Logo

1. Hukuk Dairesi2024/1398 E. 2025/2020 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından, davalı oğlu aleyhine açılan tapu iptal ve tescil davasında, davacının iradesinin sakatlanıp sakatlanmadığı hususu.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, diğer taşınmazların devri hususunda iradesinin fesada uğratıldığı iddiasını destekler nitelikte, tarafların baba-oğul olması, davacının birden fazla taşınmazını aynı gün devretmesi, miras yoluyla intikal eden taşınmazlar ve davacı adına kayıtlı taşınmazlar için ayrı ayrı satış sözleşmeleri düzenlenmiş olması, tanık beyanları ve taşınmazların değerleri arasında fahiş fark bulunması gibi olgular değerlendirilerek istinaf mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2003 E., 2024/101 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Enez Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/95 E., 2022/74 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin eşini kaybettiğini, 31.12.2017 tarihinde beyin kanaması geçirdiğini, hastanelerde tedavi gördüğünü, hali hazırda çeşitli ilaçlar kullandığını, davacının oğlu olan davalının, babasının yaşlılığından ve hastalıkları nedeniyle çaresizliğinden yararlanarak aldatmak suretiyle ve iradesini fesada uğratarak 1558, 1567, 1691, 172, 191, 234, 357, 502, 564-115 ada 31 parseller ile 466 ve 467 parsel sayılı taşınmazların 18/12/2019 tarihinde adına satış yolu ile devrini sağladığını, satışların geçerli olmadığını, aynı gün bu kadar taşınmazın devredilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, satış karşılığında davacıya herhangi bir bedel ödenmediğini, taşınmazların halen davacı tarafından kullanıldığını, davacının satma ihtiyacının olmadığını, müvekkilinin satış işlemi yapıldığından haberinin olmadığını, hasta ve yaşlı olduğu için işlemi anlayamadığını, hata ve hile ile taşınmazların satıldığını, gabinin söz konusu olduğunu, müvekkilinin, taşınmazlarda ne ekip biçtiğinin bilgisini vermek üzere ziraat odasına gittiğinde 23.12.2020 tarihinde durumu öğrendiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiş, cevaba cevap dilekçesinde, sadece eşinden kalan iki parça taşınmaz olan 466 ve 467 parselleri devredeceğini zannettiğini, diğer taşınmazları devretme iradesinin olmadığını belirtmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; iddiaların doğru olmadığını, satışın 18.12.2019 tarihinde yapıldığını, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 12.07.2021 tarihinde açıldığını, davacının emekli olduğunu, muhtarlık yaptığını, çalışkan, saygın ve prestijli olduğunu, kredi, tapu, banka işlemlerini çok iyi bildiğini, hata, hile ve gabinin söz konusu olmadığını, davacının taşınmazı satarak parasını aldığını, müvekkilinin öğretmen olduğunu, babasını hata-hileye düşürerek kandıracak biri olmadığını, satışın gerçek olduğunu, davacının sağlık durumu nedeniyle taşınmazları sattığını, davacının eşinin ölümünden sonra tüm işleriyle müvekkilinin ilgilendiğini, Özbek asıllı bir kadının yardımcı olarak alındığını, daha sonra bu kadınla evlendiğini, bu kişinin eşinden boşanma ve düğün masraflarını karşılamak için davacının kredi çektiğini, davacının işlem sırasında ehil olduğuna ilişkin doktor raporunun bulunduğunu, davacının 18.12.2019 tarihindeki işlemi bilerek rızası ile yaptığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla

; hata hukuki nedeni yönünden yapılan değerlendirmede; uzun bir süre muhtarlık yapmış olan bir kişinin tapu işlemleri sırasında birden fazla taşınmazını devrettiğini fark etmemesinin ve hataya düşmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, nitekim 466 ve 467 sayılı parseller yani davacının eski eşi ile davalının annesinden kalan taşınmazlar için bir satış sözleşmesi düzenlenmişken, diğer tüm taşınmazlar için başka bir satış sözleşmesi düzenlendiği, birden fazla taşınmazın yer aldığı bir resmi senede ayrıca imza atılması halinin, davacının sadece iki taşınmazı devrettiğine yönelik inancın (iki adet ayrı ayrı tapu devri işlemi yapılması) aksine işaret ettiği, bu nedenle hata halinin davacı tarafça ispat edilemediğine kanaat getirildiği, hile iddiası yönünden yapılan değerlendirmede; davacının toplum içerisindeki konumu, tanık anlatımları gibi tüm unsurlar göz önüne alındığında davacının iradesi dışındaki taşınmazlar için de işlem yaptığını bilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacı tarafça davalının aldatma kastına, aldatmaya yönelik eylemlerine dair yeterli kanıya varılacak delillerin ortaya konulmadığı, sadece yalnızlık, çaresizlik gibi haller nedeniyle davalı tarafından aldatma olgusunun meydana getirildiğinin ispatının mümkün olmadığı, bedeller arasındaki farkın ya da satış bedelinin ödenmemesinin ise sözleşmenin kurulduğu sırada yer alan iradenin sakatlanmasına yönelik iddialar olmadığı, hilenin varlığının da davacı tarafça ispat edilemediği, gabin iddiası yönünden yapılan değerlendirmede ise; dosya içerisinde yer alan tüm deliler gözetildiğinde davacının tecrübesiz bir konumda bulunmadığı, davacı tarafça davalının krediler kullandığı, taşınmazına ipotek koydurduğu, taşınmazlarını satmaya karar verdiğinin iddia edildiği, bu hallerin çaresizlik olarak nitelendirilemeyeceği, gabin yönünden objektif koşulun bulunduğu ancak sübjektif koşulun davacı tarafça ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; uyuşmazlığın niteliği gereği öncelikle hak düşürücü sürenin değerlendirildiği, davacı ve tanıkların davacının 23.12.2020 tarihinde Enez Ziraat Odasına taşınmazlar için işlem yapmaya gittiğinde öğrendiğini belirttiği, daha önce öğrendiğinin davalı tarafça kanıtlanması gerektiği, bu hususun kanıtlanmadığı, bu nedenle davanın hak düşürücü sürede açıldığının kabulü gerektiği, somut olayda; tarafların baba oğul olduğu, dava konusu taşınmazların aynı gün satış sureti ile devredildiği, her iki sözleşmenin aynı gün düzenlendiği, muristen intikal eden taşınmazlar için ayrı, davacı adına kayıtlı olan taşınmazların davalıya devri için ayrı sözleşme düzenlendiği, davacının iddiasının tapuya muristen kalan taşınmazların devri için gittiği, yani bunlar için devir iradesinin bulunduğu, ancak diğer taşınmazların fark edilmeden iradesi sakatlanarak devredildiğinin belirtildiği, fiilen iki ayrı sözleşme düzenlenmesinin bu iddiayı doğrular nitelikte olduğu, dinlenen tüm tanıkların davacının bu durumu daha sonra fark ettiği ve davalının iradesini sakatladığını belirttiği, bir kişinin aynı gün 12 taşınmazı devretmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacının asıl iradesinin sadece dava konusu 466 ve 467 parseldeki eşinden kalan miras payı devrine yönelik olduğu, davalı oğluna güvenerek düzenlenen sözleşmeleri onayladığı, ayrıca tapuda gösterilen değerler ile gerçek satış tarihindeki değerleri arasında aşırı fark bulunduğu, yine tanık beyanlarına göre taşınmazların davacı tarafından ekilip biçildiği, davalıya zilyetliğin teslim edilmediği, davalı tarafın savunmayı doğrular şekilde ödemeyi kanıtlayamadığı, davacının iradesinin sakatlandığı iddiasının bu delillerle sabit olduğu, gabin hukuksal nedenine yönelik olarak da değerler arasında fahiş fark bulunduğu, davacının birçok hastalıklarının olduğu, eşini kaybettiği, manevi huzursuzluk içerisinde olduğu, bu zor halinde oğluna duyduğu güven ve zayıflık nedeni ile işlem yapmasının sağlandığı, davanın kabulü gerektiği halde belirtilen gerekçelerle verilen ret kararının dosya kapsamına uygun olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Mahkeme kararının kaldırılmasına, dava konusu 466 ve 467 parsel nolu taşınmazların devredilen payı yönünden davanın reddine, diğer dava konusu parseller yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesi ile; aşamalarda ileri sürdüğü savunmalarını yineleyerek İstinaf Mahkemesince dosyadaki delillerin eksik ve yasaya aykırı şekilde incelendiğini ve değerlendirildiğini, ÇKS kayıtları, davalı tanıklarının beyanları, mahalli bilirkişi beyanlarının hiçbir surette değerlendirmeye alınmadığını, TMK'nın 6. maddesi uyarınca davacının iddiasını ispatının zorunlu olduğunu, ancak İstinaf Mahkemesinin iki ayrı sözleşmeyi davacının ispat vasıtası saydığını, iki ayrı sözleşmenin varlığının davacının iddiasını ispat ettiğini ortaya koymadığını, davacının asıl iradesinin sadece dava konusu 466 ve 467 parseldeki eşinden kalan miras payının devrine yönelik olduğu, davalı oğluna güvenerek düzenlenen sözleşmeleri onayladığı konusunda hangi somut ve yasal delil ile bu tespit ve değerlendirmenin yapıldığının anlaşılamadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, hata, hile, gabin hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 466 ve 467 parsel sayılı taşınmazlar elbirliği halinde davacı ..., davalı ... ve dava dışı mirasçı Havva adına kayıtlı iken 18.12.2019 tarihli ve 3931 yevmiye numaralı satış işlemi ile davacının, adına kayıtlı hisselerini davalıya devrettiği, diğer dava konusu 10 adet taşınmazdaki davacıya ait payların ise 18.12.2019 tarihli ve 3930 yevmiye numaralı satış işlemi ile davalıya temlik edildiği, tarafların baba-oğul oldukları, davacının cevaba cevap dilekçesinde sadece eşinden intikal eden 466 ve 467 parsel sayılı taşınmazları devrettiğini zannettiğini, diğer dava konusu taşınmazların devri konusunda iradesinin fesada uğratıldığını ileri sürmek suretiyle eldeki temyize konu davayı açtığı anlaşılmaktadır.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 74.854,97 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

16.04.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.