"İçtihat Metni"
SAYISI : 2020/476 E., 2023/387 K.
HÜKÜM/KARAR : Kabul
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; yaklaşık 22 yıldır zilyetliği altında bulunan ... ilçesi, ... Mahallesi ... Sokak sınırlarında yer alan ve ekli krokide (C) harfi ile gösterilen taşınmazın tapulama harici yer olup kendisinin zilyetliğinde ve tasarrufunda bulunduğunu, tarım arazisi olarak kullandığını, Hazine'nin ve Belediyenin bu yerle bir ilgilerinin olmadığını ileri sürerek dava konusu tapulama harici yerin adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada sunduğu 04.05.2015 havale tarihli ıslah dilekçesi ile kendisinin zilyetliği ve tasarrufu altında bulunan dava konusu taşınmazın 129 parsel numarası ile davalı Hazine adına tescil edildiğini, yapılan tescilin yolsuz tescil niteliğinde olduğunu belirterek 129 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 19.04.2016 tarih ve 2014/548 E, 2016/635 K. sayılı kararıyla; yargılama sırasında her ne kadar dava konusu taşınmazların yörede yapılan kadastro çalışmaları sonucunda 129 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kaldığı ve Hazine adına tesciline karar verilerek kesinleştiği anlaşılmış ise de tespit dışı bırakıldığı, 1976 tarihinden itibaren 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddesindeki şartlar gerçekleştiğinden davanın tescil davasından iptal ve tescil davasına dönüştüğü görülmekle davanın kısmen kabul kısmen reddine, Şanlıurfa ili ... ilçesi ... köyünde kain tapulama harici taşınmaz niteliğinde iken toplulaştırma çalışmaları neticesinde Hazine adına 129 parsel sayılı taşınmaz içerisinde tapuya tescil edilen, karara ekli bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 99.999,56 metrekare yüzölçümündeki alanın tapu kaydının iptali ile yeni parsel numarası verilerek tarım arazisi vasfını haiz olmak üzere davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, ... ve ... Belediye Başkanlığı'na karşı açılan davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararlarına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2.Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 19.02.2020 tarih ve 2016/18058 E, 2020/603 K. sayılı kararı ile; " ... doğru sonuca ulaşılabilmesi için mahkemece öncelikle, dava konusu 129 parsel sayılı taşınmaza komşu 45 ve 47 parsel sayılı taşınmazların kadastro tutanakları ve varsa dayanakları ile dava konusu 129 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına oluşan tapu kaydı ve dayanak belgeleri ve bu taşınmazın dava tarihinden 15-20-25 yıl öncesine ait en az üç ayrı zaman dilimine ilişkin stereoskopik hava fotoğrafları getirtilerek dosya keşfe hazır hale getirildikten sonra, taşınmaz bölümleri başında, taşınmazların bulunduğu köy ile komşu köylerden yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen ve davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulu, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisi ve fen bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı ve yapılacak bu keşifte dinlenecek mahalli bilirkişiler ve tanıklardan, taşınmaz bölümünün önceki niteliğinin ne olduğu, kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı, imar-ihyaya konu edilip edilmediği, edilmişse imar-ihyasına ne zaman başlanıp hangi tarihte tamamlandığı hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanakları ve dayanakları ile denetlenmeli, beyanlar arasındaki çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle giderilmeye çalışılmalı; ziraatçı bilirkişiden, çekişmeli taşınmaz bölümlerinin niteliğiyle ilgili önceki tarihli ziraat bilirkişi raporlarını da irdeleyen, tarımsal niteliğini, taşınmazın diğer bölümleri ve komşu parsellerle karşılaştırmalı biçimde açıklayan, toprak yapısını, eğimini, bitki desenini ve zirai durumunu, üzerinde sürdürülen zilyetlik var ise zilyetliğin şeklini ve süresini bildiren, taşınmaz bölümünün değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ile desteklenmiş, bilimsel verilere dayalı ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; jeodezi ve fotogrametri mühendisinden de belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğrafları üzerinde stereoskop aletiyle inceleme yaptırılarak; çekişme konusu taşınmaz bölümünün hava fotoğraflarında gösterilmesi istenilmeli ve taşınmaz bölümünün önceki ve şimdiki niteliğinin, arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle kullanılıp kullanılmadığının, imar-ihyaya muhtaç olup olmadığının, imar-ihyaya muhtaç yerlerden ise imar-ihyasına ne zaman başlanıldığının ve hangi tarihte tamamlandığının belirlenmesine çalışılmalı; fen bilirkişisine, keşif ve uygulamayı denetlemeye elverişli, ayrıntılı rapor ve harita düzenlettirilmeli; bundan sonra toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek, eksik incelemeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir" gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 23.05.2023 tarihli ve 2020/476 E, 2023/387 K. sayılı kararı ile; tüm dosya kapsamının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde davaya konu taşınmazın Şanlıurfa ili, ... ilçesi, ... Köyü/Mahallesinde kain (C) harfiyle gösterilen 99.961,32 metrekare miktarındaki alanların davacıya babası ...' den kaldığı, dinlenen mahalli bilirkişilerin taşınmazı sahiplenen ve tarıma elverişli hale getiren kişinin önce davacının babası ve sonra kendisi olduğunu beyan ettikleri, yargılama süresince yapılan ilanlar sonrasında da taşınmaz üzerinde davacı dışında hak iddia eden çıkmadığı anlaşıldığından zilyetlik şartları uyarınca davacının bu yerleri imar ve ihya edilerek tarım arazisi haline getirdiği, 30 yılı aşkın süreden beri imar-ihyasının tamamlanmış olduğu ve o zamandan beri tarım arazisi niteliğinde ve işlemeli tarım yapıldığı gerekçesiyle (C) harfi ile gösterilen bölüm yönünden davanın kabulüne, diğer bölümler yönünden reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın kabulüne ilişkin olarak verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın ve üzerindeki hüküm ve tasarruf yetkisinin de müvekkili idareye ait olduğunu, bu taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olmadığını, imar - ihyadan söz edebilmek için 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesine göre yoğun emek ve para sarf ederek kayalık, taşlık ve demir girmez vs. nitelikli bir yerin tarım arazisi haline getirilmesi gerektiğini, ancak dava konusu taşınmaz yönünden davacının soyut iddiaları dışında herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığını, alınan bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazların tamamı üzerinde imar-ihya çalışması yapılmadığının alenen belli olduğunu, bilirkişi raporlarında dava konusu taşınmazın toprak ve taş yapısı ve diğer hususlarda hiçbir araştırma bulunmadığını, kaldı ki dava konusu taşınmazın dere vasfında olduğunun da alınan bilirkişi raporunda belirtilmesine rağmen bu hususun değerlendirme dışı bırakıldığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17.maddeleri.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713. maddesinin birinci fıkrası.
3. Değerlendirme
1. Mahkemece, çekişmeli taşınmaz bölümü üzerinde (C) harfi ile gösterilen kısım yönünden davacı lehine zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olduğundan söz edilemeyeceği ve mahalli bilirkişiler ile tanıkların soyut ve yetersiz beyanlarının hükme esas alınması suretiyle karar verilemeyeceği açıktır.
2. Somut olayda; yörede 1976 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında dava konusu taşınmazın bulunduğu saha 766 sayılı Kanun'un 2. maddesi gereğince tapulama harici bırakılmış, bilahare 2014 yılında kayıt dışı kalmış yerlerin tescili işlemi ile ve 129 parsel numarasıyla Hazine adına tapuya tescil edilmiştir. Mahkemece temyize konu teşkil eden ve teknik bilirkişi raporunda (C) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü yönünden celp edilen hava fotoğraflarının ve alınan bilirkişi raporlarının denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunmadığı, komşu parseller yönünden yeterli araştırma yapılmadığı, UYAP ortamından alınan nüfus kayıt tablosuna göre 1950 doğumlu olan davacı ...'ın baba adı ... olarak yer almasına rağmen mahkeme gerekçesinde babasının ... olduğunun belirtildiği, davacının eşi ... ile evlenme tarihinin 15.04.1986 olduğu, davacı ...'ın karar tarihinden sonra 18.11.2023 tarihinde öldüğü, eşi ... ile çocuklarının mirasçı olarak kaldığı, çocuklarından ... tarafından çekişme konusu taşınmaz ile aynı yörede bulunan 131 ve 132 parsel sayılı taşınmazlar için Hazine, ... ve Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi aleyhine açılan davada yapılan yargılama sonucunda ... 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/478 E, 2023/616 K sayılı kararı ile davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verildiği, söz konusu kararın temyizi üzerine Dairece onandığı anlaşılmaktadır.
3. O halde, sağlıklı sonuca varılabilmesi için öncelikle, davacının eş ve çocukları tarafından aynı yöreye ilişkin olarak açılmış bulunan dava olup olmadığı tespit edilmeli, açılan dava var ise dosyaları getirilerek incelenmeli, daha sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ve önceki keşfe katılan bilirkişilerden farklı üç kişilik ziraat mühendisi bilirkişi heyeti, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi kurulu ve teknik bilirkişi katılımı ile yeniden keşif yapılmalıdır.
4. Mahallinde yapılacak keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, ilk olarak ne zaman ve nasıl kullanılmaya başlandığı, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, imar-ihyaya konu edilip edilmediği, imar-ihyaya konu edilmiş ise ihyanın ne zaman başlayıp bitirildiği etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı; dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarının çelişmesi halinde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişki giderilmeye çalışılmalıdır.
5. Teknik bilirkişiden keşfi takibe elverişli, dava konusu taşınmazı komşularıyla birlikte gösterir krokili rapor alınmalı; ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan taşınmazın toprak yapısı ve niteliğini, zirai durumunu, üzerinde sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresini, üzerindeki bitki örtüsünü, imar-ihyaya konu olmaya başladığı ve imar-ihyanın tamamlandığı tarihi bildirir, değişik yönlerden çekilmiş fotoğraflarını da içerir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalıdır.
6. Jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişiden dava tarihinden 15-20-25 yıl öncesine ait en az üç ayrı zaman diliminde çekilmiş stereoskopik üç adet hava fotoğrafının stereoskop aletiyle incelenmesi neticesinde taşınmazın sınırlarını ve niteliğini, imar-ihya tamamlanmış ise tamamlandığı tarih ile sürdürülen zilyetliğin başlangıcı, şekli ve süresini belirten, dava konusu taşınmaz bölümünün ilgili hava fotoğrafı üzerinde konumunun gösterilmesi suretiyle rapor içeriğinde belirtilen kanaatin denetlenmesi imkanını sağlayacak şekilde rapor alınmalıdır.
7. Bu suretle keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları, bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup davalı Hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunmuştur.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüyle 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA,
Temyiz eden davalı Hazine harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
18.09.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.