Logo

1. Hukuk Dairesi2024/3329 E. 2024/5007 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından sunulan satış senedine dayanılarak, kadastro tespiti sonucu farklı kişiler adına tescil edilen taşınmazların davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi talebiyle açılan tapu iptali ve tescil davası.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, davacının dayandığı satış senedinin usulüne uygun olarak zemine uygulanmaması, eksik araştırma ve inceleme yapılması, satış senedinin sınırları ve zilyetlik durumu hususunda yeterli delil toplanmaması ve toplanan delillerin bir bütün halinde değerlendirilmemesi hataları gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2014/286 E., 2016/130 K.

HÜKÜM : Asıl Dava Kısmen Kabul - Birleştirilen Dava Ret

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Asıl davada davacı; davalılar ile kardeş olduklarını, kendisinin memur olduğunu, uzun yıllardır Adana ili Pozantı ilçesinde çalıştığını ve buradan emekli olduğunu, emekli olduktan sonra da aynı yerde ikamet etmeye devam ettiğini, Kahramanmaraş ili Merkez ... Mahallesinde bulunan 101 ada 202 parsel sayılı taşınmazı 15.04.1976 tarihinde satın aldığını, taşınmazın kendisine ait olduğunu, dava dilekçesi ekinde sunduğu senetten de anlaşılacağı üzere taşınmazın 101 ada 200-201 ve 202 parsellerin tamamını kapsadığını, bir bütün olan bu üç parça taşınmazın tespit çalışmaları sırasında bazı yerde ekin, bazı yerde bahçe ve sebze ekili olması nedeniyle farklı parsel numaraları altında tespit gördüğünü, 201 parsel sayılı taşınmazın kendisinin adına doğru olarak tespit edildiğini, ancak 202 parsel sayılı taşınmazın ölü babası adına tespit edildiğini, 202 parsel üzerindeki ev yönünden bir hak talebinde bulunmadığını, davasının yalnızca zemine yönelik olduğunu, davalı kardeşleri tarafından bir itiraz olmamasına rağmen tapuda sorunu çözemediğini ileri sürerek dava konusu 202 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

2. Birleştirilen davada davacı; Kahramanmaraş ili, ... Mahallesi 101 ada 200 parselde bulunan taşınmazı 15.04.1976 tarihinde satın aldığını, ancak kadastro tespiti sırasında ... oğlu ... adına tespit edildiğini ve daha sonra 19.09.2013 tarihinde aynı şahıs tarafından kardeşi olan davalı ...'e satışının yapıldığını, esasen 101 ada 200 parsel sayılı taşınmazın bir bütün olarak 200, 201 ve 202 parselleri de kapsadığını, bu taşınmazın mülkiyetinin kendisine ait olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Asıl davada davalılardan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... katıldıkları duruşmada; açılan davaya bir diyeceklerinin olmadığını, Mahkemece yapılacak keşif sırasında davacıya ait yeri gösterebileceklerini, bu yerin davacıya verilmesine bir itirazlarının olmadığını, ancak diğer kısımların ölü babalarına ait olduğunu, kendilerine de babalarından miras kaldığını beyan etmişlerdir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 10.03.2016 tarihli ve 2014/286 E- 2016/130 K sayılı kararıyla; mahallinde yapılan keşif neticesi fen bilirkişiler Nedim Kapuçam ve Mustafa Kır tarafından hazırlanan 22.12.2014 tarihli raporda da açıklandığı üzere; esas dava dosyasında talep edilen ve bilirkişi raporunda gösterilen 201 parsel sayılı taşınmazın davacı adına tapuya tescil edildiği, bunun yanı sıra aynı krokide (B) harfi ile gösterilen K.Maraş ili ... ilçesi ... Mahallesi 101 ada 202 numaralı parselde kayıtlı taşınmazın sınırları satış senedi, mahalli bilirkişi ve davalıların beyanları ve davacı tarafın iddiaları ile örtüşmekte olup bu hususta ihtilaf olmadığından anılan parsel yönünden davanın kısmen kabulüne, öte yandan birleştirilen davada dava konusu 101 ada 200 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan değerlendirmede ise 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 7. maddesine göre sınırlandırılması yapılan, tapu ve vergi kaydına rastlanılmayan, zilliyetlikle iktisabı mümkün yerlerden olan taşınmazın 20 yılı aşkın bir zamandan beri çekişmesiz ve aralıksız kullanım nedeniyle 3402 sayılı Kanun'un 14. maddesi gereğince ... oğlu ... adına tespitinin yapıldığı ve sonradan miras yoluyla kızı ...'e intikal ettiği, bu hususların keşif, mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarıyla da ihtilafa yer bırakmayacak şekilde açık olduğu gerekçesiyle birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece iki kez keşif yapıldığını, alınan fen bilirkişi raporları arasında farklılıklar ve hatalar bulunduğunu ve bu hususların yerinde yapılacak üçüncü keşifle düzeltilmesi gerektiğini, müvekkilinin 202 parsel sayılı taşınmazı senetle satın aldığını, senede bugüne kadar kimsenin itiraz etmediğini, tanıklar ve mahalli bilirkişilerin de senedi doğruladıklarını, asıl dosya davacılarının da bir itirazının olmadığını, buna rağmen asıl davada sadece 22.10.2014 havale tarihli raporda (B) harfi ile gösterilen miktar olan 117,87 m2 üzerinden karar verildiğini, itirazları üzerine yapılan ikinci keşif sonucu alınan raporda adına tescil edilmesi gereken toplam miktara hükmedilmediğini, birleştirilen davada ise davalı ...'nin taşınmaza intikalle zilyetmiş gibi karar verilmesinin doğru olmadığını, dava konusu yerin davacının kullanımında ve zilyetliğinde olduğununun tüm dosya kapsamı ile sabit olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Asıl ve birleştirilen davalar, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14., 17., 20. maddeleri

3. Değerlendirme

1. Kadastro sonucunda Kahramanmaraş ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 101 ada 201 parsel sayılı 306,91 metrekare yüzölçümlü, bahçe vasıflı taşınmazın 27.09.2007 tarihinde davacı ... adına, asıl davada dava konusu edilen aynı yer 101 ada 202 parsel sayılı 7.326,06 metrekare miktarlı, bir katlı kargir ev ve tarla vasıflı taşınmazın 27.09.2007 tarihinde davacının babası ... adına, birleştirilen davada dava konusu edilen 101 ada 200 parsel sayılı 2.835,68 metrekare yüzölçümlü, tarla vasıflı taşınmazın ise 27.09.2007 tarihinde dava dışı ... isimli şahıs adına tespit edildiği, söz konusu tespitlerin senetsizden yapıldığı ve 24.04.2008 tarihinde kesinleştiği, birleştirilen davada dava konusu 200 parsel sayılı taşınmazın dava dışı ... tarafından 19.09.2013 tarihli satış işlemi ile davalı ...'e temlik edildiği; davacının, dava dilekçesine ek olarak sunduğu 15.04.1974 tarihli "Tarla Senedi" başlıklı belgeye dayanarak ve söz konusu senette sınırları belirtilen taşınmazı satın aldığını, bu taşınmazın 200-201 ve 202 parsellerin tümünü kapsadığını iddia ederek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki, Mahkemece, yazılı gerekçe ile asıl davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulamanın hüküm kurmaya yeterli olduğu söylenemez.

Şöyle ki; davacı 15.04.1974 tarihli "Tarla Senedi" başlıklı, tarlayı satan olarak ..., satın alan olarak ... isimlerinin yer aldığı senede dayanmış ve dava konusu edilen 200-201 ve 202 parselleri bir bütün halinde satın aldığını, ancak 201 parsel sayılı taşınmazın kendisi adına tespit ve tescil edilmesine rağmen, 202 parselin ölü babası ..., 200 parsel sayılı taşınmazın ise dava dışı ... adına hatalı olarak tespit ve tescil edildiğini ileri sürmüş, ancak 15.04.1974 tarihli senet yöntemine uygun şekilde zemine uygulanmamış, komşu taşınmazların tespit tutanakları ve var ise tespite esas kayıtların tüm tedavülleri getirtilmemiş, senette belirtilen sınır yerleri hakkında mahalli bilirkişi ve tanıkların soyut ve yetersiz beyanları ile yetinilmiş, usulünce bir senet uygulaması olmadığı gibi fen bilirkişi raporunda ise uygulamaya yer verilmemiş, tanıkların bir kısmı keşifte dinlenmek yerine duruşmada dinlenilmiştir. Bu şekilde eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulamaz.

Hal böyle olunca; Mahkemece çekişmeli taşınmazlara komşu parsellerin tespit tutanakları ile varsa tespitlerine esas alınan kayıtlar tesislerinden itibaren tüm tedavülleri ile getirtilmeli, mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, tespit bilirkişileri, taraf tanıkları ve halen hayatta iseler senet tanıkları ile teknik bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı, keşif sırasında taşınmaz başında ayrı ayrı beyanları alınmak suretiyle davacının dayandığı satış senedinin mevki ve hudutları tek tek okunarak taşınmazlara uygulanmaya çalışılmalı, ortak sınırlar netleştirilmeli, taşınmazın ne zamandan beri kim tarafından ve ne şekilde zilyet edildiği sorulup saptanmalı, beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişkinin giderilmesine çalışılmalı, çelişkinin giderilememesi halinde hangi beyana ne sebeple üstünlük tanındığı gerekçeli kararda tartışılıp açıklanmalı; fen bilirkişisinden keşfi takibe imkan verir, komşu tutanak ve varsa dayanaklarıyla birlikte denetlenebilir şekilde satış senedi uygulamasını gösterir rapor alınmalı; toplanan ve toplanacak deliller bir bütün halinde değerlendirilmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

18.09.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.