Logo

1. Hukuk Dairesi2024/1934 E. 2024/5103 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İnançlı işlem sözleşmesi kapsamında devredilen taşınmazın iadesi için ödenmesi gereken borç miktarının belirlenmesi ve kira gelirlerinin mahsup edilip edilemeyeceği noktasında çıkan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, taşınmazın teminat olarak devredildiği 217.000,00 Euro borç miktarının tespitinde isabetsizlik bulunmadığı ancak, sözleşmede kira bedellerinin davacıya ait olacağına dair hüküm bulunmadığı ve davalının henüz kayden malik olmadığı taşınmaz payları için kira bedeli düşülmesinin hatalı olduğu, ayrıca davacıların ödediği 6.000,00 Euro'nun sözleşmeye konu borç için verildiğinin ispatlanamadığı gözetilerek mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/33 E., 2024/73 K.

HÜKÜM : Kabul

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca işlem yapılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar; davalı ile aralarında yaptıkları 04.10.2006 tarihli sözleşme gereğince davalının kendilerine vereceği 217.000,00 Euro borca teminat olarak dava konusu 2410 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki paylarını davalıya satış suretiyle devrettiklerini, borcun ödenmesi halinde taşınmazın koşulsuz iade edileceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin aksine davalının 139.000,00 Euro borç verdiğini, bu paranın 81.000,00 Eurosunu ödediklerini ancak davalının taşınmazı iade etmediği gibi ortaklığın giderilmesi yoluyla taşınmazın satışını istediğini ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalı; davacıların dayandığı sözleşmeden haberdar olmadığını, sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığını, davacıların taşınmazdaki paylarını toplam 217.000,00 Euro ödeyerek satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 14.07.2015 tarihli ve 2011/414 Esas, 2015/298 Karar sayılı kararı ile; sözleşme koşullarına göre alınan borç paranın davalıya ödendiğinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 16.09.2020 tarihli ve 2018/3485 Esas, 2020/4122 Karar sayılı kararı ile; taraflar arasındaki 04.10.2006 tarihli sözleşmenin inançlı işlemin belgesi olduğu, uyuşmazlığın davacıların sözleşme gereğince üzerlerine düşen borçları yerine getirip getirmediği konusunda çıktığı, davada ileri sürülen inançlı işlem iddiasının gerçekleşmiş olduğu kabul edilerek 6098 sayılı TBK’nın 97. (818 sayılı BK’nın 81.) maddesi hükmü de gözetilip yanlar arasındaki alacak ve borç miktarının açıklıkla saptanması, ödenip ödenmediğinin araştırılması, ödenmemiş ise saptanacak miktarın Mahkeme veznesine depo ettirilmesi için önel verilmesi ve bu husus yerine getirildiğinde sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile; davalıya verilen tapunun teminatını oluşturan borç miktarının 217.000,00 Euro olduğu, tarafların karşılıklı iddia ettiği hususların taşınmazın teminat verilmesine neden olan borca ilişkin olmadığı, davalı adına imzalanmış adi yazılı makbuzun dosyaya ibraz edildiği, davalı tarafından toplam 6.000,00 Euro’nun alındığının yazıldığı, dava konusu devredilen taşınmaz üzerinde bulunan bağımsız bölümlerin kiralarının Haziran 2008 ve sonrasından günümüze gelen süreçte davalı tarafından alındığı, davalı her ne kadar ilgili bağımsız bölümlerden birinin kirasını davacıların kız kardeşinin aldığını ileri sürse de buna yönelik dosyaya yansıyan yazılı bir delilin bulunmadığı, sözleşmede imzaları olmasa da diğer eski kayıt maliklerinin de eldeki davada husumetleri bulunduğu, davalı üzerine devredilen tapunun teminat amacıyla alınmış olduğunun sabit olduğu, teminat olarak devredilen taşınmazların üzerinden elde edilen gelirin, teminat üzerinden sağlanan ve teminatın karşılığı alacaktan ayrı kabul edilemeyecek şekilde ifa yerine geçen edim olduğu ve borçtan indirilmesi gerektiği, inanç anlaşmasında borç Euro olarak verildiğinden ve herhangi bir faiz hususu kararlaştırılmadığından ve ayrıca ülkemizdeki piyasa koşulları gereği dövizin genel itibariyle düzenli artış eğilimi gösteren bir değer ifade etmesi nedeniyle, yabancı para borçlarının mutat uygulamada faizine mukabil Türk Lirası karşısında kazandığı değer üzerinden güvence teşkil ettiği için tarafların borç alacak miktarının hesabında faiz hususunun dikkate alınmadığı, kira için bankadan ödemenin düzenli bir şekilde yapılmadığı, hayatın olağan akışı çerçevesinde elden ödeme şeklinde veya herhangi bir açıklama yapılmaksızın havale şeklinde ifa edilebileceğinden sebepsiz zenginleşmeye mahal verilmemesi için dava konusu taşınmazların emsal kira değerleri belirlendiği, elde edilen kira gelirinin ifa yerine geçen edim niteliğinde olacağı ve borçtan indirilmesi gerektiği, davalının almış olduğu bedele karşılık yapılan ödeme ve elde etmiş olduğu kira geliri düşüldüğünde kalan borç miktarının 37.098,36 Euro olduğu, davacılar tarafından davalı lehine bu bedelin depo edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçelerinde özetle; 04.10.2006 tarihli belgedeki imzanın kendisine ait olmadığını, Kadıköy 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/846 Esas sayılı davasında kendisine gösterilen evraka yönelik müvekkilinin imzanın kendisine ait olduğu ancak protokoldeki hususların doğru olmadığı yönünde beyanda bulunduğunu, 02.10.2006 tarihli evrak için de imzanın kendi imzasına benzediğinden imzanın kendisine ait olduğunu ancak protokolü kendisinin imzalamadığını bildirdiğini, imza inkarının söz konusu olmadığını, belge aslının sunulması ve imza incelemesi yapılması gerektiğini, davacı ... dışındaki davacıların sözleşmenin tarafı olmadıklarını ve eldeki davayı açamayacaklarını, anılanlar yönünden davanın husumetten reddi gerektiğini, hem sözleşmede yazılı 217.000,00 Euro’nun ödendiğini hem de taşınmazdaki 38.000,00 Euroluk ipoteğin kaldırıldığını, bu durumun dosyadaki bilirkişi raporu, 22.10.2006 tarihli belge ve tanık beyanları ile sabit olduğunu, inançlı işlemin varlığının ispatlanamadığını, davacılar tanığı Asiye ile müvekkilinin husumetli olduğunu, beyanlarının esas alınamayacağını, davacıların yaptığı 6.000,00 Euro ödemenin ipoteğe ilişkin olarak yapıldığını, 217.000,00 Euroya karşılık yapılmadığını, ödeme belgesinde senede karşılık yapıldığının yazılı olduğunu, bahsedilen senedin müvekkilinin ipoteği ödemesinden kaynaklı olarak verildiğini, bu nedenle mahsup yapılmasının doğru olmadığını, kira bedellerinin mahsubunun da hukuka aykırı olduğunu, sözleşmede buna ilişkin hüküm bulunmadığını, kira bedelleri mahsup edilirken dava dışı Asiye’nin kullanımında olan 5 numaralı dairenin de kira bedelinin mahsup edildiğini, elde edilen kira bedelleri yerine emsal kira bedellerine ilişkin bilirkişi raporu alınıp mahsup işlemi yapıldığını, dosyaya sundukları uzman görüşünün delil niteliğinde olduğunu ve dikkate alınması gerektiğini, davacılarla müvekkili arasında kira ilişkisinin mevcut olduğunu, kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle açılan itirazın iptali davalarının kesinleştiğini, bu nedenle davacıların ödedikleri bedellerin mahsubu yerine emsal kiranın mahsubunun bu yönüyle de hatalı olduğunu, İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/75 Esas sayılı davasının kesin delil teşkil ettiğini, müvekkili tarafından 18 yıldır yapılan vergi ödemelerinin ve tadilat masraflarının dikkate alınmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı,

818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 19., 20. ve 81. maddeleri; (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 26., 27. ve 97. maddeleri)

3. Değerlendirme

Dosya içeriğinden; dava konusu 2410 ada 5 parsel sayılı taşınmazda davacı ..., ..., ... ve ...’in 1/8 er, ...’ın ise 3/8 payı olduğu, davacıların paylarını 03.10.2006 tarihinde davalı ...'a satış suretiyle temlik ettiği, 06.09.2007 tarihinde dava konusu taşınmazda kat irtifakı tesis edildiği ve 7 adet bağımsız bölüm oluştuğu, oluşan bağımsız bölümlerde davalının paydaş olduğu görülmüştür.

Somut olayda, Mahkemece taraflar arasındaki borcun 217.000,00 Euro olarak tespit edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ne var ki, borç tespiti yapıldıktan sonra borçtan mahsubu yapılan kalemlerin doğru değerlendirildiğini söyleyebilme imkanı yoktur.

Şöyle ki, eldeki davaya dayanak “Sözleşme ve Protokol” başlıklı 04.10.2006 tarihli sözleşmede kira bedellerinin davacılara ait olacağına dair bir hüküm bulunmadığı, taşınmazın uzun yıllar davalı üzerinde kalmasına rağmen sözleşmeden kaynaklı borcun ödenmediği anlaşılmakla kira bedellerinin borçtan mahsup edilmesi doğru olmadığı gibi davalının kayden maliki olmadığı taşınmaz payları için de varsayım yapılarak kira bedeli düşülmesi de hatalıdır.

Diğer taraftan, davacılar tarafından makbuz olarak sunulan 26.05.2007 ve 11.06.2007 tarihli ... imzalı, 09.04.2007 ve 10.04.2007 tarihli ... imzalı belgelerde 15.03.2007 vadeli 30.000,00 TL bedelli senede mahsuben toplamda 6.000,00 Euro’nun alındığının belirtildiği, “Sözleşme ve Protokol” başlıklı 04.10.2006 tarihli sözleşmede bu borç için ayrıca senet düzenlendiğine ilişkin bir hüküm bulunmadığı gibi ispat yükü kendisinde olan davacılar tarafından anılan senedin sözleşmeye konu borç için verildiği de usulünce ispatlanamamış olduğundan 6.000,00 Euro bedelin sözleşme kapsamındaki borçtan mahsubu da doğru değildir.

Hal böyle olunca, sözleşmede hüküm altına alınan 217.000,00 Euro tutarındaki borçtan davacılar tarafından daha önce depo edilen 37.098,36 Euro mahsup edilmek suretiyle kalan miktarın depo ettirilmesi için önel verilmesi ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetli değildir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazının kabulüyle, hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Peşin harcın istek halinde yatırana iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

23.09.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.