"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/251 E., 2023/427 K.
HÜKÜM : Asıl Dava Kısmen Kabul - Birleştirilen Dava Ret
Taraflar arasındaki asıl dava tapusuz taşınmazın tescili isteğiyle açılmış iken yargılama sırasında tapu iptali ve tescili hüviyetini alan dava ve birleştirilen elatmanın önlenmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda
Mahkemece bozma kararına uyularak asıl davada davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davada ise davanın feragat nedeniyle reddine ilişkin verilen kararın kanun yoluna başvurulmayarak kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkeme kararı asıl davada davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Ankara ili, .... ilçesi, ... köyünde doğusu yol, batısı eski okul binası ve bahçesi, kuzeyi .... binaları ve bahçesi ile 468 parsel sayılı ... binası, güneyi kısmen yol, kısmen ....a ait ahır ve samanlık bulunan yaklaşık 2.000,00 m² yüz ölçümündeki taşınmazın kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakıldığını, bu taşınmazın 1963 - 1964 yıllarından beri davacıların babaları ..... tarafından etrafını çitle çevirmek, ağaç dikmek, ev yapmak, bahçe yapmak, samanlık, ağıl ve ahır yeri ve bunların müştemilatı olarak kullanmak suretiyle zilyetliğinde iken ölümü ile taşınmazın mirasçılarına kaldığını ve taksimde davacılara isabet ettiğini, bu yerin öncesinin boşluk olduğunu, köy orta malı veya köy tüzel kişiliğinin ya da köy ahalisinin kullanımında olmadığını, müvekkilleri lehine eklemeli zilyetlik ile kazandırıcı zamanaşımı koşullarının oluştuğunu ileri sürerek taşınmazın eşit paylarla müvekkilleri adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleştirilen davada davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; tescil davası açtıkları dava konusu taşınmazın kuzeyinde yer alan taşınmaza davalı ...'ın dava açarak bu yeri 964 parsel numarasıyla kendi adına tescil ettirdiğini, davalının adına tescil ettirdiği taşınmazın güney bölümünün davacıların yıllardır zilyetliğinde olan ve tescil davasına konu ettikleri taşınmaza taştığı gibi, ekli krokide kamunun kullanımına açık yol olarak belirlenmiş bölümün de davalı adına tescil edilmiş taşınmaz kapsamında kaldığını ileri sürerek davalının taşınmaza yapılan haksız müdahalesinin önlenmesine ve müvekkillerinin zilyetliğinde kalan taşınmaz ile umuma açık yola taşan kısmın iptali ile müvekkillerinin zilyetliğinde bulunan taşkın kısmın payları oranında müvekkilleri adına tesciline, yola taşan kısmın ise yol olarak terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.12.2006 tarihli ve 2006/392 Esas, 2006/489 Karar sayılı kararı ile 2006/392 Esas sayılı dosyanın eldeki dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Birleştirilen davada davacılar vekili, 17.11.2008 tarihli keşifte davalı ... aleyhine açtıkları birleştirilen davadan feragat ettiklerini belirtmiştir.
II. CEVAP
Asıl davada davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın özel mülkiyete konu yerlerden olmadığını, davacılar lehine zilyetlikle kazanma koşullarının oluşmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl davada davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; Belediye sınırları içinde ve imar planı kapsamında kalan taşınmazların imar-ihya ile iktisabının mümkün olmadığını, davacılar lehine 3402 sayılı Kanun'un 14 ve 17. maddesinde öngörülen zilyetlik ve imar-ihya ile taşınmaz kazanımına ilişkin şartların gerçekleşmediğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleştirilen davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 13.05.2010 tarihli ve 2006/162 Esas, 2010/103 Karar sayılı kararıyla; davacıların dava konusu yerde malik sıfatıyla 1967 - 1968 yıllarından beri eklemeli ve aralıksız zilyet oldukları, taşınmazda davacılar yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddesi ile 4721 sayılı TMK'nın 713/1. maddesinde öngörülen kazanma koşullarının gerçekleştiğinin anlaşıldığı, birleştirilen Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/392 Esas, 2006/489 Karar sayılı dosyasında ise davacılar .... ve ... ile vekillerinin davadan feragat ettiği gerekçesiyle asıl dava yönünden davanın kabulü ile bilirkişilerin 27.04.2009 tarihli raporlarında (F) harfi ile gösterilen 1.976,00 m² yüz ölçümündeki kısmın davacılar adına eşit paylarla tesciline, birleştirilen davada davacı tarafın keşif sırasında feragat etmesi nedeniyle buna ilişkin davanın feragat nedeni ile reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA ve BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalılar Hazine vekili ve ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 20.10.2011 tarihli ve 2011/703 Esas, 2011/5230 Karar sayılı kararıyla; somut olayda, özellikle keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların imar-ihyadan bahsetmedikleri, sadece davacının 1967 yılından itibaren ahır, samanlık ve ev yapmak suretiyle tasarruf ettiğini bildirdikleri, bilindiği üzere ve kural olarak salt ev, ahır ve samanlık yapmanın imar ve ihya sayılmayacağı ve ekonomik anlamda zilyetlik de sayılmadığı, öte yandan 23.10.2009 tarihli raporda 1966-1999 tarihli hava fotoğrafları üzerinde yapılan incelemede imar-ihyadan bahsedilmediği, sadece binaların 1999 tarihli hava fotoğrafında mevcut olduğunun açıklandığı, hal böyle olunca, kadastro çalışmaları sırasında köy boşluğu ya da tarıma elverişli olmayan arazi niteliğiyle tescil harici bırakılan taşınmazda ev ve benzeri tesisler yaparak tasarruf edilmiş olmasının imar-ihya ve ekonomik amaca uygun zilyetlik sayılamayacağından davanın reddine karar verilmesi gerekirken 27.04.2009 tarihli krokide (F) harfi ile gösterilen 1.976,00 m² yüz ölçümündeki taşınmaz için davanın kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olmadığı, kabul şekline göre; davanın TMK'nın 713/1. maddesine göre açılmış tescil davası olduğu, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca Hazine ve Belediye Başkanlığı yasal hasım olmalarına rağmen harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmuş olmalarının da yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davalı Hazine vekili ile ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve kanuna aykırı olan hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Davacılar vekilinin karar düzeltme talebi, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 17.09.2012 tarihli ve 2012/4127 Esas, 2012/7484 Karar sayılı kararı ile reddedilmiştir.
B. Direnme Kararı ve Sonraki Yargılama Süreci
Mahkemenin 21.11.2012 tarihli ve 2012/501 Esas, 2012/539 Karar sayılı kararıyla; yargılama giderleri ile ilgili bozma kararına uyulmasına, bozma kararının davanın esasına yönelik bölümü karşısında direnme kararı verilerek asıl dava yönünden davanın kabulüne, birleştirilen dava yönünden feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
C. Hukuk Genel Kurulunca Verilen Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalılar Hazine vekili ve ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.11.2015 tarihli ve 2013-8-1906 Esas, 2015/2363 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın, 1956 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucu köy boşluğu olarak tescil harici bırakıldığı, köy orta malı olmadığı, bu nitelikteki bir taşınmazın imar ve ihya edilebileceği, taşınmazın tamamı 1.976,00 m² olup bunun 358 m²'sinin ev ahır ve benzeri tesisler inşa edilerek, 1.618,00 m²'sinin ise meyve bahçesi olarak tasarruf edildiği, ev ve diğer binaların hava fotoğraflarına göre 1999 yılında inşa edildiği, binalar inşa edilmeden önce ev ve diğer binaların bulunduğu bölümün de mahalli bilirkişi ve tanık ifadelerine göre 1967 yılından itibaren aralıksız ve malik sıfatıyla ihya edilmek suretiyle zilyet olunan alan içinde kaldığı, binalar ve meyve bahçesinin ekonomik ve fiziki bütünlük arz ettiği, binaların taşınmazın meyve bahçesi vasfını yok etmediği ziraat mühendisi bilirkişinin raporuna göre de keşif tarihi itibariyle kavak ve ceviz ağaçlarının yaşlarının 20 yılın üzerinde olduğu, Mahkemece, yeniden keşif yapılarak dava tarihinden 20 yıl geriye doğru gidilerek memleket haritası getirtilip uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmazın zilyetlikle kazanılmaya elverişli olup olmadığı, elverişli ise davacılar yararına imar-ihya ile kazanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle asıl dava davalıları Hazine vekili ile ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 23.05.2017 tarihli ve 2016/131 Esas, 2017/145 Karar sayılı kararıyla; memleket haritasının getirtildiği, mahallinde keşif yapıldığı, alınan bilirkişi raporu ile 20 yıl geriye gidilerek zilyetlikle iktisap koşullarının gerçekleşmiş olduğu kısmın tespit edildiği, davacılar adına eşit hisse olarak tescilinin gerektiği gözetilerek davanın kısmen kabulü ile Ankara ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 49281 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 891,80 m² yüz ölçümündeki kısmı ve 49281 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 338,23 m² yüz ölçümündeki kısmına ilişkin Hazine paylarının iptali ile davacılar adına tesciline, fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir.
E. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacılar vekili, davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 06.12.2021 tarihli ve 2021/2728 Esas, 2021/7561 Karar sayılı kararıyla; dava, TMK'nın 713/1. maddesi ve 3402 sayılı Kanun'un 14 ve 17. maddelerine dayalı olarak açılan tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin olup davaya konu taşınmazın yargılama sırasında imar uygulaması görmesi nedeniyle tapu iptali ve tescil davasına dönüştüğü, Mahkemece hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak kazandırıcı zamanaşımı şartlarının oluştuğu belirlenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı, ancak, davacılar tarafından davaya konu edilen 1.976,00 m² yüz ölçümündeki taşınmazın bulunduğu alanı da kapsayan imar planının uygulanması sonucunda, davaya konu taşınmazın Hazine adına ihdasen tescil edilen 49281 ada 2, 3, 4 ve 49282 ada 3 parsel ile imar yoluna isabet ettiği; teknik bilirkişi raporunda imar planı nedeniyle taşınmazın kullanım durumunun tescil edilmesinin olanaklı olmadığı yönünde görüş bildirilerek 1.976,00 m² yüz ölçümündeki taşınmazdan düzenleme ortaklık payının düşürülmesi suretiyle belirlenen 745,97 m² yüz ölçümündeki taşınmaz bölümünün 49281 ada 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazlardan ifraz edilebileceğinin belirtildiği, ancak hazırlanan teknik bilirkişi raporunda 3 parsel sayılı taşınmazdan ifraz edilmesi öngörülen 891,80 m² yüz ölçümündeki bölümün infaza elverişli olarak koordinatları ile gösterilmediği gibi 2 parsel sayılı taşınmazdan ifrazı öngörülen 338,23 m² yüz ölçümündeki taşınmaz bölümünün ise hiç gösterilmediği, bunun yanında hükmün infazı için gerekli olan krokili bilirkişi raporuna da atıf yapılmadığı, hal böyle olunca; Mahkemece 3 kişilik fen bilirkişisinden oluşan bilirkişi heyeti ile mahallinde yeniden keşif yapılarak dava konusu taşınmaz bölümünün kesin olarak belirlenmesi, infaza elverişli ve koordinatları ile gösteren teknik bilirkişi raporunun tanziminin istenmesi ve sonucuna göre bilirkişi raporuna da atıf yapılmak suretiyle karar verilmesi gerekirken Mahkemece, değinilen hususlar gözetilmeksizin hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu gerekçesiyle tarafların temyiz itirazının bu yönden kabulü ile hükmün bozulmasına, bozma nedenine göre tarafların yargılama giderlerine ilişkin sair temyiz itirazlarının ise şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davalı Hazine vekili karar düzeltme talebinde bulunmuş, Dairenin 18.04.2022 tarihli ve 2022/2087 Karar sayılı kararıyla karar düzeltme talebinin reddine karar verilmiştir.
F. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 31.10.2023 tarihli ve 2022/251 Esas, 2023/427 Karar sayılı kararıyla; davacılar tarafından davaya konu edilen 1.976,00 m² yüz ölçümündeki taşınmazın bulunduğu alanı da kapsayan imar planının uygulanması sonucunda davaya konu taşınmazın Hazine adına ihdasen tescil edilen 49281 ada 2, 3, 4 ve 49282 ada 3 parsel ile imar yoluna isabet ettiği, Yargıtay bozma ilamı sonrası alınan harita mühendisi ile kadastro teknisyenleri tarafından düzenlenen 18.04.2023 havale tarihli koordinatlı krokinin kararın eki sayılarak 1.976,00 m² yüz ölçümündeki taşınmazdan düzenleme ortaklık payının düşürülmesi suretiyle belirlenen 745,97 m² yüz ölçümündeki taşınmaz bölümünün 49281 ada 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazlardan ifraz edilebileceğinin belirtildiği, Yargıtay bozma ilamı sonrası hazırlanan 3 kişilik bilirkişi heyeti (harita mühendisi) raporunda 3 parsel sayılı taşınmazdan ifraz edilmesi öngörülen 891,80 m² yüz ölçümündeki bölümün infaza elverişli olarak koordinatları ile gösterildiği, davaya konu edilen 2 parsel sayılı taşınmazdan ifrazı öngörülen 338,23 m² yüz ölçümündeki taşınmaz bölümünün ise taşınmazdan tefriki ile takip eden parsel numarası ile ayrı bir parsel oluşturularak davalı Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar vermek gerektiği kanaatine varıldığı, hal böyle olunca; asıl davanın kısmen kabulü ile Ankara ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 49281 ada 3 parselde bulunan ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 891,80 m² alanın taşınmazdan tefrik edilip takip eden parsel numarası ile ayrı bir parsel oluşturularak davalı Hazine adına olan tapusunun iptali ile davacılar adına eşit hisse ile tapuya kayıt ve tesciline, aynı yer 49281 ada 7 nolu parselde ekli krokide (D) harfi ile gösterilen 338,23 m² alanın taşınmazdan tefrik edilip takip eden parsel numarası ile ayrı bir parsel oluşturularak davalı Hazine adına tapusunun iptali ile davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline, ... aleyhine açılan davanın reddine; birleştirilen dava yönünden ise feragat nedeniyle daha önce kesinleşmesi nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
Asıl davada davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; hükme esas alınan 18.04.2023 tarihli bilirkişi raporuna yapmış oldukları itirazlar dikkate alınmaksızın eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, dava konusu 49281 ada 6 parsel numaralı 1.082,60 m² yüz ölçümlü, 49281 ada 7 parsel numaralı 1.120,28m² yüz ölçümlü ve 49282 ada 3 parsel numaralı 5.578,49 m² yüz ölçümlü taşınmazların mülkiyeti Hazine adına kayıtlı olduğundan ayrıca imar yolunda kalmasından dolayı zaten tescil edilen parselin o tarihten sonra zilyetlik ve imar-ihya yolu ile tescilinin hukuken mümkün olmadığını, ayrıca dava konusu taşınmazın 2023 Başkent Nazım İmar Planı sınırları içerisinde kaldığını, dava konusu Ankara ili, (Eski .... ilçesi, .... köyü) yeni ... ilçesi, ... Mahallesi 49282 ada 3 parselde kalan 1.976 m² alana ilişkin davacı vekilince açılan tescil davasında dosyaya sunulan dayanak 06.03.2017 tarihli bilirkişi raporunda memleket haritalarının dava konusu yer ile çakıştırılmasında zilyetlik ile kazanıma uygun olduğunun belirtildiği, ancak tarım arazisi niteliği kazandıran imar ve ihya için yeterli çalışmanın yapılıp yapılmadığı, imar ve ihya olgusunu gerçekleşip gerçekleşmediği, gerçekleşti ise bu çalışmanın ne zaman tamamlandığı ve tamamlandı ise o tarihten itibaren kazandırıcı zaman aşımı süresinin dolup dolmadığına ilişkin bir tespit ve açıklama bulunmamasına rağmen bu hususlara ilişkin itirazlarının Yerel Mahkemece dikkate alınmadığını, ayrıca Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 20.10.2011 tarihli ve 2011/703 Esas, 2011/5230 Karar sayılı bozma ilamında da belirtildiği üzere kural olarak salt ev, ahır ve samanlık yapmanın imar ve ihya ve ekonomik anlamda zilyetlik sayılmadığını, özellikle keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların imar ve ihyadan bahsetmediklerini, sadece davacının 1967 yılından itibaren ahır ve samanlık ve ev yapmak suretiyle tasarruf ettiğini bildirdiklerini, bilindiği üzere salt ahır ve samanlık yapmanın imar-ihya ve ekonomik anlamda zilyetlikten sayılmadığını, ayrıca Hazinenin söz konusu davada yasal hasım olması nedeniyle vekalet ücreti ve yargılama giderinden sorumlu tutulması yönünde de verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, TMK'nın 713/1. maddesi ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddelerine dayalı olarak tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin olup davaya konu taşınmazın yargılama sırasında imar uygulaması görmesi nedeniyle tapu iptali ve tescil davasına dönüşmüştür.
2. İlgili Hukuk
TMK'nın 713/1. maddesi,
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Davacılar, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği, irsen intikal ve taksime dayanarak Ankara ili, .... ilçesi, .... Mahallesi çalışma alanında bulunan ve 1956 yılında yapılan kadastro sırasında köy boşluğu olarak tespit harici bırakılan taşınmaz bölümünün adlarına tescili istemiyle dava açmıştır. Yargılama sırasında çekişmeli taşınmazın imar uygulaması sonucunda Hazine adına kayıtlı bulunan 49281 ada 2, 3, 4 ve 49282 ada 3 parsel sayılı taşınmazlar ile imar yoluna dönüştüğü anlaşılmıştır. Yine yargılama sırasında 49281 ada 2 parsel sayılı taşınmazın parselasyon planı ile yeniden düzenlemeye alınarak 49281 ada 6 ve 7 sayılı parsel sayılı taşınmazlara dönüştüğü anlaşılmıştır.
2. Temyiz olunan nihai kararların bozulması, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı HUMK'un uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
3. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; asıl davada davalı Hazine vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Asıl davada davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan kararın ONANMASINA,
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin "j" bendi gereğince temyiz eden asıl davada davalı Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
1086 sayılı HUMK'un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
25.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.