Logo

1. Hukuk Dairesi2023/5192 E. 2024/1266 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle devredilen taşınmazlar için tapu iptali ve tescil davasında, vekilin ve alıcının kötü niyetli olup olmadığı ve HMK 125. maddesi uyarınca yapılan yargılamada direnme kararının usulüne uygun verilip verilmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak davacının taşınmaz paylarını davalıya devrettiği, davalının da bu durumu bildiği veya bilmesi gerektiği, ayrıca bozma kararından sonra HMK 125. maddesi uyarınca yeni malike dava yöneltilmesine rağmen, mahkemenin bu hususta gerekli incelemeyi yapmayıp, ilk kararında bulunmayan yeni bir gerekçe ile direnme kararı verdiği gözetilerek, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/267 E., 2020/133 K.

HÜKÜM : Kısmen kabul

Taraflar arasındaki tapu iptali-tescil ve bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 12. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizce yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 29.06.2021 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde, temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile davalı ... vekili Avukat ..., dahili davalı ... ... vekili Avukat ... geldiler. Temyiz edilen davalı ... vekili gelmedi. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

Dairemizce, temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiş, Hukuk Genel Kurulunca, temyize konu kararın yeni hüküm niteliğinde olduğu gerekçesiyle dosya Dairemize gönderilmiştir.

I. DAVA

Davacı; şirket ortağı olan davalı ... ile aralarında çıkan uyuşmazlık üzerine tehditle işyerinden uzaklaştırıldığını ve bu süreçte davalı ile ortak tanıdıkları olan dava dışı ... ’in avukat olarak tanıttığı davalı ...’ı, ortaklık mallarını ve hesaplarını tasfiye etmesi amacıyla ve dava konusu arsaların satışı konusunda vekil tayin ettiğini, tasfiye payının verilmemesi üzerine davalı ...’ı vekillikten azletmek için notere gittiğinde davalının avukat olmadığını, kendisinden habersiz olarak dava konusu taşınmazların tamamını davalı ...’e devrettiğini öğrendiğini, vekalet görevini kötüye kullanan davalı ... ile diğer davalı ...’in el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini ileri sürerek dava konusu 11262 ve 11264 parsel sayılı taşınmazlarda ¼’er payın, Kandıra ilçesinde bulunan 133 ada 31 parsel sayılı taşınmazda ½ payın davalı ... adına olan tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini, olmadığı taktirde şimdilik 150.000 TL bedelin faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir. Yargılama sırasında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 125 inci maddesi gereğince 11264 (yeni 14538) parsel sayılı taşınmaz bakımından yeni malik İbrahim ...'ya karşı tapu iptali ve tescil isteğiyle davaya devam edilmiş, diğer taşınmazlar yönünden ise dava tazminat davasına dönüştürülmüştür.

II. CEVAP

1.Davalı ...; davacının kendisine müracaat edip ortaklıktan ayrılma işlemlerinin çoğunu ortakları ile iyiniyet çerçevesinde gerçekleştirdiğini söylediğini, kalan birkaç işini halletmesini istemesi üzerine belirli bir ücret karşılığında anlaşarak davalıdan iş takip vekaletnamesi alıp çalışmaya başladığını, dava konusu taşınmazları alamayacağını beyan eden davacının oluru ile taşınmazları davalı ...’e satıp satış bedellerini davacıya teslim ettiğini, bütün bu işlemlerin sonunda da davacıdan ibraname aldığını belirtip davanın reddini savunmuştur.

2.Davalı ...; davacıyla şirket ortağı iken davacının suistimalleri nedeniyle anlaşarak ortaklığı sonlandırdıklarını, davalı ...’ı, davacının işlemlerini takip etmesi nedeniyle tanıdığını, davacının taşınmazlar üzerinde hak ve alacağı olmadığının 02.10.2007 tarihli protokolden anlaşıldığını bildirip davanın reddini savunmuş; aşamalarda, davacının ortaklıktan ayrılmak ve ortak oldukları taşınmazlardaki payını satmak istemesi üzerine bedeli mukabilinde satın aldığını, satış bedelini de davalı vekile ödediğini beyan etmiştir.

3.Davalı ...; taşınmazı bedelini ödeyerek iyininetli şekilde temlik aldığını belirtip davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

İstanbul Anadolu 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.11.2014 tarihli ve 2007/637 Esas, 2014/563 Karar sayılı kararı ile; 25.01.2008 tarihli duruşmada Kandıra ilçesinde bulunan dava konusu 133 ada 31 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın tefrikine; ayrı bir esas üzerinden yetkisizlik nedeniyle davanın reddine dair verilen kararın Dairemizin 08.11.2010 tarihli ve 2010/10783 Esas, 2010/11734 Karar sayılı kararı ile bozulması üzerine eldeki dava ile yeniden birleştirilmesine karar verilerek yapılan yargılama sonucunda; davalı ... yönünden tapu iptali ve tescil isteğinin, kötüniyetli olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle, alacak isteğinin ise husumet nedeniyle reddine, satış bedelinin davacıya ödendiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle taleple bağlı olarak 150.000 TL alacağın faiziyle birlikte davalı vekil ...’dan tahsiline karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 15.01.2019 tarihli ve 2018/1898 Esas, 2019/104 Karar sayılı kararı ile; "Davalı ... adına kayıtlı çekişme konusu taşınmaz bakımından tapu iptal tescil isteğinin kabul edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi tapu kayıtlarına göre dava tarihinden sonra 3. kişilere devredilen çekişme konusu taşınmazlar bakımından HMK'nın 125 inci maddesinin uygulanmasının düşünülmemesi de isabetsizdir." gerekçesiyle karar bozulmuş; davalı ...'in karar düzeltme istemi Dairemizin 17.06.2019 tarihli ve 2019/1563 Esas, 2019/3832 Karar sayılı kararıyla reddedilmiştir.

B. Direnme Kararı

Bozma doğrultusunda HMK'nın 125 inci maddesinin uygulanmasından sonra Mahkemenin 08.09.2020 tarihli ve 2019/267 Esas, 2020/133 Karar sayılı kararı ile; dava dilekçesi ve tüm dosya kapsamına göre davacının bu taşınmazlardaki hisselerini satma iradesinin bulunduğu ve bu amaçla vekâlet verildiği, normal şartlar altında bir taşınmaza müştereken malik olan paydaşlardan biri payını satmak istediğinde öncelikle diğer paydaşlara teklifte bulunmasının asıl olduğu, ancak diğer paydaşlara haber vermeden de üçüncü kişilere pay satışı yapılabileceği, herhâlde yabancı ile ortak olmak istemeyen diğer paydaşların şuf'a haklarını kullanmak için dava açma haklarının mevcut olduğu, davalı vekil ...’ın bu taşınmazları diğer paydaş olan davalı ...'e vekâletnameye uygun olarak sattığı, davalı ...'in paydaş olduğu taşınmazdaki satılığa çıkarılan payları vekilden satın aldığı, satış bedelinin vekile ödendiğinin de resmî akitte belirtildiği, vekâletnamede payların, paydaş olan davalı ...'e satılmayacağına ilişkin bir yasaklama olmadığı gibi yasal olarak da böyle bir yasaklamanın söz konusu olamayacağı, davacının taşınmazlardaki paylarını satış iradesinin olduğu ve bu iradeye uygun olarak taşınmazlardaki payların satıldığı, vekilin, daha önceki başka işlemlerde davacı ve davalı ...'in vekili olmasının ve satın alan ...'in taşınmazların paydaşı olmasının başlı başına eylem birliği içinde davacıya zarar verdiklerini göstermeyeceği, akdi ilişkiye dayalı olarak sadece vekilin sorumlu tutulacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

C. Direnme Kararının Temyizi

Direnme kararı süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

D. Temyiz Sebepleri

1.Davacı vekili; dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddialarını yinelemiş, davalıların fikir birliği içerisinde hareket ederek davacıyı zarara uğrattıklarının dosyadaki tüm deliller ile ispatlandığını, davalı ...'in diğer davalı ...'in yeğeni olduğunu, davacının zararlandırıldığını bilen ya da bilebilecek konumda bulunduğunu, öte yandan taşınmazın keşfen saptanan değeri üzerinden eksik harcın tamamlanması için taraflarına süre verilmesi gerekirken "taleple bağlı kalınarak" gerekçesi ile dava dilekçesinde belirttikleri değere hükmedildiğini beyan edip kararın bozulmasını istemiştir.

2.Davalı ... vekili; cevap dilekçesindeki savunmalarını tekrarlamış, taşınmaz bedellerinin diğer davalıdan alınarak davacıya teslim edildiğini, davacının soruşturma dosyasında da bu hususu kabul ettiğini, kaldı ki davacının davasında haklı olması halinde sebepsiz zenginleşen kişinin davalı ... değil diğer davalı ... olduğunu, sadece davalı ... aleyhine tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığını, bilirkişi raporlarındaki çelişkiler giderilmeden karar verildiğini, davanın ispat edilemediğini belirtip kararın bozulmasını istemiştir.

E. Hukuk Genel Kuruluna Gönderme Kararı

Dairemizin 29.06.2021 tarihli ve 2020/3861 Esas, 2021/3628 Karar sayılı kararı ile; Mahkemece verilen direnme kararının yerinde olmadığı gerekçesiyle temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.

F. Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulunun 31.05.2023 tarihli ve 2021/1-661 Esas, 2023/541 Karar sayılı kararı ile; "Bozma kararından sonra değiştirilen talep sonucunun gözetilmediği gibi ... HMK'nın 125 inci maddesine yönelik kısma uyulup, diğer yönlerden direnme kararı verildiğinden de söz edilemeyeceği, dolayısıyla ilk kararda bahsedilmeyen yeni hususlara yer verildiği, bozmadan sonra yeni ve farklı bir olguya dayanılıp kararın gerekçesi değiştirilerek yeni ve farklı bir gerekçeyle karar verildiği anlaşılmaktadır. Şu hâlde “direnme” olarak adlandırılan kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası ortaya çıkan yeni ve farklı bir olgu ve gerekçe ile oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır." gerekçesiyle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Dairemize gönderilmiştir.

G. Uyuşmazlık

Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa bedel isteğine ilişkindir.

H. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 506 ncı maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 2, 3, 1023 ve 1024 üncü maddeleri.

2. Değerlendirme

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava dışı ... Nakliyat Turizm Özel Sportif Tesisler İnşaat Elektronik Cihaz Gıda San. İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. ortaklarından olan dava dışı ... Nakliyat Gıda Orman Ürünleri Yapı ve Otomotiv San. İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.ni temsilen davacı ... ve davalı ...’in, şirketin 1250 paya karşılık gelen hissesini 19.07.2007 tarihinde şirket ortağı olan dava dışı ...’e devrettikleri, ... Nakliyat Gıda Ürünleri Yapı ve Otomotiv San. İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.ni temsilen davacı ... ve davalı ...’in şirketin sahibi bulunduğu motorlu araçları satmaya yetkili olmak üzere 17.09.2007 tarihli vekaletname ile davalı ...’ı vekil tayin ettikleri, davacının ayrıca 21.09.2007 tarihli vekaletname ile dava konusu taşınmazlardaki paylarının satışı konusunda yine davalı ...’ı yetkili kıldığı, dava konusu 11262 ve 11264 parsel sayılı taşınmazların 3/4’er payının davalı ..., 1/4’er payının davacı ... adına kayıtlı iken davacının 1/4’er payının 21.09.2007 tarihli vekaletnameye dayalı olarak davalı vekil ... tarafından 26.09.2007 tarihinde satış yolu ile davalı ...’e temlik edildiği, Kandıra ilçesinde bulunan dava konusu 133 ada 31 parsel sayılı taşınmazın ½’şer paylarla davacı ile davalı ... adlarına kayıtlı iken davacının ½ payının yine aynı vekaletnameye dayalı olarak davalı ... tarafından 28.09.2007 tarihinde satış yolu ile davalı ...’e temlik edildiği, tapu kayıtlarına göre dava konusu 11262 parsel sayılı taşınmazın 16.03.2011 tarihinde dava dışı Mehmet Topçu’ya, 133 ada 13 parsel sayılı taşınmazın 18.08.2015 tarihinde dava dışı Hakan Köseliören'e satış yoluyla temlik edildiği, 11264 parsel sayılı taşınmazın tevhit işlemiyle 14538 parsel numarasını aldığı ve 22.03.2010 tarihinde taşınmaz üzerinde kat irtifakı kurulduğu, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 no.lu bağımsız bölümlerin başta davalı ... adına tescil edildiği, 09.06.2011 tarihli satış işlemiyle dava dışı İbrahim ...'ya devredildiği; davacının HMK'nın 125 inci maddesi gereğince 11264 (yeni 14538) parsel sayılı taşınmaz bakımından yeni malik İbrahim ...'ya karşı tapu iptali ve tescil isteğiyle davaya devam ettiğini, diğer taşınmazlar yönünden ise dava tazminat davasına dönüştürdüğünü bildirdiği anlaşılmaktadır.

TBK'nın sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506 ncı maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.

Vekil ile sözleşme yapan kişi TMK'nın 3 üncü maddesi anlamında iyiniyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet veren arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2 nci maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış, daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

Somut olaya gelince; davacı ile davalı ...’in şirket ortağı olup aralarındaki anlaşmazlıklar neticesinde şirket hisselerini dava dışı kişiye 17.09.2007 tarihinde devrettikleri ve şirket araçlarının satışı konusunda davacı ve davalı ...’in birlikte davalı ...’ı 17.09.2007 tarihinde vekil tayin ettikleri, davacının 21.09.2007 tarihli vekaletname ile dava konusu taşınmazlardaki paylarının satışı hususunda davalı ...’ı ayrıca yetkili kıldığı, davacı ile davalı ... arasında anlaşmazlık bulunduğu ve hatta bu nedenle ortaklığın sonlandırıldığının davalı vekil tarafından bilindiği halde dava konusu taşınmazlardaki davacı paylarının 26.09.2007 ve 28.09.2007 tarihlerinde davalı ...’e devredildiği, çekişme konusu payların satış bedellerinin davacıya ödendiğinin usulünce kanıtlanamadığı, davacının iradesine aykırı olarak vekaleten dava konusu taşınmazlarda davacı paylarının diğer davalı ...’e devri sonucu davacının zararlandırıldığı, davalı ...’ın bu suretle vekalet görevini kötüye kullandığı, davalı ...’in ise hem dava konusu taşınmazlarda paydaş olması, hem de davacı ile aralarında şirket ortaklığından kaynaklı anlaşmazlıklar bulunması nedeniyle iyiniyetli sayılamayacağı, adı geçen davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettikleri sonucuna varılmaktadır.

Öte yandan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “İyiniyetli üçüncü kişilere karşı” başlıklı 1023 üncü maddesi;

“Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.” şeklinde düzenlenmiştir. Anılan bu maddeye göre, tapu sicilinde ismi geçen kişinin gerçek hak sahibi olduğuna inanan veya kendisinden beklenen tüm özeni göstermesine rağmen gerçek malik olmadığını, tapu sicilinde yolsuzluk bulunduğunu bilmesi imkânsız olan kişinin iktisabı korunur.

Aynı Kanun'un “İyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı” başlıklı 1024 üncü maddesi ise;

“Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.

Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.

Böyle bir tescil yüzünden aynî hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” hükmünü içermektedir. Bu madde ile de iyi niyetli olmayan kimsenin iktisabının korunmayacağına vurgu yapılmıştır. TMK’nın 1023 üncü maddesi iyiniyetle mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımını korurken; aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğinde bulunan 1024 üncü madde ile iyiniyetli olmayan üçüncü şahısların kazanımını hükümsüz saymıştır.

Davacı bozmadan sonra, HMK'nın 125 inci maddesinin uygulanması sonucu dava konusu 11264 parsel sayılı taşınmaz (yeni 14538 parseldeki 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 no.lu bağımsız bölümler) bakımından tapu iptali iptali ve tescil isteğini yeni malik ...'ya yöneltmiş olup dahili davalı ..., taşınmazı bedelini ödeyerek iyiniyetli şekilde satın aldığını savunmasına rağmen Mahkemece bu hususta tarafların bildirdikleri delillerin toplanmadığı, adı geçen davalı hakkında hükmün gerekçesinde de bir değerlendirme yapılmayarak direnme kararı verildiği görülmektedir.

Hal böyle olunca, dava konusu 11264 parsel sayılı taşınmaz (yeni 14538 parseldeki 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 no.lu bağımsız bölümler) bakımından kayıt maliki olan davalı ... ...'nun taşınmazı ediniminin iyiniyetli olup olmadığının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi, 11262 ve 133 ada 31 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davalılar ... ve ...'ın bedelden birlikte sorumlu tutulmaları gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekili ile davalı ... vekilinin değinilen yönlerden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile, temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.050,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına,

Temyiz eden davalı ... vekili duruşmaya katılmadığından lehine duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dosyanın kararı veren Mahkemeye gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

15.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.