"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/167 E., 2024/315 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret / Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/146 E., 2021/536 K.
Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde özetle; ekli krokide gösterilen Siirt ili, ... ilçesi, ... köyü, 121 ada 53/A parsel sayılı taşınmazın kadimden beri malik sıfatıyla zilyedi olduğunu, taşınmazın kendisinden önce de babası ve dedesi tarafından malik sıfatıyla kullanıldığını, bu yeri nizasız ve fasılasız olarak malik sıfatı ile halen kullandığını, dava konusu taşınmazın etrafındaki taşınmazların özel mülkiyette olmasına rağmen dava konusu taşınmazın Hazine adına tapulanmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, taşınmazın yokluğunda yapılan kadastro çalışması sonucunda Hazine adına tescil edildiğini ileri sürerek üst ve sair hakları saklı kalmak kaydıyla taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde kadastro tespit çalışmaları üzerinden uzun süre geçtiğini, dava on yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmamışsa davanın öncelikle bu sebeple reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu yerin özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olduğunu, bu gibi yerlerin imar-ihya yoluyla kazanımı ve zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını, davacı tarafın söz konusu taşınmaza ilişkin zilyetlik beyanlarının iddiadan ibaret olduğunu, davacının davasını ispat edebilecek nitelikte vergi kaydı, tapu kaydı gibi objektif yazılı bir delilinin olmadığını, ekonomik zilyetlik, imar-ihya şartları ve iyi niyet gibi kriterlerin mevcudiyetinin de bulunmadığını, davacının dava konusu taşınmazın etrafındaki taşınmazların özel mülkiyet olduğu şeklindeki beyanının asılsız olduğunu, zira aynı ada içerisinde mülkiyeti Hazineye ait üç taşınmaz bulunduğunu ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 28.09.2021 tarihli ve 2019/146 Esas, 2021/536 Karar sayılı kararıyla; ziraat bilirkişisinin raporunda dava konusu taşınmaz üzerinde tarımsal faaliyeti engelleyecek düzeyde kayaların bulunduğu, etrafının çevrili olmadığı, sulama imkanının bulunmadığı, mevki ve şartlarında kullanılması halinde kuru şartlarda tarımsal faaliyetin yapılabileceği, taşınmazın batısında fıstık bahçesi, diğer yönleri köy yerleşim yeri ile çevrili olduğu, taşınmazın fiziksel özellikleri incelendiğinde toprak yapısının kumlu, tınlı yapıda olduğu, eğim yapısının %20 (dik eğimli) olduğu, taşlılık yapısının fazla taşlı (%50-100) olduğu, su tutma kapasitesinin kötü düzeyde olduğu, toprak derinliğinin (30-60) sığ düzeyde olduğu, drenajının kötü düzeyde olduğu, toprak yapısı ve üzerindeki bitki örtüsü dikkate alındığında taşınmaz üzerinde tarımsal amaçlı herhangi bir faaliyetin yapılmadığı, fiziksel özellikleri (tesviye durumu, taşlılık durumu, vb.) incelediğinde ise taşınmazın üzerinde tarımsal açıdan imar ve ihyaya yönelik herhangi bir faaliyet tespit edilmediğinin belirtildiği, jeodezi ve fotogrametri bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın Siirt ili ... ilçesi ... köyü 121 ada 53 nolu parsel içerisindeki (A) parçası olduğu, yaklaşık alanının 958,14 metrekare olduğu, köy içi yerleşim alanında kaldığı, topoğrafik yapı itibariyle güneyden kuzey doğru yükselen köy içinin yamacında kaldığını, içerisinde büyük taşların olduğu, tarım ve zirai olarak kullanılmadığı, ancak imar ve iskân bakımdan bakıldığında köy içi yerleşim alanında kaldığından meskun alanlar için imar-ihya gördüğünün söylenebileceği, zira köy içindeki yerleşimlerde tarım ve zirai olarak kullanımın olmayabileceği, ancak üzerinde herhangi bir yapının bulunmadığı, 1973 yılında 10-12 adet ağaç mevcut iken bu ağaçların zamanla yok edilip bire indirildiği, meskun alanda olduğu için tarım ve zirai olarak kullanılmadığı, imar-ihya edilmediği, ancak köy yerleşim alanı içerisinde olduğundan dolayı iskan ve saha olarak kullanılabilir gözüyle bakıldığından imar-ihya gördüğü, taşların buraya taşındığının görüldüğünün belirtildiği, orman yüksek mühendisi raporunda dava konusu taşınmazın 1984, 2001 ve 2010 yılı uçuşlu hava fotoğraflarında üzerinde orman örtüsü bulunmayan açık alan olarak gözüktüğü, bu taşınmazın tarım ve ziraat alanı olarak kullanıldığına dair herhangi bir iz ve emarenin bulunmadığı, taşınmazın tasarruf sınırlarının belli olmadığı tespitleri yapıldığı, taşınmazın 1958, 1986 ve 2023 yılı basımlı memleket haritasında üzerinde orman örtüsü bulunmayan açık alan olarak gözüktüğünün belirlendiği, davalı taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğunun belirtildiği, dava konusu taşınmaz için uzman bilirkişilerinin bilimsel verilere dayanarak somut delil niteliğindeki hava fotoğrafları üzerinde yapmış olduğu inceleme neticesinde tespit etmiş olduğu bulgular karşısında dava konusu taşınmazın fiziksel özellikleri değerlendirildiğinde, taşınmazın dik eğimli olduğu, taşlılığının fazla olduğu, dolayısıyla masraf ve emek sarfıyla imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilmesinin mümkün olmadığı, her ne kadar mahalli bilirkişiler dava konusu taşınmazı davacının babasının ve dedesinin hayvanlarını barındırmak amacıyla kullandığını belirtmiş iseler de taşınmazda hayvan barındırılmasının ekonomik anlamda zilyetlik olarak değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla teknik bilirkişi raporlarından anlaşılacağı üzere çekişmeli alanın imar- ihya yolu ile de kazanma koşullarını sağlamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hak düşürücü süre içinde açıldığını, zilyetlikle kazanım koşullarının bulunduğunu, bilirkişi raporlarının, tanık ve yerel bilirkişi beyanlarının ve dosya kapsamının bu durumu desteklediğini, bilirkişi raporlarının kendi aralarında kısmen çelişkili olduğunu, Mahkemenin raporlardaki beyanları tekrar ederek bir hüküm kurduğunu, gerekçenin teknik anlamda bir gerekçe olmadığını, raporlardaki olguların tartışılarak hangi olguya hangi nedenle üstünlük tanındığının açıkça ifade edilmesi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 15.02.2024 tarihli ve 2022/167 Esas, 2024/315 Karar sayılı kararıyla; her ne kadar davacı, taşınmazın dedesinden babasına, babasından da paylaşım sonucu kendisine kaldığını, taşınmazı babasının yıllarca bağ olarak kullandığını, sonrasında bıttım ağaçları dikerek kullanmaya devam ettiğini, daha sonra da kendisinin kullandığını iddia etmiş ise de keşifte, taşınmazın davacı ve mirasbırakanı tarafından hayvan barındırma şeklinde kullanıldığı ve zamanla köy halkının hayvanlarının taşınmazda barındırıldığı, taşınmazı ekip biçtiğinin görülmediğinden bahsedildiği, stereoskopik incelemeye dayalı jeodezi bilirkişi raporundan dava konusu taşınmazda 1973 yılında tarım ve zirai faaliyet olmadığı, içerisinde büyük taşlar bulunduğu, üzerinde herhangi bir yapı da bulunmadığı, içinde 10-12 tane ağaç ve ağaç grupları barındırdığı,
1984 yılında tarım ve zirai faaliyet olmadığı, içerisinde büyük taşlar bulunduğu, üzerinde herhangi bir yapı kullanıldığına dair emare bulunmadığı, içinde sadece 2-3 tane ağaç bulunduğu, 2001 yılında da tarım ve zirai faaliyet olmadığı, içerisinde büyük taşlar bulunduğu ve içinde yine sadece 2-3 tane ağaç bulunduğu, (üzerinde bulunan ağaçların zamanla yok edilip, 1'e indirildiği), imar-ihya da edilmediği, 2021 yılına ilişkin Google Earth görüntüsünde dahil fiziki ve kullanıma ilişkin durumunun aynı olduğu, ziraat bilirkişi raporundan taşınmazın hali hazırda tarımsal faaliyete konu olmadığı, üzerinde tarımsal faaliyeti engelleyecek düzeyde kayalıkların bulunduğu, etrafının çevrili olmadığı, dik eğimli (%20) olduğu, taşlık yapısının fazla taşlı (%50-100) olduğu, toprak derinliğinin (30-60) sığ olduğu, drenajının kötü düzeyde olduğu, tarımsal açıdan imar ve ihyaya ilişkin herhangi bir faaliyete de rastlanmadığının tespit edildiği, taşınmazın tarım arazisi olarak kullanılmadığı gibi köyünde yeni olarak da kullanıldığına dair emare bulunmadığı, bilirkişi raporlarının yeterli bilimsel açıklama içerdiği, hüküm kurmaya yeterli ve elverişli oluşu da nazara alındığında taşınmazda ekonomik amaca uygun malik sıfatıyla zilyedliğin bulunmadığı, iddianın ispatlanamadığı, zilyetlikle kazanım koşullarının oluşmadığı, neticede Mahkemece varılan sonucun isabetli olduğu, Yerel Mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin yerinde olmayan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddeleri.
2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/1. maddesi.
3. Değerlendirme
1. Kadastro sonucu; Siirt ili, ... ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 121 ada 53 parsel sayılı taşınmaz 1.609,07 metrekare yüz ölçümü ve "hali arazi" vasfı ile senetsizden Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik iddiasına dayanarak taşınmaza yönelik tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmıştır.
2. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
3. Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen sebepler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Alınması gereken harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.09.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.