan iptal edilmesi halinde davalı ...’e 20.000 TL ödemeyi taahhüt ettiği gözetildiğinde karşı davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı gibi 14.05.2013 tarihli ilk kararda karşı dava için davacılar lehine vekalet ücretine hükmedilmediği, anılan kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmediği, o halde bu hususun davalılar lehine kazanılmış hak oluşturduğu gözetildiğinde karşı davada davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinde de bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacılar ve davalılar vekillerinin karşı davaya yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalılar vekilinin asıl davaya konu 322 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazı ile davacılar ve davalılar vekillerinin karşı davaya yönelik temyiz itirazlarının reddine,
2. Davalılar vekilinin asıl davaya konu 322 parsel sayılı taşınmaz dışındaki dava konusu diğer taşınmazlar yönünden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
Bozma sebebine göre asıl davada hükmün ferilerine yönelik davacılar ve davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının ilgililere iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğ tarihinde itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
14.02.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
- KARŞI OY -
Dava, tapu iptali ve tescil davasıdır. İlk Derece Mahkemesince (İDM) nihai olarak asıl dava yönünden tüm taşınmazlar bakımından davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararın temyizi üzerine Dairemizin Sayın Çoğunluğunca özetle mirasbırakanın dava konusu 322 parsel sayılı taşınmazı mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla satış suretiyle davalı tarafa devrettiği, diğer taşınmazların ise taksim sözleşmesi gereğince davalı tarafa devrolunduğu, satış sözleşmesinin 01.04.1974 E.1974/1, K.1974/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu (İBK) kararı kapsamında muris muvazaası olarak nitelendirilmesi mümkün ise de taksim suretiyle yapılan muazaalı devrin muris muvazaası olarak nitelendirilip iptal edilmeyeceği, zira İBK kararlarının dar yorumlanması gerektiği ve anılan İBK'ya konu işlemin satış sözleşmesi olduğu belirtilerek taksim sözleşmesiyle devredilen taşınmazlar yönünden davanın reddedilmesi gerektiği gerekçesiyle İDM kararının bozulması yönünde hüküm kurulmuştur.
Sayın Çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, İBK kararında yer almaması nedeniyle mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla aslında bağış sözleşmesiyle devredilmek istenen taşınmazların taksim sözleşmesiyle devredilmesi hâlinde muris muvazaası hukuki nedenine dayalı olarak yapılan tasarrufun iptal edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin birçok kararında belirtildiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası olarak" tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf- vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli İBK'da açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 706., 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeniyle geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilmektedirler.
Anılan İBK'da esas itibariyle murisin kanuna karşı hile yapmak suretiyle mirasçısını miras hakkından mahrum bırakmasını önlemek amacıyla söz konusu içtihat öngörülmüştür. Bir başka ifadeyle İBK'yla murisin gerçek iradesini yansıtmayan ve sırf mirasçının miras hakkını ihlal etmek amacıyla gerçekte bağışlamak istediği taşınmazını mevzuat uyarınca sorgulanması mümkün olmayan başka bir hukuki işlem kılıfıyla gerçekleştirmesinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
Buna göre İBK'yla ortaya konulan husus görünürdeki işlemin hangisi olduğu veya adının ne olduğu değil mirasçının miras hakkının kanuna karşı hile yapılmak suretiyle gaspedilmesinin önlenmesidir. Bu çerçevede murisin gerçek iradesini yansıtmayan işlemin satış sözleşmesi dışında başka bir sözleşme olması halinde de söz konusu İBK'nın korumak istediği hukuki değerin ihlal edilmiş olacağı izahtan varestedir. Nitekim anılan İBK kararında sadece satış sözleşmesinden söz edildiği halde daha sonraki Yargıtay kararlarında görünürdeki işlemin satış değil ölünceye kadar bakma sözleşmesi olduğu durumlarda da işlemin İBK kapsamında görülerek iptal edileceği kabul edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta da İDM'ce murisin esas iradesinin söz konusu taşınmazlardan payına düşen kısmını davalı kardeşi ve yeğenine bağışlamak olduğu, ancak bunu bağış sözleşmesi olarak değil mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla resmi taksim sözleşmesiyle yaptığı kabul edilmiştir. Görünürdeki taksim sözleşmesi tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi ise kanunda öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan söz konusu taksim sözleşmesine dayalı olan ve murisin gerçek iradesini yansıtmayan devirlerin geçersiz olması nedeniyle iptal edilmesi gerekir.
Bu bağlamda görünürdeki devir işleminin satış olması halinde işlemin iptal edilmesi gerektiği ancak taksim olması durumunda bunun İBK kapsamında değerlendirilemeyeceğini söylemenin gerek yukarıda belirtilen İBK kararının gerekse de bu konudaki yerleşmiş Yargıtay içtihatlarının ruhuna ve amacına açıkça aykırılık teşkil edeceği değerlendirilmektedir.
Açıklanan nedenlerle Sayın Çoğunluğun konuya ilişkin aksi yöndeki bozma görüşüne iştirak edilememiştir.