"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1286 E., 2023/1438 K.
HÜKÜM/KARAR : Davanın reddi / İstinaf isteminin esastan reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 12. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/792 E., 2022/71 K.
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istekli davada İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine ilişkin verilen kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacılar ve davalı vekillerinin istinaf isteğinin esastan reddine karar verilmiştir.
Karar davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili, davacıların mirasbırakanı ...'un 87 ada 17 parsel sayılı taşınmazdaki 1 nolu dükkan ile 22 parseldeki 1 nolu dükkanın gelirlerinin resmi akitte belirtildiği şekilde harcanması kaydı ile anılan dükkan vasıflı dava konusu bağımsız bölümleri davalı ... Belediyesine hibe ettiğini, davalı tarafça koşulların yerine getirilip getirilmediğini öğrenmek için Beşiktaş .... Noterliğinin 11.02.2021 tarihli 01794 ihtarnamesini keşide ettiklerini, davalı Belediyenin 2020 yılında herhangi bir gelir elde edilemediğinden şartlı bağıştaki koşulların yerine getirilemediğini bildirdiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davacılar adına miras payları oranında tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; bağışlanan taşınmazların kira gelirlerine ilişkin mükellefiyetlerin öngörüldüğü şekilde yerine getirildiğini, dava konusu taşınmazlarda davacıların hissedar olduğu .... Ürünleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin kiracı olduğunu, kira ödemelerinin aksatıldığını, 2019 yılı yıllık kira bedeli dahil olmak üzere hala kira borcunun ödenmediğini, birikmiş kira borcunun dava açıldıktan sonra ödendiğini, Belediye tarafından 2020 yılı içerisinde kira geliri elde edilemediğinden bağışlamadaki koşulların yerine getirelemediğini, bu hususun 23.02.2021 tarihli ihtarname ile bildirildiğini, taşınmazlara ilişkin riskli yapı tespiti ile yıkım ve kentsel dönüşüm sürecinin 2019 yılından itibaren apartman toplantılarında görüşüldüğünü, davacıların kentsel dönüşüm süreci ile taşınmazların değerinin artacağını öngördükleri için taşınmazları satın almak için belediyeye başvuruda bulunduklarını, ancak taşınmazların satışının bağışlayan ...'un irade ve isteğine aykırı olması nedeniyle davacıların bu talebinin reddedildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararı ile; davacıların mirasbırakanın ölümünden sonra 2021 yılına kadar bağış şartının gereği hususunda girişimde bulunmadıkları gerekçesi ile davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Nedenleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; resmi akit incelendiğinde bağışın şartlı her yıl yenilenen ve süreklilik arz eden bir karşılık içerdiğinin anlaşıldığını, buna göre bağışlanan taşınmazların kira gelirlerinin her yıl kime ve ne oranda harcanması gerektiğinin düzenlendiğini, bağışı kabul eden davalının her yıl yenilenen şartlı bağışın koşullarını yerine getirmekle yükümlü olduğunu, davalının her yıl yenilenen koşullu bağışlamadaki yükümlülüğünü ve sorumluluğunu yerine getirmediğinin davalının 11.02.2022 tarihli cevabı ile öğrenildiğini, bir yıllık hak düşürücü sürenin davalı Belediyenin cevabının davacılara tebliğ tarihi ile başlayacağını, hak düşürücü sürenin geçmediğini, bir yıllık sürenin mirasbırakanın ölümü ile başladığına ilişkin gerekçenin ancak ani edimli koşullarda söz konusu olup somut olayda bağışlama koşulunun sürekli bir edim olması sebebiyle davalının bağışlama koşulunu yerine getirmediğinin öğrenildiği tarihte başlaması gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı lehine nispi vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini ve davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararı ile; 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) bağışlamadan rücuya ilişkin olarak bağışın türüne göre bir ayrım yapılmadığı, mirasbırakanın ölüm tarihi ile dava tarihindeki süre dikkate alındığında hak düşürücü sürenin geçtiği sonucuna varıldığı, davanın usulden reddine karar verildiğine göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olduğu gerekçesi ile tarafların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/ 1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde, istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, bağıştan dönme (rücu) hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1 inci maddesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 246 ncı ve 247 nci maddeleri,
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’un 16.08.2005 tarihinde öldüğü, geride davacıların mirasçı olarak kaldığı, mirasbırakanın 87 ada 17 parsel sayılı taşınmazdaki 1 nolu mesken vasıflı bağımsız bölüm ile 87 ada 22 parseldeki 1 nolu dükkan vasıflı bağımsız bölümü 13.07.1977 tarihinde davalıya bağış suretiyle temlik ettiği, bağış akdinde dava konusu taşınmazların 20 yıl müddetle ve seneliği 100.000 liradan mirasbırakanın kullanımına bırakılacağının ve karşılığında her yıl kira bedelinin ödeneceğinin kararlaştırıldığı, gerek yirmi yıl içinde ve gerekse yirmi yıldan sonra taşınmazların getireceği gelirin %25’lik kısmının ... ilçesi dahilindeki ihtiyaç sahibi öğrencilerin giyim ve ihtiyaçlarına, %25’lik kısmının Akseki’deki çocuk yetiştirme yurdu ve huzurevi inşaat ve idari ihtiyaçlarına,·%20’lik kısmının Akseki içme sularının bakımı, tamir ve yeni tesislerin inşaatına, %15’lik kısmının Akseki’deki Kuran Kursu ve İmam Hatip liselerinde okuyan ihtiyaç sahibi çocukların giyim masraflarına, %10’luk kısmının Akseki Sağlık Yurdunda bakım ve tedaviye alınacak hastalara, %5’lik kısmının da bağımsız bölümlerin bakım ve onarımlarına harcanması kaydı ile anılan bağımsız bölümlerin davalı ... Belediyesine hibe edildiği anlaşılmaktadır.
2. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
3. Bilindiği üzere, bağıştan rücu, bağışlayandan bağışlanana varması gerekli tek taraflı bir beyanı ile bağışlamanın geriye etkili olarak ortadan kaldırılmasıdır. Rücu hakkı, bir hukuki ilişkiye son veren yenilik doğurucu ve şahsa sıkı suretle bağlı olup bağışlananın durumunun ilelebet belirsizlik içinde bulunmaması için de yasa koyucu tarafından süre ile kısıtlanmıştır.
6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1 inci maddesinde “Türk Borçlar Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir." düzenlemesi yer almaktadır.
818 sayılı Borçlar Kanunu'nun “Müruru zaman ve dava hakkının mirasçılara intikali” başlıklı 246 ncı maddesinde; “Vahibin, rücu sebebine vakıf olduğu günden itibaren bir sene içinde hibeden rücu etmeğe hakkı vardır.
Vahip sene geçmeden vefat ederse dava hakkı, mirasçılarına intikal eder ve mirasçılar senenin hitamına kadar rücu davası ikame edebilirler.
Mevhubunleh, haksız olarak tasavvur ve tasmim ile vahibi öldürür veya rücu hakkını kullanmaktan menederse, mirasçılar hibenin feshini dava edebilirler.” düzenlemesi mevcuttur.
4. Somut olaya gelince; 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1 inci maddesi gereğince eldeki davada 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 246 ncı maddesinin uygulanması gerektiği, rücu hakkının, sıkı surette şahsa bağlı haklardan olup istisnalar dışında kural olarak mirasçılara geçmediği gibi temlik de edilemeyeceği, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 246 ncı maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca, mirasbırakan rücu sebebini öğrendikten sonra ölürse, dava hakkının mirasçılara geçeceği ve mirasçıların bu bir yıllık süreyi tamamlayabilecekleri, temlikin 13.07.1977 tarihinde yapıldığı, mirasbırakanın 16.08.2005 tarihinde öldüğü, mirasbırakan tarafından süresinde bağışlamadan rücu istemli dava açılmadığı; öte yandan, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 247 nci maddesinde “Hilafına hüküm mevcut değil ise, muayyen zamanlarda bir şey verilmesini tazammun eden hibenin hükmü, vahibin vefatiyle nihayet bulur.” düzenlemesine yer verildiği, benzer bir düzenlemenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 298 inci maddesinde de mevcut olduğu, buna göre aksi kararlaştırılmamışsa, dönemsel edimleri içeren bağışlamanın, bağışlayanın ölümüyle sona ereceğinin belirtildiği, bu durumda mirasçılar tarafından açılan eldeki davanın da 818 sayılı BK’nın 246/2 nci maddesi uyarınca dinlenemeyeceği sonucuna varılmaktadır.
5. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 157,75 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,25.03.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.