Logo

1. Hukuk Dairesi2024/3631 E. 2024/6366 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı ile davalı arasında inançlı işleme dayalı olarak tapu iptali ve tescil davası açılması.

Gerekçe ve Sonuç: İzinsiz yapılan ses kayıtlarının inançlı işlemin ispatı için delil olarak kabul edilemeyeceği ve davacının inançlı işlem iddiasını ispatlayamadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesinin bozma kararına uygun olarak davanın reddine ilişkin hükmü onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/877 E., 2024/1450 K.

KARAR : Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Küçükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/159 E., 2021/27 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyize konu edilen kararda dava değerinin duruşma sınırının altında olduğu anlaşıldığından duruşma isteği reddedilerek kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı ...'in 2005 yılında tanıştıklarını, davalının güven verici davranışları neticesinde 30.06.2005 tarihinden itibaren evliliğe dönük olarak 10 yıl birlikte yaşadıklarını, davalı ...'in aynı zamanda diğer davalı şirketin sahibi ve tek yetkilisi olduğunu, müvekkilinin 17.01.2012 tarihinde 4200 parsel sayılı taşınmazdaki B blok 14 numaralı bağımsız bölümü satın aldığını ve buraya taşındıklarını, bir süre sonra davalının şirketin borçları olduğunu ve krediye ihtiyaç duyduğunu, şirketin ipotek tesis edilecek bir taşınmaza ihtiyacı olduğunu, kredi borçları bittikten sonra tekrar dava konusu taşınmazın kendisine devredileceğini söylemesi üzerine dava konusu taşınmazın davalı şirkete kredi borçları bittikten sonra iade edilmek üzere 27.03.2012 tarihinde devredildiğini, Anadolu Bank Karadeniz Ereğlisi Şubesinden dava konusu taşınmaz teminat gösterilmek suretiyle kredi çekildiğini, taşınmaz üzerine banka lehine 500.000,00 TL’lik ipotek tesis edildiğini, kredi borçları bitmiş olmasına rağmen davalının devre yanaşmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin dava konusu taşınmazı satın almak için davalı ...'e yetki ve muvafakat verdiğini, şirket yetkilisi müvekkili...'in yabancı uyruklu olması ve yabancı şahıslara taşınmaz satışının süre alması nedeniyle, dava konusu taşınmazı güvendiği, uzun süredir tanıdığı ve şirketinde çalışan davacı ... üzerine 17.01.2012 tarihinde satın aldığını, bunun da sebebinin, yabancı statüsündekilerin mülk satın alma işlem ve usulünden kaynaklandığını, daha sonra ise taşınmazın gerçek sahibi olan şirkete devrinin sağlandığını, iddiaların asılsız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 11.09.2018 tarihli ve 2015/859 Esas, 2018/422 Karar sayılı kararıyla; davalı tanıklarının anlatımları ve taşınmazı devreden dava dışı maliklerin tanık sıfatıyla alınan beyanları ve nihayetinde davacının mali ve içtimai durumu birlikte değerlendirildiğinde taşınmazın ilk defa üçüncü kişilerden satın alınmasında bedelin davalı ... tarafından ödendiği sonucuna varıldığı, taşınmazın bedelinin davalı tarafından ödendiği kabul edildiğine göre, taşınmazın davacı adına ilk defa kayıt ve tescil edilmesinde davalının bağış amacını güdüp gütmediği hususunun değerlendirilmesi gerektiği, somut olayın koşulları ve tanıkların anlatımları göz önüne alındığında ve özellikle davacının kızı olan tanığın beyanları değerlendirildiğinde, davalının bağışlama iradesinde olmadığı, davacının başından beri davalıya tam olarak güvenmemesi nedeniyle davacının güvene dayalı olarak tekrar iade edilmesi koşuluyla taşınmazı şirkete devrettiği hususunu kabul etmenin somut olayın koşullarına aykırı olacağı, davaya konu taşınmazın yabancı uyruklu olan davalı gerçek kişi tarafından satın alınmak istendiği, gayrimenkul edinme hususunda ki yasal zorluklar nedeniyle davalının taşınmazı davacı adına satın aldığı, davacının bağış iradesinin de olmadığı, müteakiben davacı tarafından taşınmazın davalı şirkete devredildiği, dolayısıyla tanık anlatımları, özellikle davacı tanığı ve davacının kızının anlatımları göz önüne alındığında davacının davasının sübut bulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Kaldırma Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin 10.03.2020 tarihli ve 2019/1699 Esas, 2020/395 Karar sayılı kararıyla; dava konusu İstanbul ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, 4200 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 18/800 arsa paylı B blok 3.kat, 14 nolu taşınmazın 17.01.2012 tarihinde 29.333,33 TL bedelle satış suretiyle davacı adına kayıt ve tescil edildiği, daha sonra davacı tarafından davalı şirkete 27.03.2012 tarihinde 100.000,00 TL bedelle satılmak suretiyle devredildiği, tapu kaydı üzerinde Anadolu Bank A.Ş. lehine 500.000,00 TL bedel ipotek olduğu, davacı ve davalı gerçek kişinin uzun süre imam nikahı ile birlikte yaşadıkları, dava dilekçesinde dava değerinin 30.000,00 TL olarak belirtildiği, bilirkişi raporuna göre dava tarihi itibariyle taşınmazın değerinin 380.000,00 TL olduğu, öncelikle bu değer üzerinden eksik peşin harcın tamamlanması gerektiği, harç hususu tamamlandıktan sonra delillerin değerlendirilmesi, gerekiyorsa yemin deliline dayanıldığı gözetilerek yemin teklif etme hakkının hatırlatılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

C. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonucunda Verilen Karar

Küçükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.01.2021 tarihli ve 2020/159 Esas, 2021/27 Karar sayılı kararıyla; davacı ... adına 17.01.2012 tarihli satış işlemi ile tescil edilen, 27.03.2012 tarihli satış ile de davalı şirket adına tescili gerçekleşen dava konusu taşınmaza yönelik tapu iptali ve tescil talepli davada kredi ödemesi bittikten sonra taşınmazın davacıya iade edilmek üzere davalı şahsın talebi ile davalı şirkete devredildiği iddiasıyla dava açıldığı, davacının davalı şahsa duyduğu güven nedeni ile davalı tarafından aldatıldığı yönünde ileri sürülen iddianın ispatına yönelik yeterli delil bulunmadığı, davalı şirkete devredilen taşınmazın davacıya iade edileceğine yönelik davalı şirketin de yer aldığı yazılı belge ve delil sunulmadığı, davacı tarafça dava dilekçesinde yemin deliline dayanılmakla birlikte davalıya yemin teklif edilmediğinin 09.11.2020 tarihli celsede beyan edildiğinin anlaşıldığı belirtilerek ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.

D. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

E. İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı ile davalı ...'in 2005 yılında tanıştıklarını, 30.06.2005 tarihinden itibaren 10 yıl imam nikahı ile birlikte yaşadıklarını, davacının resmi nikah yapılacağı vaadiyle kandırıldığını, keza dosya kapsamında tanzim edilen bilirkişi raporunda aile hayatı yaşandığının tespit edildiğini, davacı tarafından dava konusu taşınmazın satın alındığını, ardından kısa bir süre sonra davalı şirketin borcu ve bankadan kredi çekilmesi amacıyla, davalı ...'in isteği üzerine dava konusu taşınmazın davalı şirkete devredildiğini, taşınmaz üzerine banka lehine ipotek tesis edildiğini, borç bittikten sonra taşınmazın davacıya iadesinin kararlaştırılmasına rağmen davalı ...'in devre yanaşmadığını, davalı ...'in müvekkilinin iyi niyetinden istifade etmek suretiyle sahibi olduğu şirkete kredi alabilme hile ve aldatması ile dava konusu taşınmazın şirket adına tescilini sağladığını, tüm bu hususlara rağmen Mahkemece dosya kapsamına açıkça aykırı şekilde davanın reddine karar verildiğini, davacının başından beri davalıya tam olarak güvenmediği sonucuna nasıl ulaşıldığının izah edilmediğini, dinlenen tanık beyanları ve dosya kapsamı ile davacının davalıya güvendiğinin açık olduğunu, gerekçeli kararda dosya içerisindeki delillerin tartışılmadığını ve değerlendirilmediğini, müvekkilinin davalının bir çalışanı olmadığının ses kayıtlarıyla ispatlandığını, somut olayda hileli davranışların devirde etkili olduğunu, müvekkilinin, davalının ekonomik zorluk yaşadığı ve şirketine kredi temin etmek istediği hilesi ile kandırıldığını, zira dosya kapsamından da anlaşıldığı üzere davalıların bu amaç için daha elverişli birden çok taşınmazı olduğunu, taraflarınca hem müvekkil ile davalı ...'in karı-koca olarak ve toplum nezdinde de açık olan bir aile hayatı yaşadığına dair hem de...'in hile yolu ile müvekkilinden taşınmazı devraldığını kanıtlayan fotoğraf ve ses ile görüntü kayıtlarının dosyaya sunulduğunu, tüm bunların yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğunu, yazılı delil başlangıcı olması halinde tanık dinlenebileceğini, davalıların dava konusu taşınmazın zorunluluk nedeniyle müvekkili adına tescil edildiği iddiasının doğru olmadığını, zira müvekkilinin yapılan keşifte de görüldüğü üzere uzun yıllardır kendisine ait olan bu evde ikamet ettiğini, gerekçeli kararda hatalı olarak yabancıların mülk edinmesindeki zorlukları aşmak adına taşınmazın müvekkil adına devir alındığının belirtildiğini, davacının taşınmazı satın almasından önce davalının resmi başvurusu olmadığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaz üzerinde Mahkemece haksız yere tedbir kararı tesis edildiğini, müvekkili şirketin davacı tarafı daireden çıkartamadığı gibi kira veya kullanım bedeli de alamadığını, bina yönetimine ait ortak giderlerin de müvekkili tarafından ödendiğini, tedbir kararının üzerinden 65 ay geçtiğini, bu süre içerisinde mülkiyet hakkının kısıtlandığını belirterek dava konusu taşınmaz üzerindeki tedbir kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

F. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 08.11.2022 tarihli ve 2021/2394 Esas, 2022/1868 Karar sayılı kararıyla; dosyaya sunulan taraflar arasındaki ses kayıtlarında taşınmazın davacı için alındığı, bu durumun davalı ... tarafından kabul edildiği, dava konusu taşınmaza ilişkin görüşmelerin delil başlangıcı kabul edilmesinin gerektiği, tanıkların beyanlarında davacı ve davalı ...'ın uzun süre imam nikâhlı olarak birlikte yaşadıkları, taşınmazın davacı için alındığı, bedelin davalı tarafından ödendiği, davalının şirketinin kredi ihtiyacı için taşınmazın şirkete devrini sağladığı, kredi borcunun ödenmesine rağmen davacıya iade edilmediğini belirttikleri, bu haliyle taraflar arasındaki inanç ilişkisinin ispatlandığı, davalının yabancı kişi adına tescil zorluğuna yönelik savunmasının ise şirketinin 2007 yılında kurulması, üzerine birden çok taşınmaz kaydı bulunması ve idari başvurunun davacı adına tescilden kısa süre sonra yapılması gibi nedenlerle dikkate alınmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüyle İlk Derece Mahkemesine ait kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. BOZMA ve BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 09.11.2023 tarihli ve 2022/8361 Esas, 2023/6451 Karar sayılı kararıyla; somut olayda, davacı tarafından dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanılması üzerine Mahkemece 09.11.2020 tarihli celsede davacıya inançlı işlemi ispata yarar somut delil ibraz etmemesi nedeniyle davalı tarafa yemin teklif edip etmeyeceğinin hatırlatıldığı, davacı tarafından aynı celsede yemin teklif etmeyeceğinin bildirildiği, Bölge Adliye Mahkemesince taraflar arasında yapılan telefon görüşmesine ilişkin kayıtlar esas alınmak suretiyle davacının inançlı işlem iddiasını ispatladığı gerekçesiyle sonuca gidildiği, bilindiği üzere, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı davalarda taraflar arasındaki konuşmalara ilişkin veriler 6100 sayılı HMK'nın 199. maddesi gereğince belge olarak kabul edilebilir ise de izinsiz yapılan ses kayıtlarının iddianın ispatı bakımından belge ve delil olarak kabul edilmesinin olanaksız olduğu, hal böyle olunca, davacının inançlı işlem iddiasının TMK'nın 6. ve HMK'nın 190. maddesi uyarınca ispat edilemediği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olmasının doğru olmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı ile davalı ...'ın uzun yıllar birlikte yaşadıkları, davalı ...'ın davalı ...Metal Boru Profil San. Ve Tic. Ltd. Şti.'nin yetkilisi olduğu, dava konusu taşınmazın 17.01.2012 tarihinde davacı adına satış yoluyla tescil edildiği, bedelinin davalı şirket tarafından ödendiği, davalı ...'ın yabancı kişi olması nedeniyle taşınmaz edinimi için davalı şirket adına idari başvurusunun 01.02.2012 olduğu, 27.03.2012 tarihinde davacının taşınmazı davalı şirkete devrettiği, davalı şirketin banka kredisi kullanıp taşınmazın tapu kaydı üzerine banka ipoteği tesis ettiği, dosyaya sunulan ses kayıtlarının 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı hükümleri doğrultusunda yazılı delil başlangıcı kabul edilemeyeceği, uyulmasına karar verilen ve gerekçesi benimsenen Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma ilamı doğrultusunda davanın ispat edilemediğinin kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

B. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili duruşma istemli temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar etmiş, ayrıca Yargıtay'ın hakkaniyete aykırı şekilde Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verdiğini, Yargıtay tarafından taraflar arasındaki ilişkinin aile arasında geçen bir karı koca ilişkisi olduğu ve bu halde taraflar arasında özel hayatın gizliğini ihlal suçunun oluşamayacağının dikkate alınmadığını, gerek Yargıtay kararında gerekse Bölge Adliye Mahkemesi kararında taraflar arasında imam nikahı ile de olsa karı koca birlikteliği ve aile ilişkisinin varlığı ile bu kapsamda taraflar arasında geçen ses kayıtlarının izne tabi olmayacağı hususunun tartışılmadığını ve değerlendirilmediğini, kaldı ki müvekkilince alınan bu kayıtların taraflar arasında doğal seyrinde geçen bir sohbetin kaydı niteliğinde olduğunu, hukuka aykırı şekilde davalı yana özel sorular sorularak yönlendirici ve tahrik edici unsurlarla bir iletişim kurulmadığını, öte yandan bu kayıtların, haklılığın mahkeme huzurunda ispatı için kaydedildiğini, bu nedenle kayıtların hukuka uygun olduğunu, nitekim eşler arasında yaşanan bu durumun başka bir delille ispatı mümkün olmayacağı gibi davalı ...'ın yabancı uyruklu olması nedeniyle Türkçe yazamadığı için aradaki hukuki ilişkinin yazılı delille ispatının mümkün olmadığını, taşınmazın davacı tarafından satın alındığı hususlarının göz ardı edildiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı,

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6.,

6100 sayılı HMK’nın 190. maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 4200 parsel B blok 14 numaradaki bağımsız bölümün 29.333,33 TL bedelle 17.01.2012 tarihli satış işlemi ile davacı adına tescil edildiği, 27.03.2012 tarihinde ise davacı tarafından davalı şirkete 100.000,00 TL bedelle devredildiği anlaşılmaktadır.

2. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

3. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kararına uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma kararına uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunu'nun 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Alınması gereken harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.11.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.