Logo

1. Hukuk Dairesi2023/6062 E. 2024/1893 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, kadastro öncesi ve sonrası zilyetlik ile önalım hakkına dayanarak tapu iptali ve tescil talep etmiştir.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro tespitinin kesinleşme tarihinden dava açılma tarihine kadar 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiği, davacının taşınmazda paydaş olmadığı için önalım hakkının bulunmadığı ve TMK 713/2’deki koşulların oluşmadığı değerlendirilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2018/755 E., 2018/699 K.

HÜKÜM/KARAR : Ret/Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Sakarya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2017/278 E., 2018/115 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 11.04.2023 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde, temyiz edilen davalılardan ... Sanayi ve Ticaret A. Ş. vekili Avukat ... geldi, temyiz eden davacı vekili ile temyiz edilen diğer davalılar gelmediler. Gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve önceki geri çevirme kararı ile getirtilen evraklarla birlikte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... ve müşterekleri vekili dava dilekçesinde; davalılar adına kayıtlı dava konusu 123 parsel (öncesi 102) sayılı taşınmazın 144 hektar 7600 metrekare büyüklüğünde olup, kayıt maliki ve müştereklerinden harici satış senetleriyle bir kısım bölümlerinin satın alındığını, akabinde zilyetliğin ardı ardına yapılan satışlarla müvekkili tarafından devralındığını, halen nizalı bölümlerin müvekkillerinin zilyetliğinde olduğunu, eklemeli zilyetliğin 70 yılı aştığını, taşınmaz üzerinde 1400 hane bulunduğunu, zeminde bulunan evlerin kayıt malikleri ile fiili kullanıcılarının farklı olduğunu, taşınmazın kadastro tespitine itiraz edilmesi üzerine Kadastro Mahkemesinin 1966/1553 Esas sayılı dosyasında yargılama yapıldığını, fakat davacılara taşınmazı devreden ve taşınmaza revizyon gören kayıt maliklerinden tapu dışı yolla bu yerleri satın alan zilyetlerin o tarihlerde zilyetlik sürelerinin 10 yılı doldurmadığı gerekçesiyle taşınmaza revizyon gören tapunun malikleri adına sicil oluşturulduğunu, söz konusu dosyada gerek kayıt maliklerinin beyanlarından gerekse yapılan araştırmalardan gerçek zilyetlerin tespit edildiğini, bilahare harici senetlerle satışların devam ettiğini, müvekkillerinin eklemeli zilyet olduğunu, taşınmaz kayıt malikleri veya mirasçıları tarafından kullanılmadığı gibi zilyetliklerine de müdahale edilmediğini, toplam 1400 haneden oluşan mahallin belediye hizmetlerinden yararlandığını, vergilerinin ödendiğini, zilyetliğin kesintisiz olarak 1951 yılından tapuda davalılara intikal tarihi olan 2004 yılına kadar sürdüğü ve halen devam ettiğini, öte yandan kayıt maliklerinin ölümünden sonra TMK’nın 713/2 nci maddesindeki sürenin fazlasıyla dolduğunu açıklayarak taşınmazın tapu kaydının TMK 713/2 nci maddesine göre iptali ile müvekkillerinin zilyetliğinde bulunan kısımların adlarına tesciline karar verilmesini, bu talepleri kabul edilmediği takdirde müvekkillerinin öncelikli alım hakkı olduğundan kullanımlarının tespiti ile önalım hakları nedeniyle taşınmazın adlarına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... Sanayi ve Ticaret A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın dayandığı zilyetlik devir senetlerinin hukuki değerinin bulunmadığını, dava konusu taşınmazın kadastro tespitine ilişkin olarak yapılan itirazların Kadastro Mahkemesinin 1966/1533 Esas ve 1991/270 Karar sayılı kararıyla sonuca bağlandığı ve hükmen kayıt oluştuğunu, hak düşürücü sürenin dolduğunu, TMK'nın 713/2 nci maddesindeki "ölmüş" sözcüğünün Anayasa Mahkemesince iptal edildiğini, kaldı ki somut olayda hükmen tescil tarihi ile iptal kararının verildiği tarih arasında süre koşulunun oluşmadığını, vekil eden şirketin taşınmazın çekişmeli payını kayıt malikinin mirasçılarından tapu kaydına güven ilkesi gereğince satın aldığını, TMK'nın 1023 üncü maddesine göre edinimlerinin korunması gerektiğini, nizalı taşınmazın birçok kayıt maliki olduğu halde davanın bir kısım paydaşa karşı açılmasının isabetsiz olduğunu, davacıların paydaş olmaması nedeniyle önalım hakkı bulunmadığı gibi, önalım süresinin de dolduğunu bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2. Davalı ... ve ... Ticaret ve Sanayi A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; tespit öncesi neden bakımından hak düşürücü sürenin dolduğunu, tespit sonrası zilyetlik bakımından ise nizalı taşınmazın tapuya tesciline ilişkin kararın kesinleştiği tarihten, TMK'nın 713/2 nci maddesindeki "ölüm" nedeninin Anayasa Mahkemesince iptal edilerek yürürlüğün durdurulması kararı verildiği tarihe kadar geçen sürenin 20 yıldan az olduğunu, malikin tapu kütüğünden anlaşıldığını, vekil edenin kütüğe güvenerek işlem yaptığını, öte yandan şufa hakkının hissedarlara tanınan bir hak olduğunu, vekil edeni ...'ın dava konusu parselde ilk hissesini 25.10.2011 tarihinde, diğer vekil edeni ... Ticaret ve San. A.Ş.'nin de 27.08.2013 tarihinde satın aldığını, her iki satış üzerinden de iki yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Mahkemenin 21.04.2017 tarihli kararıyla; davacılar arasında aynı mevkide oturmak dışında hukuksal bir bağlantı bulunmadığı gerekçesiyle davalar tefrik edilerek yargılamaya davacı ... yönünden devam olunmuştur.

Mahkemenin 15.01.2018 tarihli, 2017/278 Esas, 2018/115 Karar sayılı kararıyla; davanın, harici satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı sebebine dayalı tapu iptali ve tescil, terditli olarak da önalım talebine ilişkin olduğu, dava konusu taşınmazın tapu kaydının 14.10.1996 tarihinde hükmen oluştuğu, dava tarihi itibariyle 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, tapuda kayıtlı taşınmazların satışı resmi şekilde yapılmadıkça hukuken bir sonuç doğurmayacağı ve satın alanın tapu iptali ve tescil talebinde bulunamayacağı; yine davacının, maliki 20 yıl önce ölmüş kişi adına kayıtlı taşınmazdaki zilyetlik hukuksal nedenine dayalı davasında, zilyetliğinin taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği 14.10.1996 tarihinden itibaren devam ettiği kabul edilse dahi 4721 sayılı TMK'nın 713/2 nci maddesindeki "ölmüş ya da" kelimeleri Anayasa Mahkemesinin 17.03.2011 tarih ve 2009/58 Esas, 2011/52 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş olup tespitin kesinleştiği tarihi ile iptal tarihi arasında 20 yıllık zilyetlik süresi dolmadığından, davacının tespitin kesinleşmesinden sonraki harici satın alma ve zilyetlik hukuksal nedenine dayalı davasının da kabulünün mümkün olmadığı; davacının terditli olarak ileri sürdüğü önalım hukuksal nedenine dayalı talebinin, önalım hakkı tapuda paydaş olan kişilere ait olup davacı taşınmazda paydaş olmadığından aktif husumet yokluğundan dinlenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle haricen satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescile yönelik davanın esastan reddine; şufa nedenine dayalı terditli davanın ise aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemece yeterli inceleme ve araştırma yapılmaksızın karar verildiğini, davada tespit öncesinin yanı sıra tespitten sonra kesinleşmeden önce yapılan harici satış sözleşmelerinin ve eklemeli 50-60 yıllık zilyetliğin de ileri sürüldüğünü, tespit tarihi ile kesinleşme tarihi arasında yapılan zilyetlik senetlerine değer verilmesi gerektiğini, mahallinde keşif yapılmadığını, zilyetlik olgusunun ispatı için tanıkların dinlenmediğini, TMK'nın 713/2 nci maddesi koşullarının Anayasa Mahkemesinin iptal kararı öncesi gerçekleştiğini, dava konusu taşınmazın zeminde 1000 hanelik köy olduğunu, mevcut evlerin ve taşınmaz bölümlerinin maliki ile zilyetlerinin farklı olduğunu, kentsel dönüşüm yapan Sakarya Belediyesi kararına ilişkin Sakarya 2. İdare Mahkemesinin 2017/153 Esas sayılı dosyasıyla yürütmenin durdurulması kararı verildiğini ve İdare Mahkemesi tarafından kentsel dönüşümün iptal edildiğini, davalı şirketin bir kısım köy sakininin işbirliğiyle durumu bilerek satın aldığını, köyün sorunu araştırılmadan, harici satışları ve eklemeli zilyetlikleri değerlendirilmeden karar verildiğini, zilyetliğin, taşınmazın tespite itiraz dosyası kapsamıyla da sabit olduğunu, hükmen kayıt maliki olanların köyde hiç oturmadıklarını, duruma mirasçılarının da itirazı olmadığını, davalıların kötü niyetli olduğunu, kayıt maliklerinin ölümünden itibaren 40-50 yıl geçtiğini ileri sürerek istinaf taleplerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 11.07.2018 tarihli, 2018/755 Esas, 2018/699 Karar sayılı kararıyla; davacının kadastrodan önceki hukuki nedene dayanarak dava konusu paylara ilişkin tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesi istemiyle eldeki davayı açtığı, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği 14.10.1996 tarihi ile davanın açıldığı 24.03.2017 tarihi arasında 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiği için Mahkemece söz konusu sebep bakımından hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, tespit tarihi ile kesinleşme tarihi arasındaki hukuki sebepler bakımından hak düşürücü sürenin uygulanması mümkün değil ise de somut olayda dava konusu taşınmaz öncesi itibariyle tapulu olup tapulu taşınmazların devri resmi şekle tabi bulunduğundan, söz konusu tarihlerde yapıldığı iddia olunan harici satışlara da hukuki değer atfedilemeyeceği; davacının TMK’nın 713/2 nci maddesinde düzenlenen ölüm nedenine ilişkin itirazlarına gelince, TMK'nın 713/2 nci maddesinde yer alan üç halden biri olan “... ölmüş...” ibaresi, “Anayasa Mahkemesinin 17.03.2011 tarih ve 2009/58 Esas, 2011/52 Karar sayılı kararıyla iptal edilmiş ise de Anayasa Mahkemesince yürürlüğün durdurulmasına ilişkin kararın verildiği 17.03.2011 tarihine kadar hak sahipleri yararına kazanma koşulları oluşmuş, malik 20 yıl önce ölmüş ve 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise bu tür hak sahiplerinin de dava açma yönünden kazanılmış haklarının olduğunun kabul edildiği; somut olayda davacı, TMK 713/2 nci maddesi gereğince ölüm nedeniyle kaydın hukuki değerini yitirdiğini ileri sürmüş olup her ne kadar davada hangi paydaş-kayıt malikinin ölümüne dayanıldığı hususuna açıklık getirilmemiş ise de dava konusu taşınmazın geldisi olan 102 parselin tapu kaydının 14.10.1996 tarihinde hükmen oluşumundan, davada dayanılan 713/2 nci maddesindeki ölüm nedeninin Anayasa Mahkemesi tarafından yürürlüğünün durdurulduğu 17.03.2011 tarihine kadar kazanmayı sağlayan süre dolmadığına göre buna dayalı davanın reddine karar verilmiş olmasının da usul ve yasaya uygun bulunduğu, davacı tarafından önalım hukuki nedenine dayalı olarak da tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuş ise de davacının dava konusu taşınmazda paydaş olmadığı anlaşılmakla önalım hakkına dayalı isteğin yerinde olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

B. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebepleri tekrarla kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; kadastro öncesi ve sonrası nedene ve önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 706, 713/1 ve 713/2 nci maddeleri;

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 237 nci maddesi;

2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 26 ncı maddesi;

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 üncü maddesi.

3. Değerlendirme

1. Kadastro çalışmaları sonucunda Sakarya ili, ... ilçesi, ... Mahallesi çalışma alanında bulunan dava konusu 123 parsel sayılı taşınmazın geldisi olan 102 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti 14.10.1996 tarihinde hükmen kesinleşmiştir.

2. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere; özellikle eldeki davanın kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten eldeki davanın açıldığı tarihe kadar 3402 sayılı Kanun'un 12/3 üncü maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğine, her ne kadar davacı tarafından önalım hakkı talep edilmiş ise de davacının dava konusu taşınmazda paydaş olmaması nedeniyle TMK’nın 732 nci maddesi kapsamında önalım hakkının bulunmadığının anlaşılmasına, öte yandan TMK’nın 713/2 nci maddesinde belirlenen koşulların somut olayda oluşmadığının tespit edilmiş olmasına göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Duruşma tarihi gözönünde bulundurularak, 03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince duruşmaya gelen temyiz edilen davalılardan ... Sanayi ve Ticaret A.Ş. vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına,

Aşağıda yazılı 391,70 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,07.03.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.