Logo

1. Hukuk Dairesi2023/906 E. 2024/1715 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, oğluna devrettiği taşınmazın bağış amacıyla devredildiğini, davalının devre yanaşmaması ve/veya hileli davranışları nedeniyle tapu iptali ve tescilini talep etmiştir.

Gerekçe ve Sonuç: Taraf muvazaası iddiasının yazılı delille ispatlanamaması, hile iddiasına ilişkin devir tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi ve gabin iddiasının da delillendirilememesi gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1969 E., 2022/2192 K.

HÜKÜM/KARAR : Ret/Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ereğli(Konya) 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/299 E., 2022/547 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... vekili dava dilekçesinde; davacının maliki olduğu 616 ada 8 parsel sayılı taşınmazını üzerine müştemilat yapılmak üzere çocuklarına eşit hisseyle devretmeyi amaçladığını, ancak taşınmazın toplulaştırma nedeniyle hisseli olması nedeniyle tek kişi üzerine devir yapmak zorunluluğunun bulunduğunu, bu aşamada davalının işlemleri daha hızlı yapıp taşınmazı paylaştırabileceği yönündeki hileli davranışları nedeniyle taşınmazın diğer kardeşlere paylaştırılmak üzere satış suretiyle davalıya temlik edildiğini, yapılan satış işleminin gerçek olmayıp esasen paylaştırılmak üzere bağış niteliğinde olduğunu, davalının devre yanaşmaması nedeniyle bağıştan dönme koşullarının gerçekleştiğini, Mahkeme bu kanaatte olmaz ise davalının hileli hareketleri nedeniyle tapunun iptal edilmesi gerektiğini, aksi halde yapılan sözleşmenin gerçek bedeli yansıtmadığı, bedel yönünden de hataya düşüldüğü ve gabinin unsurlarının gerçekleştiği gerekçesiyle tapunun iptal edilmesi gerektiğini ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; satış işleminin gerçek olduğunu ve 100.000,00 TL satış bedelinin davacıya nakden ödendiğini, davalının taşınmaz üzerinde öncesinde inşa ettiği evin bulunduğunu, davacının kendi muvazasını ancak yazılı delille kanıtlayabileceğini, bağıştan dönme koşullarının oluşmadığını, irade sakatlığına ilişkin iddia yönünden hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının tüm iddialarının dayanaksız olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının iddiasının inançlı işlem hukuki nedenine dayalı olduğu, davacı tarafından inançlı işlemin mevcut olduğuna ilişkin yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı sayılabilecek bir delil sunulmadığı, dava dilekçesinde yemin deliline dayanılmadığı, davanın kanıtlanamadığı, davacının terditli taleplerinden olan hata, hile ve gabin nedenleri yönünden devir tarihinin üzerinden 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde; dilekçe ekinde sunulan resmi evrakın davacının öncelikle 3 çocuğuna bağış talebi ile tapuya başvurduğu yönünde kesin delil olduğunu, davalı tanığı ...’ın da davacının kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla taşınmazı erkek evlatlarına devretmek niyetinde olduğu yönünde beyanda bulunduğunu, davacı tanıklarının da iddiaları doğruladığını, baba ve oğul olan taraflar arasındaki gerçek iradenin bağışa yönelik olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, davalının ödemeye ilişkin savunmasını kanıtlayamadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı tarafından dava dilekçesinde açık olarak inançlı temlik hukuki nedenine dayanılmadığı, Mahkemece uyuşmazlığın inançlı temliğe dayalı olduğu nitelendirilmesinin hatalı olduğu, davacının irade sakatlığına ilişkin iddiası yönünden hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de tanık beyanlarına göre dava tarihinden 3 ay önce davacının davalıdan bahse konu temlikleri gerçekleştirmesini istediği ve davalının devre yanaşmaması nedeniyle eldeki davanın açıldığı, irade sakatlığı halinin davalının devre yanaşmaması ile öğrenildiği ve davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, toplanan delillere göre davacının davaya konu taşınmazı 3 oğluna devretmek amacıyla tapu müdürlüğüne başvurduğu ancak devrin mümkün olmaması nedeniyle taşınmazı davalıya devrettiği, taraf muvaazasına ilişkin iddianın yazılı delille kanıtlanmadığı, taşınmazın devrinde yanılmanın söz konusu olmadığı, devrin davacının isteği üzerine gerçekleştiği ve devir öncesinde davalının davacıyı aldatmaya yönelik bir fiilinin ispat edilemediği, gabinin unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi düzeltilerek yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; dava dilekçesinde terditli talepleri arasında bağıştan dönme talebinin olduğunun göz önünde bulundurulmadığını, davacının kızı olan davalı tanığının beyanının dikkate alınmadığını, baba ve oğul olan taraflar arasındaki gerçek iradenin bağışa yönelik olduğunu, bu hususta tanık dinlenebileceğini ve bağıştan dönme şartlarının da gerçekleştiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, taraf muvazaası ve hile hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiası, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 200 ve 201 inci (1086 s. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 288 ve 290 ıncı) maddelerinde belirtildiği üzere ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Sözleşme aynı Kanun'un 203 üncü (HUMK'nun 293 üncü) maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi muvazaanın yazılı delille ispat edilmesi gerekir. Böyle bir sözleşmenin resmi şekilde yapılması halinde ise olayın özelliği itibariyle adi yazılı delilin yeterli olacağı öğretide ve kararlılık kazanmış yargısal içtihatlarda kabul edilmiştir. İşte bu görüşten hareketle, 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taraf muvazaası ve takma ad (namı-müstear) davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceği kabul edilmiştir.

Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1 inci (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 28/1 inci) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 6 ncı maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür", HMK’nın 190/1 inci maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir" düzenlemeleri yer almaktadır.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosyanın incelenmesinden; davacı ...'in davaya konu 616 ada 8 parsel sayılı 31.202 metrekare yüz ölçümündeki elma bahçesi vasıflı taşınmazda bulunan 4800/31200 payını 09.11.2017 tarihinde 100.000,00 TL bedelle davalı oğlu ...'e devrettiği, davaya konu taşınmazın daha sonra ifrazen 616 ada 43, 44 ve 45 parsel sayılı taşınmazlara dönüştüğü, davacının taşınmazda bulunan payını çeşitli hisselerle oğulları Kemal, Mustafa ve Erdal'a satmak üzere tapu müdürlüğüne başvurduğuna dair belgenin dosya arasında bulunduğu, eldeki davanın 23.06.2021 tarihinde ikame edildiği anlaşılmıştır.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davacı vekilinin temyiz itirazının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 247,70 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,29.02.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.