Logo

1. Hukuk Dairesi2024/1650 E. 2025/1947 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vakıf arazisi üzerindeki gaiplik nedeniyle Hazine ve Vakıflar Genel Müdürlüğü arasında açılan tapu iptal ve tescil davalarında, Vakıflar Genel Müdürlüğü lehine verilen kısmi kabul kararının temyizi üzerine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün önceki kararda yasal hasım olarak kabul edildiği ve yargılama giderleri ile vekalet ücretine hükmedilmediği, davacının hükmün fer'ilerine yönelik temyize gelmediği, sadece işin esasına yönelik temyiz talebinde bulunduğu için vekalet ücreti ve yargılama giderleri yönünden davalı Kayyım lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gözetilerek, yerel mahkemenin davalı aleyhine vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmeden kararı düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/146 E., 2023/305 K

Mahkeme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Asıl davada davacı Hazine vekili; 852 ada 10 parsel sayılı taşınmazın paydaşlarından ..., ..., ...'a ulaşılamadığı için Beyoğlu 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 06.10.1999 tarihli 1999/308 Esas, 1999/679 Karar sayılı ilamı ile İstanbul Defterdarının Kayyım tayin edildiğini, 10 yıllık kayyım ile idare süresinin dolması nedeniyle 4721 sayılı TMK'nın 588. maddesindeki şartların oluştuğunu ileri sürüp ..., ..., ...’ın gaipliklerine, taşınmazdaki paylarının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Birleştirilen davada davacı ... İdaresi vekili; ... Vakfından olan 852 ada 10 parsel sayılı taşınmazın paydaşlarından ..., ..., ...'ın gaip kişilerden olduğunu ve Defterdarın Kayyım tayin edildiğini, 5737 sayılı Yasa'nın 17. maddesi uyarınca taşınmazın vakfı adına tescili gerektiğini ileri sürerek tapu iptali ve vakfı adına tescile karar verilmesini istemiş, asıl davanın da reddini savunmuştur.

II. CEVAP

Asıl ve birleştirilen davada davalı; taşınmazın vakfına dönmesi için öncelikle vakfın türünün tespit edilmesi ve taşınmaz maliki görünen kişilerin mirasçıları olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 05.12.2013 tarihli ve 2010/388 Esas, 2013/586 Karar sayılı kararı ile; asıl davanın reddine, 5737 sayılı Kanun'un 17. maddesindeki şartların oluştuğu gerekçesiyle birleştirilen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

Asıl davada davacı Hazine vekili ve davalı Kayyım vekilinin temyizi üzerine Dairece; "...762 sayılı Yasa'nın 2888 sayılı Yasa ile değişik 29/2. maddesi ve 5737 sayılı Yasa'nın 17. maddesi hükmü karşısında 22.09.1983 tarihinden sonra aslı vakıf olan taşınmazların taviz bedeli ödensin ya da ödenmesin Hazine adına tesciline yasal imkan kalmamıştır. Öte yandan; 5737 sayılı Yasa'nın 17. maddesinde “Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk veya mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.” hükmü uyarınca taşınmazın vakfı adına tesciline karar verilebilmesi için mukataalı ya da icareteynli olup olmadığı, kayıt maliklerinin mirasçılarının bulunup bulunmadığının saptanması gerektiğinde kuşku yoktur. Somut olaya gelince, Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye elverişli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Şöyle ki; “... Vakfı”nın mazbut vakıflardan olup olmadığı, kayıt maliklerinin mirasçılarının bulunup bulunmadığı yönünde hükme yeterli bir araştırma yapılmamıştır. Hâl böyle olunca, çekişme konusu taşınmazın intikalen tesciline dayanak İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1959/1263 Esas, 1959/1232 Karar sayılı mirasçılık belgesi ve dosya içinde mevcut 01.04.1934 tarihli nüfus cüzdanı örneğindeki bilgilerden de yararlanmak suretiyle kayıt maliklerinin mirasçıları bulunup bulunmadığının nüfus kayıtlarının temini ile tereddüde yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması, “... Vakfı”nın mazbut vakıflardan olup olmadığının araştırılması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, anılan hususların göz ardı edilmiş olması doğru değildir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda 20.09.2016 tarihli 2015/235 Esas, 2016/363 Karar sayılı kararı ile; asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Asıl davada davacı Hazine, birleştirilen davada davacı ... İdaresi ve asıl ve birleştirilen davada davalı Kayyım vekillerinin temyizi üzerine Dairece bu kez; "...hükmüne uyulan bozma ilamında gösterildiği şekilde işlem yapılarak işin esası bakımından yazılı olduğu üzere karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Hazine vekilinin tüm, Vakıflar İdaresi ve Kayyım vekilinin bu yönlere değinen ve yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddine. Ne var ki, taşınmazın tamamı ... adına kayıtlı iken, 5/8 payını üzerinde bırakarak 3/8 payını 1947 tarih 275 yevmiye nolu işlemle eşi ... kızı ... 'e satış suretiyle devrettiği, maliklerin ölümü ile taşınmazın tamamı 11.12.1959 tarih, 7232 yevmiye nolu işlemle verasette iştirakli olarak intikal suretiyle ..., ..., ... adına kaydedildiği, ...’in 1948 yılında ölümü ile adına kayıtlı 3/8 payın 2/4 'ünün eşi ...’e, 1/4'er payının ise ...’in kardeşleri olan ... ve ...’e intikal edeceği, ...'tan ...'e geçecek payla, ... adına kayıtlı 5/8 payın toplamının ...'in 1959 yılında ölümü ile tek mirasçısı olan kardeşi ...’a intikal edeceği, kalan payların ...’ye ait olacağı gözetilerek pay hesabı yapılması ve belirlenecek paylar üzerinden iptal-tescil kararı verilmesi gerekirken bu hususun göz ardı edilmesi doğru değildir. Öte yandan; Vakıflar İdaresi tarafından açılan birleştirilen davada ...’a ait pay yönünden davanın reddedilmiş olmasına rağmen, reddedilen miktar üzerinden davada kendisini vekille temsil ettiren davalı Kayyım vekili yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi de hatalıdır. Hâl böyle olunca, kayıt maliklerinin veraset paylarının belirlenmesi ve yukarıda belirtilen pay intikal durumları da dikkate alınarak hesaplanacak paylar oranında iptal ve tescile karar verilmesi, reddedilen ...’a ait pay yönünden de davalı Kayyım vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; asıl davanın reddine, birleştirilen davada 5737 sayılı Kanun'un 17. maddesindeki şartların oluştuğu gerekçesiyle bozma kararı doğrultusunda pay hesabı yapılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Asıl davada davacı Hazine vekili; asıl davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı ... İdaresinin iddiasını kanıtlayamadığını, Vakıflar Kanunu'nun 17. maddesindeki şartların gerçekleşmediğini, ayrıca asıl davada Hazine yasal hasım olup aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, yine gaiplik ilanları yapılırken ilan masraflarının da Hazine tarafından karşılandığını, oysa Vakıflar lehine karar verildiğini, ilan masraflarını Vakıflar İdaresinin karşılaması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

Birleştirilen davada davacı ... İdaresi vekili; Mahkemece birleştirilen davanın kısmen kabulü ile ... hissesi yönünden davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, ... Vakfının mazbut vakıflardan olduğunu, kayıt maliki ...’ın ise mirasçı bırakmadan öldüğünü, bu nedenle Nazmiye'nin payının da vakıf adına tescili gerektiğini, ayrıca davacı Vakıf yasal hasım olduğundan birleştirilen davada davalı Kayyım vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin haksız olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

Asıl ve birleştirilen davada davalı Kayyım vekili; birleştirilen davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığını, vakfın türünün ve niteliğinin araştırılması gerektiğini, Vakıflar Kanunu'nun 17. maddesindeki şartların gerçekleşmediğini, eksik inceleme sonucunda karar verildiğini, ayrıca birleştirilen davada Kayyım aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin de doğru olmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Asıl dava, Türk Medeni Kanunu'nun 588. maddesine dayalı gaiplik ve tapu iptal-tescil; birleştirilen dava ise 5737 sayılı Kanun'un 17. maddesine dayalı tapu iptali ve vakfı adına tescil isteklerine ilişkindir.

Dosya içeriğinden; davaya konu kargir ev vasıflı 852 ada 10 parselin 06.07.1943'te yapılan kadastro tespitinde ... adına tescil edildiği, 3/8 payının 23.01.1947 tarihinde Melahat Er'e satış suretiyle devredildiği, adı geçenlerin ölümünden sonra 11.12.1959 tarihli işlemle verasette iştirak halinde Evyaniye, Nazmiye ve Nikola adlarına tescil edildiği, taşınmazın nev'i hanesinde vakıf şerhi bulunduğu anlaşılmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki, önceki bozma kararında da belirtildiği üzere asıl davanın reddine, birleştirilen davanın ise yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Asıl davada davacı Hazine vekilinin ve birleştirilen davada davacı ... İdaresi vekilinin tüm, davalı Kayyım vekilinin ise aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine.

Mahkemece, birleştirilen dava yönünden davanın kısmen kabulüne dair verilen önceki kararda davalı Kayyım yasal hasım olarak kabul edilerek yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ve davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verildiği, davacı ... İdaresinin hükmün ferilerine yönelik temyize gelmediği, sadece işin esasına yönelik temyiz talebinde bulunduğu, dolayısıyla vekalet ücreti ve yargılama giderleri yönünden davalı Kayyım lehine usuli kazanılmış hak oluşacağı kuşkusuz olup temyizen incelenen son kararda usuli kazanılmış hak olgusu göz ardı edilerek birleştirilen davada davalı Kayyım aleyhine vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmiş olması isabetsizdir.

Ne var ki, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Birleştirilen davada davalı Kayyım vekilinin değinilen yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile, Hükmün 3. bendinde yer alan; "3-Davacı ... 1. Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan 161,35 TL posta gideri ve 1.200,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.361,35‬ TL yargılama giderinin, dava kabul oranına göre %18,74'ünün davalı ...-kayyımdan alınarak davacı ... Genel Müdürlüğüne verilmesine, kalanının davacı ... Genel Müdürlüğü üzerinde bırakılmasına," cümlesinin hüküm yerinden çıkarılarak yerine 3. bent olarak; "Davacı ... İdaresi tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına" cümlesinin,

Hükmün 5. bendinde yer alan; "Davacı ... vekil ile temsil olunduğundan AAÜT'ye göre kabul edilen tutar üzerinden hesaplanan toplam 17.900,00 TL vekalet ücretinin, davalı ...-kayyımdan alınarak davacı ... Genel Müdürlüğüne ödenmesine," cümlesinin hüküm yerinden çıkarılarak yerine 5. bent olarak; "Davacı ... İdaresi lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına" cümlesinin yazılmasına ve kararın bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Temyiz eden davalı Hazine ve Vakıflar İdaresi harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,

Peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenler Vakıflar İdaresi ve Kayyım'a iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

14.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.