"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1203 E., 2023/902 K.
KARAR : Kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : KDZ.Ereğli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/32 E., 2019/201 K.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen kadastro öncesi sebebe dayalı tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda Dairemizce, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozma ilâmına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı asıl dava dilekçesinde özetle; davalı ...'ın oğlu olduğunu, Zonguldak ili, ... ilçesi, ... köyü, ... mevkiinde bulunan 103 ada 1 parsel ve 104 ada 4 parsel sayılı taşınmazların kendisine babasından irsen intikal etmesine rağmen 2008 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında haksız şekilde davalı oğlu adına tespit ve tescil edildiğini; cevaba cevap dilekçesinde de kadastro sırasında taşınmazları istemediğini söylemediğini, davalı işsiz olduğundan tarım destek parası alması için davalı adına tespit edildiğini, davalının iş sahibi olunca kendisini köydeki evden kovduğunu, aralarının bozulduğunu, davalının dava konusu taşınmazları üvey kardeşi ...'den satın almadığını, aksine kendisinin taşınmazı kardeşi ...'den bizzat satın aldığını, taşınmaz üzerindeki evi kadastrodan sonra 1992 yılında yaptığını, davalı oğlunun iş sahibi olması için uğraştığını ancak davalının kötüniyetli olduğunu ileri sürerek 103 ada 1 parsel ve 104 ada 4 parsel sayılı taşınmazların davalı adına olan tapu kaydının iptali ile kendi adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; kadastro çalışmaları sırasında davacının köy muhtarı olarak tapulamaya katıldığını, davacının kendi isteği üzerine dava konusu taşınmazların davalı adına tespit edildiğini, uzun süre işlenerek ihya edilen dava konusu taşınmazların davacının üvey babası ...'in sağlığında taksim edildiğini, tespitin de bu taksime istinaden yapıldığını, kadastro öncesinde davacı ve davalının taşınmazlar üzerine ortak ev yaptıklarını, ev, davacının kardeşi ...'in taşınmazına isabet edince davalının taşınmazı dava dışı amcası ...'den satın aldığını, dava konusu taşınmazların aslında bir bütün olduğunu, davacının aşırı derecede alkol tüketip ata topraklarını satmasına davalının engel olduğunu, davalının dava konusu taşınmazları ekip biçtiğini, tespit tarihi olan 2008'den davacının muhtarlıktan ayrıldığı 2014 tarihine kadar tarım müdürlüğüne verdiği resmi belgelerde davacının muhtar olarak imzasının bulunduğunu; ikinci cevap dilekçesinde özetle, davacının davalıya maddi destek olmadığını, davalının küçük yaştan beri çalışarak geçindiğini, davalının davacıyı köye sokmadığı iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu, davacının dilekçelerinde taşınmazları davalı adına tespit ettirdiğini kabul ettiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 23.10.2019 tarihli ve 2018/32 Esas, 2019/201 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazların 2008 yılındaki kadastro sırasında davacıya ceddinden intikâlen ve taksimen geldiği, 20 yılı aşkın malik sıfatıyla davasız ve aralıksız zilyet iken 2000 yılında haricen bedelsiz olarak taşınmazları davalıya devrettiği gerekçesiyle davalı adına tespit edildiği, 1 parsel sayılı taşınmazın davalının taraf olmadığı Kadastro Mahkemesinin 2008/529 Esas sayılı dosyasında görevsizlik kararı verilerek tespit gibi tescil edildiği, görevsizlik kararı sonrasında Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/519 Esas sayılı dosyasında ise tarafların takip etmemesi nedeniyle davanın açılmamış sayıldığı; 4 parsel sayılı taşınmazın tespitinin itiraz edilmeksizin kesinleştiği; 1 parsel sayılı taşınmazın davacının dava dışı kardeşi ...'e, 4 parselin ise davacıya taksimen isabet ettiği, davacının 1998 yılında 1 parseli kardeşi ...'den satın ve teslim alarak üzerine iki katlı kargir ev yaptığı, ailesiyle yaşadığı, fındık yetiştirdiği, davalının dava konusu 1 parseli amcası ...'den satın aldığına dair savunmasına satış tarihinde 19 yaşında olması, alacak maddi gücü olmaması nedeniyle itibar edilmediği, dava konusu taşınmazların kadastro öncesinde davacıya ait olduğu, davacının 1 parsel sayılı taşınmazın davalı adına tespitini sağladığı, bu işlemin sağlararası karşılıksız kazandırma işlemi olup menkul bağışı kapsamına girdiği, kadastro öncesi tapusuz olan taşınmazın menkul hükmünde olduğu, davacının Ereğli'yi terk edene kadar 1 parsel üzerindeki evde kalmaya devam ettiği ve 4 parsel üzerindeki fındıklığı işlediği göz önüne alındığında davacının dava konusu taşınmazların zilyetliğini davalıya devretmediği, böylelikle davalının da taşınmazların mülkiyetini kazanamadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile Zonguldak ili, ... ilçesi, ... köyü, 103 ada 1 parsel ve 104 ada 4 parsel sayılı taşınmazların davalı adına tapu kaydının iptali ve davacı adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının dava konusu taşınmazları davalı oğlu adına tespit ettirdiğini kabul ettiğini, keşifte dinlenen mahalli bilirkişi, tanık ve tespit bilirkişilerinin beyanlarının da bu doğrultuda olduğunu, davacının muhtar olduğu 2008 ilâ 2014 yılları arasında dava konusu taşınmazların davalı tarafından ekildiğini gösteren belgeleri imzaladığını, davacının kötüniyetli olduğunu, İlk Derece Mahkemesinin 1 parsel sayılı taşınmazı davalının almaya gücü yetmeyeceğine dair kanaatinin hatalı olduğunu, davalının 13 yaşından beri çalışarak para kazandığını, 1 parselin davalı tarafından dava dışı amcası ...'den satın alımına tanıklık eden ... ve ...'un beyanının da davalıyı teyit ettiğini, hükme esas alınan ...'ın satış işleminden önce evin yapılmadığını dahi bilmediğini, davacının taşınmazlar üzerinde zilyetliği olmadığını, fındık tarlasında davalı ve annesinin çalıştığını, davacının köyü terk ederek Ereğli'ye gittiğini, kadastro tarihinde taraflar aynı evde aile hayatı sürdürdükleri için zilyetliğin devredilmemesinin söz konusu olmadığını, taşınmazların davacı tarafından davalıya hibe edildiği kabul edilse dahi hibeden dönmeyi gerektirecek bir husumetin olmadığının davalının amcası tanık ...'ın beyanlarıyla ispatlandığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 11.06.2020 tarihli ve 2020/369 Esas, 2020/550 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazların davacıya babasından kaldığı, taksim sonrasında 4 parsel sayılı taşınmazın davacıya, 1 parsel sayılı taşınmazın davacının kardeşi olan dava dışı ...'e isabet ettiği, davacı tarafından davalı oğlu adına düzenlenen adi senet ile 1 parsel sayılı taşınmazın satın alındığı, dava konusu taşınmazların kadastro sırasından davalı adına tespitini davacının istediği, 1 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki evde davalının annesinin oturduğu, davalının zaman zaman annesinin yanına gittiği, dava konusu taşınmazların mülkiyetinin davalıya geçtiği gerekçesiyle, istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin 23.10.2019 tarihli ve 2018/32 Esas, 2019/201 Karar sayılı kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin 11.06.2020 tarihli ve 2020/369 Esas, 2020/550 Karar sayılı kararına karşı davacı asıl temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 20.02.2023 tarihli ve 2021/5773 Esas, 2023/938 Karar sayılı kararı ile; davaya konu taşınmazların kadastro tutanaklarındaki edinme sebebi bölümlerinde taşınmazların senetsiz yerlerden ve kanunen zilyetlikle iktisabı mümkün yerlerden olduğu, davacının ceddinden intikalen ve taksimen gelme malı olduğu, 20 yılı aşkın zamandır nizasız fasılasız ve malik sıfatıyla kullandığı taşınmazları 2000 yılında davalıya hibe ederek zilyetliklerini devrettiği ve taşınmazların davalının tasarrufunda olduğu belirtilerek davalı adına tespit gördüğü, davaya konu taşınmazlar kadastro öncesinde tapusuz olup menkul mal hükmünde sayıldığından zilyetliğin devriyle birlikte mülkiyetin davalıya geçmesinde şekil şartı aranmayacağı, somut olayda ise 4 parsel sayılı taşınmazın bu şekilde davalıya bağışlandığı belirtilse de tutanakta davacının imzasının bulunmadığı gibi, zilyetliğinin de davalıya bırakılmadığı, 1 parsel sayılı taşınmazın ise dava dışı ... tarafından kullanılmadığı, üzerindeki evin de davacı tarafından yapıldığı ve zilyetliğinin sürdürüldüğü, dava dışı ... ile davalı arasındaki harici satım sözleşmesinin davacıyı bağlamayacağı nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtilerek Bölge Adliye Mahkemesinin 11.06.2020 tarihli ve 2020/369 Esas, 2020/550 Karar sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 27.09.2023 tarihli ve 2023/1203 Esas, 2023/902 Karar sayılı kararıyla; bozma ilâmına uyularak ve bozma gerekçeleri benimsenerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davaya konu taşınmazların istinaf incelemesi aşamasında dosyaya sunulan kadastro tutanaklarında davacının bizzat muhtar olarak imzasının bulunduğunu, davacının kendisinin fiili taksimi kabul ettiğini, 1 parsel sayılı taşınmazı kardeşi ...'den satın aldığını da kabul ettiğini, davacının ... ve davalı arasındaki zilyetlik devir sözleşmesini inkar etmediğini, davacının muhtarlık yapması sebebiyle mahalli bilirkişilerin de arkadaşı olduğunu, beyanlarına itibar edilmemesi gerektiğini, 1 parselin zilyetliğinin devrine dair sözleşmenin geçerliliğine davacının itiraz etmediğini, eldeki davanın bağıştan rücu davası olduğunu, bağıştan rücüya sebebiyet verecek bir nedenin de bulunmadığını, kadastro tutanaklarının edinme sebeplerine istinaden 2000 yılında bağışanan dava konusu taşınmazların bağışından rücu etmek için zamanaşımının dolduğunu, dava konusu taşınmazlar üzerinde davalının zilyetliğinin devam ettiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesinin 27.09.2023 tarihli ve 2023/1203 Esas, 2023/902 Karar sayılı kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastrodan önceki sebebe dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 37 nci maddeleri,
2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 713 üncü, 762 nci ve 973 üncü maddeleri,
3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 14 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu Zonguldak ili, ... ilçesi, ... köyü, ... Mevkiinde bulunan 103 ada 1 parsel ve 104 ada 4 parsel sayılı taşınmazların 11.12.2007 tarihinde davacıya ceddinden intikâlen ve taksimen kaldığı, davacının ise davalı oğluna 2000 yılında hibe ettiği sebebiyle davalı oğlu adına tespit edildikleri; 1 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin, Kadastro Mahkemesinin 14.07.2008 tarihli ve 2008/529 Esas, 2008/356 Karar sayılı kararıyla dava edilen yerin yol olduğu gerekçesiyle Asliye Mahkemesine görevsizlik ve tespit gibi tescil kararı verilerek 15.12.2008 tarihinde kesinleştiği, 4 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin ise 15.05.2008 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleştiği; dava konusu taşınmazlara ait kadastro tutanaklarında davacının imzasının bulunmadığı, keşifte dinlenen mahalli bilirkişi beyanlarına istinaden davacının tespit tarihinden sonra zilyetliğini devam ettirdiği, kadastro öncesi tapusuz ve menkul hükmündeki taşınmazların zilyetliğinin davalıya devredilmediği anlaşılmaktadır.
3. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ilâmına uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 12.796,33 TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,25.03.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.