"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/534 Esas, 2023/403 Karar
Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davacının, 1957 yılında yapılan kadastro çalışmalarında tespit dışı taşlık olarak bırakılan doğusu 172 ve 36, batısı 290 parsel sayılı taşınmazlarla çevrili yaklaşık 125.000 m2 büyüklüğündeki taşınmazı, 1985 yılı içinde bulunan taşları temizleyerek imar-ihya ettiğini, o tarihten beri nizasız ve fasılasız malik sıfatıyla kullanageldiğini belirterek davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Bozmadan sonra davacının tescilini talep ettiği yerin 193 parsel numarası verilerek ham toprak vasfıyla Maliye Hazinesi adına idari yoldan (ihdasen) tescil edildiği, bilahare taşınmazın 133 ada 1, 140 ada 1 ve 141 ada 1 parsellere ayrıldığı anlaşılmış; davacı vekili fen bilirkişisinin 24.07.2023 tarihli krokisinde (C) harfi ile gösterilen 2493,73 m²'lik alan bakımından davadan feragat etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... vekili; dava konusu tespit harici taşlık olduğu iddia edilen taşınmazın Hazinenin tapulu taşınmazı olduğunu, taşınmazın zilyetlikle kazanılamayacağını, tescil öncesi zilyetliğe dayanılsa dahi kadastro tespitinin 1956 yılında yapıldığını, yapılan kadastro çalışması neticesinde tescilden önceki nedenlere dayanarak tespitten sonra 10 yıl içinde dava açılması gerektiğini, hak düşürücü sürenin geçtiğini belirtip davanın reddini savunmuş; diğer davalılar da davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 18.09.2014 tarihli ve 2012/67 Esas, 2014/1150 Karar sayılı kararı ile; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddesinde öngörülen koşulların davacı yararına gerçekleşmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 02.06.2015 tarihli ve 2014/21782 Esas, 2015/7122 Karar sayılı kararıyla; yapılan araştırma, inceleme ve uygulamanın hüküm için yeterli bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuş, davalılar ... ve Hazine vekillerinin karar düzeltme istekleri reddedilmiş, bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde Mahkemenin 27.12.2018 tarihli ve 2016/172 Esas, 2018/820 Karar sayılı kararıyla, çekişmeli taşınmazın, hükme esas alınan 30.11.2018 tarihli fen bilirkişi raporu ve eki krokide (C), (D1), (E1) harfleriyle gösterilen bölümleri üzerinde, davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla mülk edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne, çekişmeli 140 ada 1 parsel sayılı taşınmazı (C) harfi ile gösterilen 64.326,89 metrekarelik bölümünün, 141 ada 1 parsel sayılı taşınmazın (E1) harfi ile gösterilen 8.117,86 metrekarelik bölümünün davalı Maliye Hazinesi adına olan tapusunun iptali ile bu kısmın "susuz tarla" vasfıyla davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, çekişmeli 133 ada 1 parsel sayılı taşınmazın (D1) harfi ile gösterilen 13488,14 metrekarelik bölümün mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiş; hükmün davalı ... vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 22.04.2021 tarihli ve 2019/1480 Esas, 2021/3929 Karar sayılı kararı ile, bozma kararının gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği, hükme esas alınan fen bilirkişi raporunda (C), (D1), (E1) ile gösterilen taşınmaz bölümleri yönünden hükmüne uyulan bozma kararında, 3 kişilik ziraatçi bilirkişi kurulu raporunda hangi tarihte imar-ihyasının tamamlandığının ve bu tarihten dava tarihine kadar kazanma koşullarının oluşup oluşmadığının duraksamaya yol açmayacak şekilde belirlenmesi gereğine değinildiği halde, bozma sonrası dosyaya sunulan 23.07.2018 havale tarihli ziraat mühendisi bilirkişi kurulu raporunda taşınmaz bölümlerinin imar-ihyasının hangi tarihte tamamlandığının belirtilmediği, taşınmazın niteliğine ilişkin somut verilere dayalı açıklama yapılmadığı, genel ve soyut ifadelerle imar-ihyanın tamamlandığının ve taşınmazın kuru tarım arazisi vasfında olduğunun belirtilmesiyle yetinildiği, ayrıca çekişmeli taşınmazın (D1) ile gösterilen bölümüne ... tarafından karayolu yapıldığı ve Mahkemece tespit hükmü kurulduğu halde, taşınmaz bölümünün ... adına tahsis ya da terkin edilip edilmediğinin araştırılmadığı ve buna ilişkin evrakların dosya arasına getirilmediği, bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayanılarak hüküm kurulmasının usul ve yasaya uygun bulunmadığı gerekçesiyle karar bozulmuş; bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde Mahkemece; iddianın sabit olduğu gerekçesiyle fen bilirkişisinin 24.07.2023 tarihli krokili raporunda 140 ada 1 parsel sayılı taşınmazın (E) harfi ile gösterilen 63.986,77 m2'lik bölümü ile 141 ada 1 parsel sayılı taşınmazın (H) harfi ile gösterilen 8.727,72 m2'lik bölümü bakımından davalı ... adına olan tapu kayıtlarının iptali ile taşınmazların tarla vasfı ile davacı adına tesciline, 133 ada 1 parsel sayılı taşınmazın (G) harfi ile gösterilen 15.474,09 m2'lik bölümü bakımından taşınmazın davalı ... tarafından yapılan yol içerisinde kaldığı, fiilen yol olan bu bölüm tescile tabi olamayacağından tapu iptali ve tescile karar verilemeyeceği gerekçesiyle mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiş, 133 ada 1 parsel sayılı taşınmazın (C) harfi ile gösterilen 2.493,73 m2'lik kısmı bakımından dava feragat nedeniyle reddedilmiş, davalı Maliye Hazinesi dışındaki davalılar yönünden ise davanın taraf sıfatı yokluğundan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1.Davalı ... vekili; eksik inceleme ile usul ve yasaya aykırı karar verildiğini, hak düşürücü sürenin geçtiğini, Hazine mallarının kamuya ait olup özel mülkiyete konu teşkil edilemeyeceğini, zilyetlikle kazanılamayacağını, davacının dava konusu taşınmazlar üzerinde ekonomik zilyetliğinin olmadığını, imar- ihya şartlarının yerine getirilmediğini, zilyetliğin başlangıcı, kimden intikal ettiği gibi hususların açıklığa kavuşturulmadığını, yapılan keşfin uygulama ve hüküm kurmaya yeterli olmadığını, mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarının soyut nitelikte olduğunu belirtip kararın bozulmasını istemiştir.
2.Davalı ... vekili; davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, kamulaştırma planının yapılacak keşifte mahalline uygulanması suretiyle dava konusu taşınmazın sınırının tespitinin gerektiğini, eksik tahkikatla karar verildiğini, davalı İdare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin yasaya aykırı olduğunu belirtip kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Diyarbakır ili, Bağlar ilçesi, ... Mahallesi kadastro çalışmalarının 09.02.1957 tarihinde tamamlandığı, davaya konu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında "taşlık" olması nedeniyle tespit dışı bırakıldığı, taşınmazın 15.12.2006 tarihinde onaylanan nâzım imar planı içerisinde kaldığı, yargılama sırasında 193 parsel numarası ile idari yoldan (ihdasen) davalı ... adına ham toprak vasfıyla tescil edildiği, 16.12.2014 tarihinde 133 ada 1, 140 ada 1 ve 141 ada 1 parsellere ayrıldığı, 133 ada 1 parselin 15.474 m2, 140 ada 1 parselin 96.947,84 m2, 141 ada 1 parselin ise 8.727,72 m2 yüz ölçümü ve ham toprak vasfı ile davalı ... adına tescil edildiği, 133 ada 1 parsel sayılı taşınmazın Diyarbakır- Güneybatı çevre yolu içerisinde kaldığı için 28.01.2016 tarihinde kamu yararı kararı alındığı ancak henüz tahsis ya da terkin yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı HMK'nın geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı anlaşılmakla, davalı ... vekili ile davalı ... vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Bilindiği üzere; mahkemece verilen kararı, davanın taraflarından yalnızca biri temyiz ederse, Yargıtay, temyiz edilen hükmü, temyiz eden tarafın aleyhine kural olarak bozamaz. Buna aleyhe bozma yasağı denir.
Taraflardan yalnız birinin temyizi halinde, Yargıtayın verdiği bozma kararına uyan mahkeme de artık temyiz eden tarafın, önceki karara nazaran daha aleyhine olan bir hüküm veremez. Buna da aleyhe hüküm verme yasağı denir.
Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. "Usulü kazanılmış hak" olarak tanımlayacağımız bu müessese, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir. (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Somut olayda; bozmadan önce hükme esas alınan 30.11.2018 tarihli fen bilirkişi ek raporu ve eki krokide (C) harfi ile belirtilen 64.326,89 m2, (D1) harfi ile belirtilen 13.488,14 m2 ve (E1) harfiyle belirtilen 8.117,86 m2'lik bölümler olmak üzere toplam 85.932,89 m2 alan bakımından davanın kabulüne karar verildiği, kararın yalnız davalılar Hazine ve ... vekilleri tarafından temyiz edildiği; bozmadan sonra ise, usulü kazanılmış hak ilkesi göz ardı edilerek hükme esas alınan 24.07.2023 tarihli fen bilirkişi 2. ek raporu ve eki krokide (E) harfi ile belirtilen 63.986,77 m2, (H) harfi ile belirtilen 8.727,72 m2 ve (G) harfi ile belirtilen 15.474,09 m2'lik bölümler olmak üzere toplam 88.188,58 m2 alan bakımından davanın kabulüne karar verildiği, bozma öncesi 30.11.2018 tarihli fen bilirkişi ek raporu ve eki krokide (D2) harfi ile belirtilen 1.985,26 m2'lik alan yönünden davanın reddine karar verildiği halde bozmadan sonra bu bölümün 24.07.2023 tarihli fen bilirkişi 2. ek raporu ve eki krokide (G) harfi belirtilip kabul kapsamına alınan 15.474,09 m2'lik alan içerisinde kaldığı, yine bozma öncesi 30.11.2018 tarihli fen bilirkişi ek raporu ve eki krokide (F) harfi ile belirtilen 1.966,84 m2'lik alan yönünden davanın reddine karar verildiği halde bozmadan sonra bu bölümün 24.07.2023 tarihli fen bilirkişi 2. ek raporu ve eki krokide (H) harfi belirtilip kabul kapsamına alınan 8.727,72 m2'lik alan içerisinde kaldığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; Mahkemece, 30.11.2018 tarihli fen bilirkişi ek raporu ile 24.07.2023 tarihli fen bilirkişi 2. ek raporu arasındaki çelişkileri giderecek şekilde bilirkişi raporu alınması, usulü kazanılmış hak ilkesi gözetilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı ... vekili ile davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının değinilen yönden kabulü ile hükmün 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
Dosyanın Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
Temyiz eden davalılar Hazine ve ... harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
10.03.2025 tarihinde oy birliği ile karar verildi.