"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1291 E., 2023/896 K.
HÜKÜM/KARAR : Kısmen Kabul-Kısmen Ret/ Esastan Ret-Kabul-Karar Kaldırılarak Dava Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/100 E., 2021/618 K.
Taraflar arasındaki tapusuz taşınmaz iken ihdasen Hazine adına tescil edilen taşınmazın imar yoluyla oluşan bölümleri hakkında tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar ve davalı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi ile davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve geri çevirme kararı ile getirtilen evrakla birlikte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... vekili dava dilekçesinde özetle; Muğla ili, ... ilçesi, ... mahallesinde kain 1167 parsel sayılı taşınmazın yaklaşık 2,5 dönümlük kısmı üzerinde davacının eklemeli ve müstakil olarak davasız, aralıksız ve malik sıfatıyla 40 yılı aşkın zilyetliği olduğunu, öncesinde dere yatağı olarak tespit dışı bırakılan taşınmazın sonradan ihdasen davalı Hazine adına tescil edildiğini, taşınmazın bitişiğindeki 154 ada 1, 2, 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazlarla bütünlük arz eden kültür arazisi olduğunu, dava dışı ...'ün dava konusu taşınmaz sınırında yer alan taşınmazlarla ilgili olarak ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/276 Esasına kayden açtığı davanın kabul edilerek tescil kararı verildiğini ve eldeki dava için güçlü delil teşkil ettiğini, dava konusu 1167 parsel sayılı taşınmaz imar uygulaması sonrasında hangi parsel sayısını almış ise o parselin ve uygulama dışı kalan kısımların tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu 1167 parsel sayılı taşınmazın 17.950,26 m2 yüz ölçümüyle 10.09.2002 tarihinde ihdasen Hazine adına tescil edildiğini, davacının da aralarında bulunduğu işgalciler adına ecrimisil tahakkuk ettirilerek taşınmazın kontrol altına alındığını, 2008 yılındaki imar uygulaması sonucunda 1167 parsel sayılı taşınmazın 153 ada 1, 154 ada 10-11, 155 ada 7-17, 166 ada 12 ve 172 ada 17-18 parsel sayılı taşınmazlar ile uygulama alanı dışındaki bölümlerinde de 1203 ve 1204 parsel sayılı taşınmazların oluşturulduğunu, davacının 154 ada 11 parsel sayılı taşınmazı işgalci olarak kullandığı tespit edilerek ecrimisil tahakkuk ettirildiğini, dava konusu taşınmazın 1167 parsel değil 154 ada 11 parsel sayılı taşınmaz olması gerektiğini, davacının ayrıca 154 ada 11 parsel sayılı taşınmazı Milli Emlak Müdürlüğüne sunduğu 02.03.2018 tarihli dilekçesi ile satın almak istediğini bildirdiğini, bu sebeple davacının zilyetliğinin malik sıfatıyla olmadığının anlaşıldığını, Yargıtay içtihatlarına göre bir taşınmazın imar uygulaması geçirmesinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713. maddesindeki zamanaşımını kesintiye uğrattığını belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 16.05.2019 tarihli ve 2018/69 Esas, 2019/153 Karar sayılı kararı ile; fen bilirkişisi raporunda (A) harfiyle gösterilen 1.754,50 m2'lik alanın imar-ihyasının 1970'li yıllarda tamamlandığı ve ihdasen Hazine adına tescil edildiği 10.09.2002 tarihine kadar nizasız ve fasılasız olarak 20 yılı aşkın süreyle malik sıfatıyla zilyetliğin sürdürüldüğü, (B) harfiyle gösterilen 415,39 m2'lik alanın 2008 yılındaki imar uygulamasıyla yol olarak bırakıldığı, davacı adına kayıtlı olsaydı bile imar uygulamasıyla yola bırakılacağı gerekçesiyle; davanın (A) harfli taşınmaz bölümü yönünden kabulü ile (B) harfli kısım yönünden davanın reddine, davanın niteliği gereği yargılama giderinin davacı üzerine bırakılmasına, davacı lehine vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV.KALDIRMA VE KALDIRMA SONRASI YARGILAMA SÜRECİ
A.İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin 16.05.2019 tarihli ve 2018/69 Esas, 2019/153 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; (A) harfli kısmın kabulünün doğru olduğunu, dava konusu taşınmazın davalı Hazine adına tescilli olması nedeniyle kabul edilen kısım yönünden davacı lehine yargılama gideri ve vekâlet ücreti takdir edilmesi gerektiğini, (B) harfli reddedilen kısım yönünden de harç iadesine karar verilmediği ve bakiye karar ilâm harcının yanlış hesaplandığını, gayrimenkul değerleme bilirkişi raporunda 1203 parsel sayılı imar parseli içinde kalan ve yolda kalan dava konusu kısımların tespit edilen değerlerinin fahiş olduğuna dair itirazlarının değerlendirilmediğini, tescil dışı bırakma tarihi ile ihdasen tescil tarihi arasındaki 26 yıllık zamanın davanın kabulü için yeterli olduğunu, imar planı uygulanmış ise dava konusu taşınmazın tesciline karar verilmesi gerektiği belirterek İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının kaldırılmasını istemiştir.
C.Birinci Kaldırma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 12.03.2020 tarih ve 2019/1103 Esas, 2020/299 Karar sayılı kararı ile; istinaf konusu kararın 6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-6. maddesine aykırı olduğu, orjinal kadastro paftasının getirtilmediği, imar-ihya ve zilyetlik sürelerine ilişkin ziraat ve harita bilirkişi raporları ile mahalli bilirkişi beyanlarındaki çelişkilerin giderilmediği, dava konusu taşınmazın ihdasen tescil tarihi olan 10.09.2002 tarihine göre imar-ihya ve zilyetlik araştırması yapılmadığı, ilk imar çalışmasının sorularak imar veya ihdasen tescilden hangisi önceyse o tarihten geriye 15-20-25 yıl öncesi ve özellikle 1972 ve 1987 yılları arası (1975-1980-1985) tarihli hava fotoğrafları getirilerek uygulanmadığı, teknik bilirişi tarafından dava konusu taşınmazın tamamının uygulama imarında sağlık alanı ve yolda kaldığı belirtildiği hâlde 3402 sayılı Kanun'un 17/1-2. maddesi gereğince tescil yerine tespit hükmü kurulması gerekip gerekmediğinin değerlendirilmediği, jeoloji bilirkişisi raporunda ıslahın ne zaman yapıldığının ve derenin aktif olup olmadığının, aktiflik özelliğini ne zaman kaybettiğinin belirlenmediği, eldeki dava tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup yargılama harç ve giderinin kabul ve ret oranına göre taraflar üzerinde bırakılmamasının doğru olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-6. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesinin 16.05.2019 tarihli kararının kaldırılmasına, yeniden görülmek üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Ç.İlk Derece Mahkemesince Birinci Kaldırma Kararı Sonrası Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen karar ile; 1949, 1953, 1972, 1975, 1981, 1987, 2009, 2012 ve 2019 tarihli hava fotoğrafları ile 1960, 1978, 1995 ve 2012 tarihli sayısal renkli haritaların, taşınmaz ve çevresini gösterir geniş krokinin celp edildiği, dava konusu taşınmaz çevresinde mera parseli bulunmadığı, aynı çalışma alanında davacı ve murisi adına belgesizden edindikleri taşınmaz bulunmadığı, dava konusu taşınmazın 20.04.2005 tarih ve 771 sayı ile onaylı imar planına alındığı, 20.04.2005 tarihinde önce bölgeye ilişkin imar planı olmadığı, buna göre imardan önce olan 10.09.2002 tarihli ihdasen tescile kadar zilyetlikle iktisap şartlarının araştırıldığı, iddia edilen imar-ihya tamamlandıktan sonra ihdasen tescil tarihi olan 10.09.2002 tarihine kadar davacının davasız, aralıksız ve malik sıfatıyla 20 yıl zilyet olup olmadığının araştırıldığı, mahalli bilirkişi ve tanıkların dava konusu taşınmazın davacı ve mirasbırakanı tarafından 1970'li yıllardan beri tarımsal amaçlı kullanıldığını beyan ettikleri, ancak 1949 ilâ 2012 yılları arasındaki hava fotoğraflarında imar- ihya faaliyetinin 1981 yılında başlayıp 1987 yılında tamamlandığının bildirildiği, taşınmaz üzerindeki seranın 1992 tarihli hava fotoğrafında görüldüğü, bu sebeple tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarına itibar edilmediği, imar- ihyanın tamamlandığı 1987 tarihinden ihdasen tescilin yapıldığı 2002 yılına kadar geçen sürenin 3402 sayılı Kanun'un 14. ve 4721 sayılı Kanun'un 713/1. maddesindeki koşulları sağlamadığı, bu sebeple davanın reddi gerektiği, ancak davanın (A) harfli taşınmaz kısmı yönünden kabulüne dair ilk hükmün davalı tarafından istinaf edilmemesi sebebiyle (A) harfli taşınmaz yönünden davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gerekçesiyle davanın (A) harfli taşınmaz kısmı yönünden kabulü ile (B) harfli taşınmaz bölümü yönünden reddine, (A) harfli kısım bakımından fazla alınan 5.661,89 TL harcın davacıya iadesine, davacı tarafından yapılan yargılama giderinden kabul oranı %80,86 üzerinden hesaplanan 4.386,43 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlasının davacı üzerinde bırakılmasına, davalının kendisini vekille temsil ettiren davacıya 72.822,53 TL karşı vekâlet ücreti ödemesine, reddedilen kısım yönünden 27.397,10 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.
V.İSTİNAF
A. Birinci Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekilleri ve davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesinin davanın kısmen kabulüne dair ilk kararının davalı tarafından istinaf edilmediğini ve kabul edilen (A) harfli kısım yönünden hükmün kesinleştiğini, kamu düzenine aykırılık yok ise davacılar lehine usulî kazanılmış hak oluştuğunu, kaldırma kararı öncesi ve sonrası hazırlanan fen bilirkişisi raporlarının birbiriyle çelişkili olduğunu, 3 kişilik harita bilirkişi heyeti marifetiyle yeniden keşif yapılarak çelişkinin giderilmesi gerektiğini, aynı tarihli hava fotoğraflarının farklı yorumları olduğunu, kaldırma kararı sonrasındaki bilirkişi raporlarında öncesinde kabul edilen (A) harfli kısma yönelik değerlendirmelerin yok hükmünde olduğunu, ziraat bilirkişisi raporunun da fen bilirkişisi raporuyla çeliştiğini, 3 kişilik ziraat bilirkişi heyetinden rapor alıanrak çelişkinin giderilmesi gerektiğini, taşınmaz zeminindeki mevcut yolun öncesindeki patika yolun varlığı mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarıyla kanıtlandığı hâlde teknik bilirkişilerin taşınmazla kuru dere arasındaki ayırıcı unsur patika yolu ve mevcut seralar öncesinde suyun gelmesiyle tarla kullanımını değerlendirmediklerini belirterek İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının kaldırılmasını istemiştir.
2.Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; imar- ihyanın tamamlandığı 1987 tarihinden 2002 tarihinde kadar yasal iktisap süresinin sağlanmadığını, davanın kısmen kabulüne dair İlk Derece Mahkemesinin 16.05.2019 tarihli ve 2018/69 Esas, 2019/153 Karar sayılı kararını 09.07.2019 tarihinde tebellüğ ettiklerini, istinaf ettiklerini, 22.07.2019 tarihinde istinaf başvurusu için vezneye 200 TL gider avansı yatırdıklarını, aynı tarihte istinaf dilekçesini kalem personeline verdiklerini, harçtan muaf oldukları için 200 TL gider avansının istinaf başvurularının kanıtı olduğunu, istinaf dilekçelerinin neden dosyada yer almadığını bilmediklerini belirterek İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
C.Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 14.06.2023 tarihli ve 2023/1291 Esas, 2023/896 Karar sayılı kararı ile; davanın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713. ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddelerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, dava konusu taşınmazın bulunduğu alanın 13.04.1976 tarihinde kesinleşen tesis kadastrosuna göre ... deresi olarak sınırlandırıldığı, sonrasında idari yoldan ham toprak vasfıyla 10.09.2002 tarihinde 1167 parsel sayısıyla Hazine adına tescil edildiği, yörede ve taşınmazın 3.998,61 m2'lik kısmında 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca yapılan uygulama sonucu taşınmazın 3 parçaya ayrıldığı, dava konusu taşınmazın içinde bulunduğu 1203 parsel sayılı taşınmazın 22.10.2008 tarihinde davalı Hazine adına tescil edildiği ve bu taşınmazın imar uygulamasına girmediği, istinaf incelemesinin 6100 sayılı HMK'nın 355. maddesi gereğinde istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebepler, kamu düzen ve davanın niteliği gereği re'sen araştırma ilkesi uyarınca yapıldığı, eldeki davanın tescil harici iken Hazine adına ihdasen tescil edilen dava konusu taşınmaz hakkında 4721 sayılı TMK'nın 713 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddelerine dayalı olarak açıldığı, davanın niteliği itibariyle kamu düzenine ilişkin olduğu ve re'sen araştırma ilkesinin uygulanacağı, önceki kaldırma kararı ile İlk Derece Mahkemesinin dava konusu taşınmazın (A) harfli kısmına ilişkin verdiği kabul kararının da kaldırılarak taşınmazın tamamına yönelik araştırma yapılmasına karar verildiği, kaldı ki kamu düzeni ve re'sen araştırma ilkesine ilişkin konuların usuli kazanılmış hakkın istisnasını oluşturduğu, dolayısıyla (A) harfli dava konusu kısma yönelik karar ve gerekçenin yerinde olmadığı, keşif ve teknik bilirkişi raporlarına göre dava konusu taşınmazın 1987 yılında imar- ihya edilmiş olduğu, 1987 yılından itibaren taşınmazın Hazine adına tescil edildiği 10.09.2002 tarihine kadar 20 yıllık olağanüstü kazandırıcı zamanaşımının dolmadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince reddi ile davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulüne, İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm tesis etmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
B.Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın (A) harfli taşınmaz kısmı bakımından kabulüne dair İlk Derece Mahkemesinin 16.05.2019 tarihli ilk kararının davalı tarafından istinaf edilmemesi nedeniyle (A) harfli taşınmaz kısmı yönünden davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğunu, davada taraflarca getirilme ilkesinin uygulanacağını, eldeki davada kamu düzenine aykırılık gerekçesiyle re'sen istinaf incelemesi yapılamayacağını, ilk kaldırma kararından sonra İlk Derece Mahkemesince yapılan keşifte harita ve jeodezi mühendisi yerine tekniker vasıtasıyla keşif yapıldığını, teknikerin hava fotoğrafı yorumlama yetkisi olmadığını, teknik bilirkişi raporlarının birbirleriyle çelişkili olduğunu, taşınmaz zeminindeki mevcut yolun öncesindeki patika yolun varlığı mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarıyla kanıtlandığı hâlde jeoloji mühendisi bilirkişi raporunda 1981 tarihli hava fotoğrafında taşınmazın doğu kısmının imar ihyası yapılmış olup ağaçlık olduğunun görüldüğü, çok az kısmının dere içinde kaldığının belirtildiği, 1987 tarihli hava fotoğraflarında ise taşınmazın tamamının imar-ihyasının yapılmış olduğu, ağaçların göründüğü, dava konusu taşınmazın bitişiğindeki 1203 parsel sayılı taşınmaz hakkında ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/436 Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda 1981 yılında imar-ihyanın tamamlanarak tarımsal faaliyetin sürdürüldüğünün bildirildiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, tapusuz taşınmaz iken ihdasen Hazine adına tescil edilen taşınmazın imar yoluyla oluşan bölümleri hakkında tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddeleri ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713. maddesi.
3. Değerlendirme
1.Dava konusu tapusuz taşınmazın bulunduğu yörede 1976 yılında yapılan ilk kadastro çalışmalarının 766 sayılı Tapulama Kanunu'na göre yapıldığı ve dava konusu taşınmazın kadastro paftasında ... Deresi olarak tescil harici bırakıldığı, sonrasında dava konusu taşınmazın içinde bulunduğu alanın 10.02.2002 tarihinde davalı Hazine adına ham toprak vasfıyla 1167 parsel sayısıyla ihdasen tescil edildiği, 30.04.2005 tarihinde onaylanan ... uygulama imar planı ile dava konusu taşınmazın fen bilirkişisi raporunda (A) harfiyle belirtilen kısmının sağlık tesisleri alanında, (B) harfli kısmının ise imar yolunda kaldığı, 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesine göre yapılan 22.10.2008 tarihli imar uygulaması sonucunda 1167 parsel sayılı taşınmazın uygulamaya tabi olan 3.999,61 m2'lik kısmının üç parçaya ayrıldığı, uygulamaya girmeyen kısımlarının ise 1203 ve 1204 parsel sayısını alarak 1167 parsel sayılı taşınmazın tapu kütüğünün kapatıldığı, dava konusu edilen 1.754,50 m2'lik (A) harfli kısmın imar uygulaması sonucu Hazine adına 5.791,08 m2 ham toprak vasfıyla tescil edilen 1203 parsel sayılı taşınmaz içinde, dava konusu edilen 415,39 m2'lik (B) harfli kısmın ise imar yolunda kaldığı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/A. maddesi uyarınca yapılan 13.01.2021 tarihli yenileme kadastrosu sonucu 1203 parsel sayılı taşınmazın da dava konusu 331 ada 1 parsel sayısını alarak Hazine adına 5.810,25 m2 yüz ölçümlü ham toprak vasfıyla tapuya tescil edildiği anlaşılmaktadır.
2.Davacının, fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen ve imar yolunda kalan taşınmaza ilişkin temyiz itirazlarına ilişkin olarak; temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı tarafın temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın (B) harfli taşınmaz kısmı yönünden bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
3.Davacının, fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen taşınmaza ilişkin temyiz itirazlarına gelince; (A) harfli kısma yönelik davanın kabulüne ilişkin İlk Derece Mahkemesinin 16.05.2019 tarihli ilk kararının davalı Hazine'ye 09.07.2019'da tebliğ edildiği, geri çevirme yoluyla dosyaya getirilen evrak içeriğine göre davalı Hazine vekilinin 2018/68 E. sayılı dosyaya 22.07.2019 tarihli tahsilât makbuzuna istinaden 200 TL gider avansı yatırdığı, ancak davalı Hazine vekilince kalem personeline verildiği iddia edilen istinaf dilekçesinin fiziki dosyada veya UYAP ortamında mevcut olmadığı, zira adliyede ön büro uygulaması bulunması sebebiyle UYAP ortamına kaydedilmeden hiç bir evrakın teslim alınmadığının bildirilmesi karşısında, (A) harfli taşınmaz bölümü yönünden davanın kabulüne dair İlk Derece Mahkemesinin 09.07.2019 tarihli kararının davalı Hazine tarafından istinaf edilmemesi sebebiyle davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğundan birinci kaldırma kararı sonrasında İlk Derece Mahkemesinin 27.10.2021 tarihli ve 2020/100 E., 2021/618 K. sayılı kararı ile (A) harfli bölüm yönünden davanın kabulüne yönelik davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde İlk Derece Mahkemesinin 27.10.2021 tarihli kararı kaldırılarak (A) harfli kısım yönünden de davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin, 04.01.2021 tarihli fen bilirkişisi raporuna ekli krokide (B) harfi ile gösterilen kısma yönelik temyiz itirazlarının reddi, (A) harfi ile gösterilen kısma yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371/1-a maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
İstek hâlinde peşin alınan 269,85 TL temyiz harcının temyiz eden davacılara iadesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.