"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/466 E., 2023/1114 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret/ Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Akçaabat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/52 E., 2023/5 K.
Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi tarafından kaldırma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Hazine vekili dava dilekçesinde; çekişmeli 103 ada 43, 110 ada 4 ve 112 ada 5 parsel sayılı taşınmazların Akçaabat Kaymakamlığı İlçe Yazı İşleri Müdürlüğü uhdesinde bulunan 1937 tarih ve 19 sayılı Arazi Tahrir Defteri'nin 449 sırasında köy merası olarak kayıtlı olduğunu, 1955 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında bu kaydın araziye uygulanmadığını ve söz konusu kaydın kapsamında kalan çekişmeli taşınmazların şahıs arazisi olarak tespit edildiğini, bilahare yörede mera tahdidinin yapıldığı ve çekişmeli taşınmazların tahdit kapsamında kaldığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mahsus sicile kaydedilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekilleri benzer içerikli cevap dilekçesinde; tapu sicilerinin tutulmasından Devletin sorumlu olduğunu, kadastro tahdit ve tespitlerinin de Devletin sorumluluğunda bulunduğunu, bu yetki çerçevesinde 1955 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucunda çekişmeli taşınmazların şahıslar adına tespit ve tescil edildiğini, sadece beyana göre tanzim edilen tahrir kayıtlarının esas alınamayacağını, çekişmeli taşınmazların 1955 yılındaki kadastro çalışmalarında mera ile herhangi bir alakaları görülmediğinden şahıslar adına tespit ve tescil edildiklerini, taşınmazların özel mülkiyete konu yerlerden olduğunu ve tespit tarihinin üzerinden geçen uzunca bir süreden sonra taşınmazların mera olduğu iddiasıyla dava açılmasının mülkiyet hakkının ihlali niteliğinde olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Akçaabat 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.01.2021 tarih, 2018-172 Esas, 2021-49 Karar sayılı kararıyla: bilirkişi heyeti tarafından sunulan 18.12.2020 tarihli raporun usule, yasaya ve dosya içeriğine uygun olduğu, dava konusu taşınmazın ve komşu taşınmazların niteliklerinin hukuka uygun ve denetime elverişli olarak raporda açıklandığı, dinlenen mahalli bilirkişi beyanları ile alınan 24.09.2020 tarihli bilirkişi raporunun birbiri ile uyumlu olduğu, dava konusu taşınmazların mera ve yaylak olarak kabulünün mümkün olmadığı, çekişmeli taşınmazların özel mülkiyete konu yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Kaldırma Kararı
Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 15.12.2021 tarih ve 2021/1187 Esas-2021/1111 Karar sayılı kaldırma kararında; doğru sonuca varılabilmesi mera tahsis haritasını dıştan çevreleyen tüm parsellerin tapu kayıtları, kadastro tutanakları ve varsa dayanaklarının dosya arasına getirtilmesi, bölgede 2510 ve 4753 sayılı Kanunlar uyarınca uygulama yapılıp yapılmadığının araştırılması, bundan sonra mahallinde yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı (1955 yılı ve öncesini bilebilecek yaşta), yansız, davada yararı bulunmayan ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından belirlenecek en az üç kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile üç ziraat mühendisi, iki jeoloji mühendisi ve bir harita mühendisi bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılması, yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıklara arazi tahrir kaydında yazılı mevki ve sınırlar esas alınarak kayıt uygulaması yapılması, ayrıca kadastro çalışmaları esnasında uygulanan tapu kaydı varsa zemine aplike ettirilmesi, mera tahsis haritasını çevreleyen parsellerin kadastro tutanakları ve varsa dayanakları yöntemince mahalline uygulanarak çekişmeli taşınmaz yönünün ne şekilde gösterildiğine bakılması, harita bilirkişisine dosyada mevcut en eski tarihli hava fotoğrafları üzerinde inceleme yaptırılarak çekişmeli taşınmazın ve mera tahsis haritası kapsamında kalan tüm taşınmazların bir bütün halinde hava fotoğraflarında gözüken nitelikleri, mera olup olmadıkları, fiilen tarımsal faaliyette kullanılıp kullanılmadıkları, sınırlarının belirgin olup olmadığı, çevre arazilerden ayıran doğal yada yapay ayırıcı bir unsur bulunup bulunmadığı hususlarında bilimsel verilere dayalı rapor aldırılması, ayrıca mera tahsis haritası ile davacı Hazinenin dayandığı arazi tahrir kaydının kapsadığı alanları gösteren kroki düzenlettirilmesi, ziraat ve jeoloji mühendislerinden oluşan bilirkişi kurulundan çekişmeli taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğinin ne olduğu, evveliyatı itibariyle ve halen mera vasfı taşıyıp taşımadığı hususlarında bilimsel verilere dayalı ayrıntılı rapor aldırılması, tanık ve yerel bilirkişilere çekişmeli taşınmazın tapulama çalışmasının yapıldığı 1955 yılı öncesi ve sonrasında mera olarak kullanılıp kullanılmadığı hususu etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılması'' gereğine değinilerek hükmün kaldırılmasına karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesince kaldırma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda, bilirkişi heyeti tarafından sunulan 14.11.2022 tarihli raporun usule, yasaya ve dosya içeriğine uygun olduğu, dava konusu taşınmazın ve komşu taşınmazların niteliklerinin hukuka uygun ve denetime elverişli olarak raporda açıklandığı, dinlenen mahalli bilirkişi beyanları ile alınan bilirkişi raporunun birbiri ile uyumlu olduğu, dava konusu taşınmazların mera ve yaylak olarak kabulünün mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ç. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
D. İstinaf Nedenleri
Davacı Hazine vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükme dayanak teşkil eden teknik bilirkişi raporunun sonuç kısmında dava konusu taşınmazların tarım arazisi olduklarına dair kanaat bildirilmiş ise de eski tarihli memleket haritaları ve hava fotoğraflarında dava konusu taşınmazların açık alan olduklarının ve üzerlerinde herhangi bir tarımsal faaliyet bulunmadığının tespit edildiğini, bilirkişilerin hangi bilimsel veriye dayanarak dava konusu taşınmazların tarım arazisi olduğuna kanaat getirdiklerinin anlaşılamadığını, dava konusu taşınmaz ve ilgili diğer parsellerin Akçaabat Kaymakamlığı İlçe Yazı İşleri Müdürlüğü uhdesinde bulunan 1937 tarih ve 19 numaralı Arazi Tahrir Defteri'nin 449 uncu sırasında köy merası olarak kaydedildiğini, 1955 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında bu mera kaydının araziye uygulanmadığını, meraların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğunu, Mera Kanunu'nun 4 üncü maddesi uyarınca kadimden beri mera kaydı bulunan taşınmazların tarım arazisi olarak kayıt altına alınmalarının mümkün olmadığını, mera vasıflı bir taşınmazın amacı dışında kullanılabilmesi için tahsis değişikliği yapılması gerektiğini, nitekim dava konusu taşınmazlara ilişkin olarak tahsis amacı değişikliği talebinde bulunulmadığını, dolayısıyla dava konusu taşınmazların bilirkişi kurulu raporunda belirtildiği gibi tarım arazisi olarak dikkate alınmasının mümkün olmadığını, dava konusu taşınmazlar ile komşu mera parselleri arasında doğal bir sınır bulunmaması, toprak yapısı itibariyle tarıma uygun olmaması, üzerilerindeki bitki örtüsü, arazinin sınıfı ve taşınmazların az önce açıklanan hukuki durumları birlikte dikkate alındığında çekişmeli taşınmazların mera vasfında olduklarının açık olduğunu, diğer taraftan fen bilirkişi raporunda 1948, 1955 ve 1956 uçuş yılı hava fotoğrafları ile 2012 yılı ortofoto ve 2021 yılı google earth görüntülerinde dava konusu taşınmazlar üzerinde ekili dikili tarım yapıldığına dair bir bulguya rastlanmadığının belirtildiğini, keşifte dinlenen tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarının gerçeği yansıtmadığını ve hükme dayanak teşkil eden bilirkişi kurulu raporunun subjektif değerlendirmeler ile tanzim edilerek çekişmeli taşınmazların tarım arazisi olduklarının ve üzerlerinde uzun yıllardır tarım yapıldığı tespitinde bulunulduğunu açıkça ortaya koyduğunu, fen bilirkişi raporu da dikkate alınarak teknik bilirkişilerden ek rapor alınması gerekirken bunun yapılmadığını, dosyada mevcut raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi amacıyla bilirkişilerden ek rapor alınmasına ya da mahallinde yeniden keşif yapılmasına karar verilmesi gerektiğini, eksik inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi kurulu raporuna dayanılarak davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğunu beyanla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
E. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve numarası belirtilen temyize konu kararıyla; davacı tarafın dayandığı arazi tahrir kaydının mülkiyet belgesi olmadığı, davacı İdare tarafından tek taraflı ve tamamen beyana dayalı düzenlenen bir belge niteliği taşıdığı, sınırlarının tespit edilemediği, çekişmeli taşınmazların kadim mera olduğunu ispat yükünün davacı Hazine üzerinde olduğu, toplanan delillere göre taşınmazların mera vasfında olduğunun ispat edilemediği, bir taşınmaz üzerinde tarımsal faaliyet yapılmamasının taşınmazın mera olduğunu ispat etmediği, çekişmeli taşınmazlar hakkında yaklaşık 60-65 yıl geçtikten sonra eldeki davanın açılmasının Anayasa Mahkemesi kararlarında açıkça belirlenen meşru beklenti kavramına tamamen aykırı olduğu, çekişmeli taşınmazın mera olarak sınırlandırılması ile elde edilmek istenen yararla davalı gerçek kişilerin davanın kaybedilmesi nedeniyle uğrayacakları külfet arasında orantısızlık da bulunduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı Hazine vekili istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü, 16 ncı ve 20 nci maddeleri,
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1'nci maddesi,
3. Değerlendirme
1.Kadastro sonucunda Trabzon ili Akçaabat ilçesi ... köyü çalışma alanında bulunan 174 parsel sayılı taşınmazın vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak tarla vasfıyla Keleş oğlu Hamit Nohut adına; 187 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına dayanılarak ... oğlu ... adına; 177 parsel sayılı taşınmazın vergi ve tapu kaydına dayanılarak Keleş oğlu Hamit Nohut adına tespit edildiği, askı ilanlarının 11.08.1955-09.09.1955 tarihleri arasında yapıldığı, askı ilan süresi içerisinde dava açılmaması üzerine kadastro tespitlerinin kesinleşerek taşınmazların tapuya tescil edildikleri, 2012 yılında kesinleşen uygulama (yenileme) kadastrosu çalışmaları sonucunda eski 174 parsel sayılı taşınmazın 110 ada 4, eski 187 parsel sayılı taşınmazın 103 ada 43, eski 177 parsel sayılı taşınmazın 112 ada 5 parsel numarasını aldığı, taşınmazların halen davalılar adına paylı şekilde tapuda kayıtlı oldukları, on yıllık hak düşürücü süreye tabi bulunmayan eldeki davanın ise 04.04.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
2.Mahkemece, davacı Hazinenin mera iddiasını ispat edemediği, çekişmeli taşınmazların özel mülkiyete konu yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olmadığı anlaşıldığı gibi, dosya kapsamında yer alan bilirkişi raporlarının muhteviyat ve sonuçları itibariyle çelişkiler barındırdığı halde bu yön üzerinde durulmamıştır. Dosya kapsamında yer alan jeodezi mühendisi bilirkişi raporuna göre taşınmazların, üzerinde zilyetlik sürdürülen yerlerden olmadığı ve parsel sınırlarının dahi oluşmadığının belirtildiği; buna müteakip jeoloji mühendisleri ve ziraat mühendislerinden teşekkül eden bilirkişi heyeti raporu içeriğinde ise taşınmazların geçmişten bu yana tarımsal amaçlı kullanılan özel mülkiyete konu yerlerden olduğuna dair tersi istikamette kanaat belirtildiği anlaşılmasına karşın toplanan deliller arasında oluşan bu çelişkinin giderilmediği anlaşılmıştır. Öte yandan, davacı Hazinenin mera iddiası yönünden Hazine dayanağı tahrir kaydının ve 103 ada 43 parsel ile 112 ada 5 parsel sayılı taşınmazlara revizyon gören tapu kayıtlarının taşınmazlara aidiyeti hususunda usulüne uygun şekilde uygulama yapılmadığı, yine varsa kayıt kapsamı dışında kalan taşınmazlar ile kadastro sırasında belgesizden tespit edilen 110 ada 4 parsel sayılı taşınmaz yönünden yöntemince mera araştırması yapılmadığı, taşınmazların nitelikleri, kadim mera olup olmadıkları, tarımsal amaçlı kullanılıp kullanılmadıkları hususunda dava konusu taşınmazların sınırları içerisinde bulunduğu köy ile komşu köylerde ikamet eden, yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı ve tarafsız mahalli bilirkişilerden ayrıntılı ve maddi olaylara dayalı olarak beyan alınmadığı anlaşılmıştır.
3.Dosya kapsamına göre davacı Hazine; çekişmeli taşınmazlar ve komşularının bulunduğu alanın 1937 tarih 19 sayılı tahrir defterinin 449 uncu sırasında köy merası olarak kayıtlı olduğunu, bu kaydın yörede yapılan tespit sırasında araziye uygulanmadığını, bu nedenle taşınmazların şahıslar adına tespit ve tescil gördüğünü, bilahare aynı sahayı kapsayacak şekilde mera tahdit çalışması yapıldığını ve taşınmazların mera olarak tahdit edildiklerini, taşınmazların mera niteliğinde olduğunu iddia etmiştir. Dosya arasına getirtilen kayıtlara göre çekişmeli taşınmazları da kapsayan ve ... köyü çalışma alanında bulunan sahanın tapu kaydı yahut iktisaba muktedir zilyetlik uyarınca dosya davalıları gerçek kişiler adına tespit ve tescil edildikleri anlaşılmaktadır. Hal böyle iken uyuşmazlığın çözümü için Hazine dayanağı tahrir kaydı ve 103 ada 43 parsel ile 112 ada 5 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitine dayanak tapu kayıtlarının zemine uygulanması, tahrir kaydının uygulanması sırasında özellikle en eski tarihli askeri haritalar ve memleket haritalarından istifade edilerek tahrir kaydında yazılı köy hudutlarının yönlerinin ve zemindeki durumlarının tespit edilmesi, ardından davalılara ve bayilerine ait kayıt kapsamında kalan taşınmazlar yönünden tapu kayıtlarının mülkiyet belgesi niteliğinde oldukları ve kadastro sırasında revizyon görmek suretiyle işleme tabi kayıt özelliğini aldıkları gözetilerek bu taşınmazlar yönünden davanın reddi gerektiğinin göz önünde bulundurulması, kayıt kapsamı dışında kalan yahut kadastro sırasında belgesizden tespit edilen taşınmazlar yönünden ise yöntemince mera araştırması yapılması gerektiği kuşkusuzdur.
4.Hal böyle olunca; somut olayda, çekişmeli 103 ada 43 parsel sayılı taşınmazın K.evvel 328 tarih, 1 sıra, 112 ada 5 parsel sayılı taşınmazın ise Mayıs 1941 tarih, 38 sıra numaralı tapu kaydı ve tedavülleri uyarınca tespit edildiği anlaşılmakla, doğru sonuca varılabilmesi için öncelikle davacının iddiasına konu olup yörede yapılan tahdit sırasında mera olarak sınırlandırılan sahaya ilişkin haritadan istifade edilerek bu alanı dıştan çevreleyen tüm komşu parsellerin kadastro tespit tutanakları ve dayanağını oluşturan kayıtlar ile taşınmazların bulunduğu yere ait askeri haritalar ile memleket haritaları ve varsa Hazinenin dayanağı tahrir kaydına ait harita ile 103 ada 43 ve 112 ada 5 parsel sayılı taşınmazların tespitine esas teşkil eden tapu kayıtları tesisinden itibaren tüm tedavülleri ile getirtilerek dosya ikmal edildikten sonra taşınmaz başında elverdiğinde yaşlı, yöreyi iyi bilen taşınmazın bulunduğu köy ile komşu köylerde ikamet eden yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, 3 kişilik ziraat mühendisi ile 2 kişilik jeoloji uzmanından teşekkül edecek bilirkişi kurulu ve 3 kişilik harita mühendisi bilirkişinin katılımı ile yeniden keşif yapılmalıdır.
5.Keşifte, davacı Hazinenin dayandığı tahrir kaydı ile 103 ada 43 ve 112 ada 5 parsel sayılı taşınmazların tespitine esas teşkil eden tapu kayıtları mevkisi ve tüm hudutları ile uygulanarak zeminde tek tek gösterilmeli, gösterilemeyen hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı tanınmalı, yerel bilirkişilerce gösterilen hudutlar teknik bilirkişi haritasında işaret ettirilmeli, tahrir kaydının haritası varsa uygulanarak kapsamı haritasına göre belirlenmeli, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazların öncesinin kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği ve kim tarafından, ne zamandan beri, ne suretle kullanıldığı, çekişmeli taşınmazların öncesinin ne olduğu, mera vasfında olup olmadığı ya da mera niteliğindeki taşınmazdan kazanılıp kazanılmadığı etraflıca sorularak maddi olaylara dayalı bilgi alınmalı, beyanların doğruluğu komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmeli, davacı Hazinenin dayanağı tahrir kaydında yazılı köy hudutlarına ilişkin kadim sınır yerleri ile "Galinama Deresi" hududu askeri haritalardan ve en eski tarihli memleket haritalarından faydalanılarak kesin olarak tespit edilmeli, teknik bilirkişilerden yapılan keşfi, tespit edilen hudutları ve uygulanan kayıtların kapsamını gösteren ayrıntılı, denetime elverişli krokili rapor alınarak tahrir kaydı ve kadastro tespitine esas tapu kaydının kapsamı belirlenmeli, arazi tahrir kaydının vasfının ve taşınmaza aidiyetinin taşınmazın niteliği ve hukuki durumu üzerindeki etkisi tartışılmalıdır.
6.Bu suretle kayıtların kapsamı belirlendikten sonra 3 kişilik ziraat mühendisleri ve jeoloji mühendislerinden oluşan bilirkişi kurulundan dava konusu taşınmazların öncesinin geleneksel biçimde kullanılan kadim mera olup olmadığı, toprak yapısı, eğimi, bitki deseni ve diğer yönlerden mera nitelikli yerlerden nasıl ayrıldıklarını, taşınmazların meradan açılan, meranın devamı niteliğinde yerlerden olup olmadıklarını, üzerlerinde sürdürülen ekonomik amaca uygun zilyetlik bulunup bulunmadığını ve ekonomik amaca uygun zilyetlik varsa hangi tarihten beri ve hangi tasarruflar ile sürdürüldüğünü açıklayıp tarımsal niteliklerini belirten, taşınmazların değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ile desteklenmiş bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalıdır.
7.Harita mühendislerinden teşekkül eden bilirkişi kurulundan dosyada mevcut en eski tarihli hava fotoğrafları üzerinde inceleme yaptırılarak çekişmeli taşınmazların ve mera tahsis haritası kapsamında kalan tüm taşınmazların bir bütün halinde hava fotoğraflarında gözüken nitelikleri, mera olup olmadıkları, fiilen tarımsal faaliyette kullanılıp kullanılmadıkları, sınırlarının belirgin olup olmadığı, çevre arazilerden ayıran doğal ya da yapay ayırıcı bir unsur bulunup bulunmadığı hususlarında bilimsel verilere dayalı rapor aldırılmalı, ayrıca mera tahsis haritası ile davacı Hazinenin dayandığı arazi tahrir kaydının kapsadığı alanları gösteren kroki düzenlettirilmelidir.
8. Bu şekilde yapılacak tahkikat sonucunda elde edilecek deliller ile daha evvel toplanmış tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve uygulama ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacı Hazine vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
09.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.